serie a etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
serie a etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Mayıs 2010 Cumartesi

Biri şu adamı sustursun!

"Çarşamba günü oynadığımız maçta Roma, karşılaşmayı altı kişiyle tamamlamalıydı. Mexes, Totti, Perrotta, Taddei ve Burdisso, oyundan atılmayı defalarca hak etmişlerdi. Oyuncuları sürekli hazır tutmak zorundasınız. Bir final maçı öncesinde onlara film izleterek zafer için hazırlayamazsınız. Bunlar koca adamlar, çocuk değiller! Ranieri bazen bunu unutuyor.

Roma'nın altı maçını izleyedim ve bir analiz yaptım. Bu çalışmaların neticesinde şampiyonluğa ulaştık. Tam 18 saatimi bu maçlara ayırdım. Ranieri elbette bu kadar ağır bir çalışmayı göze alamaz. O işin kolayına kaçarak oyuncularına film izlettirir. Ben asla bir fenomen olduğumu iddia etmedim ancak 2004 yılında Chelsea'ye geldiğimde çok garip bir olay yaşadım. Bana Ranieri'nin takımı kazanması için hazırlamadığını söylediler. Benden tek istedikleri 'kazanan' bir takım yaratmamdı. Bunu başardığımı düşünüyorum. Ranieri her zaman kaybetmeyi kabullenen bir ezik oldu."

Kulübün resmî sitesine yaptığı açıklamalardan...

7 Mayıs 2010 Cuma

Inter de gidici

İtalya'da 2006'da Juventus'un küme düşürülmesine, Milan ile Lazio'nun 8, Fiorentina'nın ise 19 puanının silinmesine yol açan skandalın üzerinden 4 yıl geçti. Şahsen o zamanlar tüm bu takımlar bu tip işlerle uğraşırken Roma ve Inter'in nasıl da temiz olduklarını, bundan sonra İtalya'da birileri şampiyon olacaksa bu ikisi ya da Palermo, Parma, Sampdoria, Genoa gibilerden birinin olması gerektiğini düşünmüş ve içimden öyle geçirmiştim. 4 yılın ardından daha yeni ortaya çıkarılan ses kayıtları ise, ben ve benim gibilerin ne kadar saf olduğunu kanıtlar nitelikte.

İtalyan televizyonlarından Canale 5'te, Matrix programında yayımlanan telefon bir konuşması, Inter'in İtalya Kupası'nda Cagliari ile yapacağı yarı final karşılaşması öncesinde yapılmış. Telefon, Inter Asbaşkanı Giacinto Facchetti'nin Hakem Atama Kurulu Başkanı Bergamo ile maçın hakemleri konusunda önceden mutabakat sağladığını gösteriyor.

İşte telefon konuşmasının önemli bölümleri:

FACCHETTİ: "Baksana, Bertini'nin skorlarına göz attım. Bizimle 4 galibiyet, 4 beraberlik, 4 yenilgisi var"

BERGAMO: "Hadi ya, o zaman 5, 4, 4 yapalım. Galibiyet tabii ki!"

FACCHETTİ: "Ama ona yarınki maçın çok önemli olduğunu söyle. 4, 4, 4 toplam 12 maç yönetmiş."

BERGAMO: "İşte bunlara bir tane daha eklesin. Galibiyet eklesin. Aramam lazım zaten onu. Merak etme. Nasıl hareket edeceğini biliyor. Akıllı bir çocuk. Bu işi anladı. Geç de olsa anladı. Bak Giacinto, Pazar günkü maç bize göre zaten oldukça sıradan bir karşılaşma. Dolayısıyla yeni hakemlerden birini de koyalım. Size uyar mı?"

FACCHETTİ: "Olur, sen diyorsan... Tamamdır."

BERGAMO: "Yani söyleyeyim dedim sana. Ondan sonra benim ihmalkârlığımdan kaynaklandığını düşünme."

FACCHETTİ: "Pazar gününe yenilerden biri de uyar bana, tamamdır."

BERGAMO: "Yeni başlayan bir hakem. Mazzoleni de var."

FACCHETTİ: "Mazzoleni Bergamo'lu... Onun kardeşi de var."

BERGAMO: "İyi bir delikanlı, sicili çok iyi, ama daha genç olanı daha da iyi: 30 yaşında ama, gelecek vaat ediyor. Sicili iyi."

FACCHETTİ: "Sorun değil."

BERGAMO: "Baksana, Pazar için benim bir müşterime 4 bilet ayarlar mısın? Normal biletlerden. İsmi yazdırayım mı sana?"

FACCHETTİ: "Sorun değil hallederiz. Cuma veya Cumartesi ara beni."

BERGAMO: "Tamam iyi şanslar."

FACCHETTİ: "Onu arayıp söyle tamam mı?"

BERGAMA: "Tamamdır."

Sadece bu kaydın kendisi bile Inter'in küme düşürülüp o dönem aldığı tüm kupaların elinden alınması için yeterli bence. Ne olacağını göreceğiz..

