İtalya'da haftanın maçında Inter, büyük bölümünde üstün gözüktüğü, topla daha fazla oynayıp daha çok şut attığı maçta, son haftaların formda takımı Juve'yi 1-0 mağlup etmeyi başardı. Her ne kadar gol şans eseri ortaya çıkmış olsa da maç boyunca 9/20 şut atan Inter, 2/7 şut atan rakibine karşı kesinlikle maçı hak etmişti. Mourinho kendi 4-3-3 sistemini (biraz da rakibinden çekinerek) 4-4-2'ye döndürmüş ve orta sahada bir fazla adamla kontrolü elde tutmaya çalışmıştı. Ranieri ise her maça nasıl çıkıyorsa bu maça da klasik dizilişi ile başladı. Daha oyunun başlarında Tiago'nun sakatlanması gidişatı nasıl etkiledi bilemiyoruz. Tiago yetenekli bir oyuncu olsa da devamlılığı neredeyse hiç yok ve onun yerine oyuna giren Marchisio da hiç fena değildi açıkçası. Ama Inter orta sahada Muntari, Cambiasso, Zanetti ve Stankovic ile rakipten çok daha diri ve hareketli gözüktü. Adriano'nun istekli olmasına rağmen inanılmaz formsuzluğu ve Ibra'nın fazla destek görememesine rağmen, Muntari'nin maç boyunca sık sık yaptığı ceza sahası koşularından biri sonucunda golü bulmayı becerdiler. Juve ise son haftalardaki müthiş formundan çok uzaktı. Del Piero, Sissoko, Marchisio dışında da orta saha ve forveti çok silikti. Özellikle de Amauri ve Nedved hayal kırıklığı yarattı. Sonuçta beklendiği gibi heyecanlı ve zevkli bir maçtı. En büyük şampiyonluk adayının galibiyeti ile de bitti.
Inter (4-3-1-2): Cesar - Maicon, Materazzi, Samuel, Maxwell - Zanetti, Cambiasso, Muntari (90' Vieria) - Stankovic (85' Burdisso) - Zlatan, Adriano (83' Cruz)
Juventus (4-4-2): Manninger - Grygera, Legrottalie, Chiellini, Molinaro - Marchionni (70' Camoranesi), Sissoko, Tiago, Nedved - Amauri (77' Iaquinta), Del Piero
22 Kasım 2008 Cumartesi
Wenger'e müstehak!
Sezon başında Arsene Wenger'in, koskoca Arsenal takımını yarışmacı olmaktan çıkarıp oyuncu yetiştiren bir altyapı kulübüne çevirdiğini yazmıştım (bkz: Arsenal yarışmacı bir kulüp mü?) Bu akşam oynanan maçta da Man City karşısında toz şeker gibi dağıldı Arsenal ve 3-0'lık bir hezimete uğradılar. Wenger maçtan sonra şampiyonluk için umutlu olmadığını söylemiş. Ha şunu bileydin! Arsenal oyuncu yetiştirip satarak para kazanan bir kulüp olur mu kardeşim? Hayır, bilakis mazisi Man United ve Chelsea'den çok daha büyük olan bir kulüp ama Wenger yönetiminde yıllar içinde küçüldü küçüldü ve şimdi ilk 4 sıra için yarışan bir takım hâline geldi. Gerçekten de yazık. Bu ekibe 28-30 yaşlarında birkaç tane oyuncu gerekiyor, belki devre arasında alırlar. Ama o zamana kadar (en azından bu sezon için) tren çoktan gitmiş olacak...
Bu arada yıldızı giderek parlayan Man City ise önümüzdeki yıllarda Şampiyonlar Ligi biletlerinden birinin (muhtemelen Arsenal'inkinin!) gediklisi olabilir. Sadece para saçan manyaklar yok bu kulüpte, çok akıllı transferler yapılıyor. Mark Hughes da tıpkı kulüp gibi geleceği parlak bir isim. Robinho, Richards gibi mevkiinde dünyanın en iyileri arasında yer alan yıldızları ve Ireland, Kompany gibi giderek büyüyen genç isimleri var. Heyecanla takip etmeye devam ediyoruz.
