12 Haziran 2009 Cuma

Müzik molası #8: The Vaselines


The Vaselines 1986 yılında Glasgow, İskoçya'da kurulmuş, Eugene Kelly ve Frances McKee'den müteşekkil bir grup. Gerçek ve has bir "bağımsız" diyebiliriz onlar için zira adlarını duyan müziksever sayısı gerçekten çok az. Kurt Cobain'in onları dünyadaki en iyi şarkı yazarları olarak imlemesi, akabinde birkaç tane şarkılarını (bir tanesi meşhur başyapıt "MTV Unplugged in New York" konserinde olmak üzere) cover'laması sonucu popülariteleri biraz olsun artmış. Ama o kadar enteresan insanlar ki, birkaç EP'nin ardından sadece tek bir albüm (Dum Dum, 1990) yayınlayıp dağılmışlar. O senenin en iyi albüm listelerine bakıyorum da, adları bile anılmıyor.

Oysa canlı kaydedilmiş bir versiyonunun yer aldığı HD videosunu altta görebileceğiniz "Jesus Wants Me for a Sunbeam" gibi gerçekten inanılmaz güzellikte şarkıları var. Bu yıl "Enter the Vaselines" ismiyle bir toplama albümleri çıktı piyasaya. Yılın en iyi işlerinden biri olarak görebiliriz şimdiden, son günlerde sadece bunu dinliyorum ben de. Herkese de hararetle tavsiye ediyorum.

Mamadou Sakho

PSG'nin sezon içinde Lyon ile oynadığı maç için yazdığım postta Sakho'dan bahsetmiş ve "Türkiye'de bunun gibi bir defans oyuncusu yok" demiştim. Ben önemli bir oyuncu keşfettiğimi düşünüp sevinedurayım, meğer 19 yaşındaki bu çocuğun peşinde şimdilerde Arsenal, Bayern ve Barcelona varmış. Menajerinin açıkladığına göre Arsenal ya da Bayern'e gitme olasılığı çok yüksek ama ben olsam ilk 11 garantisi verilmezse 1-2 sene daha PSG'de oynardım. Zira zaten üst düzey bir ligde, üst düzey bir takımda ve yılda 40 maçta ilk 11 oynuyor Sakho. Yeni Thuram diyorlar onun için; her ne kadar aşırı büyük bir övgü olsa da birkaç sene içinde bu sitayişin karşılığını verecek seviyeye rahatlıkla gelir. İzleyiniz.

11 Haziran 2009 Perşembe

Best movies of 2001


1. Mulholland Dr. (10)
David Lynch

2. Sen To Chihiro No Kamikakushi (10)
Hayao Miyazaki

3. Donnie Darko (9)
Richard Kelly

4. The Lord of the Rings: The Fellowship of the Ring (9)
Peter Jackson

5. Amelie (9)
Jean-Pierre Jeunet

Diğer: The Man Who Wasn't There (9), The Royal Tennenbaums (8), Moulin Rouge! (8), The Others (8), Ocean's Eleven (7), Shrek (7), Black Hawk Down (7), Vanilla Sky (7), A.I. Artificial Intelligence (7), Harry Potter and the Sorcerer's Stone (7), Hearts in Atlantis (7), From Hell (7), Waking Life (7), Sex and Lucia (7), Spy Game (7), Y Tu Mamá También (7), The Tailor of Panama (7), Monsters Inc. (7), Shrek (7), Zoolander (7), Enigma (6), Bandits (6), Training Day (6), The Majestic (6), Hannibal (6), 15 Minutes (6), Jay and Silent Bob Strike Back (6), The Shipping News (6), Iris (6), Buffalo Soldiers (6), K-Pax (6), Tape (6), Jurassic Park III (6), Bridget Jones's Diary (6), The Mummy Returns (5), The Mexican (5), One Night at McCool's (5), Brotherhood of the Wolf (5), Rush Hour 2 (5), The Score (5), Monster's Ball (5), The Curse of the Jade Scorpion (5), Planet of the Apes (5), The Last Castle (5), Swordfish (5), The Fast and the Furious (5), Lara Croft: Tomb Raider (5), Sweet November (5), Original Sin (5), Spy Kids (5), The Wedding Planner (5), Le Pianist (5), Behind Enemy Lines (5), Trouble Every Day (5), The Hole (5), Pearl Harbor (4), Scary Movie 2 (3)

