
Son dönemde bloglardaki en popüler konu G.Saray ve Rijkaard. Bunun böyle olması da gayet normal çünkü ülkedeki milyonlarca G.Saray taraftarı neredeyse ligin bitimine 10 hafta kala şampiyon olacaklarına körü körüne inanmışken, 1 hafta içinde Olympos Dağı'nın tepesinden süratle yere çakıldı. Yazılarını ve yorumlarını okuduğumuzda, birçoğunun sudan çıkmış balığa döndüğünü net bir şekilde görebiliyoruz. Onların da içinde Rijkaard'ın önemli hatalar yaptığına dair bir his bulunmakla birlikte, bunun tam karşısında duran "Rijkaard'a tapınma" içgüdüsü ve onun kişiliğinde Hagi'den beri sürekli arayıp bir türlü bulamadığı kahramanı bulduğunu zannetme rüyası yüzünden ne yapacaklarını, ne düşüneceklerini, ne söyleyeceklerini şaşırmış durumdalar. Kendi içlerinde de ciddi bir bölünme yaşadıklarını; tutucular/bağnazlar, özgürlükçüler ve aklı selimler olarak üç ana hatta ayrıldıklarını gözlemlemek mümkün. Halbuki aklı selim olanların da belirttiği gibi aslında kaybedilen sadece 5 puan. Amma ve lâkin sezon başından beri bu blogda yazdığım gibi G.Saray hiç ama hiç iyi futbol oynamıyor ve taraftarların pek çoğu bunu görerek takıma beslediği, o kerameti kendinden menkul inancın oldukça uzağına savrulmuş durumda şu anda. Bu durumda (okumak isteyen okur, istemeyen okumaz) ben de mevcut durumla ilgili düşüncelerimi yazmak isterim. Bazılarının aklının almadığı şekilde, "tarafsız" olarak hem de...
Rijkaard'ın kariyerine şöyle bir baktığımız zaman, Hollanda millî takımıyla Euro 2000'de yaşadığı hüzünlü yarı final ve Sparta Rotterdam ile küme düşmesi sonrasında pek çok futbolseverin teknik direktör olarak ondan ümidi kestiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Söyleyebileceğimiz bir başka şey, eğer Hollandalı olmasa asla ve asla o CV ile Barcelona'nın başına (ömür boyu) teknik direktör olamayacağıdır. Ama Katalan kulübündeki Cruyff tandanslı Hollandalı hakimiyeti mâlûmunuz. Dolayısıyla o âna kadarki kariyeri ile hak etmemiş olsa da Barcelona gibi bir kulübe hoca olması büyük bir şans.
Orada geçirdiği 5 yıla baktığımızda ise kötü başlayan bir serüveni kendisine güvenilmesi, zaman tanınması ve istediği ortamın yaratılması sayesinde bir masala dönüştüren ve Barcelona'dan önceki zayıf karnesini tamamen unutturan genç bir cevher görüyoruz. Sadece kazanılmış kupa ya da şampiyonluklar değil, Rijkaard'ın futbol dehasını yansıtan pek çok ayrıntıyı bu dönemden yakalayıp çıkarmak mümkün. Daha önce bir yazıda da belirtmiştim: Dünya üzerinde o özelliklere sahip bir Messi'yi sağ açık, Ronaldinho'yu ise sol açık olarak oynatacak bir Alex Ferguson vardır, bir de Rijkaard herhalde. Kalıbımı basıyorum, faal teknik direktörlerin %99'u Messi'yi kariyerinin başından itibaren sol açık, forvet arkası ya da forvet olarak kullanırdı. Aynı şekilde Ronnie'yi de forvet arkası ve forvet olarak. Ama Rijkaard Messi'yi hem özelliklerini en iyi sergileyeceği hem de öldürücü bir silaha dönüşeceği sağ kanada yerleştirerek (bana göre) büyük ve sıra dışı bir şey yaptı. Ben bu hadiseyi, göründüğünden çok daha fazla önemsiyorum.
Bunun dışında oyun anlayışı olarak riskli, alanı kendi kalesinden uzakta daraltan ve sürekli baskı yapan bir mentalite gördük 5 yıl boyunca. Sistem olarak ise (her kafadan abuk-sabuk bir sürü ses çıksa da) 4-1-2-3 oynadı Barcelona. Bunu 4-1-4-1, 4-3-3 ya da benzeri başka bir sistem ile karıştırmak, seyrettiğinden hiçbir halt anlamayıp sallamaktır bana göre.