Bu arada yıldızı giderek parlayan Man City ise önümüzdeki yıllarda Şampiyonlar Ligi biletlerinden birinin (muhtemelen Arsenal'inkinin!) gediklisi olabilir. Sadece para saçan manyaklar yok bu kulüpte, çok akıllı transferler yapılıyor. Mark Hughes da tıpkı kulüp gibi geleceği parlak bir isim. Robinho, Richards gibi mevkiinde dünyanın en iyileri arasında yer alan yıldızları ve Ireland, Kompany gibi giderek büyüyen genç isimleri var. Heyecanla takip etmeye devam ediyoruz.
Scout hizmeti #3: Blaise Matuidi
Matuidi, Troyes takımının altyapısından çıkmış taş gibi bir ön libero. 09.04.1987 doğumlu. Gerçi bizim diyarlarda hiç bilinmese de Avrupa'da çoktan keşfedildi ve bu sezon başında St.Etienne tarafından 4 M Euro karşılığı transfer edildi. Hatta adı bir ara dedikodu olarak Arsenal ile birlikte anılmıştı. 17 yaşından itibaren formasını giymeye başladığı Troyes'da 98 lig maçında görev yaptı Matuidi. 4 gol, 3 asist ve 22 (!) sarı kartı var. Biraz sert ve agresif bir oyuncu ama bölgesinin gerektirdiği dengeyi de yıllar içinde kazanacaktır. Bu sezon St.Etienne ile 13 lig ve 4 de Uefa Kupası maçında ilk 11'de oynadı ve bu oyuncu sadece 21 yaşında! Defansta neredeyse kusursuz zaten ama aynı zamanda hücuma da destek verebilen, çok iyi sezgilere sahip, isabetli pas yüzdesiyle oynayan komple bir oyuncu. Oyunun iki yönüne de katkısı var. Ön libero arayan Fener yönetiminin elbette haberi bile yok bu isimden ama yeni bir Appiah arayışında önemli seçeneklerden biri olabilir. Tüm futbolseverleri St.Etienne maçlarında Matoudi'yi dikkatle seyretmeye davet ediyorum.
Aforizmalar #7
-Herhangi bir eğitim, cesaret ve mutluluğu yitirirse bir işe yaramaz.
Pestalozzi
-Gerçek, onu öğrenen için, onu söyleyenden daha yararlıdır.
Blaise Pascal
-Kuvvete dayanmayan adalet aciz, adalete dayanmayan kuvvet zalimdir.
Pascal
-Kişilik, kendi öz düşmanını kendi öz yuvasında barındırır.
Bergson
-Mutluluk, farkında olmadan açık bıraktığımız kapıdan gelir.
Barrymore
-Plansız çalışan bir kimse, ülke ülke dolaşıp hazine arayan bir insana benzer.
Descartes
Pestalozzi
-Gerçek, onu öğrenen için, onu söyleyenden daha yararlıdır.
Blaise Pascal
-Kuvvete dayanmayan adalet aciz, adalete dayanmayan kuvvet zalimdir.
Pascal
-Kişilik, kendi öz düşmanını kendi öz yuvasında barındırır.
Bergson
-Mutluluk, farkında olmadan açık bıraktığımız kapıdan gelir.
Barrymore
-Plansız çalışan bir kimse, ülke ülke dolaşıp hazine arayan bir insana benzer.
Descartes
Inter-Juve berabere?
Mourinho-Ranieri kapışması mı dersiniz, Ibra-Del Piero mu? İki menajer arasında sezon başında yaşanan gerilimli atışmalar sonucu bu maç özellikle beklenen bir karşılaşma hâline gelmişti zaten ama şimdi bir de son haftaların en formda oyuncularından olan iki dev ismin varlığı ile daha da anlamlı oldu. Gerçekten de zevkli bir maç olacak. Daha önce Fiorentina-Inter maçı için tahmin yapmış ve berabere demiştim. Bugün de aynısını söylüyorum, bence berabere bitecek. Hatta alt olacak. Yine de kaliteli futbol olmasa da mücadelesiyle izlenmeye değer, oradan Sevilla-Valencia'ya bağlanacağız...
20 Kasım 2008 Perşembe
Millî takımın Avusturya maçı
Avusturya deplasmanında ilk yarıda organize olmakta zorlanan, topu rakip yarı alanda tutamayan, rakibin presi ve organize atakları karşısında da aciz bir millî takım seyrettik. Ama devrenin sonlarında iki yaratıcı golle bir anda devreyi önde bitirdik. Elbette ikinci yarıda maç bu skor doğrultusunda seyretti. Eksiklerimiz çoktu, ama rakibin eksikleri çok daha etki etti futbollarına; bunu kabul etmemiz lâzım.
