1 Mayıs 2010 Cumartesi

Nefis bir akşam

Fenerbahçe'nin en zor maçının gelecek haftaki A.Gücü müsabakası olacağını hemen hemen herkes söylüyor. Ben ise, hangisinde olur bilmiyorum ama Fener'in son 3 maçta puan kaybedeceğinden neredeyse eminim. Ama hangisinde olur bilmiyorum, bu akşamki maçta bile olabilir ama bu en düşük olasılık. Bir şekilde gol yemeden 1 ya da 2 farklı kazanmasını bekliyorum Fener'in bu akşam. Yine de kolay olmayacaktır.

Öte yandan bence ligin en kritik maçı bu akşamki Bursa-Kayseri maçı. Ben bu maçı (Kayseri, Kayseri gibi oynarsa) Bursa'nın kazanacağını hiç sanmıyorum. Ki kazanamazsa Fener'in şampiyonluğu da bir nevi garanti olmuş olacak. Bursa takımının son haftalarda "kazanması gerektiğinde" nasıl strese girdiğini, yaratıcılık anlamında nasıl sıkıntı çektiğini net bir şekilde görüyoruz. Kayseri de son birkaç yıldır ligin en iyi takım savunmalarından birine sahip. Aynı zamanda iyi kontraya çıkan bir takım. Onların derdi kendi sahasında forse etmesi gereken maçlarda ortaya çıkıyor. Kaybetmemeye oynadıklarında daha güçlü oluyorlar. Neyse, eğer Bursa bugün kazanamazsa gelecek hafta A.Gücü karşısında beraberlik lüksü olan Fener'in, o maçı alma şansı da ciddi biçimde artacaktır. Yani A.Gücü-Fener maçının gidişatını bile bu akşamki Bursa-Kayseri randevusu belirleyecektir.

G.Saray'a gelince.. G.Saraylı arkadaşların, blog reisi olan vatandaşın vakti zamanında böbürlene böbürlene (çok biliyormuş edasıyla) yazdığı gibi "300 bilmem kaç maç" tek santrfor oynatan Rijkaard'ın "kafasını kessen" çift forvete dönmeyeceğini söyledikleri yüzlerce yazı okuduk bu yıl. Ama sonuçta benim dediğim gibi Rijkaard rüzgâr nereden eserse o yöne eğilen bir ağaç gibi. Bugün de G.Saraylılara göre "ilkelerinden" ödün verip Baros-Jo ikilisiyle çıkmış sahaya. İBB'nin tam istediği yumuşaklıkta bir takım var sahada. G.Saray da kazanabilir elbette ama ben zor görüyorum.

Güzel bir akşam, atmosferler müthiş. İnşallah hiç kimsenin tadı kaçmadan maçlar oynanıp biter.

Edit: Ne Eskişehir, Eskişehir gibi oynadı; ne Kayseri, Kayseri gibi; ne de Belediye, Belediye gibi.. Sürprizsiz, renksiz bir akşamdı. Haftaya Bursa, 3 puanı oynamadan alırken, A.Gücü-Fenerbahçe maçı inanılmaz zor geçecek. Bitmek bilmeyecek bir haftanın ardından o maçı iple çekiyoruz artık...

30 Nisan 2010 Cuma

Sergen Yalçın #9

3 saatlik yayının sonlarına doğru:

Sergen Yalçın: Yani ben yerli teknik direktörler için de kızıyorum biraz bu işlere. Mesela Bülent Korkmaz niye gönderildi G.Saray'dan? Rijkaard geldi de ne yaptı? Avrupa'da yok, ligde yok, Türkiye Kupasında yok; o zaman Bülent Korkmaz'ın suçu neydi de 3 ayda gönderildi?

Güntekin Onay: Evet reklama gidelim.

Sergen Yalçın: Bence eve gidelim artık...

29 Nisan 2010 Perşembe

Tahrik

Nou Camp'ı bilenler için söylüyorum :) stadın "en tepesinde" bir yerlerde 6 bin Interli maçı seyretmiş. Mourinho maçtan sonra sahada depar da atabilir, ona lafım yok. Ama o Interli taraftarların olduğu istikamette en az 15 bin Barcelona taraftarı, sahaya daha yakın ve alt kesimlerde oturuyor. Şimdi, eğer o tepedekilere parmak göstereceksen bunu orta sahadan da yapabilirsin. Tribünün dibine kadar gidip Barcelona taraftarını tahrik etmenin ne anlamı var? Ki ben kendimi o reklam panolarının hemen arkasındaki bir Barçalı olarak düşünüyorum da, girip ağzını burnunu kırardım şerefsizin. Ondan sonra takımım 5 maç ceza alırdı allah bilir. Nitekim Valdes böyle bir olasılığın önüne geçebilmek için önüne atlayıp kucaklıyor Jose'yi. Jose'nin ne yüreksiz bir adam olduğunu da burada anlıyoruz. Ağzını açıp "sana n'oluyo lan!" bile diyemiyor. Birileri gelip kendisini kurtarsın diye çaresizce sağa-sola bakınıyor. Kesin para cezası gerekiyor, Uefa bakalım verecek mi...