6 Mayıs 2010 Perşembe

Müthiş gece

Dün gece, Avrupa'nın en önemli futbol ülkelerinde birbirinden önemli karşılaşmaların olduğu inanılmaz bir futbol şöleni gibiydi. Çoğunun aynı saatlere denk gelmesi hasebiyle belki hiçbirini bihakkın bir şekilde seyredemedik ama kaçırdıklarımızın yanında birinden öbürüne zıplarken gördüğümüz, şahit olduğumuz mücadeleler gerçekten de nefes kesiciydi.

İngiltere'de son iki yıldır 350 milyon avro civarı bir yatırım ile "büyük" kulüp olmanın kendince emin adımlarını birer birer atan Man City, kendi sahasında Tottenham'a yenilerek Şampiyonlar Ligi fırsatını rakibine kaptırdı. Sezon başında hiç kimsenin beklemediği bir şekilde Liverpool'un ilk 4 mücadelesindeki kifayetsizliği üzerine iştahı kabaran 3 takımdan Aston Villa, zaten geçen hafta City'ye yenilerek şansını kaybetmişti ama son ikisinin yapacağı "karar" maçının, sondan ikinci haftaya denk gelmesi tansiyonu iyice yükseltmişti. 1 puan önde ve son haftaki maçını küme düşen Burnley ile oynayacak olmanın avantajı ile sahaya çıkna Tottenham takımında, Peter Crouch'u ilk 11'de görmek, Palacios gibi bir savaşçı dururken Modric'i ön liberolardan biri olarak seyretmek ilginçti. Beraberliğin bile yeteceği bir ortamda Redknapp adeta kazanıp işi bitirmek için bir kadro kurmuştu ama elbette stratejilerinin en önemli ayağı öncelikli olarak rakibi durdurmaktı. Karşı cephede ise haftalardır bozmadığı 11 ile sahaya çıkan Mancini, tıkanıp kalan oyunu açmak için gerekli hamleleri yapamadı. Zaten ben kendisinin antrenörlüğünü hiç ama hiç beğenmem. Bir ara adı millî takım ile anıldığında tüylerim diken diken olmuştu hatta. Man City gibi bir takımı yönetecek klasta olduğunu da düşünmüyorum kendisinin. Nitekim oynanan futbolun o geldiğinden beri herhangi bir ivme kazanmamasının yanı sıra, Şampiyonlar Ligi biletinin kaçması son derece olumsuz puanlar. Bakalım dünkü maçın neticesi onun akıbetini nasıl etkileyecek.

Yıllardır Arsenal ve Chelsea'nin gölgesinde, inanılmaz paralar harcayarak devamlı "kaybetmeyi" başaran Tottenham için ise inanması güç bir başarı söz konusu. En büyük pay sahibinin menajer Redknapp olduğu bir gerçek.

İtalya'da ise dünyanın en ahlâksız spor adamı Mourinho'nun, büyük çoğunluğu kendisi gibi ahlâk yoksunu mahluklardan müteşekkil takımı, Roma'yı deplasmanda yenerek İtalya Kupasını kazanmayı başardı. Zaten skor avantajını bir kere ele geçirdikten sonra Barça deplasmanındaki gibi bir taktikle oynaması hiçbirimizi şaşırtmadı Inter'in. Oyuncularının, başta Motta olmak üzere sergilediği mide bulandıran hareketler de öyle.. Biz bu kadar ahlâksız insanların bu hayatta başarılı olmasına katlanamayaduralım, kişisel olarak benim Lucio, Motta, Maicon, Materazzi gibi oyunculardan birinin saha ortasında futbol hayatının bittiğini seyretmek yolundaki umudum canlılığını koruyor, hatta giderek artıyor.

Real Madrid benim beklemediğim bir rahatlıkla Mallorca'yı deplasmanda 4'leyip dönerken, Lyon kendi sahasında ilk 3 (yani Şampiyonlar Ligi) için çok büyük önem arz eden maçta yenik duruma düşmesine rağmen Auxerre'i devirip umutlarını sürdürdü. Bu maçta konuk takım formasıyla akıl almaz bir oyun oynayan 29 yaşındaki Polonyalı santrfor Jelen ise, Fenerbahçe için hayalini kurduğum transferlerin ilk sıralarına yerleşti diyebilirim.

Bu arada İskoçya'da genelde savunmasının sağlamlığı ile tanıdığımız, kendi sahasında kolay gol yemeyen Motherwell, Hibernian ile oynadığı karşılaşmayı 6-6 bitirerek hepimizi dumura uğrattı. 65. dakikada 2-6 olan maç, ev sahibinin son 20 dakikada bulduğu 4 golle berabere bitti. Bir gol daha atsaydı Motherwell, herhalde kulüp tarihinin en önemli başarılarından birinin hikâyesini yazmış olurdu.

Edit: Marsilya'nın şampiyonluğu neredeyse haftalar öncesinden garanti olduğu için, dün en az ilgilendiğim hadise oydu. Ama Tapie'li dönemden sonra, 18 yılın ardından dün gece garantilenen şampiyonluk, kendileri için çok çok önemli elbette. Son birkaç yıldır istikrarlı bir şekilde doğru adımlarla hedefe ilerleyen kulübü kutlamak gerekir.