Görmediklerim: A Beautiful Mind, Blow, Ghost World, I am Sam, Serendipity, Das Experiment, Gosford Park, Ali, Life as a House, Kate & Leopold, Ichi the Killer, No Man's Land, Human Nature, Monsoon Wedding

9 Haziran 2009 Salı

Kaka Madrid'de

Bu Florentino Perez hakikaten korkulacak bir adammış. Zamanında Zinedine Zidane'ı (dünyanın en iyi oyuncusuyken) tranfer ettiğinde Fransız oyuncuyu almak neredeyse imkânsız gibi bir şeydi. Zidane ile birlikte Beckham, Figo, Roberto Carlos, Ronaldo gibi isimlerle kurulan Los Galacticos lâkaplı efsane takım, orta sahanın tüm yükünü çekip takımın kimyasını tek başına temin eden Makelele'nin gidişinden sonra adeta çökmüş, Barça'nın da çıkışıyla birlikte Real'in balonu sönüp gitmişti. Bu sezon tekrar Real'in başkanı olduğunda Perez'den beklentiler elbette yüksekti. Ve o, bu beklentileri karşılama konusunda ne kadar güvenilir bir yönetici olduğunu, Kaka gibi dünyanın en iyi 3 oyuncusundan birini alarak gösterdi. 67 milyon avro gibi akıl uçuran bir bedel ödenmiş İtalyan kulübüne ama bence bu bedel bile Kaka için inanılmaz derecede düşük. Sezon ortasında ManCity'ye 100 milyon civarı bir miktara neden vermediler, onu da anlamak mümkün değil. Ama Kaka, oynadığı takıma yaptığı katkılar, sattırdığı formalar, Ş. Ligi'nde atlanmasını (doğrudan) sağladığı turlar ile kendisi için ödenen her tür meblağın hakkını fazlasıyla verecek bir oyuncu. Eğer düzgün transferlerle kimyası düzgün bir takım kurulursa gelecek yıl İspanya Ligi'ndeki zirve mücadelesi tadından yenmez.

7 Haziran 2009 Pazar

Bedava oyuncular

Şu aralar Türk takımları kendini ve haddini bilmeksizin sağa-sola saldırıp yabancı oyuncu arıyor. Türkiye'nin avrolarını yurt dışına saçmaktan başka hiçbir halta yaramayan transfer oranı, bütün yapılanların arasında %80'i rahat bulur. Oyuncu almak, aramak, izlemek, izlettirmek, bu konuda temkinli ve dikkatli olmak bu kadar mı zordur; gerçekten anlamak mümkün değil.

Scout hizmeti başlığıyla birkaç oyuncuya değinmiştim ama bir de şu anda bonservisi elinde olan birçok oyuncu daha mevcut Avrupa'da. Bunlardan benim gözüme çarpanlarını aşağıda yazıyorum, pek çok takımımıza gidebilecek isimler bunlar. Bakalım nereye gidecekler önümüzdeki haftalarda.

1. Jérémy Mathieu (29.10.1983)
Fransa Liginde bu sene çıkış yapan birkaç takımdan biri olan Toulouse'un sol kanat oyuncusu hem savunmanın hem de orta sahanın solunda oynayabiliyor. Adam geçebilmek gibi bir özelliği yok ama sağlam, kanat savunmasını bilen bir isim. Bu sezon 35 maçta 4 asistle oynamış. Mesela sol bek arayan Beşiktaş için biçilmiş kaftan bana göre. Piyasadaki değeri yaklaşık 6 milyon avro.

