transfer etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
transfer etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Ağustos 2011 Cumartesi

Güle güle cesur yürek..

Diego Lugano yüzüncü yılımızda 7.5 milyon euro bonservis bedeliyle Sao Paolo'dan transfer edilmişti. Kıtalararası Kupa finalinde Liverpool karşısındaki olağanüstü performansı yüzünden Kırmızılar'ın da ilgisini çeken ama o muradına eremeyen Uruguay kaptanı, Fenerbahçe'de geçirdiği 5 sezon boyunca özverili, cesur, gözünü budaktan sakınmayan ve tüm takım arkadaşlarını ateşleyen oyun yapısıyla bu sporu gerçekten seven herkesin takdirini kazandı. Uluslararası futbol piyasasında çok değerli bir isim olduğu için her sezon onunla ilgili transfer spekülasyonları yapıldı, doğrusu bu ya, o da daha büyük Avrupa takımlarında oynamak isterdi ama Türkiye'de aldığı inanılmaz ücret nedeniyle her seferinde Fenerbahçe'de kaldı. Ama yine her seferinde hiçbir şey olmamış gibi terinin son damlasına kadar akıtmaya devam etti.

Türkiye başbakanının bizzat yürüttüğü "Aziz Yıldırım'ı bitirme ve Fenerbahçe'nin içine cemaati sokma" operasyonu sonucu kulübün Şampiyonlar Ligi'ne katılma hakkı gasp edilince Lugano da çareyi gitmekte buldu. Zaten bir savunmacı için oldukça fazla olan 2.5 milyonluk ücreti de bu dakikadan itibaren Fenerbahçe için külfet teşkil ederdi.

PSG'de geleceğin yıldızı Sakho ile ikili olarak oynayacak, Camara'dan formayı alacaktır. Oynadığı her takımın taraftarlarının sevgilisi olmasına hiç şaşırmadığımız bu güzel adam, bu büyük karakter, umarız orada çok başarılı olur. Olacağına hiç şüphemiz yok zaten ama yine de dileklerimizi esirgemeyelim.

Bu transferle ilgili 2 şey daha var. Birincisi, rakip takım taraftarları Lugano'nun sertliğinden şikayet etse de hep onun gibi bir savunmacıları olsun diye gıptayla baktı kendisine. Çünkü Lugano sert, kasıtlı faul yapabilen, ara sıra kendini kaybeden bir oyuncu olsa da en önemli özelliği asla "namert" bir oyuncu olmamasıydı. Bu yüzden onu herkes seviyor. Rakibine basacaksa hakemin gözü önünde basan biri o.. Zaten en büyük Fenerbahçe düşmanlarından Hıncal Uluç bile ona hayranlığını bir yazı ile belirtmişti. O yazı burada..

İkincisi ve daha önemlisi, Lugano'nun gidiş nedeni Türkiye'de cemaat tarafından yürütülen bu yüz karası operasyon ve onların Uefa'yı yanlış bilgilendirmesi sonucu Fenerbahçe'nin Avrupa'da oynama hakkının gasp edilmesidir. Onurlu, şerefli, haysiyetli Fenerbahçe taraftarları, Lugano'nun Tayyip Erdoğan ve cemaat yüzünden bu takımdan koptuğunu hiç aklından çıkarmasın..

29 Temmuz 2011 Cuma

Emenike hadisesi

Emenike 24 yaşında Afrika kökenli bir genç adam. Gelmiş buraya ekmeğinin peşinde koşuyor, kimbilir nasıl bir kültürel altyapıya sahip. Yol bilmez, yordam bilmez; Bank Asya'da ve Spor Toto'da iki sene oynadıktan sonra Fener'e transfer olmuş. Adama önce 31 yaşında dediler, "gideceğim bu ülkeden, böyle ahlâksızca iftira atılmaz" dedi. Sonra Fener maçında bilerek oynamadığını söylediler, halbuki gerçekten de sakattı. Bunu söyledikleri için, normalde iyileştiği halde ligin son maçında Trabzon'a karşı da oynamadı çocuk, şaibe olmasın diye..

Sonra bu yüz karası, bizi dünyaya rezil eden, aşağılık soruşturma geldi. 24 yaşında gurbet ellerdeki bu Afrikalı genci (hiçbir suçu yokken) nezarete aldılar, 4 gün boyunca içeride tuttular (bir Türk futbolcusuna, mesela Tuncay'a, Nihat'a yaban ellerde bu muamele yapılsa bütün Türkler aşağılık kompleksiyle nasıl ortalığı ayağa kaldırırdı, bir düşününüz). Çocuk doğal olarak bu ülkeden de tiksindi, bu ülkenin insanından da, adalet sisteminden de.. Gitmek istediğini yönetime bildirerek kendisi için gelen tek teklifi değerlendirdi ve Rusya'nın yolunu tuttu. Kendisine başarılar diliyoruz, inşallah bir sporcu olarak burada gördüğünden çok daha fazla saygı görür, hak ettiği ilgiye orada kavuşur.

Olayın idari kısmında insanın devletinden, hukuk sisteminden, savcılarından iğrendiği, tiksindiği, Türk olduğu için utandığı rezil bir görüntü var. Oraya hiç girmeyelim, ağzımızı tutamayız, sonra bir de onlarla uğraşmak durumunda kalırız. Ama uzun vadede bu Berk denen savcı başta olmak üzere bu soruşturmaya bulaşmış olan bütün herkes, çok ama çok çekecek.. Bu işten sıyrılamayacaklar, Fenerbahçe taraftarı onları asla unutmayacak. Hak ettiklerini bulana kadar da mücadeleyi sürdürecek. Sadece bunu söylüyorum; ey Mehmet Berk, duy beni..

Fenerbahçe yönetimi açısından elin-kolun bağlı olduğu bir durum var. Çocuk gitmek istiyorsa ve travma yaşıyorsa bağlasan durmaz zaten. Zorla tutsan hem insan haklarına aykırı hem de performans alamazsın. O yüzden gönderilme ile ilgili olarak yönetime suç bulmuyorum. Ama çıkıp adam akıllı bir toplantı ile taraftarın gözünün içine bakarak bunu söylemedikleri için, ayrıca bu kaçışın müsebbiblerine kin ve nefret kusmadıkları için fazlasıyla suçluyorum onları.. Bu zor zamanda daha fazla bir şey de söylemiyorum.