3 Mayıs 2010 Pazartesi

Lazio kümeye!

Dün gecenin Higgins skandalından sonraki diğer iğrençliği Lazio-Inter maçında tüm Laziolu taraftarların, ezelî rakipleri Roma şampiyon olmasın diye Inter'in gollerinde ayağa fırlayıp alkışlaması, oyundan çıkan ve giren Interlilere tezahürat yapması ve daha da acısı, Laziolu futbolcuların da sanki bu havaya ayak uyduran isteksiz ve şüphe uyandırıcı bir oyun sergilemesiydi. Lazio zaten faşistliği ile dünya üzerindeki en iğrenç kulüplerin başında gelirken, bir de bu geceki rezilliğin baş aktörü oldu ve midemizi bir kez daha bulandırdı. Bu sezon kurtuldukları küme düşme acısını gelecek yıl tatmalarını dilemekten başka bir şey gelmiyor elden...

13 Mart 2010 Cumartesi

Catania 3 - Inter 1




İtalya Liginin 3 senedir tozunu atan Inter, belki de kadrosunun en güçlü olduğu yılda, üstelik Milan da içler acısı bir durumdayken en fazla zorlandığı sezonu yaşıyor. Bu hafta başında 4 puan farkla lider olan takım, dün gece Catania deplasmanında öne geçmesine rağmen 3-1 kaybederek büyük bir avantajı tepmiş oldu. Yarın gece Milan kendi sahasında Chievo'yu yenerse farkı 1 puana indirmiş olacak. Geçenlerde Güntekin Onay'ın da bir yerde söylediği gibi, Milan'ın bu yolda en büyük avantajı Inter ile herhangi bir şekilde bir daha oynamayacak olması. Normal koşullarda yarışta geride olan takım önde olan ile oynayacaksa bu iyi bir şeydir, o maçtan galip gelirse 6 puan birden alacaktır. "O maçı da kazanamıyorsak zaten şampiyon falan olmayalım" der herkes. Ama "bu" Milan'ın "bu" Inter ile 100 maç yapsa en fazla 5 tanesini kazanacak bir durumda olduğunu düşünürsek, bu örnek özelinde tam tersini söyleyebiliriz.

Her neyse, Milan'ın yarın akşamki maçının normalden daha zor geçeceğini düşünmekle birlikte kazanmasını bekliyorum. Bu durumda iki takımın kalan maçlarına bakacak olursak; Inter'in Palermo, Roma, Fiorentina, Lazio ve son hafta Siena deplasmanları kalmış. Bunların en az ikisinde hatta üçünde puan kaybedeceğini düşünmek hayalcilik olmaz. Ayrıca evinde Juventus ile de bir maçı var.

Milan ise Parma, Cagliari, Sampdoria, Palermo ve Genoa deplasmanlarına gidecek. Evinde ise sondan üçüncü hafta Fiorentina, son hafta da Juve ile oynayacak. Fikstür avantajı Milan'dan yana dersek sanırım yanılmış olmayız. Ama hepsinden öte gönlümüz Milan'dan yana elbette. Mourinho gibi züppe, küstah, megaloman ve edepsiz bir adamın, en güçlü kadrolarla böyle caka satmasından bıktım artık.

20 Şubat 2010 Cumartesi

Jose'ye ayar

"Mourinho kameralara karşı konuşmayı çok seviyor. Sürekli olarak kulübün bütçesinden ve paradan bahsediyor. Benim bu tarz boş işlerle uğraşacak vaktim yok ama onun durumu farklı. Zaten kendi başına oynayan, çok iyi bir kadroya sahip. Hiçbir iş yapmasına gerek yok, bu yüzden de çok boş vakti var."

Napoli teknik direktörü Walter Mazzari

26 Ocak 2010 Salı

Küstah

"Sneijder kırmızı kart gördüğünde bizi asla şampiyon yapmayacaklarını düşündüm. Ama oyuncularım neredeyse kusursuz oynadı. 9 değil, 7 kişi bile kalsak, Milan'ı yine de yenerdik. Gerçi, 6 kişi kalmak bizi biraz zorlayabilirdi."

25 Ocak 2010 Pazartesi

17 Ocak 2010 Pazar

15 Aralık 2009 Salı

Quaresma dururken...