2. Yoann Péle (04.11.1982)
Le Mans takımının altyapısından yetişen 1.96 boyundaki bu dev kalecinin değeri yaklaşık 5.5 milyon avro kadar. Sözleşmesi ay sonunda bitiyor ve onu alan takım önemli bir transfere imza atmış olacak bence. Son üç sezonda 29, 31 ve 36 maçta görev yapmış, Fransa Liginin tozunu yutmuş, genç yaşına rağmen oldukça tecrübeli bir isim. Kaleci arayan G.Saray için de Leo Franco'dan çok daha isabetli bir seçim olur.

3. Geoffrey Dernis (24.12.1980)
Belki büyük takımlarımız kendilerine lâyık görmez bu oyuncuyu ama örneğin Trabzon, Sivas gibi takımlara (eğer parayı basıp getirebilirlerse) çok iyi bir sol açık. St. Etienne takımında çıktığı toplam 130 lig maçında 13 gol, 24 asisti var. Avrupa kupalarında da toplam 19 maç oynamış. Kısa boylu, çabuk ve sıfıra inebilen, iyi orta yapan bir oyuncu.

4. Marco Donadel (21.04.1983)
Donadel Milan altyapısından yetişmiş, Parma, Lecce, Sampdoria gibi takımların formasını kiralık olarak giydikten sonra bonservisi Fiorentina'ya verilmiş bir oyuncu. Yukarıdakilerden daha kıymetli ve zaten daha iyi bildiğimiz bir isim. Ayağı düzgün ama asıl karakteristiği top kazanmak ve alan kaplamak olan iyi bir ön libero. Cisse'yi kaybeden Beşiktaş için inanılmaz bir transfer olurdu. Bu sene Serie A'da 29 maçta 1 asistle oynamış. Piyasa değeri yaklaşık 8 milyon avro. Peşinde sürüyle takım vardır ama ülkemize has, vergisiz tatlı parayı basıp getirmek mümkün.

Fener taraftarının gerçek takımı

Basketbol, yapısı gereği futboldan çok farklı bir spor. Futbolda bir oyuncu 12 km. koşarken diğeri 5'te kalabilir ama maçın kaderini de o 5 km. koşan oyuncu tayin edebilir. Birileri savunma yaparken diğer bir tanesi savunmaya hiç yardım etmeyebilir. Ya da rakip yarı sahaya hiç geçmeden sadece kör savunma yaparak puan alan takımlar da olmuştur vs. Ama basketbolda bırakın tek bir oyuncuyu, tek bir saniye bile savunmadan ve disiplinden kaytarsanız turnikeyi potada görürsünüz. Fenerbahçe taraftarının her zaman söylediğimiz o "savaşan, koşan, mücadele eden ve son saniyeye kadar maçı bırakmayan" takımı aslında basketbol şubesinde yıllardır işini yapıyor. Fener taraftarının istediği şeye bakınca gerçekte onların daha fazla sevmesi, daha fazla takip etmesi, maçlarına daha fazla ilgi göstermesi gereken takım basketbol takımı. Dün Efes gibi senelerden beri her daim bel altı çalışarak "ne olursa olsun galibiyet!" parolası ile yarışan, bu seride Fener'den ölümüne korktukları için sadece 600 bilet tahsis eden, Solomon'ın transferinde araya girip engellemeye çalışan, Beşiktaş gibi kendi yağıyla kavrulan gariban bir takımın hem koçunu, hem yardımcılarını, hem de en iyi üç oyuncusunu alacak kadar gözünü kan bürümüş vs. bir rakip karşısında onca top kaybına, felaket denebilecek faul yüzdesine, oyunu genelde rakibin kontrol etmesine ve Euroleague seviyesinde bir maç oynanmasına karşın son saniye üçlüğü ile de olsa kazanmayı başardı söz konusu takım. Alex bütün maçlarda eli belinde gezerken, önünden geçen topa bile ayak uzatmazken ve insanlar "ama iş bitiriyor!" diyerek onu savunurken dün gece işi bitiren Damir Mrsic 39 yaşında Avrupa'nın en önemli skorerlerinden Charles Smith'e yaptığı savunma ile parmak ısırtıyordu.

