27 senedir Türk futbolunu takip eden ve Fener taraftarı olan bir insanım. Bunca senelik macerada futbol mevzuunu konuştuğum sayısız insan oldu doğal olarak; içlerinde çok bilgili olanları da vardı, cahil olanları da, kafası hiç çalışmayanları da.. Ama şunu net bir şekilde söyleyebilirim ki, şu G.Saray taraftarı blog yazarı tüysüzler kadar geri zekâlılarına hayatımda hiç rastlamadım. Aynı zamanda kendi kulüpleri hakkında bu kadar gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde olanlarına da.. Rijkaard gibi hiç değilse (birkaç çirkef hareketi ve rakip futbolculara-teknik adamlara saldırması dışında) diğer futbolseverlerin takdirini kazanan bir adamın daha külleri soğumadan yeni hoca arayışları üzerine kafa patlatan da onlar.. Türk futbol tarihinin gördüğü en ahlâksız, en çirkef, en haysiyetsiz insan müsveddesinin peşine takılan da.. Hiçbirisi "G.Saray'da sorun nedir, nasıl halledilir ve kulübün selayeti için gerekli şartlar nelerdir?" diye düşünmeden "umut fakirin ekmeğidir" düsturundan hareketle her yeni başlangıçta zafer nağmeleri tutturuyor senelerdir. Ne demek istiyorum? Adnan Polat ve Sezgin gibi iki kan emici vampir kulübe musallat olmuşken, yeni gelen hocanın başarılı olmasını istemek nasıl bir zihniyettir? Takımdaki bütün sorunlar bir yana en büyük kangren hâline gelen skandal bir başkan ve yardakçısı bu kulüpte kaldığı müddetçe gün yüzü göremeyeceklerini hiçbiri düşünmüyor mu? Hal böyleyken Hagi'nin "kısa vadede" başarılı olup o ikisine daha fazla kredi sağlaması kulübün yararına mıdır, zararına mı? Bunları hiçbiri aklından bile geçirmiyor. Hakikaten komik bir durum var ortada.
Hoş, Hagi isimli o ahlâk yoksununun başarılı olması da hiç ama hiç mümkün değil. Bu taraftar değil miydi, Türk futbol tarihinin en büyük hocası Luce gönderilip Terim geldiğinde çıldırıp ona tapınan? Yine bu taraftar değil miydi, allah diye taptıkları o Terim'i küfrederek gönderen ve Hagi'yi kucaklayan? O taraftar değil miydi, Hagi'yi bütün stat olarak "hırsız Hagi" diye küfredip gönderen? Bu taraftar değil miydi, bir total futbol duayeni diye kucakladığı Rijkaard'ı istifaya davet edip gönderen? Türk futbol tarihinin en iki yüzlü, en pişkin, en nankör ve en kör taraftarı, şimdi bu ülkeye gelmiş en ahlâk yoksunu spor adamını tekrar bağrına basıyor. Onun, bugüne kadar çalıştığı tüm takımlardan kovulduğunu, hiçbir takımda eli-yüzü düzgün bir başarısının olmadığını ve teknik direktör olarak da son derece yetersiz olduğunu hepsi unutmuş durumda.. Hepsini geçtim, şunu bile düşünemeyecek kadar zekâ yoksunu bir durumdalar: "Eğer sezon sonunda olsak ve hocayı belirlemek için önlerinde 3-4 hafta olsa, Polat ve şürekâsı yine Hagi'yi mi getirirdi?" Bu sorunun cevabının evet olmadığını hepimiz biliyoruz. Denize düşen biri misali kendi g.tünü kurtarmak için Hagi'ye sarılıyorlar, olay bu kadar basit. Eğer ligde 5, 6. falan olurlarsa, onu da tükürüp bir kenara atacaklar camia olarak...
İnsan, ezelî rakibine böylesi bir geri zekâlı güruh hükmederken onları yenmekten de zevk alamaz oluyor. Şu hâle düşmüş, rezil yönetimi ve iki yüzlü taraftarı ile Ali Sami Yen'in kemiklerini sızlatan bu takımı yensen ne olur, yenmesen ne?