Bizim açımızdan Terim'in deneme tahtasına dönen takımımızda yine arayışlar açısından ilginç bir maçtı. Sabri-Gökhan Gönül ikilisi ilk kez birlikte oynadılar ve çok kötü bir görüntüleri yoktu. Ama yine de beyhude bir arayış ve saçmalama bence bu.
Eren Güngör için daha sezon başındaki Süper Kupa finalinden sonra görüşlerimi yazmıştım. "Aydın yok diye oynuyor ama Kafkas'ın Aydın dönünce de Ali'nin yerine Eren'i oynatmaya devam etmesi gerekir" demiştim (bkz: Abdullah ve Eren). Bu ülkenin maya olarak kesinlikle en iyi stoperi Eren ve mesela Fener'in Edu yerine mutlaka bu oyuncuyu alması gerektiğini düşünüyorum. Terim 3 ay sonra nihayet keşfetti bu çocuğu, şimdi yine o yarattı denecek. İnsanların kendi körlüklerine aldırmadan, Terim'i de putlaştırmak adına böyle saçmalıklara imza atmasına alıştık, o yüzden geçelim.
Mehmet Yıldız'ın Semih'ten sonra en iyi ikinci santrforumuz olduğunu düşünüyorum ama dünkü performansı hayal kırıcıydı. Büyük takımlarda, üst düzey futbolda, uluslararası arenada yapamayacağını savunanlar bir nebze olsun haklı göründü ama Mehmet'e bu şansları üst üste birkaç maç vermeden kesin sonuca varmamak gerekir bence. Sırtı dönük bu kadar iyi oynayan bir adamı Avrupa liglerinde bile bulmak kolay değil çünkü.
Tuncay ise Fenerlilerin yüreğinde delikler açmaya devam ediyor. İngiltere'ye gittiği zaman asla ve asla harcanıp döneceğini düşünmemiş, bilakis oradan 4 büyüklerden birine zıplayacağını savunmuştum. Şimdi o dönem giderek yaklaşıyor. Tuncay da dünya çapında bir oyuncu olmaya doğru adım adım ilerliyor.
Bizim açımızdan Terim'in deneme tahtasına dönen takımımızda yine arayışlar açısından ilginç bir maçtı. Sabri-Gökhan Gönül ikilisi ilk kez birlikte oynadılar ve çok kötü bir görüntüleri yoktu. Ama yine de beyhude bir arayış ve saçmalama bence bu.
Eren Güngör için daha sezon başındaki Süper Kupa finalinden sonra görüşlerimi yazmıştım. "Aydın yok diye oynuyor ama Kafkas'ın Aydın dönünce de Ali'nin yerine Eren'i oynatmaya devam etmesi gerekir" demiştim (bkz: Abdullah ve Eren). Bu ülkenin maya olarak kesinlikle en iyi stoperi Eren ve mesela Fener'in Edu yerine mutlaka bu oyuncuyu alması gerektiğini düşünüyorum. Terim 3 ay sonra nihayet keşfetti bu çocuğu, şimdi yine o yarattı denecek. İnsanların kendi körlüklerine aldırmadan, Terim'i de putlaştırmak adına böyle saçmalıklara imza atmasına alıştık, o yüzden geçelim.
Mehmet Yıldız'ın Semih'ten sonra en iyi ikinci santrforumuz olduğunu düşünüyorum ama dünkü performansı hayal kırıcıydı. Büyük takımlarda, üst düzey futbolda, uluslararası arenada yapamayacağını savunanlar bir nebze olsun haklı göründü ama Mehmet'e bu şansları üst üste birkaç maç vermeden kesin sonuca varmamak gerekir bence. Sırtı dönük bu kadar iyi oynayan bir adamı Avrupa liglerinde bile bulmak kolay değil çünkü.
Tuncay ise Fenerlilerin yüreğinde delikler açmaya devam ediyor. İngiltere'ye gittiği zaman asla ve asla harcanıp döneceğini düşünmemiş, bilakis oradan 4 büyüklerden birine zıplayacağını savunmuştum. Şimdi o dönem giderek yaklaşıyor. Tuncay da dünya çapında bir oyuncu olmaya doğru adım adım ilerliyor.
19 Kasım 2008 Çarşamba
Yuh!