Sportif açıdan ise bence inanılmaz isabetli bir transfer bu. Tek forvet oynayan bir takımda 4 tane santrfor olur mu yahu? Fener kadrosu o bölge için fazlasıyla şişkindi. Ben Emenike geldiğinde, Semih ve Güiza'nın gideceğini düşündüğüm için çok sevinmiştim. Sonra bunların ikisinin birden kaldığını görünce işin içinden çıkamadım, Aykut da çıkamayacaktı. Niang sezon boyunca örneğin 30, Emenike 20, Semih 7, Güiza 5 maç falan oynayacaktı. Hatta şu anda Güiza'nın bile gönderilmesi lâzım. Niang ve yedek olarak Semih yeter.

Ha, bu dördü arasında en çok kalmasını istediğim sırayla Niang, Semih ve Emenike idi ama Emenike bu ülkeden bu kadar iğrenmişken, onu tutmak anlamsız olurdu.

Geçen yıl Taurasi ve Taylor, bu yıl da Emenike devletin kurumları tarafından bu ülkeden kaçırıldı. Bunları bir kenara yazıyoruz. Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner elbet..

22 Haziran 2011 Çarşamba

Halil Altıntop..

Trabzonspor, dün Eskişehir'e gidip şehri gezen, hatta söylendiğine göre gece Halil Ünal'ın evinde kalan gurbetçi oyuncu Halil Altıntop ile 3 yıllık sözleşme imzalamış. Öncelikle Halil'in ne yapmaya çalıştığını, amacının ne olduğunu hiç kimsenin anladığını zannetmiyorum. Bir oyuncunun birden fazla kulüple görüşüp bir tanesi ile anlaşması normaldir ama başkanın evinde kalmak vs. ne oluyor? Etik kavramıyla bağdaşan bir durum olduğunu düşünmüyorum.

Olayın teknik kısmına gelirsek, Trabzon için iyi bir transfer olduğu söylenebilir. Artık 29 yaşında olan Halil iyi niyetli, hareketli, çalışkan, hava toplarında fena olmayan bir oyuncu. Eksileri ise oyun zekâsının ve tekniğinin kısıtlı olması ile gol vuruşlarındaki istikrarsızlık.. Yine de Umut'un ayrıldığını düşünürsek alınabilecek iyi yerli forvetlerden birini aldılar diyebiliriz. Paulo Henrique ile ikili mi oynayacak, yoksa Şenol Güneş tek santrforlu sisteme devam mı edecek, bunu göreceğiz.

Genel olarak baktığımızda ise Yattara, Jaja ve Umut'un gönderilip, Henrique ve Halil'in transfer edilmesi ile takımdaki rotasyon darbe almış oldu. Henrique'nin disiplin sorunları olduğu söyleniyor. Halil'in de ne vereceği meçhul, bu yüzden bence sözleşmesi 6 ay sonra bitecek olan Gökdeniz'i geri getirmeleri gerekiyor. O zaman sıkıntı kalmaz diye düşünüyorum.

Son olarak Türkiye'nin en saçma sapan insanlarından biri olan Sadri Şener'in Halil ile ilgili olarak "ikiz futbolculardan birinin iyi, birinin kötü çıkma şansı yok" deyişine neremizle gülelim, onu bilemiyorum.

16 Haziran 2011 Perşembe

Forlan, Reyes, Ujfalusi..

G.Saray, Selçuk, Elmander ve Ceyhun Gülselam'ın ardından 3 transfer daha yapmak üzere. Atletico Madrid'den, başlıkta adı geçen üç oyuncu ile büyük oranda anlaşılmış durumda; zaten borsaya bildirildiğine göre büyük oranda iş bitmiştir. Forlan için fazla bir şey söylemeye gerek yok. Daha geçen yıl Dünya Kupası'nın MVP'si seçilmiş, akıl almaz derecede zeki, kurnaz, duran top ustası, karakteri düzgün, rüya gibi bir oyuncu. Anelka, Roberto Carlkos gibi bir transfer. G.Saray'a bile gelmiş olsa, onu seyredecek olmak büyük bir zevk. En az 20 gol atacağını düşünüyorum.

Reyes, yine bütün futbolseverlerin tanıdığı müthiş bir yetenek. Ama ülkesi dışında sıla özlemi çektiği için Arsenal'de başarılı olamayıp Real'e transfer olmuştu. Orada fazla oynama fırsatı bulamadığı için de Atletico'ya geçti. Tek başına maç alabilecek kadar yetenekli, durup dururken skoru değiştirebilen, duran toplarda etkili, asistçi ve topa müthiş vuran bir oyuncu. Eksileri ise savunmaya yardımının kısıtlı olması ve devamlılığının olmaması. Gerçi onun sağ, Simao'nun sol açık olduğu bir düzenle Avrupa Ligi'ni kazandı Atletico ama arkasında Ujfalusi vardı Reyes'in, şimdi Sabri olacak :) Forlan kadar verimli olacağını düşünmüyorum ama yine de katkı sağlayabilir. Anadolu'daki deplasmanlarda zorlanacaktır.

Ujfalusi ise niye alındığını hiç anlamadığım tam bir kasap. Yıllardır Lugano'ya laf söyleyen utanmazlar bu adamı nasıl benimseyecek, göreceğiz. Lucas Neill kesinlikle Ujfalusi'den daha iyi bir oyuncu ve ben olsam bin kere Neill'ı tercih ederdim. Hatta kaptan yapardım; onun niye gönderildiğini, Tomas'ın niye alındığını anlamak çok güç. G.Saray'ın evinde oynadığı maçlarda geniş alanda (örneğin) Tita'ya falan yakalandığında direkt olarak kart görebilecek bir oyuncu. Bedavaya alındıysa bilmem ama hele bir de bonservisine para verildiyse çok gereksiz bir transfer.