Messi'nin sağ açık olmasının yanı sıra Gudjohnsen'in sol iç orta saha, Krkic'in tek forvet (!) olduğu; yılların target striker'ı Henry'nin sol açığa evrildiği müthiş bir mekanizmaydı o takım. Dünya futbol tarihinin en iyi ekiplerinden biriydi. Guardiola döneminde ise üzerine biraz daha koyup bana göre dünyanın gelmiş geçmiş en iyi takımı oldular. Bu yapının temelini atan Rijkaard ise haklı olarak tüm futbol camiasının takdirini kazandı. Adı (başta Chelsea olmak üzere) dünyanın en büyük kulüpleriyle anıldı. Ama işte... Hiçbirisi almadı onu.
Bir kere, düşünülmesi gereken birinci husus bu: Niye Rijkaard G.Saray'a kaldı? Neden yazıldığı gibi o büyük kulüpler, hadi onları da geçtim PSV, Ajax, Benfica gibi takımlar almadı onu? Bunun cevabını ben de bilmiyorum. Ama bir fikrim var: Almadılar, çünkü o muhteşem Barcelona macerasına rağmen Rijkaard teknik direktör, oyun okuma uzmanı, taktisyen, insan yöneticisi vs. olarak henüz kendini kanıtlamadı. Geçenlerde bir Real-Barça maçının tekrarını izledim, 2004/5 sezonundan. Real maçı 4-2 kazandı ve Real'in o maçta orta saha ve forvetindeki isimler şöyle sevgili dostlar: En uçta Ronaldo ve Owen; arkalarında Raul, Zidane ve Beckham; ön liberoda Gravesen!!! Bu takımda modern futbolun istediği fizik gücüne sahip ve pres yapabilecek yegane oyuncu Gravesen. Hadi biraz da Beckham diyelim. Ve Rijkaard'ın başında olduğu bir takım, böyle bir orta saha ve forveti olan takımdan 4 gol yiyip mağlup oldu. Oysa siz bu orta saha ile Ferguson, Capello, Mourinho ya da Lippi'nin karşısına çıkın; hatta iddia ediyorum, Chievo'nun, Genoa'nın, Napoli'nin karşısına çıkın, neye uğradığınızı şaşırırsınız. Ama işte maç başında esame listesinde bu kadroyu gördüğünde zil takıp oynaması gereken Rijkaard'ın takımı sahaya çıkıp 4 gol yiyerek maçı kaybetti.
Tek bir maç kriter olur mu demesin hiç kimse, elbette olmaz. Ama Rijkaard o maçtan ne ders aldı derseniz, üzerinden 4 yıl geçmesine rağmen G.Saray'daki icraatlarına baktığım zaman o maçtan bir gıdım ileri gittiğini göremiyorum. Belki benim körlüğüm ya da bilgisizliğimdir, bunu göreceğiz. Ama sezon başından beri Rijkaard ve G.Saray için ne yazdıysa hepsinde haklı çıkan tek insan evladı olarak bu konudaki görüşlerimi yazmaya devam edeceğim. Sadece son A.Gücü maçı değil, bütün maçlarda çıkardığı kadrolar, oyuncu seçimleri ve değişiklikleri ile şahsen bana hiç ama hiç umut vermiyor Hollandalı teknik adam.
Bir kere hep söylediğim gibi bu Mustafa Sarp nereden çıktı be birader? Bu kadar kıymetli bir adamdı madem, tek bir G.Saraylı'nın bile (üstelik kendilerine gol atmasına rağmen) "şu adamı alalım" dediğini neden görmedik, duymadık? Ben bu adamı 3-4 senedir seyrediyorum ve futbolcudan da çok iyi anlarım. Ve diyorum ki, şu bildiğiniz Emre Toraman var ya, Sarp'ın ondan üstün tek bir özelliği bile yok. Bire bir kopya bu ikisi. Mehmet Topal bana göre formda olduğunda bu ülkenin en iyi ön liberosu; eğer Topal 10 üzerinden 8'lik bir oyuncuysa, Sarp da en fazla 5, bilemedin 6'dır. Hal böyleyken, Topal da sakat değilken, Rijkaard'ın Sarp'ı her maç ilk 11 oynatması ilk büyük hatası. Ve benim açımdan da soru işareti.
