8 Temmuz 2011 Cuma

Sezer ve Emenike

Aykut Kocaman'ın şampiyonluk gecesinde oyuncular tarafından yumruk şova çağrıldığı ve havalara atıldığı videonun tüylerimiz ve gözyaşlarımız üzerindeki etkisi henüz bâki iken, dünyanın en güzel insanı Kocaman bir kez daha gönüllerimizi fethetti bu video ile.. 12. saniyede gözünden yaş gelmeyen adam "Fenerliyim" demesin, Aykut Kocaman da ölene kadar buralardan hiç gitmesin..

7 Temmuz 2011 Perşembe

Fuck Buttons - Tarot Sport (2009)


Massive Attack ve Portishead'in memleketi Bristol'da 2004 yılında kurulan Fuck Buttons, söz konusu grupların müziğiyle alâkası bile olmayan deneysel, gürültülü ve alternatif icraatlarına, ikinci albümle birlikte belirgin bir ivme kazandırmış görünüyor. Debut işleri "Street Horrrsing"e göre daha az patlayıcı ama daha zengin (mesela lazer güdümlü beat'lerle bezeli), daha komplike, açık bir şekilde daha elektronik ve kulağa daha hoş gelen bir albüm olduğu rahatlıkla söylenebilir "Tarot Sport"un. Açılıştaki "Surf Solar" ve (özellikle de) kapanıştaki "Flight of the Feathered Serpent" gibi akıllara ziyan güzellikte şarkılar da ihtiva eden albümün prodüktörlüğünü Two Lone Swordsmen grubundan Andrew Weatherall yapmış; ki onun farklılık arz eden dokunuşunu 1 saatlik çalışmanın her ânında hissetmek mümkün. "Street Horrrsing"in çiğ, vahşi ve uyumsuzluktan beslenen pür dokusunu arayan hayranlar da olmuştur belki ama benim açımdan "Tarot Sport", daha planlı ve daha odaklanmış olan bu hâliyle grubun kariyeri için bir ileri adım... 9/10

Düşürmeyen ...!

Bu sabahki tutuklamalardan sonra Mosturoğlu, Ekşioğlu ve diğerlerinin suçu sabitlenmiş gibi görünüyor. Sivas kalecisi de içeri alındığına göre demek ki şike yaptığının belgeleri ve delilleri mevcut. Bu durumda yeni yasa gereği Fenerbahçe'nin şampiyonluğunun geri alınması ve bir sonraki sırada yer alan takıma (eğer o da bu işlere bulaşmışsa bir sonrakine) verilmesi, Fenerbahçe'nin Avrupa kupalarına katılmaktan men edilmesi, Bank Asya'ya düşürülmesi ve orada da eksi puanla lige başlaması gerekiyor.

Ama öte yandan alınan bilgilere göre Süper Lig'de yer alan diğer şeref yoksunu kulüplerin yöneticileri federasyona başvurup diyorlarmış ki: "Fener'in şampiyonluğu alınsın, Avrupa'ya gitmesin, -30 puan ile lige başlasın ama küme düşürülmesin. Eğer düşürülürse yayın geliri, iddia geliri vs. hepimiz batarız." Ben de onlara şunu diyorum: Batın o.. çocukları, hepiniz açlıktan geberin. Şu durumda bile Fenerbahçe'yi ezerken bir taraftan kendinizi kurtarmaya çalışıyorsunuz ya.. Neyse analarınızın, bacılarınızın bu işle bir ilgisi yok..

Fenerbahçe taraftarının bundan sonraki bir numaralı görevi, eğer şike yaptığımız kanıtlanırsa bağıra bağıra bu takımın küme düşürülmesini talep etmektir. Fenerbahçe'nin itibarına gelen zararın yanında, küme düşmenin esamisi bile okunmaz. Kaçan milyonlarca avronun yanında, küme düşmek hiçbir şeydir. Yukarıda saydığım olaylar gerçekleştikten sonra bize en son koyacak şey, Bank Asya'da oynamaktır. Hatta cezamızı, hak ettiğimizi çekiyoruz ve aklanıyoruz diye hepimiz huzur içinde oluruz o zaman.

Eğer Fenerbahçe yönetiminde de birazcık gurur varsa, öyle bir durumda iki maça çıkmayarak iki maç üst üste hükmen mağlup olup kendi kendini küme düşürür, bu tiyatroya iştirak etmez. Taraftar olarak takipçisiyiz bu işin..