Tabii yaş ortalaması 31 olan bu oyunculara ne kadar para verildiği, o paranın nereden bulunduğu da önemli. Sadece yayıncı kuruluş ve stadyum gelirleri ile bunları karşılamak mümkün değil ama onu da Aysal düşünsün. Beni ilgilendirmiyor.

G.Saray Muntari, Cambiasso, Kallström tarzı bir sol ayaklı (yardımcı) ön libero ve yabancı kaleci ile transferi kapatacak. Gelecek seneki G.Saray'ı, bu senekine bin kere tercih ederim. Onların yarışta olmadığı bir ligi de istemem. Bu yüzden hamleler benim için olumlu, hayırlısı olsun.

? (transfer)

Sabri - Servet - Ujfalusi - Balta

Selçuk - ? (transfer)

Reyes - Elmander - Forlan - Arda

9 Haziran 2011 Perşembe

Lucho haberleri palavra (olmalı)

Fenerbahçe'nin, Güiza ve Bilica gittikten sonra alacağı yabancı oyuncu ile ilgili olarak basında onlarca isim gündeme geldi ve gelmeye devam ediyor. Son olarak Fransız basını, Marsilya'dan ayrılmak isteyen Lucho Gonzales'in sarı-lacivertliler ile flört hâlinde olduğunu iddia etti. Ve fakat bu haber, birden çok nedenden ötürü büyük ihtimalle asparagas bir haber. Bir kere Lucho, orta sahada oyun kurucu olarak oynayan, savunma özellikleri zayıf bir oyuncu. Olağanüstü bir teknik ve oyun zekâsına sahip ama Fenerbahçe, Alex'i göndermeyi düşünmüyorsa onun gibi bir adamı bedava bile almaz, almamlıdır. Fener'in aradığı oyuncu defansif özellikleri gelişmiş ama takımın pas trafiğine kalite katabilecek bir modern ön libero. Kocaman bunu kendisi söylemişti.

İkincisi, Stoch ve Dia gibi hamlelerle gösterdi ki, Aykut Kocaman genç ve gelecek vaat eden aç oyuncular istiyor. Lucho bu tanıma da hiç uymayan bir oyuncu.

Ayrıca 15 milyon avro gibi bonservis bedellerinden söz ediliyor ki, 30 yaşında bir adama bu parayı vereceklerini hiç sanmıyorum.

Dolayısıyla Fener taraftarları forumlarda "Lucho'yu almayalım" gibi yorumlarla kendini hiç yormasın, bu transferin gerçekleşme olasılığı %1 bile değildir. Zira bu kulüp, o şuursuz devirleri geçeli çok oluyor..

7 Haziran 2011 Salı

Gökhan Inler.. Bir rüyadan fazlası..

Bir süre önce Fenerbahçe'nin ön libero arayışlarına ilişkin, Nigel Reo-Coker ile ilgili bir yazı yazmıştım. "Onun kalibresindeki oyunculara 10-15 milyon vereceğine, bedavaya Reo-Coker'ı alsınlar" diye bitirmiştim o postu ama bugün Fenerbahçe taraftarları olarak inanılmaz bir haberle adeta endoplazmik retikulum'umuza kadar sarsıldık.. İsviçreli oyuncu Gökhan İnler, kendi internet sitesinden menajerinin Fenerbahçe ile görüştüğünü ve hayırlısı neyse onun olmasını dilediğini belirtmiş..

Gökhan'ı anlatmaya gerek var mı? Şu anda Avrupa'nın en iyi orta saha oyuncularından biri olduğunu, hem defansın önünü kapatan, hem mücadele eden, hem oyun kuran hem de takımına liderlik eden, tepeden tırnağa futbolcu diyebileceğimiz bir isim olduğunu bilmeyen var mı? Fenerbahçe ve Türk futbolu için bir rüyadan bile fazlası Gökhan İnler.. Türk statüsünde oynayacak olmasının sağladığı avantaj, futbolculuğunun yanında hava-cıva kalıyor. Öyle bir futbolcu ki, şahsen ben 2 yabancı hakkımı bile onunla doldururdum :)

Fenerbahçe'nin direkt olarak Şampiyonlar Ligi'nde oynayacak olması, Fransız dergilerinde "Avrupa'da geleceğin dev kulübü" olarak lanse edilmesi, ülke olarak vergisiz uçuk rakamlar verebiliyor olmamız vs. gibi nedenlerle bu transfer çok olası görünüyor. Son yılların en büyük hamlesi olacak olan bu gelişmeyi, radarlar açık, heyecanla bekliyoruz..

31 Mayıs 2011 Salı

Zokora, Barış Özbek, Sercan Kaya..

Zokora'yı belki de 5-6 senedir takip ediyorum, kendisiyle ilgili düşüncelerimi geçenlerde yazmıştım. Ön liberodan mücadele, hırs, fizik gücü, top kapma vb. şeyler bekliyorsanız dünyada bulabileceğiniz en iyi isimlerden biri. Ama kaptığı topları yanındakine vermekten başka şeyler de bekliyorsanız, boşuna beklersiniz. Sezon boyunca attığı kilit pasların sayısı 3'ü geçmez. Fenerlilerin beğenmediği Cristian'ın sahip olduğu oyun zekâsının bile ancak yarısına sahiptir. Ama yukarıda yazdığım diğer şeyleri o kadar iyi yapıyor ki, onlar konusunda Türkiye standartlarının üzerinde bir oyuncu. Ayrıca lider özellikleri de var. Maç içinde düşen arkadaşlarını hırsıyla canlandırdığına, sezon boyunca sıkça şahit olabiliriz. Bonservisi 5 milyon avroymuş. 31 yaşında bir oyuncu için çok görünebilir ama Zokora kıymetli bir isim. Performansı ile bu paranın hakkını verir diye düşünüyorum.