İtalya'da her sene en kötü performans sergileyen oyuncuya verilen "Altın Bidon" ödülünü, bu yıl Fiorentina'dan 25 milyon avro karşılığında Juventus'a geçen Felipe Melo'ya gitti. Geçen yıl söz konusu onura erişen (!) Quaresma'yı az bir farkla geçen Melo, aslında bana göre sezon başından beri fena bir grafik çizmedi. İnsanlar ondan uçmasını, kaçmasını, gol atmasını, asist yapmasını vs. bekleyince, hâliyle ortaya çıkan performans ile tatmin olmaları da imkânsızlaşıyor. Halbuki Melo Emerson tipinde, ikili mücadelelerde üstün ama işin hücum yönünde sürüyle eksiği olan bir oyuncu. Dolayısıyla ondan beklenen şeylerin de bu minvalde seyretmesi gerekir. Ayrıca hem geçen yıl hem de bu yıl Serie A'da Quaresma'dan daha skandal bir oyuncu herhalde yoktur diye düşünüyorum. Varsa bile bu kesinlikle Melo değildir. Misal listede bu sene üçüncü olan Tiago, Melo'dan fazla ne yapmış? (Not: Quaresma bu yıl sezon başından beri 7, Tiago 15, Melo ise tam 32 resmi maçta görev yapmış.) Oyuncunun kendisinin de söylediği gibi, bu seneki ödülü belirleyen şey, onun Juve'ye gitmesine kızan Fiorentina taraftarlarının oyları olmuştur. Geçmiş olsun demekten başka çare yok...

13 Eylül 2009 Pazar

1 ayda 3 takım!

Şu aralar Serie A'da Palermo-Bari maçı oynanıyor ve Bari, büyük bir sürprize imza atmak üzere. Deplasman takımının 10 kişiyle defans yaptığı, sıkıcılığın sınırlarını zorlayan maçta ileride bıraktıkları tek forvet, 24 yaşındaki Riccardo Meggiorini. Bu genç oyuncunun kariyer seyrüseferine şöyle bir göz attığımızda ise inanılmaz bir görüntüyle karşılaşıyoruz. Inter'in altyapısından yetişen Meggiorini, önce 2005 yılı başında Spezia'ya kiralanmış. Bu takımda sergilediği hiç de göz kamaştırmayan performans sonucu Inter onu sezon sonunda bedelsiz Pavia'ya göndermiş. Oradan da 6 ay sonra (yine sezon ortasında) bu kez Cittadella'ya transfer olmuş ve bu takımda tam 3.5 yıl oynamış. Ve geiyoruz bu sezon başına. Geçen sezon Cittadella'da 37 maçta 18 gol atan oyuncuyu önce Temmuz ayında 2.5 milyon avroya Inter almış. Sonra aynı ay içinde 4.5 milyona Genoa'ya satmışlar. Genoa da Ağustos ayında yine 2.5 milyon avroya Bari'ye göndermiş onu. Bu durumda 1 ay içinde bonservis ödenerek 3 takım değiştirmiş Meggiorini. 90 dakikadır seyrediyorum, onun için koparılan bu kadar tantanaya değecek bir şey de göremedim. Futbol tarihinde bu vak'anın bir eşi var mıdır, onu da bilmiyorum.

Bu arada Palermo da (sözde büyük takım) 2. dakikasında gol yediği maçta ancak 90+1'de beraberliği sağlayabildi. "Sen bu maçı başından beri neden seyrediyorsun, kafayı mı yedin?" derseniz, bir insan bu maçı sadece bahis oynadıysa seyreder. Palermo da bahsi yatırdı, sağ olsun.

30 Ağustos 2009 Pazar

Bozgun

Serie A'da şampiyon Inter, Milan "deplasmanında" son yıllardaki en rahat derbi galibiyetlerinden birini aldı dün gece. İki takım arasında o kadar büyük bir kalite farkı var ki, aslında oynadıkları her maçın bu şekilde seyretmesi kaçınılmaz bundan sonra. Sezon başında Milan için ilk 4'e girerse şanslıdır demiştim ama galiba Avrupa Ligi'ne katılmak için bile ciddi efor sarf etmeleri gerekecek. Durumları gerçekten de çok vahim.

Öncelikle Ronaldinho'yu görüp de insanın içinin parçalanmaması mümkün değil. Fiziksel ve mental olarak resmen bitik bir futbolcu ve daha sadece 29 yaşında. Elinden geldiğince bir şeyler yapmak istiyor ama işin acı tarafı da o, elinden hiçbir şey gelmiyor. En kısa zamanda Adriano gibi ülkesine dönmeli bence, daha fazla rezil olmadan. Pato ise muhteşem bir oyuncu ama fiziksel olarak henüz kıvamında değil ve savunma özellikleri zayıf. Borriello da uzun sakatlığının ardından daha hazır olamamış ve zaten tek forvet olarak oynayabilecek özellikleri de haiz değil. Savunması olmayan bu üçlünün arkasında dünyanın en iyi beyinlerinden olan ön libero Pirlo ile Gattuso ve Flamini var. Kadro kâğıt üzerinde fena değil maçtan önce yazdığım gibi ama Borriello ve Ronaldinho'nun hallerini gördükten sonra Milan için olumlu şeyler söylemek ya da yazmak mümkün değil. Bu yüzden Inter 20. dakikadan sonra istediği gibi, elini kolunu sallayarak top çevirmeye başladı ve herhangi bir pres de görmedi. Zaten sadece 2 oyuncuyla pres yapılır mı?

