Beşiktaş'ın istikrar abidesi sol beki İbrahim Üzülmez, Lig TV'nin Futbol Life programında hayalindeki onbiri açıklamış. Hatta eline kalemi alıp tahtaya yazmış tek tek.. Ben sağ açığa yerleştirdiği Quaresma'nın adını yazışına tav oldum. Q ve U harflerini seçmek mümkün olmadığı gibi A'yı da büyük harf olarak yazmış Deli İbrahim. Tam bir trajikomedi durumu ama bu adam yapınca sempatik geliyor işte..
Not: İbrahim'in rüya kadrosu "Rüştü - Gökhan Gönül, Servet, Ersan, Kendisi - Ernst, Emre - Quaresma, Guti, Arda - Bobo" şeklinde..
25 Kasım 2010 Perşembe
Türk futbolu utansın
Bursa'nın Şampiyonlar Ligi'nde düştüğü şu kepaze durum kimleri utandırmalı, bilmiyorum. En başta geçen yıl 9 puanı sahaya çıkmadan alan, son haftalarda rakiplerine hiçbir penaltı verilmeyen, Beşiktaş maçında Toraman'ın ve Rüştü'nün asistleriyle şampiyon olup kendini dev aynasında gören Bursa takımının mensupları utansın elbette. Bu halleri nedir böyle, neyle açıklanabilir? Öyle ya da böyle, Türkiye'nin şampiyonu olmuş bir topluluk, tecrübesiz de olsa bu duruma düşer mi? Başta Ertuğrul Sağlam olmak üzere, oynadıkları hiçbir maçtan ders almaz mı? Beşiktaş ile Liverpool'dan 8, Metallist'ten 4 yiyen Sağlam'ın takımlarına şimdi Şampiyonlar Ligi'nde gol yeme rekoru kıran Bursa da ekleniyor. Yazık..
Ama asıl yazık üç büyüklere tabii ki. Onların, mevcut tablodan daha da fazla utanmaları lâzım zira bu Bursa geçen yıl ve bu yıl hepsinin üstünde yer alacak kadar puan toplamış ligde; Bursa buysa onları nereye koyacağız? Uluslararası futbola bu kadar yabancı bir takım ligde diğer takımları rahatça (bu haftaki Manisa maçı misal) yenebiliyorken, onlar nasıl oluyor da puanları ulûfe gibi dağıtıyor rakiplerine? Ve daha da önemlisi, üç büyükleri bu hâle düşürmüş yönetimlerden, o kulüplerin "sahibi" olan kongre üyeleri nasıl hesap sormuyor? Muhalefetler nerede? Eğer muhalefet etmeyeceklerse o kongrede ne işleri var?
Şu Bursa'nın şampiyon olduğu ligin değeri yaklaşık 450 milyon dolar, inanabiliyor musunuz? İspanya'nın şu anda vasat takımlarından biri olan Valencia'dan iki maçta 10 yiyen Bursa yani.. Neremizle gülelim bu işe, bilemiyorum. Böyle bir ligi ne diye ateşli ateşli seyrediyoruz, onu hiç anlamıyorum. Anlayabilen de beri gelsin diyorum..
(Valencia 6 - Bursa 1)
Ama asıl yazık üç büyüklere tabii ki. Onların, mevcut tablodan daha da fazla utanmaları lâzım zira bu Bursa geçen yıl ve bu yıl hepsinin üstünde yer alacak kadar puan toplamış ligde; Bursa buysa onları nereye koyacağız? Uluslararası futbola bu kadar yabancı bir takım ligde diğer takımları rahatça (bu haftaki Manisa maçı misal) yenebiliyorken, onlar nasıl oluyor da puanları ulûfe gibi dağıtıyor rakiplerine? Ve daha da önemlisi, üç büyükleri bu hâle düşürmüş yönetimlerden, o kulüplerin "sahibi" olan kongre üyeleri nasıl hesap sormuyor? Muhalefetler nerede? Eğer muhalefet etmeyeceklerse o kongrede ne işleri var?
Şu Bursa'nın şampiyon olduğu ligin değeri yaklaşık 450 milyon dolar, inanabiliyor musunuz? İspanya'nın şu anda vasat takımlarından biri olan Valencia'dan iki maçta 10 yiyen Bursa yani.. Neremizle gülelim bu işe, bilemiyorum. Böyle bir ligi ne diye ateşli ateşli seyrediyoruz, onu hiç anlamıyorum. Anlayabilen de beri gelsin diyorum..
(Valencia 6 - Bursa 1)
22 Kasım 2010 Pazartesi
Talih kuşuymuş!