6 Temmuz 2011 Çarşamba

Best Music Videos Ever #7: Sabotage

90'lı yılların en baba gruplarından biri olan Beastie Boys'un bu videosu, aynı zamanda tüm zamanların en stil sahibi ama en boş klipleri arasına da rahatlıkla girer. Herhangi bir şey söyleme gibi bir amacı olmayan; kamera açıları, çekimleri, karakterleri ve kostümleriyle 70'lı yılların "kaçma-kovalamaca" merkezli Amerikan dizi ve filmlerinden (bkz. "San Francisco Sokakları") feyz alan ama başı-sonu belli bir hikâye anlatmak gibi sıkıntılardan tamamen uzak, izleyicisine full aksiyon vaat eden muhteşem bir eğlencelik... Feyz aldığını belirttiğim o yapımlarla kafa bulduğu da söylenir genelde ama ben amacın tam olarak bu olduğunu sanmıyorum. Zira yönetmen Spike Jonze 1999'da çektiği "Being John Malkovich" ile sinemada da kendini kanıtlamadan önce yıllar boyunca bu dâhil pek çok muhteşem videoya imza atmış ve onlarda da sinema tarihine olan sevgisini ve ilgisini açık etmişti (örneğin Björk'un "It's Oh So Quiet" şarkısına çektiği video Jacques Demy'nin "Cherbourg Şemsiyeleri" isimli muhteşem müzikalinden, The Breeders'ın mucizevî "Cannonball" şarkısına çektiği video ise 1956 yapımı, "The Red Balloon" isimli çocuk filminden esinleniyordu). Ne olursa olsun bu video bile tek başına onun dehasını kanıtlamaya yeterli.

Ve tabii ki şarkı ayrı bir güzel, onu da eklemek gerekiyor.

Beastie Boys - Sabotage (1994)
Yönetmen: Spike Jonze


5 Temmuz 2011 Salı

Best albums of 1994 (#1)



1. Jeff Buckley - Grace (10)




Not: Albümleri indirmek için her birinin üzerine tıklayınız. Ölmüş link varsa, yorum kısmında bildiriniz.

4 Temmuz 2011 Pazartesi

Bir gün olacaktı, olmalıydı..

Türk futbolunda devrim ve dönüm noktası diyebileceğimiz gelişmeler yaşıyoruz iki gündür. Bu tarz bir operasyon, boğazına kadar pisliğe batmış bir ülkenin futbolunda elbette bir gün yapılacaktı. Beşiktaş'ın mesela Rize'de maç sattığı, telefon kayıtlarında sabit ve herkes o maçta neler olduğunu biliyor. Yine Denizli-Fener maçı ile ilgili de Aziz Yıldırım "kanıtlarım var" diyor. Bunun gibi pek çok şey oldu bu ülkede ama bugüne kadar hep cezasız kaldı. 14 Nisan'da yeni yasanın çıkmasıyla birlikte savcılar da harekete geçti belli ki. Bu arada tesadüf eseri bu yıl şampiyonluk yarışı yapan Fener ve Trabzon bu soruşturmaya denk gelirken, yıllarca onca herzeyi yemiş olan Beşiktaş ve Galatasaray yırtmış görünüyor. Bunların bütün taraftarları da "ulan iyi ki biz şampiyonluk yarışında değilmişiz, yoksa kesin bizimkiler de bunları yapacaktı" falan diyor. Varsın olsun.. Bedeli ödemesi gereken Fenerbahçe ise bu bedel ödensin. Bir daha da böyle şeylere tevessül edenler iki kere düşünsün.

Aziz Yıldırım gibi, bu ülkede başbakandan sonra en güçlü adam olarak görülen bir kişinin sabahın köründe evinden alınıp 30 yıl hapis istemiyle yargılanmak üzere tutuklanması, herhalde onu tanıyan herkesi aynı derecede şok etmiştir, burası kesin. Tabii savcının elinde neler var, söylendiği gibi videolar, telefon görüşmeleri vs. havada mı uçuşuyor, bilmiyoruz. 300 kişiye varacağı iddia edilen tutuklama listesinde bundan sonra kimleri göreceğiz, o da meçhul. Ama şurası bir gerçek: Elde sağlam kanıtlar olmasa, Yıldırım gibi bir adama bu muamele kolay kolay yapıl(a)maz. Kalp krizi riskiyle orada yaşam mücadelesi veren bu adam, eğer hiçbir şey olmadan "özür dileriz" diyerek salıverilirse de, bu ülkede taş üstünde taş bırakmaz. Bu yüzden ben Yıldırım'ın cezasız kalacağını düşünmüyorum. İlla ki bir şeyler vardır.