Öyle ya da böyle, bu maçtan herhalde en çok bu kareler akılda kalacak..

Inter'in dizilişleri

Inter dün geceki Barcelona maçına, 4-2-3-1'e benzeyen şu dizilişle çıktı:


Eto'o rakibin sol bekiyle adam adama markaj oynuyor. Chivu ise hem üçüncü ön libero, hem de Dani Alves ile adam adama oynuyor. Sneijder, Toure'ye baskı yapıyor, Milito da hücuma çıkabilecek herhangi bir stoperi kovalama göreviyle sahaya çıkmış. Zanetti Messi ile adam adama, Maicon da Pedro ile. Stoperler ve ön liberolar ise alan savunması yapıyor..

Motta'nın atılmasından sonra, benim hayatımda seyrettiğim (Köroğlu'nun, Bolu Beyi'ne yakıştırdığı tabirle) en "kancık" oyun düzenine ve dizilişine geçti Inter. Şöyle:

Dünyada bundan daha gurursuz bir takım var mı? "Tek santrfor" bile oynamıyor, düşünün. Çünkü forvet Milito, rakip hücuma kalkarken sol bekle adam adama oynayıp kendi sağ bekine kadar geliyor, olacak şey değil. Zaten Eto'o'nun 70 dakika sol bek (!!!) oynamasına hiçbir şey demiyorum.

Ama durun, bundan daha gurursuz bir takım evet, var! Milito ve Sneijder oyundan çıktıktan sonra Inter'in dizilişi şöyle oldu:

Burada da Eto'o yine rakibin sol bekiyle adam adama oynayıp, taa kendi on sekizine kadar geliyordu. Zanetti rakip sağ beki takip ediyor, Sneijder'in yerine giren Muntari ise ön liberoları üçlüyordu. Dünya futbol tarihinde bundan daha korkak bir maç taktiği hiç verilmemiştir. Bugüne kadar defans yapan çok takım gördük, belki bundan daha beterini de gördük ama orada 500 milyon avroluk bir takımla (atıyorum) 20 milyonluk bir takım oynuyordu. Burada ise 550 ve 450 milyon avroluk iki takımdan biri, diğerinden bu şekilde ölümüne korkuyor. Yani diyorlar ki: "Bize biçilen bu değer haddinden fazla. Şu Barcelona takımının onda biri bile olamayacak kadar değersiziz (ki katılıyorum ben buna). Bu yüzden onlara karşı onursuz bir anti-futboldan başka hiçbir taktiğimiz olamaz. Kendimize bunu yakıştırıyoruz."

Tek dileğim bu onursuz, haysiyeti olmayan takımın kupayı kazanmaması. Bana Bayern'i bile tutturdular ya, allah belalarını versin..

28 Nisan 2010 Çarşamba

Kanlı mı olacak, kansız mı?

Barcelona ile Inter, tüm dünyadaki futbolseverlerin büyük bir merak ve heyecanla beklediği rövanşa nihayet çıkıyor. İlk maçı 3-1 kaybeden Barcelona kendi sahasında yaklaşık 100 bin seyircisi önünde birçoklarına göre favori. Açıkçası ben de Barça'nın inanılmaz presi ve rakip savunma yerleşmeden oynayacağı bol kilit paslı oyunla Mourinho'nun takımını alt edeceğini düşünüyorum. Zaten ilk yarım saatte bir gol bulursa, Arsenal tarifesi bile çekebilirler. Mourinho yine inanılmaz cesur bir kadroyla sahada. Ama görünüş böyle olsa da bu maçta dikkat edin, Eto'o ve Pandev her rakip atağında rakip bekle adam adama oynayarak kendi korner bayraklarına kadar gelecekler. Yani ben böyle olacağını düşünüyorum. Maçın kadroları şöyle:

Barcelona (4-1-2-3): Valdes - Dani Alves, Pique, Milito, Keita - Toure - Xavi, Sergio - Messi, Zlatan, Pedro

Inter (4-2-1-3): Julio Cesar - Maicon, Lucio, Samuel, Zanetti - Cambiasso, Thiago Motta - Sneijder - Eto'o, Milito, Pandev

Bu maçın anahtarı Barça'nın pres sonucu kaptığı toplardır. Eğer bu şekilde pozisyon bulamaz, sürekli yerleşmiş savunmaya karşı top çevirirlerse işleri zor..

