2 Nisan 2011 Cumartesi

En iyi 5 Richard Linklater filmi


1. Before Sunrice & Before Sunset (10)
1995 & 2004

2. Dazed and Confused (9)
1993

3. Slacker (9)
1991

4. Waking Life [anim.] (8)
2001

5. A Scanner Darkly [anim.] (8)
2006

Diğer: School of Rock (7), Fast Food Nation (7), Tape (6), The Bad News Bears (6), The Newton Boys (5)

Görmediklerim: SubUrbia, Live From Shiva's Dance Floor [bel.], Inning By Inning: A Portrait of a Coach [bel.], Me & Orson Welles


28 Mart 2011 Pazartesi

En iyi 5 David O. Russell filmi



1. Three Kings (8.5)
1999

2. American Hustle (8)
2013

3. The Fighter (7.5)
2010

4. Silver Linings Playbook (7)
2012

5. I Heart Huckabees (7)
2004

Diğer: Flirting With Disaster (6.5) 

Görmediklerim: Spanking the Monkey, Soldiers Pay

Not: 20.01.2014'te liste güncellendi.

27 Mart 2011 Pazar

Bir pişmanlık yazısı

Alex de Souza, dünyanın gelmiş geçmiş en zeki 50 oyuncusundan biri. Bana göre 20'dir bu sayı da, ihtiyatlı olmak adına 50 dedim. Herkesin söylediği gibi, futbolunda eksik olan özellikleri de haiz olsa zaten Fenerbahçe'de oynamaz, Mesut gibi 25 milyon avroya transfer yapardı. Ki bana göre Mesut'tan daha iyi futbolcudur, Mesut oynadığına göre şu anda Real Madrid'de de rahatlıkla oynar.

Bu görüşlerim, onu ilk gördüğüm 2000 Sydney Olimpiyatlarından beri değişmedi. O Brezilya takımında Ronaldinho, Lucio, Edu, Fabio Aurelio gibi oyuncuların kaptanıydı ve turnuvada 2 gol atmıştı. Fenerbahçe'ye gelmeden önce de, bir ulusal gazetenin futbol ekinde Fenerbahçe ile ilgili yazdığım 3 yazıda Fenerbahçe'nin onun gibi bir oyuncuya sahip olması gerektiğini ısrarla belirtmiştim ve kaderin cilvesi, 2 yıl sonra transferi gerçekleşti. 6.5 yıldır büyük bir hayranlıkla izlemekle beraber, kendisinden hepten soğuduğum dönemler de oldu. Bu blogda da çok sert eleştiriler yaptım kendisiyle ilgili. Şimdi ise o postlardan ve acımasız eleştirilerden duyduğum pişmalığı belirtmek için bu yazıyı yazıyorum.