Milan'ın bu içler acısı hâline mukabil Inter'de oyunu iki yönlü oynayan Stankovic, Motta, Zanetti ve Sneijder gibi oyuncular ve kusursuz bir forvet ikilisi olan Milito-Eto'o var ve böyle bir maçın sonucunun ne olacağını kestirmek de çok zor olmasa gerek. Maicon gibi, hep yazdığım üzere futbol tarihinin en iyi sağ beki de makine gibi bindirmeye başlayınca Milan adeta sürklase oldu. Gattuso'nun sorumsuz hareketleri sonucu önce penaltı yaptırıp sonra oyundan atılması ise maçı orada bitirdi. Bu arada Milan gibi bir takımın 4-5 dakika boyunca bir oyuncu değişikliğini yapamaması da karikatürlere konu olacak cinsten bir şapşallık, bunu da belirtmeden edemeyeceğim.

Inter, sezon öncesi yorumunda da belirttiğimiz gibi mutlak favori bu sene Serie A'da. Milito, Zaragoza'da izlediğimiz yıllardan çok daha güçlü ve neredeyse kusuru olmayan bir pivot santrfor hâline gelmiş. Eto'o deseniz zaten dünyanın en iyi 2-3 forvetinden biri. Yeryüzünün en iyi defans hattı ve onların önünde Muntari, Cambiasso, Vieira, Stankovic, Motta, Zanetti, Sneijder gibi iki yönü canavar orta saha oyuncuları ile bu sene Ş.Liginde de zirveye oynayabilecek bir takım.

Edit: Toy'un uyarısına teşekkürler. İlk yarı 0-3, maç skoru 0-4. Goller Motta, Milito (p), Maicon, Stankovic.

29 Ağustos 2009 Cumartesi

Şahane Cumartesi

Yıllar sonra ilk kez Serie A maçları ükemizde yayınlanmıyor ve 2000'li yılların başından beri ilk kez bir Inter-Milan derbisini seyredemeyeceğiz. Uydu kanallarından pek çoğu maçı canlı yayınlıyor ama onların da %90'ı şifreli. Seyredebilecek olanlar için güzel bir karşılaşma olacağı kesin. Milan Kaka'nın kaybına ve kadrosunun 1 yıl daha yaşlanmasına rağmen (kalede Storari; savunmada Zambrotta, Nesta, T.Silva, Jankulowski; önlerinde Gattuso, Pirlo, Flamini; forvet arkasında Pato ve Ronaldinho; forvette Borriello şeklinde) hiç de fena olmayan bir 11 ile çıkacak. Inter'de ise oruç tuttuğu için Mourinho tarafından ipi çekilen Muntari'nin oynayıp oynamayacağı belli değil. Onlarda savunmada Maicon, Lucio, Samuel, Zanetti; ortada Muntari, Chivu, Motta; forvet arkasında Stankovic ve ileride Eto'o ile Milito'nun yer alması bekleniyor. Bu kadrolarla Inter'in gol yemesini zor görüyorum. Alt olur ve Inter kaybetmez diyorum.

Ada'da ise United ile Arsenal Old Trafford'da karşı karşıya gelecek. Bana göre United mutlak favori bu maçta ve kazanacaklarından neredeyse eminim. Vidic bu maçla birlikte büyük ihtimalle dönüyor. Muhtemel kadro (442): Foster; O'Shea, Evans, Vidic, Evra; Valencia, Fletcher, Carrick, Park; Berbatov, Rooney. Arsenal'de ise (4-3-3) Almunia; Sagna, Gallas, Vermaelen, Clichy; Diaby, Fabregas (Song), Denilson; Bendtner, Van Persie, Arshavin şeklinde bir 11 bekleniyor. Arsenal sezona çok iyi başlamış olsa da söz konusu olan United ve dediğim gibi maçın sonucu büyük oranda belli.

Bundesliga'da Bayern, kendi sahasında şampiyon Wolfsburg'u ağırlıyor ama United maçı ile hemen hemen aynı saatte olduğu için ancak iki devrenin son 15 dakikalarını seyredebileceğiz. Muhtemel kadrolar şöyle: Bayern (41212): Rensing; Lahm, Van Buyten, Badstuber, Pranjic; Tymoshchuk; Muller, Schweinsteiger; Ribery; Gomez, Olic. Wolgsburg (41212): Benaglio; Riether, Madlung, Barzagli, Schafer; Dejagah; Santana, Gentner; Misimovic; Dzeko, Grafite. Bayern'in kazanmasını bekliyorum.

Nihayet La Liga da başlıyor bu gece ve Real Madrid evinde deportivo ile karılaşacak. Real'in maça (4231) Casillas; Arbeloa, Albiol, Metzelder, Marcelo; Alonso, Lass; Ronaldo, Kaka, Raul; Benzema şeklinde çıkması bekleniyor ve tüm bu yıldızlar ne yapıp edip Deportivo'yu mağlup edeceklerdir. Gollü bir maç da bekleyebiliriz.

Her hâl-i kârda kim kazanırsa kazansın tüm maçların inanılmaz bir futbol keyfi sunacağı kesin. Tadını çıkarmak lâzım.