21 Ekim 2010 Perşembe
17 Ekim 2010 Pazar
Zavallılar
Geçen sezonun başından beri Rijkaard ile ilgili yazmadığımız hiçbir şey kalmadı. Öte yandan; G.Saray taraftarı olan, sadece duygularıyla konuşup akıl-mantıktan tamamen yoksun yorum yapan, ama blogger hizmeti herkese açık olduğu için hiç kimsenin engelleyemediği genç bir zevat, Rijkaard'ı allahın elçisi gibi görüp pisliğini bile yiyecek kadar kutsayarak onun dışındaki her şeyi eleştirip onu ayrı tuttular. Biz Rijkaard'a geçirdik, onlar bize çemkirdi. Sonuçta ne oldu? Rijkaard rezil oldukça onlar hiç utanmadı. Bir kere baştan koltuk çıktıkları için satamadılar da... Şimdi bile diyorlar ki, "Rijkaard gitse bile suçsuzmuş, ona yazık olacakmış" falan filan.. Teknik direktörlüğün belki de yüzde ellisinin "sezon başında takım kurmak" olduğunu hiçbiri düşünmüyor. Neymiş, istediği futbolcular alınmamış. Bir insan bu kadar cahil olur mu? Diyelim ki ben Bursa'nın hocasıyım, savunmaya Ömer'in yanına stoper istiyorum. Yönetime 5 kişilik bir istek listesi veriyorum, şu oyuncular var: Terry, Vidic, Pique, Vermaelen, Carragher... Sonra diyorum ki, "ben istedim, almadılar." Böyle bir şey var mı? Tabii ki abartıyorum ama G.Saray yönetimi Lincoln'leri, Keita'ları, Baros'ları, Kewell'ları, Misimovic'leri vs. getirebiliyorsa ve Rijkaard'ın istediği "hiçbir" oyuncuyu getiremiyorsa, suç o yönetimde midir? Ben söyleyeyim; senin istediğin oyuncuların hiçbiri alınamıyorsa, senin isteklerinde bir problem var demektir. Haa, alınabilecek olduğu halde alınmıyorsa o zaman haysiyetli bir adam istifayı basar. Ama tazminat, böyle tipler için haysiyetten daha önemli, bunu biliyoruz. Hem 1.5 yıldır takımın başında olacaksın, hem de "takım yetersiz" diyeceksin. Özrün kabahatten büyük olması diye işte buna denir.
Sadece skorlar da değil, bir teknik direktörün yapması gereken hiçbir şeyi yapabilmiş değil Hollandalı. Takımın kondisyonu rezalet. Motivasyon yerlerde sürünüyor. Hiçbir oyuncu o geldiğinden beri üzerine koymamış, bilakis hepsi performans olarak geri gitmiş. Takımın oynadığı top ise 1.5 yıldır bir gıdım gelişme gösterebilmiş değil. En önemlisi de bu. Rijkaard'ın futbolu bildiğine dair en ufak bir emare yok..
Neyse, yönetime gelelim. Yıllardır bu blogda "iki Adnan" lafını kullanıp G.Saray'ın bu adamlar tarafından "Fenerlileştirildiğini" söyleyip aslında iyi niyetli bir tenkit yapıyorum. Her yorumda olduğu gibi burada da haklı çıktık nitekim. Şimdi ise eskilerin Fenerbahçesi gibi derby öncesi hocayı gönderip "taze kan" pompalamaya kalkarsa hiç şaşırmayacağım. Ha, yerine kimi getirecekler, o da muamma.
Son olarak yeniden o genç, futbol bilgisi sınırlı blogcu arkadaşlara sesleniyorum. Sizde de biraz utanma varsa, bu kadar uçurum misali bir yanılgının üzerine pişkinliği bırakır, "biz bu işi bilmiyormuşuz" dersiniz. İnsan böyle böyle adam oluyor çünkü..
Sadece skorlar da değil, bir teknik direktörün yapması gereken hiçbir şeyi yapabilmiş değil Hollandalı. Takımın kondisyonu rezalet. Motivasyon yerlerde sürünüyor. Hiçbir oyuncu o geldiğinden beri üzerine koymamış, bilakis hepsi performans olarak geri gitmiş. Takımın oynadığı top ise 1.5 yıldır bir gıdım gelişme gösterebilmiş değil. En önemlisi de bu. Rijkaard'ın futbolu bildiğine dair en ufak bir emare yok..
Neyse, yönetime gelelim. Yıllardır bu blogda "iki Adnan" lafını kullanıp G.Saray'ın bu adamlar tarafından "Fenerlileştirildiğini" söyleyip aslında iyi niyetli bir tenkit yapıyorum. Her yorumda olduğu gibi burada da haklı çıktık nitekim. Şimdi ise eskilerin Fenerbahçesi gibi derby öncesi hocayı gönderip "taze kan" pompalamaya kalkarsa hiç şaşırmayacağım. Ha, yerine kimi getirecekler, o da muamma.
Son olarak yeniden o genç, futbol bilgisi sınırlı blogcu arkadaşlara sesleniyorum. Sizde de biraz utanma varsa, bu kadar uçurum misali bir yanılgının üzerine pişkinliği bırakır, "biz bu işi bilmiyormuşuz" dersiniz. İnsan böyle böyle adam oluyor çünkü..
Aklınızı alır
OK Go belki müzikal olarak çok parlak bir grup değil, zaten müzikten çok kliplere kafa yoruyormuş gibi görünmeleri, bu gerçeğin kendilerinin de farkında olduğuna bir dalalet kabul edilebilir. Yapmak istedikleri şeyi mükemmel şekilde yaptıkları sürece, bizler için bir sorun yok, olmamalı da zaten..