Peki olaya bir taraftar olarak nasıl bakıyorum? Benim taraftarlığımı zerre kadar etkileyen bir durum yok ortada. Sonuçta mesela ülkeler birbirine savaş açmıyor bu dünyada, "ülke" denilen "şey"lerin böyle bir yeteneği ya da yetkinliği yok. Ülke dediğin bir kara parçası, savaşı açan ise o ülkeyi yöneten adamlar oluyor. Bir kulüp de aynı şekilde şike yapamaz, teşvik veremez; bunu yapanlar o kulübün idarecileridir. Ha, o haltı idareciler yedi diye kulübü cezasız bırakmak da olmaz; sonuçta "idarecileri seçmeselerdi o zaman" denir.. Dolayısıyla İtalya'da sadece Moggi'ye ceza verip Juve'yi aklamadılar mesela, Juve de okkanın altına gitti. Bizim ülkemizde de şikenin, teşviğin bini bir paraydı bugüne kadar ama yeni yasadan sonra buna ilk takılanlar Fener ve Trabzon ise, okkanın altına da bunlar gidecektir, gitmelidir.

Tabii, oyuncuların, hocanın, taraftarın, camianın sezon boyunca süren o kutsal emeğinin birkaç ahlâksız ve hadsiz yüzünden heba olması çok acı verici olur o zaman ama yapacak da bir şey yok. Eğer şike ve teşvik gerçekten varsa, bunu da Fenerbahçe'yi idare edenler yaptıysa zaten onlar hapis yatarak cezasını çekecektir. Fener taraftarının yüreğini soğutacak majör olay da budur. Ondan sonra da ahlâklı birilerini kulüp idaresine getirip, Bank Asya'dan ve eksi bilmem kaç puandan yeniden başlamak üzere birlik ve beraberlik içinde olmak gerekecek. Türkiye'de herkes biliyor ki, Fenerbahçe o durumda bile küllerinden yeniden doğacak; yeniden herkesin hasetle baktığı, gıpta ettiği, "onun gibi olmak istediği" kulüp olmaya devam edecek. Yıllardır eziklikten söylemediği hiçbir şey kalmamış olan zavallılar ise "kara leke"den bahsedecek bize, "şikeci" damgası vuracak. Biz de hayatımız boyunca hep yaptığımız gibi onları hiç sallamayacağız. Olacak olan budur.

Ben 1983'ten beri bu kulübü ölümüne seviyor ve takip ediyorum. Bu kulübü Aziz Yıldırım için, Şekip Mosturoğlu için ya da herhangi bir kişi için sevmedik biz. Bu kulübü niye sevdiğimizi anlatmaya kalksak, bu blogun sayfaları buna yetmez, bu yüzden hiç girişmiyorum. Bu kulüple olan gönül bağımızı da böyle münferit ve kulübü hiç bağlamayan müstesna olaylar zedelemez. Ha, iddia edilen şeyler gerçekleşir de cemaat bu kulübün kapısından girerse, Murat Ülker başkan falan olursa ancak o zaman ben kesin olarak Fener'i bırakırım, bu ayrı. Onun dışında 30 yıldır tuttuğum takımın taraftarını çok iyi tanıyorum ve biliyorum ki, Fener taraftarı Bank Asya'da takımına Süper Lig'den daha fazla sahip çıkar. Şimdi 30 bin kombinemiz varsa, orada 40 bin olur. Maçlar açık kanaldan verilse de, şifreli kanaldaki maçlarına diğer zavallıların getiremediği kadar seyirci getirir bu takım Kadıköy'e.. Kıçı kırık Süper Lig'de yeniden yayın ihalesi yapılır, 420 milyon dolar yarı fiyatına (belki de daha azına) düşer, kulüpler yeniden açlıktan ağlamaya başlar. Yayıncı kuruluş decoder satamaz, herkes Fenerbahçe bu ülke futbolu için neymiş onu anlar. Şampiyon olan şampiyonluğundan da bir bok anlamaz (küçük yürekli ezikler hariç) vs. vs.

Sonuçta Fenerbahçe'nin bu olaylardan lekesiz şekilde çıkması en büyük isteğim ama eğer ceza verilecekse de umarım benim dediğim gibi olur ve küme düşürülürüz. Eksi puanla başlarız, yabancı oyuncuları satarız ve bütün Türkiye'ye bu camianın, bu taraftarın neden herkesten farklı olduğunu bir daha gösteririz. Gelişmeleri beklediğimiz ve henüz hiçbir şey bilmediğimiz için şimdilik bu kadar yazıyorum. Bunlar kişisel duygularım ve düşüncelerimdir; herkesinki de kendinedir. Bu olay özelinde kimin ne düşündüğü de hiç s.kimde değildir (açık konuştum).