Almanya'da yayımlanan 4-4-2 dergisinin yaptığı bir habere göre, EPL takımlarından Liverpool Fenerbahçe'nin, bu sezon oynadığı futbolla izleyenlere adeta parmak ısırtan dinamosu Emre Belözoğlu'na talip olmuş ve ara transfer döneminde bu oyuncuyu mutlaka transfer etmek istiyormuş. Gözden çıkarılan meblağ ise 7 milyon avro ve Fabio Aurelio imiş. Bu haberi ben Lig TV'de gördüm ve haberin kendisi kadar, hatta ondan daha fazla haberin prezentasyon biçimine şaşırıp kaldım. Başlık şu: Fener'e talih kuşu kondu!
Şimdi bakalım: Fenerbahçe takımında bu sezon açık ara en iyi iki futbolcu Emre ve Niang, sanırım herkes bu konuda hemfikir. Hatta bana göre Emre, Niang'dan da bir adım önde zira Niang olmadığında en azından Semih'i koyup idare edebilirsiniz ama Emre'nin şu anda Türk ya da yabancı, herhangi bir şekilde bir alternatifini bulmak mümkün değil.
Kendisinden insan olarak ne kadar nefret ettiğimi blogu takip edenler biliyor. Karakterindeki antipatik yanlar bir yana, dünya görüşü ve hayata bakışı ile (ve en başta gol sevinçleri ile) şahsen benim milyonlarca ışık yılı uzağımda olan bir insan. Ama bu, Türkiye'nin en iyi futbolcusu olduğu gerçeğini görmemi engellemiyor. Bu bakışımın Fener'de oynamasıyla da alâkası yok. Ben, Emre daha 19 yaşındayken (yakın çevrem şahittir) Avrupa'nın en önemli orta saha oyuncularından biri olduğunu söylüyordum; Türk futbol tarihinin en çirkef takımında oynamasına rağmen.. Yurt dışında sakatlıklarla boğuşarak geçirdiği ama inanılmaz tecrübeler edindiği 7 yılın ardından ülkeye döndüğünde ise performansından pek ümitli değildim. Hatta kendisine yıllık 3.5 milyon avro verileceği için yönetime de ateş püskürüyordum. Ama geçen 2.5 yılın ardından, bu adama 7 milyon da verilse sesimi çıkaramayacak bir pozisyondayım şu anda. Bunun nedeni de Emre'nin herkesi ama herkesi ters köşeye yatıran profesyonelliği, hırsı, azmi ve performansı..
Avrupa futbolunu hepimiz çok yakından takip ediyoruz, büyük liglerdeki bütün büyük takımların kadrolarını ezbere biliyoruz. Her maçlarını da seyrediyoruz ve ben gönül rahatlığıyla Emre'nin, Avrupa'nın 5 büyük liginde oynayan orta saha oyuncularının %90'ından daha iyi olduğunu söyleyebilirim şu anda. Mesela Liverpool'un orta sahasında (Gerrard'ı forvet arkası sayıyorum) ondan daha iyi değil, onun seviyesine yakın bir oyuncu bile yok! Dolayısıyla Liverpool'un bu muhteşem futbolcuya talip olması kadar doğal bir şey de yok benim için. Ama sanırım Lig TV isimli "kırk tilki" oluşumun kafasında bunlar yok. Onlar, Emre'nin kolayca elden çıkarılabilecek, hatta bir an önce kurtulunması gereken bir isim olduğunu düşünüyor belki; kim bilir?
Şu anda Barcelona ve Real Madrid'de Emre'den daha iyi oyuncular var (Xavi, Iniesta, Xabi Alonso, belki Lassana). Chelsea'de sadece Essien var. ManUtd'da kesinlikle yok (Carrick, Fletcher, Anderson vs. Emre bunların hepsinden iyi). Liverpool'da yok, ManCity'de (bence) yok. Bayern'de Scweini var, onun dışında Bundesliga'da daha iyisi yok (Nuri kısa süre sonra olacak ama). İtalya'ya bakıyorum, Sneijder dışında Inter'de, Pirlo dışında Milan'da daha iyi bir oyuncu yok. Juventus ise Emre gibi bir oyuncuya sahip olmak için her şeyi verirdi bence. Fransa'yı bir kalemde geçiyorum zaten.. (Bu arada Melo'nun 25 milyona transfer yaptığı bir yerde, ondan sadece 3 yaş büyük olan ama 2 kat daha iyi futbolcu olan Emre'ye 7 milyon teklif edilmesi talih kuşu mu oluyor? Allah belanızı versin sizin..)