Edit: İlk listelerde kadro yukarıdaki gibiydi ama şimdi görüyorum ki Mourinho o cesur dizilişten feragat edip Chivu'yu oynatıyor. Bence bu durum Barça'nın şansını daha da arttırdı.

Müzik tarihi bir arada...

Müzik tarihinin gelmiş geçmiş en büyük isimlerinden 5 tanesi; Bob Dylan, eski Beatle George Harrison, Roy Orbison, Tom Petty ve the Electric Light Orchestra'dan Jeff Lynne, 1988 yılında Traveling Wilburys adıyla bir araya gelmiş ve Vol.1 ile Vol.3 isimli albümleri kaydetmişti. Videoda ise, grubun kadrosundaki Dylan, Petty ve Harrison'a, Eric Clapton, Neil Young ile The Byrds'ün efsane ismi Roger McGuinn eşlik ediyor ve birlikte Dylan'ın klasik bestesi "My Back Pages"i seslendiriyorlar.

Müzik tarihini bilen, bu "baba"ları dinlemiş ve sevmiş birilerinin şu videoyu seyredip etkilenmemesi mümkün değil. Efsane şarkının efsane sözleri zaten başka bir âlem..



Crimson flames tied through my ears
Rollin’ high and mighty traps
Pounced with fire on flaming roads
Using ideas as my maps
“We’ll meet on edges, soon,” said I
Proud ’neath heated brow
Ah, but I was so much older then
I’m younger than that now

Half-wracked prejudice leaped forth
“Rip down all hate,” I screamed
Lies that life is black and white
Spoke from my skull. I dreamed
Romantic facts of musketeers
Foundationed deep, somehow
Ah, but I was so much older then
I’m younger than that now

Girls’ faces formed the forward path
From phony jealousy
To memorizing politics
Of ancient history
Flung down by corpse evangelists
Unthought of, though, somehow
Ah, but I was so much older then
I’m younger than that now

A self-ordained professor’s tongue
Too serious to fool
Spouted out that liberty
Is just equality in school
“Equality,” I spoke the word
As if a wedding vow
Ah, but I was so much older then
I’m younger than that now

In a soldier’s stance, I aimed my hand
At the mongrel dogs who teach
Fearing not that I’d become my enemy
In the instant that I preach
My pathway led by confusion boats
Mutiny from stern to bow
Ah, but I was so much older then
I’m younger than that now

Yes, my guard stood hard when abstract threats
Too noble to neglect
Deceived me into thinking
I had something to protect
Good and bad, I define these terms
Quite clear, no doubt, somehow
Ah, but I was so much older then
I’m younger than that now

27 Nisan 2010 Salı

Psikolojik savaş

"Şampiyonlar Ligi finali bizim rüyamız. Barcelona için ise bu bir saplantı. Bence farkımız burada. Bir rüya, saplantıdan daha masumdur. Barcelona için geçen sene Roma'da final oynamak bir rüyaydı. Ancak bu sezon Barnebeu'da oynanacak olan final, onlar için saplantı haline dönüştü."

Jose Mourinho, bugünkü basın toplantısından...

Sergen Yalçın #8

Mehmet Demirkol: Lucescu sana çekirdeği yasakladı mı mesela?

Sergen Yalçın: Hayır hayır, yasaklamadı. Lucescu'da zaten yasak olan hiçbir şey yoktu. O daha çok işin maç boyutuna bakıyordu. Maçta iyiysen sorun yok.. Hatta ben bir gün kulübede bile çekirdek yiyordum. Hiç unutmuyorum, Denizli maçıydı. Öyle bir dalmışız ki, kulübede bile çekirdek çitliyorduk!.. Sinan abi geldi, "yeter artık ya, bari burda yeme" dedi. Tam komediydi yani..

26 Nisan 2010 Pazartesi

Sergen Yalçın #7

"Bana diyorlar ki mesela 'sen çok rahatsın, hiçbir şeyi umursamıyorsun'. Öyleyim de, maç başlayınca, hakem düdüğü çalınca öyle miyim? Ha, maç bittikten sonra rahatım. Ne yapayım yani, eve gidip bütün gün maçı mı düşüneyim?"

Labbadia kovuldu!

