Barcelona eğer hata yaparsa, Real bunu değerlendirebilecek kapasitede şu anda. Seyri son derece hoş bir mücadele ve haftalar bizi bekliyor La Liga'da.




Mourinho'yu ve oynattığı futbolu seven birilerine bu dünyada rastlıyoruz zaman zaman ve benim böylelerine verdiğim ilk (ve dolayısıyla tek) tepki o an hemen diyalogu kesip oradan uzaklaşmak oluyor. Bu adam resmen futbol denen güzeller güzeli oyunun katili çünkü. Taraftar, camia, kulüp, televizyon başındaki yüz milyonlar, hatta kendi oyuncuları bile zerre kadar umrunda değil onun. Tek istediği ve düşündüğü şey kaybetmemek, olursa da kazanmak. Elinde 400 milyon avroluk bir takım var ama kendi sahasında, 85 bin seyircisi önünde kendi yarı sahasından hiç çıkmadan doksan dakika defans yaptırıyor o oyunculara. Bunun yanında tıpkı Terim denen muadili gibi onun oyuncularında da son raddede bir ahlâksızlık gırla gidiyor. O 30 yaşındaki koca koca adamlar onuru, gururu bir kenara bırakmış, sadece ve sadece kazanmaya programlı, bunun için de her yolu (ama her yolu) mübah sayan iğrenç yaratıklar hâline gelmiş. Kendilerini yerden yere atmalar, hakemi kandırmaya çalışmalar, itip-kakmalar, yalandan sakat numarası yapmalar vs. Düşünüyorum da, böyle bir adam ve onun bu kadar itici takımına olan nefretim, belki de Fener ve Liverpool'a olan sevgimden bile fazla. Onların kazanmasından çok bu aşağılık adamın kaybetmesini daha fazla istiyorum. Evet böyle. İkinci maçta da umarım bunu göreceğim.
Inter-Chelsea maçını haftalardır bekliyoruz ve gerçekten de beklediğimize değen bir maç oldu diyebiliriz. Ama maçın kendisinden önce değinmek istediğim bir mevzu var: Şu maçı seyredenlerin aklında en fazla ne kalacak? Bana göre Lucio denen aşağılık, ahlâksız, onursuz, küçücük bir adam. Bu tip tabirler kullanmam bazı arkadaşları kimi zaman rahatsız ediyor ve onlara hak veriyorum. Ama Lucio gibi "hayvan"ların bu dünyada nefes alıp vermesinin, bu kadar onursuz bir şekilde evine ekmek götürmesinin ve sonunda maalesef "kazanmasının" beni ettiği kadar hiçbir şey, hiç kimseyi rahatsız edemez. 25 senedir futbol seyrediyorum; bunu söylediğim için de kendimden utanıyorum ama Lucio gibi adamların saha ortasında futbol hayatının bittiğini görsem zerre kadar üzülmem.
"70 milyon dolarlık bir borç bulmak başarıdır ancak bu borcu alabilmek için geleceğe dönük birtakım gelirler teminat olarak gösterilip temlik edildiyse bu ciddi sorunlar doğurabilir. Ayrıca kredinin hangi şartlarda alındığının henüz açıklanmamış olmasını da etik açıdan doğru bulmuyorum."
Bilindiği gibi, geçtiğimiz dönemde (aynı zamanda Juventus hisselerinin de büyük çoğunluğunu elinde bulunduran) Fiat'ın sahibi Agnelli ailesi, giderleri kısmak için 30,000 fabrika çalışanını işten çıkartmıştı.
"Bilica'nın çiftvuruşa neden olan hareketinin mantığı nedir, mentalitesi nedir, ben anlamadım. Bu pozisyonda teknik direktör olsan sahaya girersin. Ben mesela Alex olsam gidip Bilica'ya saldırırım burada."
Avrupa'nın büyük liglerinde son yıllarda bazı takımların sağladığı dominasyon bu sezon da kendini gösteriyor. Örneğin İspanya'da Barcelona'nın şampiyonluğu neredeyse %80 ihtimal. İngiltere'de Chelsea o kadar favori olmasa da bu hafta puan farkını 4'e çıkararak yeniden ciddi bir avantaj yakaladı. İtalya'da Inter zaten en az 2 yıl daha şampiyonluğu kimselere bırakmaz diye düşünüyorum. Almanya'da ise Leverkusen bugüne kadar iyi getirmiş olsa da birkaç hafta sonra Bayern zirveyi ele geçirir ve ondan sonra da bırakmaz bence.
Mustafa Denizli, kendisinden hiç beklemeyeceğim bir şekilde doğru oyuncularla ama yanlış tertiple maça başladı. Doğru oyuncular diyorum çünkü yetenekli olsa da savaşmayan ve mücadele etmeyen Bobo ile Nihat'ın yerine, Nobre ve Holosko'yu seçmesi bana göre isabetli bir tercihti. Aynı şekilde orta sahada formsuz Tabata yerine Tello'nun oynaması da onlar adına bir avantajdı. Ama Ekrem'in sağda, Tello'nun solda, Nobre ile Holosko'nun da forvette olduğu bir 4-4-2 Beşiktaş'ın yapısına çok daha uygun bir diziliş olurdu. Denizli'nin şu meşhur 4-3-3 saplantısı yüzünden Beşiktaş kendi üzerine hiç oturmayan bir elbiseyi ısrarla giymeye çalışan geri zekâlı bir insanı andırıyor.