Neyse uzatmayayım, at gözlüklü diğer takım taraftarları bu dediklerime belki güler, belki itiraz eder; bilemiyorum. Ama bunlar benim görüşüm. Hayatımda 25 senedir hiçbir futbolcu hakkındaki görüşlerimde de yanılmadım. Şu anda Emre, Türk futbol tarihinin en iyi oyuncularından biri olabilecek bir performans gösteriyor; sadece oyunuyla değil, takım içindeki duruşu ve liderliğiyle de.. Ama hiç kimse farkında değil. Kesinlikle daha fazlasını hak ettiğini düşünüyorum. Fenerbahçe'nin onu bir başka takıma vereceğini de, kendisinin yıllık 3.5 milyonu bırakıp bir yere gideceğini de hiç sanmıyorum.
Şimdi bakalım: Fenerbahçe takımında bu sezon açık ara en iyi iki futbolcu Emre ve Niang, sanırım herkes bu konuda hemfikir. Hatta bana göre Emre, Niang'dan da bir adım önde zira Niang olmadığında en azından Semih'i koyup idare edebilirsiniz ama Emre'nin şu anda Türk ya da yabancı, herhangi bir şekilde bir alternatifini bulmak mümkün değil.
Kendisinden insan olarak ne kadar nefret ettiğimi blogu takip edenler biliyor. Karakterindeki antipatik yanlar bir yana, dünya görüşü ve hayata bakışı ile (ve en başta gol sevinçleri ile) şahsen benim milyonlarca ışık yılı uzağımda olan bir insan. Ama bu, Türkiye'nin en iyi futbolcusu olduğu gerçeğini görmemi engellemiyor. Bu bakışımın Fener'de oynamasıyla da alâkası yok. Ben, Emre daha 19 yaşındayken (yakın çevrem şahittir) Avrupa'nın en önemli orta saha oyuncularından biri olduğunu söylüyordum; Türk futbol tarihinin en çirkef takımında oynamasına rağmen.. Yurt dışında sakatlıklarla boğuşarak geçirdiği ama inanılmaz tecrübeler edindiği 7 yılın ardından ülkeye döndüğünde ise performansından pek ümitli değildim. Hatta kendisine yıllık 3.5 milyon avro verileceği için yönetime de ateş püskürüyordum. Ama geçen 2.5 yılın ardından, bu adama 7 milyon da verilse sesimi çıkaramayacak bir pozisyondayım şu anda. Bunun nedeni de Emre'nin herkesi ama herkesi ters köşeye yatıran profesyonelliği, hırsı, azmi ve performansı..
Avrupa futbolunu hepimiz çok yakından takip ediyoruz, büyük liglerdeki bütün büyük takımların kadrolarını ezbere biliyoruz. Her maçlarını da seyrediyoruz ve ben gönül rahatlığıyla Emre'nin, Avrupa'nın 5 büyük liginde oynayan orta saha oyuncularının %90'ından daha iyi olduğunu söyleyebilirim şu anda. Mesela Liverpool'un orta sahasında (Gerrard'ı forvet arkası sayıyorum) ondan daha iyi değil, onun seviyesine yakın bir oyuncu bile yok! Dolayısıyla Liverpool'un bu muhteşem futbolcuya talip olması kadar doğal bir şey de yok benim için. Ama sanırım Lig TV isimli "kırk tilki" oluşumun kafasında bunlar yok. Onlar, Emre'nin kolayca elden çıkarılabilecek, hatta bir an önce kurtulunması gereken bir isim olduğunu düşünüyor belki; kim bilir?
Şu anda Barcelona ve Real Madrid'de Emre'den daha iyi oyuncular var (Xavi, Iniesta, Xabi Alonso, belki Lassana). Chelsea'de sadece Essien var. ManUtd'da kesinlikle yok (Carrick, Fletcher, Anderson vs. Emre bunların hepsinden iyi). Liverpool'da yok, ManCity'de (bence) yok. Bayern'de Scweini var, onun dışında Bundesliga'da daha iyisi yok (Nuri kısa süre sonra olacak ama). İtalya'ya bakıyorum, Sneijder dışında Inter'de, Pirlo dışında Milan'da daha iyi bir oyuncu yok. Juventus ise Emre gibi bir oyuncuya sahip olmak için her şeyi verirdi bence. Fransa'yı bir kalemde geçiyorum zaten.. (Bu arada Melo'nun 25 milyona transfer yaptığı bir yerde, ondan sadece 3 yaş büyük olan ama 2 kat daha iyi futbolcu olan Emre'ye 7 milyon teklif edilmesi talih kuşu mu oluyor? Allah belanızı versin sizin..)