Dünyanın en iyi sağ kanat hücumcularından biri olabilecek bir yetenek Pennant, her daim de hayranıydım. Ama Bolton maçı sonrası bir bar çıkışı yukarıdaki vaziyette yakalanmış. Neden bu adamdan bir bok olmuyor, cevabı çok açık. Futbolcu gezer-tozar, içki de içer ama bunların bile bir âdâbı vardır. Yazık oluyor, yeni bir Asprilla vak'ası...
17 Kasım 2008 Pazartesi
Ligde 11. haftanın görünümü
Lider Trabzon, Cuma akşamı da yazdığım gibi çekirge misali sıçramaya devam ediyor. Gelecek hafta Sivas'ı da yenerlerse, kesinlikle şampiyonluğun en büyük adayı hâline gelecekler. Ama ben o maçı Sivas'ın kaybedeceğini hiç sanmıyorum. Sabırsızlıkla da bekliyorum.
Beşiktaş, Ekrem Dağ'ın ön libero oynaması, sahanın en iyisi olan Nobre'nin kenara alınması gibi abukluklara karşın Bursa deplasmanında resmen tek kale maç oynadı. Orta beşlisinin göbeği Delgado, Ekrem ve Tello olan bir takıma karşı bu kadar mahkûm oynuyorsa Bursa, gelecek haftalarda ligin alt sıralarına doğru yollanacaktır, orası kesin. Beşiktaş ise, göreve geldiği günden beri hakkında sürekli olumsuz görüş beyan ettiğim Mustafa Denizli'nin inanılmaz saçmalıkları ile kan kaybetmeye devam ediyor. Denizli'nin, şartlar ne olursa olsun kerameti kendinden menkul bir özgüveni var ama bu arada puanlar da bir-bir kaybediliyor. Yine de Fener ve G.Saray'ın böyle zayıf olduğu bir sezonda Beşiktaş'ın şansı her zaman var demektir.
Sivasspor, lig başından itibaren belirttiğim gibi kesin ilk 3 adayım ve bu yıl dikkatle seyrettiğim bir takım. Bu hafta da penaltısı verilmemesine rağmen tek golle de olsa 3 puanı almayı başardı. Kendi sahasında kesinlikle ligin en güçlü takımı onlar ama geçen haftaki Antalya maçı gibi zayıf maçları asla kaybetmemeleri lâzım. Eğer konsantrasyonları böyle iniş-çıkışlar göstermezse Sivas bu ligin en iyi takımlarının başında geliyor. Gelecek hafta Trabzon'u da deplasmanda yeneceklerini düşünüyorum.
Ankara ise Fener deplasmanında iyi başladı gibi görünüp ayağa pas yaptı. Ama çoğu zaman netice almaya dönük olmuyor bu paslar; al gülüm ver gülüm şeklinde yapılıyor. Biraz daha dik, istekli ve hücuma dönük oynamalı bu takım. Yoksa her maçları berabere bitecek. Ayrıca De Nigris ve Bilal'in de bu takımda her zaman forma giyebileceğini düşünüyorum. Gelecek haftaki G.Saray maçı, onlar için bir turnusol kâğıdı olacak.
G.Saray, çok zayıf bir Belediye karşısında rahat bir galibiyet aldı. Selçuk Dereli de bu kez devreye girme ihtiyacı hissetmedi. Şaka bir yana, o kadar tartışmalı bir Kocaeli maçı yönettikten sonra neden hâlâ ısrarla G.Saray maçı veriliyor bu adama, anlamak mümkün değil. Neyse, G.Saray takımındaki sakatlıklara akıl sır ermiyor bu arada. Sezon başından beri her türlü sakatlık çeşidini gördük, şimdi de Arda'nın strese bağlı kalp ritmi bozukluğu çıktı. Allahtan genç yıldızda ciddi bir şey yok ve kısa sürede antrenmanlara başlayacakmış. Biz de buradan acil şifalar diliyoruz. Şu hâliyle bile Barca'da oynamayı hak eden bu inanılmaz yıldızın bir an önce sahalara dönmesini bekliyoruz.
Fenerbahçe, Ankara karşısında eli yüzü düzgün bir görüntü verdi taraftarına. Alex de bu hafta dönüyormuş. A.Gücü, Porto ve Beşiktaş maçları kayıpsız geçilirse önümüz aydınlık. Hayırlısı...