Barış Özbek hakkında fazla bir şey yazmaya gerek yok. Ahlâk denen erdemden zerre kadar nasiplenmemiş, tekniği zayıf ama inanılmaz koşan, düz bir oyuncu. Rotasyon elemanı olarak düşünülüyordur. Ama Barış Ataş'tan falan bir fazlası yok, sadece taraftarın gözünü boyamak için yapılmış bir transfer diye bakıyorum. İlk 11'de oynayamaz.

Sercan Kaya ise, Barış'tan on kat daha iyi bir transfer. Çok hızlı, çabuk, tekniği yeterli, pırpır bir oyuncu. Yaşı da çok genç. Orta sahanın ve forvetin sağında oynayabilir. Solda da sırıtmaz. Trabzon için iyi bir hamle. Burak'ın sağ açıkta yedeği olacaktır, Yattara'dan daha fazla şey verir takıma..

29 Mayıs 2011 Pazar

Serdar Kesimal...

Fenerbahçe'nin, daha evvel kulübü ile söz kestiğini hepimiz duymuştuk ama Kayseripor'un millî stoperi Serdar Kesimal'ın kendisi ile henüz anlaşılmamıştı. Biraz önce onunla da 5 yıllığına anlaşıldığını öğrendik. Serdar, 2 yıl önce Kayseri'ye transfer olan Almanya kökenli bir oyuncu. Geçen yıl Eren Güngör'ün sakatlığında üzerine geçirdiği formayı 26 maç ıslatmıştı, bu sezon ise tamamı ilk 11'de olmak üzere 29 maçta oynadı. İki sezonda toplam 55 maçta 20 sarı kart görmesi, kendisiyle ilgili önemli bir kaygı oluşturuyor ama onun dışında ilk çırpıda söylenebilecek bir eksiği yok. Bilakis, daha da gelişmesi mümkün olan pek çok olumlu özelliğe sahip. Boyu uzun olmasına rağmen çabuk oluşu, bence en önemli artısı. Zaten günümüz futbolunda stoperlerde olması gereken en önemli özellikler çabukluk, yer tutuşu ve sezgi.. Serdar'da bunların hepsi yeter miktarda var ama 22.5 yaşında olduğu düşünülürse, gelişime ne kadar açık olduğu da takdir edilebilir. Fenerbahçe 11'inde direkt olarak oynayabilecek bir isim. Netice itibarıyla yanında Uruguay millî takımının kaptanı, 31 yaşında bir âbide görev yapacak. Ondan öğreneceği çok şeyi de yıllar içinde kendi futboluna ekleyecektir (elbette olumlu olanlarından bahsediyorum).

Yobo'nun uçuk sayılabilecek bonservisini muhtemelen Fenerbahçe ödemeyecek. Zaten Serdar da yedek dursun diye alınacak bir futbolcu değil, alıyorsan oynatman ve kendini geliştirmesi için fırsat vermen gerekir. Ama bence yedek olarak sadece Bekir yetmez, tecrübeli ve ayağı da fena olmayan bir alternatif daha lâzım. Ben Çağdaş Atan isminin çok uygun olduğunu düşünüyorum. Altay'dan tanıdığım, Beşiktaş yıllarında da beğendiğim, örneğin bir Gökhan Zan'dan çok daha iyi stoper olan Çağdaş, son 2-3 yıldır Avrupa terbiyesini de aldı ve 31 yaşına geldi. Yedek olarak ideal bir oyuncu olur kanaatindeyim.

Kesimal'ın maliyetine gelince, bence çok değil. Okan Alkan (neyse ki) 2 yıllığına kiralık olarak, İlhan ise bonservisi ile verilmiş. Bir oyuncu daha verilebilirmiş, yine kiralık.. Para olarak ise 2.5 milyon avro deniyor, aslını bilmiyorum. Eğer öyleyse, çok fena bir alışveriş değil Fenerbahçe için.. Hayırlı olsun.

27 Mayıs 2011 Cuma

Reo-Coker, bir rüya..

Aston Villa'nın 4 yıl önce West Ham'dan 12.5 milyon avroya aldığı 27 yaşındaki orta saha oyuncusu Nigel Reo-Coker, sözleşmesinin bitimini müteakip kulübünden ayrıldı. Peşinde 10'dan fazla takım olduğuna adım gibi eminim ama olayın bizi ilgilendiren tarafı, İngiliz basınına göre söz konusu takımlar arasında Fenerbahçe'nin de olduğu iddiası..

Reo-Coker'ı West Ham'da genç bir yıldız adayıyken de tanıyordum ama Aston Villa'ya geçtiğinden beri özellikle takip ettiğim bir isim. Asıl mevkii orta sahanın ortası olan Sierra Leone asıllı oyuncu, geçen sezonlarda dörtlü savunmanın sağında 20'den maça çıkmıştı Birmingham ekibiyle. İnanılmaz bir oyun görüşü, çok isabetli paslar ve bitmek bilmeyen bir enerji ile modern futboldaki ikili orta sahanın ideal isimlerinden biri.

Lassana Diarra'nın neredeyse kopyası olan bu çok kıymetli oyuncu, an itibarıyla bonservisi elinde ve kendisine kulüp arıyor. Fenerbahçe'nin, yerli transferlere bunca para harcadığı bir ortamda, orta saha için bu kadar kusursuz bir hamleyi bedavaya yapma şansını değerlendirip değerlendirmeyeceğini bilmiyorum ama bu özelliklerde ve kalitede olan bir ön liberoyu 10 milyondan aşağısına almak gerçekten de çok zor. Kaldı ki, para verseniz bile daha iyisini bulmak da kolay değil. Aslında gönlümden, parası neyse verip Gökhan İnler'in alınması geçiyor ama Reo-Coker, kendi mevkii için çok az eksiği bulunan, 10 üzerinden 8'lik bir oyuncu. Fenerbahçe'nin, aynı seviyede birine 10-15 milyon vereceğine Reo-Coker'ı almasını tercih ederim ve dilerim. Daha iyisi alınacaksa ne âlâ..

Nigel Reo-Coker
14.05.1984
1,75
Orta saha
Sağ ayak
2009/10'da 36 resmî maç, 1 asist

Orhan Şam, Pektemek...