28 Temmuz 2009 Salı

Milan-Inter maçı

Geçenlerde Milan-Inter maçını seyrettim ve sıkıntıdan patladım. İtalya ligi her sene bir öncekinden daha sıkıcı ve boğucu olmaya devam ediyor. Orada yapılan "savunmanın" bile izlenmeye değer olduğunu düşünen spor yorumcularımız var, onlara iyi seyirler diliyorum. Ama bütün vaktini maç seyrederek geçiremeyecek normal birisi olarak, bu sene de bu haklarımı önce Fener maçlarından, sonra Ş.Ligi'nden, sonra EPL'den ve son olarak da La Liga'dan yana kullanacağım. Pazar geceleri 21:30'da başlayan derbiler hariç İtalya'dan maç seyretmeyi düşünmüyorum.

O maçta gördüğümüz önemli şeylerden biri, Inter'in 2 forvetle sahaya çıkmasıydı. Mourinho geçen yıl da pek çok maçta Stankovic'in forvet arkasında olduğu 4312 sistemini uygulatmıştı takımına, hatırlayacağımız gibi. Çünkü 433 için gerekli kanat oyuncuları elinde olmadığı gibi, bunun için milyonları verip transfer ettiği Quaresma ve Mancini'den de beklediği verimi bir türlü alamadı. Bu yıl Milito ve Eto'o forvet, arkalarında Stankovic, onun arkasında da Muntari, Cambiasso ve Motta'dan oluşan bir üçlüyle oynayacağını tahmin ediyorum. Defansında zaten problem yok, Inter savunmasına rahatlıkla dünyanın en iyi defans hattı diyebiliriz: Maicon, Lucio, Samuel, Chivu.

Milan'da ise bir değişiklik yok. Geçen yıllardaki Kaka'nın rolünü bu sene Ronaldinho üstlenecek. Tek forvetin arkasında Ronaldinho ve Pato'yu izleyeceğiz. Onların arkasında bilin bakalım kimler var? Sokaktaki simitçi bile ezbeledi artık: Gattuso, Pirlo, Seedorf! Yedekler de Flamini ve Ambrosini. Kalede de 36'lık Dida olmazsa 37'lik Kalac verelim! Hâlâ bıkmadı mı taraftarlar aynı takımı seyretmekten bilmiyorum ama ben bıktım şahsen.

Bu arada müsabakanın en güzel yanlarından biri muhteşem defans oyuncusu Nesta'nın kısa süre de olsa görev yapmasıydı. Artık 33 yaşında ama Maldini'nin 41'ine kadar oynadığını unutmayalım. Eğer Nesta olabileceği en diri fiziksel hâlini yakalarsa 2-3 sene daha rahatlıkla oynar.

Maçın (Fenerliler için) en ilginç yanı ise Milan defansında görev yapan Onyewu'yu seyretmekti. Genel anlamda sırıtmadı ama ilk golde Milito gibi bir adamdan yediği çalım var ki, onu Fener formasıyla bir G.Saray maçında yese, başına gelecekleri düşünemiyorum.

26 Mart 2009 Perşembe

Avrupa liglerinde vaziyet #3: İtalya

İtalya'da hem ligin en iyi kadrosuna, hem de en iyi teknik direktöre sahip olan Inter herkesin beklediği gibi şampiyon olacak. Kaldı ki, sezon başında o meşhur 4-3-3 sistemi için transfer ettiği Quaresma ve Mancini'den hemen hemen hiç fayda görmedi Mourinho. Ama dünyanın en iyi 5 kalecisinden biri olan Cesar, en iyi sağ beki olan Maicon, en iyi santrforu olan Ibrahimovic, en iyi ön liberolarından biri olan Cambiasso; ayrıca Muntari, Stankovic, Cordoba, Zanetti gibi inanılmaz görev adamları ile müthiş bir takım kurdu Portekizli teknik adam. Avrupa'da daha ileri gidememeleri, erken ve şanssız bir şekilde United ile eşleşmeleri yüzünden. Gelecek sezon Mourinho'nun istediği 3-4 yıldız takviye ile Avrupa'da da bir şeyler yapabilirler.

Şu an ikinci durumda bulunan Juve ise kendisinden beklenenden bile daha iyi bir performans gösteriyor bence. Öyle ki, Inter yerine başka bir takımla yarışıyor olsalar, bu kadar istikrarlı bir sezonda şampiyon bile olabilirlerdi. Leggrotaglie, Molinaro, Marchisio gibi kimsenin onlara yakıştırmayacağı vasat görünümlü oyuncularla büyük iş başarıyor Ranieri. Ama elbette bu yetmez. Juve gibi bir markanın daha fazla yıldız oyuncusu olması ve daha güçlü bir kadro kurması lâzım. Yoksa gelecek yıl Mourinho'nun takviyelerle güçlendirdiği bir Inter karşısında hiç şansları olmayacaktır.