Bu sezon Bundesliga'da sıkıntılı günler geçiren ve Avrupa kupalarına katılmak için (Avrupa Ligi'nin kazanmak dışında) şansını tamamen yitiren Hamburg, uzun süredir konsantrasyonunun tamamını yönlendirdiği Uefa Avrupa Ligi'nde Fulham ile oynayacağı yarı final rövanş maçına üç gün kala hocası Labbadia ile yollarını ayırdı. Final maçı Hamburg şehrinde yapılacağı için sezon başından beri büyük bir hırs ve istekle bu kupaya tutunan takımda, kaliteli kadroya sezon ortasında bir de Ruud van Nistelrooy eklenmiş ve Hollandalı golcüden beklentilerin de üzerinde bir verim alınmıştı. Ama son dönemde teknik direktör (çocukluğumuzun önemli golcüsü) Bruno Labbadia ile oyuncular arasında giderek yükseldiği söylenen gerilim, yarı finalin ilk maçında Fulham karşısında alınan 0-0'lık beraberlik ve hafta sonunda da Hoffenheim karşısında 5'lik olmaları sonucu son derece radikal bir kararla teknik direktöre yol verildi. Bizim buralarda "dere geçerken at değiştirilmez" gibi abuk atasözlerine biraz fazla itibar ediliyor ama görüldüğü üzere medeniyetin beşiğinde bile "şartlar öyle gerektiriyorsa" at da değiştiriliyor, eşek de..

Netice itibarıyla 3 gün sonraki Londra deplasmanı inanılmaz zor geçecek ve Hamburg yönetimi belki de takımı ateşlemenin tek yolunun bu olduğunu düşündü. İşe yarayıp yaramayacağını hep birlikte göreceğiz.

Not: Kulislerde, yeni hoca adayı için Terim'in de adı geçiyormuş.

25 Nisan 2010 Pazar

Doğru söze ne denir?

"Futbolda gençken her şeyi yapmalısınız, çünkü yaş ilerleyince işler zorlaşıyor. Chelsea'den ayrılmak zor olacak ama futbolda böyle durumlar olur. Arkadaşım Mike, Brezilya'da doktor. Her zaman bana 'sen bir gün eski futbolcu olacaksın, bense asla eski doktor olmayacağım' diyor. Futbol maalesef böyle bir olay. Bir çok meslekte eski olmazsın, kariyerini yavaş yavaş yaparsın; futbolculukta ise böyle bir durum söz konusu olmuyor."

Sezon sonunda Chelsea'den ayrılacak olan Deco, Sunday Times'a yaptığı açıklamadan...

Fenerliler, gurur duyun!

Bu, bir maç yazısı değil. Maç yazısı yazılacak dönemler de bitti zaten. Benim, 27 senedir desteklediğim bir takımla, uzun yıllardır duymadığım kadar gurur duyduğum bir gün bugün. Fener'in Kasımpaşa'yı deplasmanda 1-0 yenmiş olması, şampiyonluk için önemli bir virajı dönmesi, büyük ihtimalle haftayı lider bitirecek olması vs. çok önemli değil. Yani önemli de, şimdi yazacaklarım kadar önemli değil.

Bugünkü maç neredeyse bir şampiyonluk maçı. Fenerbahçe burada puan kaybederse büyük ihtimalle şampiyonluktan uzaklaşacak. Fenerbahçe'nin kadrosuna da baktığımız zaman agresif, pres yapan oyuncuların sayısının fazla olduğunu görüyoruz. Ve tüm bunların yanı sıra maç 75. dakikaya kadar 0-0 devam etmiş. Ve bakıyoruz; tek bir ama tek bir pozisyonda bile Fenerli futbolcuların toplu halde veya bireysel, çok agresif, bağırarak vs. şekilde hakeme itiraz ettiğini görmüyoruz. Ha, denebilir ki "Çakır inanılmaz bir maç yönetti ve itiraz edilecek pozisyon yoktu". Eyvallah, haklı bir yorum bu. Ama bu ülkede büyük takım topçularının hakeme itiraz etmesi için hakemin maçı kötü yönetmesine falan gerek yok ki! 1996-2000 arasında bu tip maçlar oynandığında Terim'in it sürüsünün ağzından salyalar saçarak, hakeme ve rakibe ana-avrat küfrederek, hakeme tükürerek vs. neler yaptığını göz önüne getirince, bugün sarı-lacivert çubukluyu üzerine giyip namusuyla, alın teriyle, iyi niyetiyle mücadele eden "insan"larla bin defa gurur duyuyorum. Şu son haftalardaki mücadelelerinin yanı sıra bu zor ve stresli dönemde, taşıdıkları formaya layık davranışlarını gördükten sonra gönül rahatlığıyla şunu söylüyorum: İsterse şampiyon olmasınlar, canları sağ olsun. Uzun zamandır böyle bir duygu hissetmemiştim. Bunu duyumsatan herkese teşekkürü bir borç bilirim.

California (All the Way)

90'ların "kayıp" gruplarından biri olan Luna'dan insanın içini ısıtan muhteşem bir parça. 1994'te canlı kaydettikleri bu şarkının bir videosu yok, ama ben canlı çalınan bir parçanın orijinaline bu kadar yakın olduğunu çok az gördüm. Müzikle en haşır-neşir insanların bile adını pek duymadığı bu şahane grup, alternatif pop/rock müzik seven arkadaşlara takdimimdir..