Beşiktaş, forvetin her bölgesinde oynayabilen müthiş bir oyuncu aldı. Mustafa Pektemek belki de piyasaya ilk çıktığından beri kişisel radarımda olan bir oyuncu. Pek az futbolcuda bulunan oyun zekâsı konusunda ve teknik olarak üstün bir isim. Özgüveni de yüksek ve yaşının artık 23 olması da bence bir avantaj. Fenerbahçe onun için istekliydi ama ısrarlı değildi. Zira Aykut'un da dediği gibi Alex'li bir sistemde çift forvet hayal. Görünüşe göre Niang as, Emenike de yedek olacağına göre Semih'e bile ihtiyaç sorgulanırken, bir de Pektemek'i bu paralarla almak inanılmaz bir lüks olurdu. Ha, iki Afrikalı oyuncu sezon ortası Afrika Kupası'na gidecekler ama onun için yönetimin düşündüğü bir şey herhalde vardır. Sırf o 1 ayda oynasın diye bir Türk forveti kadroda tutup çürütmek insafsızlık olur. Sezon boyunca ya Niang, ya Emenike oynayacak; bunların ikisinin birden olmadığı bir durum da (Afrika Kupası hariç) kolay kolay gerçekleşmez. Dolayısıyla Fener bu ikisinden birini kupaya göndermemenin bir yolunu bulmalı, o oyuncuyu yedekleyecek isim için de yaşlı ve para ödenmeyen tecrübeli bir isme yönelmeli. Deniz Barış falan gibi 20 maç da oynamasa ses etmeyen, görev verildiğinde de çatır çatır görevini yerine getiren... Kim olabilir? Bilmiyorum; aklıma gelirse yorumda yazarım. Sizin aklınıza gelirse siz yazın.

Orhan Şam ise savunmanın hem sağında hem ortasında oynayabilen joker bir oyuncu. Kanat savunmasını bildiği için sola bile koysanız orada da görev yapabilir bence. Gökhan'ın yedeği olmadığı için onun yokluğunda çok çeken Fener adına iyi bir transfer ama 3.5 milyon avro inanılmaz fazla bir bedel. Orhan bu kadar etmez ama işte, yabancı kısıtlaması olduğu için böyle oyuncular bu paralarla transfer yapabiliyor bu ülkede. Yine de genç ama deneyimli, savaşçı bir oyuncu olduğu için parasına bakmayalım, o paranın karşılığını vermesini dileyelim.

Bir de şu açıdan bakıyorum: Güiza örneğindeki gibi 17 milyon avrolar yurt dışına gideceğine bırakalım da G.Birliği'ne, Karabük'e gitsin. Onlar da bu paraları akıllı harcasın; hem yeni Pektemek'ler, Şam'lar yetiştirsin hem de yeni Emenike'ler bulsun.. Tabii bu sadece bir temenni...

25 Mayıs 2011 Çarşamba

Emenike, Sezer, Selçuk..

Fenerbahçe, ben başta olmak üzere pek çoklarının beklentisini boşa çıkardı ve Selçuk İnan'ı G.Saray'ın almasına müsaade etti. G.Saray, Fatih Terim'in harcadığı çılgın paralarla kulübü batağa sürüklediği 2002/3 dönemini fazlasıyla hatırlatıyor. Yıllık 3.5 milyondan toplam 17.5 milyon avro vereceklermiş Selçuk'a, hayrını görsünler. Tüm samimiyetimle inanıyorum ki, takımın menajeri ve hocası olan Aykut ile başkan Aziz Yıldırım çok isteseydi alırlardı bu oyuncuyu ama almadıklarına göre hem o kadar istekli davranmadılar hem de muhtemelen planlar dâhilinde alternatifi hazırdır. Sezon ortasında adı geçen oyunculardan Pazienza, Pizarro, Lass gibi oyuncuların hepsi Fenerbahçe için inanılmaz katkılar verir. 32 yaşındaki Pizarro mesela, Aykut'un tarif ettiği "kaliteli pas"ın tüm dünyadaki elit isimlerinden biri. Ayrıca müthiş bir presçi. Lass ise hem bu özellikleri haiz hem de genç. Her durumda takımın kalbi olan o mevki için Aykut'un futbol aklına güveniyor ve inanıyorum.

Sezer Öztürk ise ülkenin en iyi futbolcularından biri. Gerçi Özer için de böyle diyorduk ama sakatlıklardan bir türlü kurtulamadı ve 2 yılda takıma hiçbir şey vermedi. Ama Sezer fazla sakatlanmayan, lider özellikli, inisiyatif alan, iki ayağıyla da topa vuran, oyun zekâsı yüksek müthiş bir oyuncu. Eksikleri ise pres gücünün yüksek olmaması ve aslen Alex'in mevkiinde oynaması. Gerçi sol açıkta da Trabzon maçında resmen döktürmüştü ama Alex'in olduğu bir takımda sol açığın Tuncay gibi biri olması gerekir. Sezer orası için yumuşak kalır.

Öte yandan Karabük'ün genç golcüsü Emenike de 9 milyon avro bonservis ile Fenerbahçe kadrosuna katıldı. 24 yaşındaki bu canavar, Fenerbahçe'ye uzun yıllar hizmet verebilecek ve mücadelesiyle taraftarın sevgilisi olacak bir isim. Bonservis parası yüksek gibi görünebilir ama kendisinin 1 milyon civarı alacağını düşününce o kadar da çok değil aslında. Ayrıca Avrupa'da bu performansta ve yaştaki oyunculara daha fazlası veriliyor. Niang'ın ilk geldiği güne göre oldukça gerileyen fizik gücü, Alex'in mücadelesizliği ile birleşince bence takımın yediği gollerin en büyük nedeni o bölgedeki yumuşaklık oldu sezon boyunca. Emenike bu açıdan bakıldığında çok önemli bir isim. Fenerbahçe'de çok başarılı olacağını, her sezon en az 15 gol atacağını ve savunmaya olan katkısıyla büyük bir boşluğu dolduracğını düşünüyorum.

