25 Eylül 2010 Cumartesi

Schuster çok iyi hoca

Beşiktaş bu akşam Antalya karşısında puan kaybedebilirdi (ki 90'da attığı golle 2-1 kazandı), nitekim kaybedeceği maçlar da olacaktır. Her maç iyi de oynamayacaktır ama ligin daha başlarında olmamıza rağmen tüm takımlar içindeki en iyi teknik direktöre sahip olduğunu net bir şekilde görebiliyoruz. Sürekli kafa yoran, araştıran, deneyen, kimi zaman yanılan, yanıldığında olgunlukla kabullenip değişebilen, antipatik hiçbir yanı olmayan müthiş bir hoca gerçekten de Schuster.

Sezon başındaki Plzen maçında, Çek futbolunu hiç bilmiyormuş gibi orta sahada tek başına Ernst ile başlayıp ilk yarı üçlük olmaktan kurtulduğunda kafamda şüpheler uyanmıştı ama hemen o müsabakanın devre arasında Necip'i oyuna alarak ne kadar iyi bir analizci olduğunu göstermişti. Bununla da kalmadı, koca sezon iki oyuncuyla o mevkii götüremeyeceğini kısa sürede idrak edip Aurelio'yu transfer ettirdi. Bunlar müthiş hamleler bence. Bunların yanında kadroyu en efektif şekilde kullanabilmek adına ortaya koyduğu arayışlar ve bu konudaki esnek tutumu da onu farklı bir yere koyuyor. Öte yanda Aykut Kocaman'a bakıyoruz mesela, Topuz-Selçuk-Emre üçlüsü oyunda olduğu zaman Selçuk'un önünde diğer ikisini iç orta saha olarak oynatacağına (öylesine tutucu bir yapısı var ki) 4-2-3-1'den vazgeçmemek adına Selçuk ve Topuz'u çift ön libero oynatıp Alex'in pozisyonuna Emre'yi çekiyor. Ve bu hamle hem Topuz'u, hem de Emre'yi yok ediyor. Rijkaard'ı hiç saymıyorum zaten, bence rezil bir teknik direktör. Schuster ise seyrettiği maçı analiz etme, bu analiz sonucu doğru hamleleri doğru zamanda yapma, yaptığı hatalardan ders çıkarma, elindeki malzemeye göre kadro teşkil etme vs. gibi konularda diğer ikisine adeta ders veriyor.

Sezon başında Beşiktaş ile ilgili (herkes gibi) birtakım öngörülerim vardı. Mesela tek forvetli, Guti ve Quaresma'nın olduğu bir sistemde Nihat'ın hızlı bir şekilde yok olacağını düşünmüştüm. Bu aynen gerçekleşiyor. Guti, Quaresma, Bobo, Holosko (Nihat?) gibi oyuncular yüzünden savunma sıkıntıları yaşayacağını düşünmüştüm. Bunların cezasını henüz çekmedi ama çekeceği maçlar gelecektir. Amma velâkin Aurelio'yu alarak bunları minimum seviyeye indirmeyi de başardılar. Ernst'in mükemmel formu ve Necip'in hızlı yükselişi de bu konuda güven telkin ediyor. Schuster'in verimli ve etkin performansını da görünce, onları izlemenin büyük bir zevk hâline geldiğini düşünüyorum. İlk iki sıra için şansları da diğer dört takımın hepsinden fazla.

19 Eylül 2010 Pazar

Webb'in eseri

Manchester United ile Liverpool'un on yılları deviren ezelî rekabetinde tam 64 yıldır ilk kez bir United oyuncusu hat-trick yaptı ve Berbatov'un sayılarıyla ev sahibi maçı 3-2 kazandı. Gerrard'ın biri penaltı, diğeri frikikten attığı iki gol ise Kırmızılara yetmedi. Öte yandan Torres'in bariz gol pozisyonunda düşürüldüğü pozisyonda O'Shea'e kırmızı kart çıkarmayan hakem Howard Webb maçın kaderini tek başına tayin etmeyi başardı. Daha önce Hollanda'da oynanıp 0-0 biten PSV-Fener maçında 60. dakikada Deivid'e saçma sapan bir kırmızı çıkarırken gayet cevval olan (birkaç gün sonra da Deivid ve Fenerbahçe'den özür dileyen) bu yüz karası hakem, Konfederasyon Kupası'ndaki bir maçta verdiği penaltı kararını değiştirmesiyle tüm dünyada şöhret olmuştu. Bugün ise maçın 2-2'ye geldiği pozisyonda ev sahibini 10 kişi bırakmaya kıyamadı. Ayrıca Berbatov'un (O'Shea'in ortasıyla gelen) üçüncü golünden 30 saniye önce kendini (tiyatroculara taş çıkartırcasına) yere bırakan Nani'ye oyunu durdurup sarı kart göstermeyerek United'ın atağını kesmedi ve o top dönüp dolaşıp gol oldu. Haa, "Liverpool da o golü yemeseydi" denebilir, haklıdır da.. Ama 70 bin seyircisinin önünde gemi azıya almış bir takımın sağlı sollu akınlarını sarı kart göstermeyerek durdurmazsanız, böyle bir şey söylemeye de hakkınız olmaz.

20 senedir Liverpool'u tutuyorum, bu şekilde yaşadığım kaçıncı United maçı.. İğreniyorum bu şerefsizlerden..

Man Utd 3 - Liverpool 2
(Berbatov 42', 59', 84' - Gerrard 64' [p], 70')