10 Şubat 2011 Perşembe

Best song of 2010

Evet, 2010'un en iyi şarkısı bana göre bu. Yetkin müzikseverler pek bir numarasını göremeyebilir ama bence tek kelimeyle kusursuz bir parça. Düzenlemeleri, vokali ve melodisine zaten söylenecek söz yok ama onu, mükemmelliğe ulaştıran şey sahip olduğu hava ve atmosfer. Ne söylediğini anlamasanız bile o havası ile sizi hüzünlendirebilir ve bir moda sokabilir. Çok az şarkıda olan bir hususiyet bu. Kaç yüz kere dinlediğimi bilmiyorum.

The National - Bloodbuzz Ohio
Yönetmen: Hope Hall, Andreas Burgess, Carin Besser

7 Şubat 2011 Pazartesi

Hep aynı tiyatro

Bu ülkede Fenerbahçeli olmayanlar, Fenerbahçe ne zaman şampiyonluk yolunda kararlı adımlar atıp favori durumuna gelse aynı tiyatroyu sahnelemeye başlıyor senelerdir. 100 yıllık iki camianın yönetici pozisyonundaki zavallılar tarafından aynı matbaaya pankart hazırlatıp aynı hafta maçlara o pankartla çıkıldığını bile gördük vakti zamanında. Ve belirtmeliyim ki, dünya gözümle 28 senedir seyrettiğim Türk futbolunda bu iki camia hiçbir zaman o pankart olayından daha fazla aşağılanmamıştır. Cahil-cühela taraftarlarına popülist mesajlar vermeler, barkovizyon gösterisi hazırlayıp hakem hatalarından söz etmeler, basın toplantıları, hakeme düdüğünü astırmalar, federasyonu tehdit etmeler, MHK'ye verip veriştirmeler, Fener en sonunda şampiyon olduğunda da rakibi satın almakla suçlamalar.. Hepsini gördük. Bu iftiraları atan bütün şerefsiz, namussuz, ahlâksız ve onursuzların hiçbirinin takımı, son 10 yılda bir kez bile şampiyonluğu son haftada kaybetmedi ama, ne kadar enteresan değil mi? Bilakis, 99. dakikada olmayan penaltılarla gol atıp şampiyonluk kazanan onlar.. 28 yıldır Türkiye kupası alamamışlıkları da yok, zira 119. dakikada durum 1-1 iken lehlerine yine olmayan bir penaltı çalınıp o kupayı hediye olarak alan da onlar.. "Biz seni koruruz, sen cesur ol" diye hakemleri koruma altına alan da onlar.. Mafyanın, polisin ortaya çıkardığı ses kayıtlarında "100. yıl şampiyonluğunda hiç mi payımız yok ağa?" diye sorduğu da onlar.. "Şampiyon biz olalım, kupayı da Beşiktaş alsın" diyen de onlar.. Fener şampiyon olmasın diye geçen yıl Fener'in rakibine son hafta maç satan futbolcuların takımı da onlar.. Fener ortadan çekildiğinde ise birbirini hayasızca yiyip, rakibinin oynadığı takımın oyuncularına birkaç tır dolusu son model araba göderen de onlar.. Evet, bu ülke futbolunda onlar sayesinde görmediğimiz hiçbir namussuzluk kalmadı..

Şimdi de son 3 haftada 7 puan kaybedip, Fener'in gidişatıyla iyiden iyiye telaşa düşen Trabzon katılmış onlara.. Söz konusu kulübün başkanı, "Federasyonda pek çok Fener tandanslı yönetici olduğunu ama Fener'in kayrıldığını düşünmediğini" söylemiş.. Bununla birlikte totalde üç ("loser") kulüp olmuş oldular, tıpkı "Three Musketeers" gibi.. "All for one, one for all" hadisesi yani.. Hangisi Athos, hangisi Porthos, hangisi Aramis, kendi taraftarları karar versin buna.. Ama benim naçizane merak ettiğim iki şey var: Kelli felli, kıçındaki kıllar bile ağarmış bulunan bu adam(cık)lar, koca camiaların başkanları, sözüm ona saygın iş adamları, tüm bu rezillikleri yapıp bu lafları ettikten sonra akşam eve gidip karısının çocuğunun yüzüne utanmadan nasıl bakabiliyor? Ve ayrıca bu kadar büyük üç camianın içinde, kongre üyeleri arasında, çok derinlerde bir yerde, başkan yapacak tek ama tek bir tane delikanlı adam yok mu?

6 Şubat 2011 Pazar

Albüm kapakları

Bir internet sitesinde rastladım bu seçkiye, resmen aklım durdu. İnsanoğlunun nasıl bir yaratık olduğunun, zevsizliğin hangi noktalara kadar gidebileceğinin en güzel örnekleri. Şu kapaklara bakıp albümü almaktan vazgeçen kaç kişi olmuştur, kapağa rağmen alanlar kaç kişidir; ayrıca bunları tasarlayan insanlar şimdi ne yapıyor, hayatlarını bugüne kadar ne yaparak kazandılar, çok merak ediyorum..