30 Ocak 2011 Pazar

Sessegnon kaçtı

Adı sık sık Fenerbahçe ile de anılan PSG oyuncusu Stephane Sessegnon, 7 milyon avro bonservisle Sunderland'e transfer oldu ve 3.5 yıllık sözleşme imzaladı. Kanal A vasıtasıyla birkaç sezondur seyredebildiğimiz Ligue 1'in bana göre açık ara en kaliteli oyuncusuydu Sessegnon. Fenerbahçe ile aynı cümle içinde adının geçmesi bile beni heyecanlandırmıştı ama haberin aslı olmadığını biliyordum. Fener'de şu an kanat oynayan bütün futbolcuların neredeyse toplamı kadar kumaşı olan bu muhteşem yetenek, gelse ligimizde tüm dengeleri değiştirebilecek bir potansiyele sahip, bunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Ama demek ki sporcu karakteri sorunlu, aksi takdirde PSG neden göndersin? Neyse ne; hücumun her iki kanadında da oynayabilen, kusursuz bir oyun zekâsına ve tekniğe sahip, çocuk oyuncağı gibi adam eksiltebilen Sessegnon'u bundan böyle dünyanın seyri en zevkli liginde izleyeceğiz. Sunderland maçlarını kaçırmamak için de bir sebebimiz var artık...

26 Aralık 2010 Pazar

Makoun ve Taiwo

Fransız gazeteleri, son günlerde Fenerbahçe'nin Lyon'dan Kamerunlu defansif orta saha Makoun ve Marseille'den Nijeryalı sol bek Taiwo ile ilgilendiğini yazıyor. Bu söylentilerin doğruluğu elbette tartışılır, asparagas olma ihtimalleri de yüksektir ama şayet öyleyse bile son yıllarda bu kadar isabetli asparagas haber yapıldığını şahsen ben görmedim.

Neden böyle diyorum? Fransa ligini az çok takip edenler sebebini rahatça anlayabilir. Adı geçen bu oyuncular, Fenerbahçe'nin Cristian ve Andre Santos'tan boşalması muhtemel mevkileri için belki de Avrupa'da bulabileceğiniz en isabetli transferler arasında sayılabilir çünkü. Makoun daha 2008 yazında Lille'den 14 milyon avro gibi bir bedelle alınmış, Kamerun millî takımının en önemli oyuncularından biri. Zaman zaman yine adı Fenerbahçe ile anılan Emana gibi de değil üstelik. Emana atak bir orta saha olduğu halde, Fener için defansif bir oyuncu gibi yazılıyor basında, tam bir cahillik örneği. Makoun ise hem defansın önünde oynayabilecek, hem de atağa destek verebilecek komple bir merkez orta saha oyuncusu. Ernst gibi Alman liginde sıradan bir orta saha olan bir adamın bu ülkede nasıl bir kahramana dönüştüğünü düşününce Makoun'un süper lige vuracağı damgayı daha iyi anlayabiliyor insan.

Taiwo ise tam bir attacking full back. Fizik gücü kusursuz, savunma yönü çok kuvvetli, hücuma gerektiği kadar destek verebilen ve frikiklerde inanılmaz şutlar atabilen şahane bir oyuncu. Dünyada sol bek mevkiinde nasıl bir sıkıntı olduğunu göz önünde bulundurursak, Taiwo'nun değeri daha da artıyor. Sezon sonunda sözleşmesi bitecek olan bu oyuncuyla Marseille kontrat yenilemek için çırpınıyordur muhtemelen. Ayrıca EPL başta olmak üzere Avrupa'nın pek çok liginden üst düzey teklifler alması olasıdır. Ama yılda 1.4 milyon kazanan Niang'a, vergiden muaf 2.8 milyon vererek ikna eden Fenerbahçe, Taiwo'yu da aynı yöntemle Türkiye'ye getirebilir.

Bir Fener taraftarı olarak bu iki oyuncunun ismi beni fazlasıyla heyecanlandırıyor. Transfer, uyum sorunu başta olmak üzere pek çok etmen yüzünden riskli bir iş; özellikle devre arasında. Ama kadrosunda iki Senegalli, bir de Nijeryalı oyuncu barındıran Fenerbahçe, bu iki oyuncu konusunda söz konusu riskleri en aza indirmiş olacaktır. Umarım Kocaman'ın yorum yapmaktan kaçınması nedeniyle doğru olma olasılığını yüksek gördüğüm bu haberler gerçeğe dönüşür ve Makoun ile Taiwo'yu çubuklu forma altında seyredebiliriz.

Edit: Bu iki transferle birlikte ortaya çıkacak 11'e bir bakalım:

Volkan

Gökhan - Lugano - Yobo - Taiwo

Makoun - Emre

Topuz - Alex - Stoch

Niang

Yedeklerde Bekir, Caner, Selçuk, Dia, Özer, Uğur, Semih, Güiza gibi oyuncular var. Ayrıca Okan ve Gökay.. Üstelik İlhan, Andre Santos, Cristian, Bilica, Kâzım, Gökhan Ünal gibi oyuncular da gönderilmiş olacak. Bence büyüleyici bir kadro bu..

12 Mayıs 2010 Çarşamba

Başarılar Topal

G.Saray'ın çirkef futbolcularla dolu kadrosunda senelerden beri en efendi, en işini yapan, en sakin oyuncuların başında Topal geliyor. Aynı zamanda futbolculuğu da, bu ülkenin en iyi yerli ön liberolarının ilk sırasında olmasını sağlayacak kadar üst seviyede. Ama öte yandan bardağın diğer tarafına bakarsak G.Saray'a geldiğinden beri futbolunun üzerine hiçbir şey koymamış gibi görünüyor bana. Hatta bundan iki sene öncesine göre, geriye gittiğini bile söyleyebiliriz. Neden oluyor, nasıl oluyor, bilmiyorum. Öyle çok gezip tozan, profesyonelce yaşamayan bir adam da değil, gayet çalışkan görünüyor. Ama nasıl oluyor da 20'li yaşlarının başında ülkenin en büyük takımlarından birine gelen bir oyuncunun futbolu bu kadar yerinde sayıyor? Hiç bilmiyorum.