Sonuçta gruplar müziği, "içlerindeki bir ateşi" söndürmek için yapıyor belki, belki "kendilerini gerçekleştirmek" için, belki yapacak başka bir şeyleri olmadığı ya da başka bir şey bilmedikleri için.. Çoğu büyük grubun çoğu üyesi bu soruya farklı cevaplar verir ama hiçbirisi "para kazanmak ya da şöhret olmak için" demez.. Ama öte yandan aslında hepsi, hatta bir sanat yapıtı ortaya koymuş bütün kişiler, o yapıtın "mümkün olan en geniş kitleye" ulaşmasını da deli gibi ister. İşte, eğer klipleri olmasa, belki de bu mertebeye müzikleri ile asla ulaşamayacak olan OK Go elemanları, günümüzün YouTube gençliğine o vasat müziklerini ulaştırmanın en mükemmel yolunu bulmuşa benziyor ve bu konuda yaratıcılıkta sınır tanımıyorlar!
Şimdiye kadarki, artık bir elin parmağını geçmiş bulunan olağanüstü kliplerine browser'ınızdan ulaşabilirsiniz ama bu postun konusu, elemanların son icraatı olan "White Knuckles" isimli akıl almaz video. Daha önceki videolarda, hatta müzik tarihindeki bütün mükemmel videolarda perde arkasında "inanılmaz bir beyin" ve o beyinden çıkmış muazzam bir fikir ile, bunun zanaat sahibi "insanlar" tarafından kusursuz şekilde uygulanışını gördük ekseriyetle.. Ama bu seferki farklı; bu sefer işin içinde bu saydıklarımızın hepsinin yanında "zekâ sahibi olmadıklarına inanmanın çok zor olduğu" hayvan dostlar da mevcut.. OK Go'nun bütün kliplerinin olayı zaten onların "tek planda ve tek seferde" çekiliyor olması.. Sinemada bu teknik çok riskli olduğu ve insanlar tarafından bile uygulanması çok çok zor bulunduğu için nadiren tercih edilir. Çünkü en ufak bir hata her şeyin yeniden başlaması demektir. İnsanlar bile bu konuda bu kadar zorlanırken köpeklere bu kadar akıl almaz bir ezber nasıl öğretilir, bunlar nasıl hayvanlardır, insanın hafsalası almıyor. Bize de, bu kliplerin tadını çıkarırken emek sahibi herkese hayranlıkla teşekkür etmek kalıyor..
Sonuçta gruplar müziği, "içlerindeki bir ateşi" söndürmek için yapıyor belki, belki "kendilerini gerçekleştirmek" için, belki yapacak başka bir şeyleri olmadığı ya da başka bir şey bilmedikleri için.. Çoğu büyük grubun çoğu üyesi bu soruya farklı cevaplar verir ama hiçbirisi "para kazanmak ya da şöhret olmak için" demez.. Ama öte yandan aslında hepsi, hatta bir sanat yapıtı ortaya koymuş bütün kişiler, o yapıtın "mümkün olan en geniş kitleye" ulaşmasını da deli gibi ister. İşte, eğer klipleri olmasa, belki de bu mertebeye müzikleri ile asla ulaşamayacak olan OK Go elemanları, günümüzün YouTube gençliğine o vasat müziklerini ulaştırmanın en mükemmel yolunu bulmuşa benziyor ve bu konuda yaratıcılıkta sınır tanımıyorlar!
Şimdiye kadarki, artık bir elin parmağını geçmiş bulunan olağanüstü kliplerine browser'ınızdan ulaşabilirsiniz ama bu postun konusu, elemanların son icraatı olan "White Knuckles" isimli akıl almaz video. Daha önceki videolarda, hatta müzik tarihindeki bütün mükemmel videolarda perde arkasında "inanılmaz bir beyin" ve o beyinden çıkmış muazzam bir fikir ile, bunun zanaat sahibi "insanlar" tarafından kusursuz şekilde uygulanışını gördük ekseriyetle.. Ama bu seferki farklı; bu sefer işin içinde bu saydıklarımızın hepsinin yanında "zekâ sahibi olmadıklarına inanmanın çok zor olduğu" hayvan dostlar da mevcut.. OK Go'nun bütün kliplerinin olayı zaten onların "tek planda ve tek seferde" çekiliyor olması.. Sinemada bu teknik çok riskli olduğu ve insanlar tarafından bile uygulanması çok çok zor bulunduğu için nadiren tercih edilir. Çünkü en ufak bir hata her şeyin yeniden başlaması demektir. İnsanlar bile bu konuda bu kadar zorlanırken köpeklere bu kadar akıl almaz bir ezber nasıl öğretilir, bunlar nasıl hayvanlardır, insanın hafsalası almıyor. Bize de, bu kliplerin tadını çıkarırken emek sahibi herkese hayranlıkla teşekkür etmek kalıyor..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)