Üçüncü sıradaki Milan artık iyiden iyiye veteranlar takımı oldu. Maldini 41, Favalli 37, Seedorf 33, Kaladze 31, futbolu bırakma noktasına gelen Nesta 33, Jankulovski 32, Beckham 34, Gattuso 30, Abbiati 32, Zambrotta 32 yaşında vs. Aklıma şu anda gelen isimler bunlar. Gattuso, Pirlo ve Seedorf 1 sene daha gider ama defansa ve kaleye genç, kaliteli isimlerin alınması şart. Takımın artık iyice eskiyen ve world class seviyesinin altındaki isimlere yol vermesi ve silkelenmesi gerekiyor. Mesela ismi geçen John Terry ile Eto'o alınsa inanılmaz bir hava getirir. Ben Milan'da olsam Fener'den Lugano'yu da alırdım mesela. Bonservisi elinde olan da sürüyle oyuncu var Avrupa'da. Sonuçta Milan'ı takip eden herkes bu hususlarda hemfikir. Ama Ancelotti'yi göndermeleri bence büyük hata olur.

Genoa ise 29 hafta itibarı ile müthiş bir sezon geçiriyor; şu anda Fiorentina ve Roma'nın önünde 4. sıradalar. Mesela Motta gibi bir adamı bütün Avrupa uyurken 2 milyon avro verip almaları bile inanılmaz bir başarı bence. Milito gibi yıldız bir golcüye de sahipler. Yine de sezonu ilk 4 içinde bitirmeleri büyük bir sürpriz olur.

Roma sezon başında iddialı biçimde yaptığı önemli takviyelere rağmen küme düşme hattında uzunca süre gezindiği sezon başına göre gayet iyi durumda. Juve'ye son maçta evinde 4-1 mağlup olmak inanılmaz bir hezimet ama kadro kalitelerine bakınca, ihtiyaçlarını da düşününce Şampiyonlar Ligi biletine en yakın takım bence onlar. Fiorentina da Genoa ile 5. sıra için kapışır.

21 Aralık 2008 Pazar

Dünyanın en iyi sağ beki

Inter'in Brezilyalı sağ beki Maicon, dün oynanan maçta Siena deplasmanında takımının 2 golüne birden imza atarak resmen 3 puanı tek başına aldı. 20 senedir dünya futbolunu yakından izlerim, Roberto Carlos'tan başka bu kadar iyi bir kanat savunmacısı görmedim. Yaşının daha 27 olduğunu düşünürsek 2-3 yıl içinde futbol tarihinin en iyi sağ beki olacağını kestirmek de çok zor değil.

19 yaşında Cruzeiro A takımına yükselen ve bu takımın formasını 4.5 yıl giyen Maicon, 2004 yazında 3 M Euro karşılığı Ş.Ligi finalisti Monaco'ya transfer olmuştu (kiralık geldiği Porto'ya dönen Ibarra'nın yerine). Orada da 2 sene oynadıktan sonra bu kez 7 M karşılığı Inter aldı onu. Inter'de zaten çok büyük bir başarı gösterse de bu yıla kadar kimsenin gözüne batmadı. Ama Mourinho'nun gelişi ile birlikte o kadar inanılmaz bir futbol oynamaya baladı ki, sezon sonundaki yılın futbolcusu anketleri için ciddi bir aday olarak gösterilebilir.

Maicon, örneğin bir Cafu, Jorginho, Mazinho gibi çelimsiz değil. 1.84 boyunda, iri ve güçlü bir defans oyuncusu. İnanılmaz bir çabukluğu var, işin defans yönünde kolay çalım yemeyen, ters kademenin kitabını yazabilecek kusursuz bir isim. Ekstrası ise hücuma verdiği akıl almaz katkılar. Bu sezon resmi maçlarda 24 kez forma giyen oyuncu 4 gol, 4 asistle oynamış. Ki dörtlü savunmanın sağındaki biri için hiç fena değil, taktir edersiniz. Üstelik bu asist ve gollerin hepsi kritik maçların kritik anlarında yapılan önemli katkılardı, bunu da gözden kaçırmamak gerekir.

Netice itibarıyla Maicon'u izlemeye devam edelim. İşini (kendi mevkii için) Messi kadar kusursuz yapan bir sanatçı gibi o.

7 Aralık 2008 Pazar

Inter domine ediyor

Lazio gibi zor bir deplasmanı inanılmaz bir rahatlıkla 3-0 geçti Inter. Mourinho'nun takım üzerindeki hâkimiyeti her geçen gün artıyor. Bu maçta kaleyi bulan sadece 3 topun üçünün de gol olması onların da bir "Mourinho takımı" olmaya doğru hızla yol aldığını kanıtlıyor. Sezon başında ligin mutlak favorisinin onlar olduğunu belirtmiştim ama bu derece bir dominasyon beklemiyordum doğrusu. Üstelik tahminlerden fazla puan kaybı yaptıkları bile söylenebilir. Yine de Mourinho şampiyon olsa bile bu ülkeyi sevemeyecek gibi görünüyor.