İkinci büyük hatası, G.Saray gibi büyük ve "kendi oyununu oynayan" bir takımın Sarp-Topal ikilisinden sadece birine tahammül edebilecekken Rijkaard'ın bu ikisini birden oynatıp takımı adeta kabız bir insana dönüştürmesi. Hücuma destekten anladığınız yan toplara gidip kafa vurmak ya da maç içinde 1-2 kez defans arasına koşu yapmaksa sorun yok. Ama iş hep değindiğim gibi "oyun yapmaya" geldiğinde bu ikisini ben Eskişehir ya da A.Gücü hocası olsam bile yan yana oynatmam. Yanlarına sırasıyla Ayhan, Elano ya da Barış, Hakan Balta'yı koyarım ama asla Sarp ve Topal'ı yan yana oynatmam. Bunu yazdığımda Sarp hayranı kesilmiş bünyeler eleştiri yağmuruna tuttular beni ama şimdi ne düşünüyorlar? Yazarlarsa öğreniriz.
Üçüncü ve en büyük yanlış ise bu iki ön liberodan ziyade takımı kurarken yaptığı genel seçimler. G.Saray takımına baktığımızda sahada 2 kazma stoper, 1 kazma (ama seviyorum onu) sol bek, 2 kazmalar kazması ön libero, 1 deli fişek sağ bek, 4 tane de savunmaya hiç yardım etmeyen forvet oyuncusu görüyoruz. Bu topluluktan iyi ve homojen bir takımın çıkması im-kân-sız! Ha, biz Fenerliler gibi "iyi takım olmayalım, öyle ya da böyle başarılı olalım, bize yeter" deniyorsa hemen susarım. Ve bu tercihe saygı duyarım. Ama çoğunluk öyle demiyor. Çoğunluğun söylediği şey Rijkaard'a sabredilirse 2 yıl içinde bir uzay takımının ortaya çıkacağı. Ben de diyorum ki, bu oyuncular ve bu oyuncu tercihleri ile bırakın çok iyi futbol oynamayı, Avrupa'da orta sınıf bir takım bile olabilmek çok zor. Bunun doğru olup olmadığını göreceğiz. Türkiye'de becerikli ayaklar ve beceriksiz rakiplerle her şey olursunuz (işte Fener 8'de 8 şu anda). Ben ondan söz etmiyorum. Sonuçlardan bağımsız bir "iyi takım" olmaktan söz ediyorum. G.Saray bu kafayla giderse hem onu olamayacak, hem de Fener gibi "kötü de oynasa neticeye giden" bir takım olamayacak. Çünkü Rijkaard öyle bir hoca değil, hiçbir zaman da olmadı. Eğer neticeyi alıyorsa bunu iyi futbolla yaptı bugüne kadar. İyi futbol oynatamadığında ise neticeden çok uzakta kaldı. Ben diyorum ki, G.Saray'da da böyle olacak. Çünkü bu kadro seçimleri ve oyun şekliyle başka türlüsü imkânsız.
Ama öyle bir görüntü var ki, futboldan hiç anlamayan bir sürü insan Rijkaard'ı eleştiriyor; onlardan bile daha bilgisiz bir başka grup onu körü körüne savunuyor. Sahada ne olup bittiğini gerçekten gören birilerine rastladığımda ise hem çok şaşırıyor hem de hemen okumaya başlıyorum. Ama bunların sayısı da o kadar az ki...
Yazının özeti şu: G.Saray'ın aklı selim olmayan genişçe bir taraftar kesimi mal bulmuş mağribi gibi Rijkaard'ın, Elano'nun vs. üzerine atladı daha hiçbir şey görmeden. Madem o kadar seviyorsunuz, o zaman susup bekleyin bir müddet. Ama öte yandan görünürdeki manzarayı tamamen göz ardı edip hülyalara dalmak da, ileride çok büyük hayal kırıklıklarına vesile olabilir. Herkes sezon sonunda her türlü sonuca ve manzaraya hazırlıklı olsun bence. Eğer şampiyon olunmasa bile futbol olarak bir "temel" atılmış ve ortaya konulmuş olursa (ki ben bunun olmayacağını söylüyorum), bu olay 5 şampiyonluk kadar değerli olacaktır.