Benim kişisel olarak Alex'ten şikayetim hiçbir zaman koşmaması, defans yapmaması vs. olmadı. Benim için kazma bir futbolcunun kazmalığını eleştirmek de abestir mesela. O oyuncunun kapasitesi belliyse, artıları ve eksileri ortadaysa, onları değerlendirip o oyuncuyu transfer etmek, ettikten sonra oynatıp oynatmamak size kalmış. Benim için en önemli kriter "oyuncunun kapasitesinin ne kadarını ortaya koyduğu" olmuştur her zaman. İbrahim Üzülmez gibi bir oyuncu benim nazarımda Türk futbol tarihinin en iyi sol bekidir mesela. Futbolcu olarak söylüyorum bunu elbette, bir sporcu olarak utanç verici biri Üzülmez. Ama sahip olduğu kapasitenin %100'ünü vermek için adeta yırtınan bir oyuncu. Alex ise, benim kendisini eleştirdiğim dönemlerde hiçbir zaman kapasitesinin tamamını vermedi takıma. Top rakipte olduğunda zaten koşmuyor ama o maçlarda top kendi takımındayken de koşmadı mesela. Takımın kazanıp kazanmaması hiç umrunda değilmiş gibi bir havası vardı. Örneğin Nonda'nın golüyle şampiyonluğun gittiği G.Saray maçında ilk yarıda kaleciyle karşı karşıya kaldığı bir pozisyon vardı; dünyada olabilecek en uyuşuk, en isteksiz, en inançsız vuruşu yapıp topu kalecinin üzerine nişanlamış ve sümkürerek arkasını dönüp gitmişti. Yine aynı şekilde 1-0 kaybedilen Dinamo Kiev deplasmanındaki kaçak oyunu sonrası Rıdvan hoca bile "artık Alex gibi oyuncuların devri bitti" diye isyan etmişti. Aslında onun sıkıntısı da Alex'in defansa yardım etmemesi falan değil, isteksiz ve umursamaz oyunuydu. Bunları, yaptığım eleştirilerin kendimce haklı nedenlere dayandığını belirtmek için yazıyorum. Onları yaptığımda Alex'in o eleştirileri hak ettiğini düşünüyorum. Özellikle Aragones'li sezonda çekilmez bir oyuncuydu. Ve zaten o yazıları da o sezonda yazdım. Onun dışındaki yıllarda hiçbir sorunum olmadı kendisiyle, hatta geldiği ilk yıldan itibaren kardeşlerim başta olmak üzere çevremde onu eleştiren herkese karşı kendisinin en büyük savunucusuydum. Alex'in söylediği gibi, futbolun "teknik" kısmına daha fazla önem veren bir izleyiciyim çünkü.

Bir de kontratının bitmesine yakın, Beşiktaş'a gitmekle tehdit ettiği bir demeci var kendi sitesinde yayımlanan, orada hepten insan olarak da tiksinmiştim Alex'ten. Ve hatta o olaydan sonra ağzıyla kuş tutsa bir taraftar olarak gözümde hiçbir zaman eski değerini geri kazanamayacağı bir duruma gelmişti. Ama bu yılki performansı, liderliği, takımı sahiplenişi ve istekli-arzulu oyunu ile her şeyi unutturdu şahsen bana. Onun için söylediğim tüm menfi şeyleri geri aldırıp, onlar için pişmanlık yaşatacak kadar unutturmaktan bahsediyorum hem de.

Sezon başından beri ortaya koyduğu istekli ve arzulu performans, takımı ve kulübü sahiplenişi, derby maçın ardından ertesi sabah izinli olduğu halde gidip A2 takımının maçını seyredişi, sahada 34 yaşında pres yapmaya çalışması vs. gibi unsurlar yüzünden, Alex'e bugüne kadar söylediğim her olumsuz sözden pişmanım. Bir de bunlar yetmezmiş gibi İnönü'de 3 gol 1 asist, Arena'da 1 gol 1 asist ile oynayarak bütün Fenerlileri mest etti bu sezon kaptan. Aldığı paraya da takıyordum eskiden; şimdi artık diyorum ki, 2 sezon boyunca hiçbir şey yapmadan kenarda otursun, takıma böyle liderlik etsin, 7 milyon avroyu alıp gitsin. Sesim çıkmaz.

Sadece Fenerbahçe tarihinin en iyi yabancı oyuncusu değil, Fenerbahçe tarihinin en iyi futbolcusu ve Türk futbol tarihinin de en iyi yabancısı Alex de Souza.. Kendisinden, yazdığım o 3-5 yazı için özür diliyor, bir taraftar olarak yaşattığı her şey için de teşekkür ediyorum. Kişisel beyanımdır.

Alex'in Fenerbahçe performansı:

Türkiye Ligi: 188 maç / 103 gol / 101 asist
Türkiye Kupası: 19 maç / 10 gol / 4 asist
TFF Süper Kupa: 2 maç / 2 gol / 1 asist
UEFA Şampiyonlar Ligi: 25 maç / 5 gol / 11 asist
UEFA Şampiyonlar Ligi eleme: 12 maç / 4 gol / 3 asist
UEFA Avrupa Ligi: 6 maç / 2 gol / 2 asist
UEFA Avrupa Ligi eleme: 4 maç / 1 gol
UEFA Kupası: 10 maç / 2 gol / 1 asist

Toplam: 266 maç / 129 gol / 123 asist