Topal'ın Valencia'da Albelda'nın yerini alabilecek kapasitesi var, buna hiç şüphe yok. Ama orada kalıcı bir şekilde ilk 11 oyuncusu olmak istiyorsa öncelikle ön liberonun alan parsellemeyi nasıl yapması gerektiğini Albelda'yı seyrederek çok iyi öğrenmesi lâzım. Çünkü "takımın merkezi olma, takımı çıkarma ve geri çekme" gibi hususlarda çoğu zaman çuvallayabiliyor; hiç gereği yokken savunmanın ta içine kadar giriyor mesela. Bunları yaparsa bulduğu şansı kısa zamanda yitirecektir.

İkincisi "zamanlamalı pres" denen hadiseyi kusursuza yakın bir şekilde uygulaması lâzım. Avrupa takımlarının hemen hepsi, hele Valencia gibileri topu kaybettiği anda takımca pres yapıp, eğer topu kapamazsa geriye gidip ondan sonra topun arkasına geçen takımlar. Topal'ın da ikinci toplara basma konusunda mahir bir oyuncuya doğru evrilmesi gerekiyor bu yüzden. Bu konuda belli bir yeteneği var ama geliştirmeli.

Bunların yanında aynı zamanda topla beraber çıkan, fırsat bulduğunda rakip kaleyi yoklayan, pas trafiğinde hızlı düşünüp hızlı karar veren bir oyuncu da olması gerekiyor. Ön libero günümüz futbolunun en önemli mevkîlerinden biri ama aynı zamanda oynaması da çok zor olan bir bölge. Topal'da bu işi kotaracak kapasite var; yeter ki çok çalışsın, hiç kimsenin beklemediği yerlere gelebilir birkaç sene içinde. Kendisine başarılar diliyorum.

11 Mayıs 2010 Salı

Balázs Dzsudzsák

Alın bu da videosu...

Bir rüya: Dzsudzsak

Aylar önce PSV-Ajax maçını seyrettikten sonra, o gün aklımda kalan önemli şey PSV'nin sol açığı Balazs Dzsudzsak olmuştu ve gelecekte ne kadar önemli bir futbolcu olacağını burada yazmıştım. Şu anda bile dünyanın sayılı kanat oyuncularından biri olan Macar oyuncu akıl almaz bir tekniğe ve oyun zekâsına sahip. Her pozisyonda adam geçebildiği için sıfıra iniyor, her iki ayağıyla da orta yapabiliyor, uzaktan şut atıyor, ara pasları veriyor, muhteşem frikik kullanıyor ve bek oynayan oyuncuya da gerektiği kadar yardım ediyor. O maçtan beri yakaladığım her fırsatta seyrettiğim bu oyuncuyu artık çok iyi tanıyorum ve benim adıma Fenerbahçe'ye transferi bir rüya olduğu için burada bu mevzuya girmedim bile. Real Madrid, Arsenal, Liverpool gibi takımlara gideceğini düşünüyordum çünkü.

Ama bugün Macaristan'ın günlük tek spor gazetesi olan Nemzetisport, manşetten verdiği haberde Fenerbahçe kulübünün Balazs Dzsudzsak ile anlaştığını iddia etti. Habere göre oyuncunun menajeri teklifi doğrulamış ama kontrattaki 12 milyon avroluk serbest kalma bedelinin transferin önündeki önemli bir pürüz olduğunu belirtmiş. Eğer gerçekten böyle bir şey varsa, buradan Fenerbahçeli yöneticilere şunu demek istiyorum: Siz aklınızı mı kaçırdınız yahu? Dzsudzsak gibi bir adamı 12 milyon serbest kalma bedeliyle yakalmışsınız, Avrupa'nın diğer dev takımları her nedense uyuyor, bir dakika bile düşünülür mü? Fenerbahçe forması ile 2 sene üst üste Şampiyonlar Liginde oynasın, değeri hemen 25 milyona çıkar bu oyuncunun. Ama Güiza'ya 14 milyonu bir çırpıda veren yöneticiler bu şekilde vakit kaybederken Dzsudzsak başka bir takıma giderse, hepimiz yıllarca onu seyredip kafamızı döveceğiz; bundan emin olunuz.

Bu sene oynadığı 47 resmî maçta 17 gol, 19 asist yapmış bir adamdan söz ediyoruz. Tamam, orası Hollanda ligi ve orada bu istatistikleri yapmak bize göre daha kolay. Ama Dzsudzsak tam bir büyük takım oyuncusu. Kapanan rakiplere karşı da etkili olabilecek, adam eksiltebildiği için özellikle içerideki maçlarda 17 maçta 17 asist yapabilecek bir isim. Andre Santos geldiğinde ne demiştim? Her ne kadar teknik gözükse de, "karşısında duran" bir oyuncuyu geçemiyor. Dolayısıyla rakibin kapandığı (ki Fener 25 maçını bu şekilde rakiplere karşı oynuyor) set oyunlarında etkili bir açık değil demiştim. Ama Dzsudzsak öyle değil. İnisiyatif alan, gitti denilen pozisyonları geri döndüren, sol kanatta adeta yağ gibi akan bir oyuncu. Türk futbol tarihinin en büyük transferlerinden biri olacak olan bu hamleyi, Fener yönetiminden dört gözle bekliyoruz.

16 Nisan 2010 Cuma

Vargas Real'e doğru..

Sezon başında Fenerbahçe'nin 15 milyon avro teklif ederek kulübüyle anlaştığı ama kendisi Şampiyonlar Ligi'nde oynamak istediği için Türkiye'ye gelmeyen Juan Manuel Vargas, bu yıl sergilediği performansla değerini neredeyse ikiye katladı. Şimdilerde Real Madrid'in Fiorentina'ya 25 milyon önerdiği ve Floransa kulübünün de bu teklife hayır demeyeceği konuşuluyor. Aynı şekilde Xabi Alonso da geçen sezonun başında (Liverpool teklifi kabul etmiş olsa da) Fenerbahçe'yi reddetmiş ve akabinde 40 milyona Real'in yolunu tutmuştu.