Neyse uzatmayayım, at gözlüklü diğer takım taraftarları bu dediklerime belki güler, belki itiraz eder; bilemiyorum. Ama bunlar benim görüşüm. Hayatımda 25 senedir hiçbir futbolcu hakkındaki görüşlerimde de yanılmadım. Şu anda Emre, Türk futbol tarihinin en iyi oyuncularından biri olabilecek bir performans gösteriyor; sadece oyunuyla değil, takım içindeki duruşu ve liderliğiyle de.. Ama hiç kimse farkında değil. Kesinlikle daha fazlasını hak ettiğini düşünüyorum. Fenerbahçe'nin onu bir başka takıma vereceğini de, kendisinin yıllık 3.5 milyonu bırakıp bir yere gideceğini de hiç sanmıyorum.
21 Kasım 2010 Pazar
Çarşı, salonlardan defol!
Beşiktaş'ın, aralarında kafasının güzel ya da dumanlı olmadığı tek bir kişi bile bulunmayan, ağızları salyalı, ne idüğü belirsiz iğrenç taraftar grubu Çarşı, Allen Iverson transferinden sonra basketbol salonlarına da pisliğini bulaştıracak gibi görünüyor. Aile terbiyesinden yoksun, insanlıktan nasibini almamış, kendi tribünlerindeki kadın ve çocuklara bile zerre kadar saygısı olmayan bu insan müsveddeleri, bugünkü Fenerbahçe maçında yine mideleri bulandırdı. NBA televizyonundan banttan verilecek olan ve Chris Webber'ın yorumlayacağı bir maçta sergileyecekleri rezillikten hepimiz korkuyorduk zaten ama bu kadarını şahsen ben bile beklemiyordum. Maçın bitişi ile birlikte yağan yabancı maddeler bir yana, maç boyunca koro hâlinde yaptıkları tezahüratlardan birkaç örnek:
- La la la la la la la la la la.. Fuck you Kinsey!
- Mirsad a.anı g.tünden s...
- Ömer a.anı g.tünden s...
- O.. çocuğu Ömer Onan!
Amerikalılar son üç küfürü muhtemelen anlamayacak ama ilkini duyduklarında, yüzlerce insanın koro hâlinde ve senkronize olarak "fuck you" diye bir oyuncuya bağırdığını duyduklarında, ne düşünecekler çok merak ediyorum. Bu tezahüratı yapanların hepsinin alkol ve uyuşturucu etkisinde olduğunu hemen anlayacaklardır muhtemelen.
Üzücü olan ise şu: Blogda daha önce de birkaç kez değindiğim bu tiksindirici topluluk, Beşiktaş gibi diğer iki büyüğe göre her zaman daha asil durmuş bir kulübün taraftarlarının tamamını temsil ediyormuş gibi bir pozisyonda bulunuyor. Böyle bir şey bizim için elbette geçerli değil; biz Süleyman Seba'nın kulübünü izleyerek büyüdük, bu çapulcuların gerçek Beşiktaş taraftarı olmadığını biliyoruz. Ama yaptıkları pisliği beynenmilel bir izleyici kitlesinin önüne taşıyıp hem kendi kulübünü hem ülkeyi böyle rezil etmeleri fazlasıyla üzücü.
Salonlara hiç alınmasalar, salyalarını o seçkin taraftar ve sporcuların mecraına da bulaştırmasalar; birileri buna engel olsa ne güzel olurdu.
- La la la la la la la la la la.. Fuck you Kinsey!
- Mirsad a.anı g.tünden s...
- Ömer a.anı g.tünden s...
- O.. çocuğu Ömer Onan!
Amerikalılar son üç küfürü muhtemelen anlamayacak ama ilkini duyduklarında, yüzlerce insanın koro hâlinde ve senkronize olarak "fuck you" diye bir oyuncuya bağırdığını duyduklarında, ne düşünecekler çok merak ediyorum. Bu tezahüratı yapanların hepsinin alkol ve uyuşturucu etkisinde olduğunu hemen anlayacaklardır muhtemelen.
Üzücü olan ise şu: Blogda daha önce de birkaç kez değindiğim bu tiksindirici topluluk, Beşiktaş gibi diğer iki büyüğe göre her zaman daha asil durmuş bir kulübün taraftarlarının tamamını temsil ediyormuş gibi bir pozisyonda bulunuyor. Böyle bir şey bizim için elbette geçerli değil; biz Süleyman Seba'nın kulübünü izleyerek büyüdük, bu çapulcuların gerçek Beşiktaş taraftarı olmadığını biliyoruz. Ama yaptıkları pisliği beynenmilel bir izleyici kitlesinin önüne taşıyıp hem kendi kulübünü hem ülkeyi böyle rezil etmeleri fazlasıyla üzücü.
Salonlara hiç alınmasalar, salyalarını o seçkin taraftar ve sporcuların mecraına da bulaştırmasalar; birileri buna engel olsa ne güzel olurdu.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)