Beşiktaş, Ekrem Dağ'ın ön libero oynaması, sahanın en iyisi olan Nobre'nin kenara alınması gibi abukluklara karşın Bursa deplasmanında resmen tek kale maç oynadı. Orta beşlisinin göbeği Delgado, Ekrem ve Tello olan bir takıma karşı bu kadar mahkûm oynuyorsa Bursa, gelecek haftalarda ligin alt sıralarına doğru yollanacaktır, orası kesin. Beşiktaş ise, göreve geldiği günden beri hakkında sürekli olumsuz görüş beyan ettiğim Mustafa Denizli'nin inanılmaz saçmalıkları ile kan kaybetmeye devam ediyor. Denizli'nin, şartlar ne olursa olsun kerameti kendinden menkul bir özgüveni var ama bu arada puanlar da bir-bir kaybediliyor. Yine de Fener ve G.Saray'ın böyle zayıf olduğu bir sezonda Beşiktaş'ın şansı her zaman var demektir.
Sivasspor, lig başından itibaren belirttiğim gibi kesin ilk 3 adayım ve bu yıl dikkatle seyrettiğim bir takım. Bu hafta da penaltısı verilmemesine rağmen tek golle de olsa 3 puanı almayı başardı. Kendi sahasında kesinlikle ligin en güçlü takımı onlar ama geçen haftaki Antalya maçı gibi zayıf maçları asla kaybetmemeleri lâzım. Eğer konsantrasyonları böyle iniş-çıkışlar göstermezse Sivas bu ligin en iyi takımlarının başında geliyor. Gelecek hafta Trabzon'u da deplasmanda yeneceklerini düşünüyorum.
Ankara ise Fener deplasmanında iyi başladı gibi görünüp ayağa pas yaptı. Ama çoğu zaman netice almaya dönük olmuyor bu paslar; al gülüm ver gülüm şeklinde yapılıyor. Biraz daha dik, istekli ve hücuma dönük oynamalı bu takım. Yoksa her maçları berabere bitecek. Ayrıca De Nigris ve Bilal'in de bu takımda her zaman forma giyebileceğini düşünüyorum. Gelecek haftaki G.Saray maçı, onlar için bir turnusol kâğıdı olacak.
G.Saray, çok zayıf bir Belediye karşısında rahat bir galibiyet aldı. Selçuk Dereli de bu kez devreye girme ihtiyacı hissetmedi. Şaka bir yana, o kadar tartışmalı bir Kocaeli maçı yönettikten sonra neden hâlâ ısrarla G.Saray maçı veriliyor bu adama, anlamak mümkün değil. Neyse, G.Saray takımındaki sakatlıklara akıl sır ermiyor bu arada. Sezon başından beri her türlü sakatlık çeşidini gördük, şimdi de Arda'nın strese bağlı kalp ritmi bozukluğu çıktı. Allahtan genç yıldızda ciddi bir şey yok ve kısa sürede antrenmanlara başlayacakmış. Biz de buradan acil şifalar diliyoruz. Şu hâliyle bile Barca'da oynamayı hak eden bu inanılmaz yıldızın bir an önce sahalara dönmesini bekliyoruz.
Fenerbahçe, Ankara karşısında eli yüzü düzgün bir görüntü verdi taraftarına. Alex de bu hafta dönüyormuş. A.Gücü, Porto ve Beşiktaş maçları kayıpsız geçilirse önümüz aydınlık. Hayırlısı...
16 Kasım 2008 Pazar
Saygı duruşları
Yıllardan beri saygı duruşu yerine saygısızlık duruşu yapılan statlarımızdaki görüntü sürekli mideleri bulandırdı durdu, hepimizin bildiği gibi. Aslında hâlâ da saygı duruşu yapmayı bir türlü beceremeyen en rezil topluluklara biz sahibiz şu dünyada. Dün Fener-Ankara maçında son gazimiz için yapılanında bir anda tribünler abuk bir şekilde alkış tutmaya başladı. Ölen bir insanı alkışlama kepazeliği de malesef yine bu topraklardan çıkma. Ama dikkat ediyorum, Ali Sami Yen Stadında iki seferdir inanılmaz muntazam bir şekilde gerçekleştiriliyor bu seramoniler. G.Saray taraftarını tebrik edip bütün statlara örnek göstermemiz gerekir. Bu uygulamanın bihakkın bir şekilde toplumun tüm katmanlarına yayılması dileğiyle...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)