2 Ocak 2010 Cumartesi
Kulun-kölen olayım
Unutulmaz Diyaloglar #9: Angel Heart

-Ateistsiniz.
-Evet, öyle. Brooklyn'liyim ben.
1 Ocak 2010 Cuma
Yazıklar olsun

31 Aralık 2009 Perşembe
Huzurlu bir yıl olsun

30 Aralık 2009 Çarşamba
Abdülkadir, Avcı'ya emanet

Aston Villa 0 - Liverpool 1

Aslında maçın istatistiklerine bakınca tam bir denge görünüyor ve genel olarak beraberliğin hakkaniyetli bir sonuç olduğu söylenebilir. Ama sadece istatistik ve pozisyon sayıları bu anlamda yüzde yüz bir yol gösterici olamıyor. Maç boyunca Kırmızılar'ın kazanmayı daha fazla isteyen, bunun için daha istekli ve daha çok çalışan taraf olduğu çok açıktı. Villa ise kendi sahasında oynamasına rağmen önce rakibi gömülü alan savunmasıyla durdurup daha sonra (tıpkı Chelsea'ye yaptıkları gibi) duran toptan ya da kontradan bulacakları bir gole bel bağlamıştı. Bu pencereden bakınca Liverpool'un 3 puanı (her ne kadar 90+3'te gelmiş olsa da) hak ettiğini düşünüyorum. Zira maç boyunca elinizden geleni yapıp, "top oynamaya çalışıp" galibiyete yine de bir duran topla ya da kontrayla ulaşabilirsiniz; ona bir şey demem. Ama eğer elinizde 150 milyon avro değer biçilen bir takım varsa ve kendi sahanızda oynuyorsanız maçın "stratejisini" buna göre kuramazsınız. Bu açıdan Liverpool'un başına geçmesi için aday olarak görülen O'Neill'ın çok kötü bir sınav verdiğini düşünüyorum.
Liverpool'un Chelsea, United ve Arsenal'ı geçmesi bu yıl artık pek mümkün görünmüyor. Ne yapıp edip Tottenham ve City'yi alt etmesi ve Şampiyonlar Ligi'ne girmesi lâzım takımın. Onlarla da 4-5 puan fark var şu anda. Artık saçma sapan puan kayıplarını geride bırakıp (bu maçta golü atan kahraman Torres'in de dönmesiyle) "kazanması gereken maçları kazanan" bir Liverpool görmek dileğiyle...
Aston Villa - Liverpool
Şut: 8-8
İsabetli şut: 4-4
Korner: 8-10
Ofsayt: 0-1
Sarı kart: 1-1
Faul: 13-11
Pas isabeti: %73-%77.75
Topa hâkimiyet: %42.2-%57.8
Şut: 8-8
İsabetli şut: 4-4
Korner: 8-10
Ofsayt: 0-1
Sarı kart: 1-1
Faul: 13-11
Pas isabeti: %73-%77.75
Topa hâkimiyet: %42.2-%57.8
29 Aralık 2009 Salı
Ortak haber garabeti

Bugün mesela "G.Saray iç transferde terleyecek" diye abuk-ötesi bir haber var. Hemen hemen tüm haber kaynaklarında (üstelik neredeyse aynı başlıkla) yer alan bu haberi hazırlayan arkadaş muhtemelen ya geri zekâlı ya da futbol dünyamızı hiç takip etmiyor. Çünkü söz konusu haberde G.Saray'da sözleşmesi bittiği söylenen 6 oyuncu mevcut ama bu durum dünya üzerindeki bütün takımların başına "her yıl" gelen bir hadise zaten. Mesela G.Saray'da gelecek sene de en az bu kadar oyuncunun sözleşmesi bitiyordur, ya da bir sonraki yıl... Hatta diğer her takım için de her yıl geçerlidir bu durum, yani bu yıla ve "x" bir takıma has bir şey değil. Bu bir...
İkincisi, geri zekâlı dememin asıl nedeni olan şeye, sözleşmesi bittiği söylenen oyuncuların isimlerine bir bakın: Kewell, Aykut, Nonda, Linderoth, Emre Aşık, Serkan Çalık... Bu adamlar arasında G.Saray kulübünü gerçekten "terletecek" tek bir isim var mı? Serkan ve Linderoth zaten 2 yıldır yop oynamıyor, boş yere para alıyor. Dolayısıyla bu ikisinin gidişi kulübün işine bile gelir. Nonda ise gönderilmesi neredeyse kesin olan bir oyuncu, sezon sonunda yaşı 33 oluyor. Belki devre arası bile postalayacaklar adamı. Emre Aşık sezon sonunda 37 yaşında olacak ve muhtemelen futbolu bırakacak. Aykut deseniz bence Franco'dan bile iyi kaleci ama giderse kulüp ne kaybeder? Zaten oynamıyor ki! Onun ayarında (yani "onlara göre" onun ayarında) 10 tane kaleci bulunur bu ülkede. Bir tek Kewell var, o da 3 ay öncesine kadar rotasyon oyuncusuydu, şimdi takımın en formda ismi hâline geldi. O da yıl sonunda 32 yaşında olup G.Saray'ı terletecek bir oyuncu değil. Yani pazarlık falan değil onun derdi. Karısı yüzünden ya gidecek ya da onu ikna ederse aynı paraya kalacak.
Dolayısıyla G.Saray'ın sezon sonunda terleyeceği falan yok! Haberde ismi geçen oyuncular Arda, Sabri, Servet, Baros falan olsa anlarım. Haber yaparken, yazarken biraz kafası çalışan, "olayla ilgili" ve futbol dünyasından "haberdar" birileri seçilse daha iyi olmaz mı?
Bir sen eksiktin!

