10 Ağustos 2011 Çarşamba

Best albums of 1997 (#2)



11. Teenage Fanclub - Songs from Northern Britain (9)
20. Blur - Blur (9)


Not: Albümleri indirmek için her birinin üzerine tıklayınız. Ölmüş link varsa, yorum kısmında bildiriniz.

14 Ağustos Pazar, adalet için herkes Taksim'e..

Şike soruşturması adı altında yürütülen yüz karası operasyonun üzerinden neredeyse 1.5 ay geçti. Bu süreçte bakıyoruz, dik ve istikrarklı bir duruş sergileyen yegâne kurum, Fenerbahçe'nin büyük taraftarı olmuş. Basın zaten satılık, onlardan yana hiçbir ümidimiz yok; 10 senedir televizyon da seyretmiyorum, gazete okumuyorum. Sosyal paylaşım siteleri fazlasıyla yetiyor. Yargı'ya bakıyoruz, Mehmet Berk'in kim olduğunu falan herkes biliyor zaten. TFF işi eline yüzüne bulaştıra bulaştıra rezil oldu, sonunda ligleri erteleyip rahat bir nefes aldı. Şimdi birkaç gündür ortada yoklar. Zaman kazanmış oldular. Beşiktaş camiasına bakıyoruz, bu andan itibaren kendi varlığını lağv etmesi gereken (şayet utanmaları varsa) Çarşı grubu, Tayfur gibi bir adam için "aklanın gelin" kampanyası başlattı. On gün sonra aynı kişiler için "bunlar masum" diyerek imza topladı. Neresinden tutsan elinde kalan bir ikiyüzlülük. Fenerbahçe majör zanlı durumunda iken kendi sitelerinden "Trabzon'un alın teriyle aldığı şampiyonluğu kutlarız" diye mesaj yayınlayıp, iki gün sonra Trabzon ve Beşiktaş da şüpheli olunca geri vites yaptılar vs. vs. Çarşı, en az gfb kadar iğrenç bir oluşum olduğunu net bir şekilde gösterdi. Ulan hadi Fener düşmanısınız diyelim, devletin örtülü ödeneğinden 27 milyon dolar yardım alan bir kulübün "alın teri"nden nasıl bahsedersiniz, geri zekâlılar! Keser döner sap döner, o keser bir gün sizin de bir yerinize kaçar. Bakarsınız gelecek yıl, devletin yardım yaptığı bir takımla siz yarışa girersiniz. O zaman ağlamayın..

G.Saray taraftarına zaten bir şey demiyorum. Onların 96-2000 döneminden beri ne oldukları ortada. Keza akıl-fikir-zekâ yoksunu Trabzonlular da öyle..

Ama Fenerbahçe taraftarı öyle mi? Bu ülkenin en büyük sivil toplum örgütü olduğunu taa en başından beri kanıtlayan, ilk gün söylediği sözden bir gıdım sapmayan, dik duruşunu hiç bozmayan, suç kanıtlanana kadar tüm değerlerine ölümüne sahip çıkan ama kanıtlanırsa da "küme düşelim, cezamızı çekelim" diyecek kadar inanılmaz bir topluluktan bahsediyorum. Hiç kimsenin organize etmediği, sadece kulüp sevgisiyle bireysel olarak hareket eden, sesi en gür çıkan, sevgisi büyük, en büyük olan taraftardan söz ediyorum.. O taraftar bu hafta sonu Taksim'de toplanıyor. Artık ezelî rakiplerin bile kabul ettiği bu tiyatroya karşı sivil olarak bugüne kadar gösterilmiş belki de en büyük tepkiyi gösterecek. İstanbul'da yaşayan her Fenerbahçe taraftarının katılması gereken bu organizasyona, gidebilecekse ülkenin her yerinden herkes gitmeli.

Zira bu sadece futbolla ilgili bir şey değil, bunu herkes anladı sanırım. Bu ülkede oluşturulmaya çalışılan korku imparatorluğuna, yatak odalarımıza kadar giren hayasız bir zihniyete, "her şeyi istiyorum, hem de hemen!" diyen eli kanlı bir tiranlığa karşı, insan olarak herkesin iştirak etmesi gereken bir olay artık bu. Ses ne kadar gür çıkarsa, o kadar etkili olur. Bu yüzden 14 Ağustos gösterisine, duyarlı olan, cumhuriyetini seven, çocuklarını daha özgür bir toplumda yetiştirmek isteyen herkes katılmalı..

7 Ağustos 2011 Pazar

Archers of Loaf - Icky Mettle (1993)


Superchunk ve Polvo gibi güzide grupların da memleketi olan Chapel Hill (North Carolina) menşeli Archers of Loaf, '90'lı yılların ortasına doğru kotardığı bu ilk albümüyle, indie sahnesinin dikkat çekici gruplarından biri hâline gelmeyi başarmıştı. Gitar ağırlıklı, son derece enerjik ve bol katmanlı bir müzik icra eden dörtlü, 2000 yılına kadar sürdürdüğü çalışmaları arasında bir daha bu seviyeye yaklaşan bir işe imza atamadı belki ama grubun konserler vermek amacıyla tekrar bir araya gelmesi üzerine yeniden piyasaya sürülen "Icky Mettle", hâlâ ilk günkü gibi yüksek kalite ve enerjiyle tınlıyor. Her ne kadar bazı dinleyiciler için biraz fazla gürültülü olsa da armoni zengini olan Archers of Loaf müziği, arayışlarını guitar-rock dediğimiz tarzın spekturumu içinde olabildiğine geniş bir alana yayarken, albümün bütününe sirayet etmiş bulunan tuhaf gerilim duygusu ve tahrip edilmiş sesler vasıtasıyla varmak istediği noktaya ulaşmayı başarıyor ve '90'lar indie peyzajına kalıcı bir imza atıyor.. 9/10