Vargas transferinin ilginç yanı ise Real'in bu youncuyu sol bek olarak alıyor olması. Sezon başından beri Marcelo orada güçsüz kaldığı, Arbeloa da hücumda etkisiz olduğu için yana yana sol bek arayan Madrid ekibi, aslında bir sol açık olan Vargas'ı orada oynatırsa bakalım nasıl bir verim alacak, ben de merak ediyorum.

28 Ocak 2010 Perşembe

Tam bir kumar

G.Saray devre arasındaki üçüncü transferini de gerçekleştirip Tottenham'dan Giovanni Dos Santos'u kiralamış. Meksikalı genç yıldız, bilindiği gibi Barcelona'da parlamıştı ama gelecekte çok büyük bir futbolcu olmayacağı anlaşıldığı için bonservisiyle birlikte gönderildi. O dönemde kendisini pek çok maçta seyretmiş biri olarak ben de aynı görüşteyim. Hiçbir zaman "world class talent" olamayacak bir oyuncu Dos Santos, teknik yetenekleri fazla ama mental olarak sorunlu bir isim. Takım oyunu ile neredeyse hiç alâkası yok; abilerine kaç tane pozisyonda bomboş olmalarına rağmen pas vermeyip zılgıt yediğini hatırlıyorum. Tottenham'da zaten başarılı olmasını beklemiyordum ama oradaki dönemin ardından bir alttaki level'dan bir takıma bile gidemeyip Ipswich'e kiralanması düşündürücü. Onu hayatında 3 kere seyretmemiş adamlar şimdi hakkında fasiküller yazıyor ama onlar zaten her iki lafından biri için rezil olsalar bile yine de sıkılmadan her konuda yazmaya devam ediyor. Bu yüzden ciddiye almamak lâzım.

G.Saraylı taraftarlar ise gördüğüm kadarıyla genelde bu transferle ilgili olarak bir bayram havasında ama bence hiç de iyi bir transfer değil bu. Yapılış şekli güzel, sonuçta G.Saray parası olmayan bir kulüp ve Lucescu dönemindeki gibi "kiralamak" onlar için en iyi yöntem. Ama Kewell gibi bir profesyonellik abidesinin yerine böyle takım oyunundan uzak, yeteneklerinin üzerine hiçbir şey koyamayan ve koyamayacak olan "olmamış" bir oyuncuya bel bağlamak, bence sadece ve sadece göz boyamaktır. Türkiye Ligi, Championship'ten bile kalitesiz olduğu için burada dar alanlarda iş yapabilir, gol atıp asist yapabilir. Benim dediğim o değil. Dediğim, uzun vadede bu transferin kulübe bir hayrı dokunmayacağıdır. Her yazdığımız gibi bunun da gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini zamanla göreceğiz. Yine de hayırlı olsun, lig için bir renktir neticede.

21 Ocak 2010 Perşembe

Jo geldi

G.Saray, Neill'ın ardından Ada'dan ikinci (devre arası) transferini de yaptı ve Brezilyalı forvet oyuncusu Jo'yu renklerine bağladı. Pek çoğumuz onu CSKA'da parladığı yıl tanıdık, Vagner Love ile kusursuz bir ikili gibiydiler; hatta Inter'e attığı muhteşem bir aşırtma golünü hatırlıyorum.

Sonra 2008 yazında 24 milyon avroya City'ye gidince gözlerimiz yuvasından fırlamıştı zira bu kadar edecek bir oyuncu intibaı vermemişti (topu topu 1 sezon iyi top oynayıp 13 gol atmıştı). Nitekim İngiltere'de geçirdiği 1.5 yılın ardından Türkiye'ye gelerek kariyerindeki düşüşünü devam ettirdi Jo. Teknik kapasitesi yüksek, sol ayağı raket, sert şut atabilen bir oyuncu. Topla oynarken gördüğünüzde hareketleri ağır görünür ama koşarken geniş fuleli. Bunlar olumlu özellikleri; öte yandan disiplinsiz ve baş belası bir sporcu olduğuna dair de bilgiler geliyor.

Eğer tüm kapasitesini sahaya yansıtırsa, profesyonelce yaşar ve takıma uyum sağlarsa çok faydalı olacaktır. Yok eğer Kazım gibi yeteneklerine ihanet eden ve iş ahlâkı olmayan biriyse, G.Saray takımını daha da bozacaktır. Bence elde Keita, Kewell, Arda, Baros gibi (hücumda canavar ama) defansa hiç yardım etmeyen oyuncular varken savaşçı, dağıtıcı ve süratli bir forvet alınması daha akıllıca olurdu. Bekleyip göreceğiz.

20 Ocak 2010 Çarşamba

Kazım Toulouse'ta

Fenerbahçe'nin baş belası, karın ağrısı, "pain in the ass" oyuncusu Colin Kazım Richards, sezon sonuna kadar Fransa'nın Toulouse takımında (kiralık olarak) forma giyecek. Ben defalarca yazdığım gibi bu çocuğun, Avrupa'nın en etkili forvetlerinden biri olacak bir kapasitesi olduğunu düşünüyor(d)um. Ama iş ahlâkı, oyun disiplini vb. değerlerden hiç nasiplenmemiş olduğunu da defalarca belirttim. Ve sonunda olan oldu, Fenerbahçe taraftarının da artık sabrını taşırmış olan Kazım takımdan uzaklaştırıldı. Gignac'ı 18-20 milyon avro gibi bir bedelle elden çıkarmayı tasarladığını düşündüğüm Toulouse takımı için müthiş bir yatırım bu. Onun yerini, kendini işine verip profesyonelce yaşayan ve hareket eden (nasıl olacaksa?) bir Kazım ile rahatlıkla doldurabilirler. Sezon sonunda satın alma opsiyonu da onlardadır muhtemelen. Demek ki, Ligue 1'in ikinci yarısında Toulouse maçlarını da seyredeceğiz bundan sonra.