Ergin Ataman isimli arkadaş ve şürekâsı, cümbür cemaat paranın olduğu yere kaçarak, rakibin transferlerine taş koyarak, salon boş kalsa da o rakibin seyircisine bilet vermeyerek, ilk maçtan sonra "belki ikinci maçın hakemlerini etkilerim" umuduyla hakemlere sallayarak maç kazanılamayacağını öğrenmiş oldu. Abdi İpekçi'de 10 bin seyirci önünde kazanacaklarını söylüyor şimdi. Oyuncularını gaza getirmeye uğraşıyor ama kendisi bile inanmıyor buna. Diyelim ki birini kazandı, daha sonra Şahenk'te 3-2 yaptı, altıncı maç yine Abdi İpekçi'de, bunu unutuyor herhalde. Adaletin tecelli etmesinden yine kaçamayacak Efes Pilsen.

Best movies of 2000



1. In the Mood for Love (10)
Wong Kar-Wai

2. Requiem for a Dream (8)
Darren Aronofsky

3. Unbreakable (8)
Night M. Shyamalan

4. Traffic (8)
Steven Soderbergh

5. Oh Brother, Where Art Thou? (8)
Joel & Ethan Coen

Diğer: Sous Le Sable (8), Final Destination (7), Billy Elliot (7), High Fidelity (7), Snatch. (7), X-Men (7), Memento (7), Battle Royale (7), Almost Famous (7), American Psycho (7), Crouching Tiger, Hidden Dragon (7), Bedazzled (7), U-571 (7), The Gift (7), Quills (6), Frequency (6), Meet the Parents (6), Dancer in the Dark (6), Cast Away (6), Small Time Crooks (6), Amores Perros (6), Erin Brokovich (6), What Women Want (6), Gladiator (6), A Shot at Glory (6), Chocolat (6), Chopper (6), Sexy Beast (6), Dr. T and Women (6), Mission: Impossible (6), The Cell (6), The Family Man (6), Men of Honor (5), Proof of Life (5), Keeping the Faith (5), Under Suspicion (5), The Perfect Storm (5), Space Cowboys (5), Pay it Forward (5), What Lies Beneath (5), Charlie's Angels (5), Hollow Man (5), The Beach (5), Vertical Limit (5), Mission to Mars (5), Romeo Must Die (5), The Patriot (5), The Million Dollar Hotel (5), Scream 3 (5), Autumn in New York (5), The Whole Nine Yards (5), Gossip (4), Scary Movie (4)

Scout hizmeti #4: Pablo Ibáñez

Pablo Ibáñez 1981 doğumlu, 1.92 boyunda taş gibi bir stoper. 2006 Dünya Kupasında İspanya millî takımında ilk 11 çıkmışlığı da var. 22 defa millî takım formasını giymiş ve bu seneyi Atletico Madrid'de tamamladı. Eğer edindiğim bilgiler yanlış değilse kulübü ile olan sözleşmesi 30 Haziranda sona eriyor. Geçen sezon Madrid ekibinde toplam 28 maça çıkmış, 1 gol atıp 6 sarı kart görmüş. Uzun boyu nedeniyle ağır görünse de pozisyon bilgisi iyi, kafa toplarına hâkim, sağlam bir stoper kendisi. Şu anda üç büyüklerin üçünün de defansın ortasına adam aradığı bir ortamda piyasa değeri 5-6 milyon avro olan, bonservisi elinde böyle bir oyuncudan nasıl haberleri olmuyor, anlamak mümkün değil. Fener'de Bilica ile, G.Saray'da ise Servet ile nefis bir ikili oluşturabilirler. Sesimizi duyan varsa belki dikkate alırlar.