Lazio (4-3-1-2): Carizzo - De Silvestri, Diakite, Rozehnal, Kolarov - Dabo (46' Brocchi), Ledesma, Foggia (77' Meghni) - Mauri - Pandev (31' Rocchi), Zarate

Inter (4-3-1-2): Cesar - Maicon, Cordoba, Samuel, Maxwell - Zanetti, Cambiasso, Muntari (78' Figo) - Stankovic (86' Mancini) - Cruz (28' Crespo), Ibrahimovic

Goller: Samuel 2', Diakite (kk) 45', Ibrahimovic 55'

Şut: 22 - 14
İsabetli şut: 5 -3
Topa hakimiyet: %47 - %53
Kurtarış: 0 - 1
Korner: 7 - 5
İsabetli pas: 313 - 356

23 Kasım 2008 Pazar

İstatistik düşmanı bir oyun #1

Futbolda istatistiğin hiç yerinin olmadığını hepimiz biliyoruz. Yine de istatistikle her oyun daha güzel. Bu akşam İtalya'da oynanan Fiorentina-Udinese maçını seyretmedim. Mor menekşelerin 4-2 kazandığı maçta ev sahibinin bariz bir üstünlüğünün olduğu düşünülebilir. Açıkçası ben öyle düşündüm. Ama maçın sayılarına bir bakın:

Şut: 21 - 25
İsabetli şut: 11 -11
Topa hakimiyet: %44 - %56
Kurtarış: 6-1
Korner: 3 - 10
İsabetli pas: 233 - 309

Neticede misafir takım Udinese'nin, isabetli şut dışında tüm istatistiklerde net bir şekilde üstün olduğunu görüyoruz ama senin kalecin 1, rakip kaleci 6 kurtarış yaptığında, maç nasıl seyrederse seyretsin netice kaçınılmaz oluyor. Kaleciler yer değiştirse acaba ne olurdu...

22 Kasım 2008 Cumartesi

Inter hak ederek...

İtalya'da haftanın maçında Inter, büyük bölümünde üstün gözüktüğü, topla daha fazla oynayıp daha çok şut attığı maçta, son haftaların formda takımı Juve'yi 1-0 mağlup etmeyi başardı. Her ne kadar gol şans eseri ortaya çıkmış olsa da maç boyunca 9/20 şut atan Inter, 2/7 şut atan rakibine karşı kesinlikle maçı hak etmişti. Mourinho kendi 4-3-3 sistemini (biraz da rakibinden çekinerek) 4-4-2'ye döndürmüş ve orta sahada bir fazla adamla kontrolü elde tutmaya çalışmıştı. Ranieri ise her maça nasıl çıkıyorsa bu maça da klasik dizilişi ile başladı. Daha oyunun başlarında Tiago'nun sakatlanması gidişatı nasıl etkiledi bilemiyoruz. Tiago yetenekli bir oyuncu olsa da devamlılığı neredeyse hiç yok ve onun yerine oyuna giren Marchisio da hiç fena değildi açıkçası. Ama Inter orta sahada Muntari, Cambiasso, Zanetti ve Stankovic ile rakipten çok daha diri ve hareketli gözüktü. Adriano'nun istekli olmasına rağmen inanılmaz formsuzluğu ve Ibra'nın fazla destek görememesine rağmen, Muntari'nin maç boyunca sık sık yaptığı ceza sahası koşularından biri sonucunda golü bulmayı becerdiler. Juve ise son haftalardaki müthiş formundan çok uzaktı. Del Piero, Sissoko, Marchisio dışında da orta saha ve forveti çok silikti. Özellikle de Amauri ve Nedved hayal kırıklığı yarattı. Sonuçta beklendiği gibi heyecanlı ve zevkli bir maçtı. En büyük şampiyonluk adayının galibiyeti ile de bitti.

Inter (4-3-1-2): Cesar - Maicon, Materazzi, Samuel, Maxwell - Zanetti, Cambiasso, Muntari (90' Vieria) - Stankovic (85' Burdisso) - Zlatan, Adriano (83' Cruz)

Juventus (4-4-2): Manninger - Grygera, Legrottalie, Chiellini, Molinaro - Marchionni (70' Camoranesi), Sissoko, Tiago, Nedved - Amauri (77' Iaquinta), Del Piero

Inter-Juve berabere?

Mourinho-Ranieri kapışması mı dersiniz, Ibra-Del Piero mu? İki menajer arasında sezon başında yaşanan gerilimli atışmalar sonucu bu maç özellikle beklenen bir karşılaşma hâline gelmişti zaten ama şimdi bir de son haftaların en formda oyuncularından olan iki dev ismin varlığı ile daha da anlamlı oldu. Gerçekten de zevkli bir maç olacak. Daha önce Fiorentina-Inter maçı için tahmin yapmış ve berabere demiştim. Bugün de aynısını söylüyorum, bence berabere bitecek. Hatta alt olacak. Yine de kaliteli futbol olmasa da mücadelesiyle izlenmeye değer, oradan Sevilla-Valencia'ya bağlanacağız...