Yeni spor yasasında bu adamın söylediği sözler toplumu galeyana getirmek ve kışkırtmak suçuna giriyor direkt olarak. Böyle tipler mevcut olduğu sürece Türk sporumdan hiçbir BOK olmaz. Hatta bok bile olmaz. Allah bunları başımıza musallat edenlerin belasını versin, başka bir şey demiyorum.
28 Aralık 2009 Pazartesi
Andre Santos Real'e mi gidecek?

Sonuçta Vederson da gayet iyi oynuyor bu yıl ve eğer bir Türk yedek alınırsa (örneğin Çağlar ya da Trabzon'da yedek olan Ferhat) orada idare edebilir. Gerçi Vederson'un da adı kelepçeli alemlerde geçmişti ama aslını-astarını bilmiyoruz.
Özetle, Roberto Carlos'tan sonra Deivid ve Andre Santos da gönderilir, yabancı olarak Avrupalı (mesela İtalyan) ve profesyonellik anlayışı üst düzeyde olan oyuncular tercih edilirse, ikinci yarıda her şey daha güzel olabilir Fenerbahçe için.
27 Aralık 2009 Pazar
Unutulmaz Diyaloglar #8: Yedi Bela Hüsnü

---
Filmin başında Cemal ile ayarladıkları 5 kişiyi, Hüsniye'nin penceresi önünde stilize dövüş numaralarıyla haşat eden Hüsnü, kızdan yine ve yeniden yüz bulamaz; Hüsniye olayın hemen ardından hışımla pencere ve perdelerini kapatır ("kaba kuvvet kullanan erkeklerden hoşlanmıyorum"). Bunun üzerine Cemal, Hüsnü ve dayak yiyen 5 arkadaş, her zamanki buluşma yeri olan harabede bir araya gelir. Hüsnü'nün gerçekten vurup gözünü morarttığı arkadaşı, Hüsnü'ye sitemde bulunur:
-Adam: Hüsnü be... Şakadan kavga dedik, bize gerçekten vurdun. Gözüm hâlâ ağrıyor birader.
-Hüsnü: Görünce kendimi tutamıyorum Reşat... Babam gelse çakarım... Karıya hayvan gibi aşığım... Kendimi bile dövebilirim...
---
Cemal'in planı gereği Hüsniye'ye "japon yapıştırıcısı" gibi yapışan Hüsnü kızı sürekli takip eder. Sonunda onun bindiği minibüse de binip arkasındaki koltuğa oturur ve ona yazdığı (ve Kemal Sunal standartları için bile fazlasıyla absürd olan) şiiri herkesin içinde okur:
Suya attım bir taş
Çıkardı bir ses: Faş, faş..
Kafama biri vurunca
Gözümden geliyor yaş
Hüsniye, Hüsniye
Beni döndürdün deliye
İstersen beni sor Veli'ye
Diyecek ki, 10.30'da binecek Hüsnü gemiye...
Hüsnü: Nasıl buldun Hüsniye? Cemal dedi ki, en güzel aşk şiiriymiş...
---
Hüsniye'yi ne yaptıysa tavlayamayan Hüsnü parkta tek başına gezerken, bir bankın üzerinde duran köpeğin yanına oturur. Köpekle konuşmaya dalan Hüsnü, "sen Hüsniye olsaydın ne derdim biliyor musun?" diye başlayıp, işi evliliğe ve bir düzine çocuk yapmaya kadar götürür. Bu sırada konuşmaları duyan insanlar onun etrafında toplanıp hayretler içinde bu "sapık" diyaloğu dinlemeye koyulmuştur, bir süre sonra dayanamayıp müdahele ederler. Hüsnü de sonunda, "saçma mizah"ın dibine vuran repliğini söyler:
-Kadın: Tu sana edepsiz herif! Rezil, utanmaz, allah kahretsin seni!
-Adam 1: Ulan ilk defa köpeğe evlenme teklif eden bir sapık görüyorum!
-Adam 2: Ayıp değil mi köpekle ilişki kurman?!
-Hüsnü: Ulan manyak mısınız siz!
-Kadın: Manyak sensin! Senin gibi sapıklar yüzünden koca bulamayıp evde kalıyoruz!
-Hüsnü: Sende bu surat varken evde değil odada bile kalırsın...
---
Malik'in mahalleliye yaptıklarını şans eseri öğrenen Cemal, Hüsnü'yü Malik'in üzerine salarak onların derdini çözebileceğini söyler herkese. Amacı mahalle eşrafından toplayacağı 100 bin lirayla ortadan toz olmaktır. İnsanları plana inandırır ama önce Hüsnü'yü ikna etmelidir. Hüsnü'nün cebinden çıkardığı (evet, cebinde taşıyor! :) bir aynayı onun yüzüne doğru tutarak "dünyanın en haşin" suratına sahip olduğunu söyler. Hüsnü de bu arada kendini seyretmektedir.
-Cemal: Gördün mü bak: Haşin, sert bir erkek yüzü. Gördün di mi? Şu sertliğe bak be! Şu sertlik hiçbir erkekte yok valla! Gül şimdi (Hüsnü sırıtır). Mmmm, gülmen bile sert! Güldüğün zaman bile şu surat yumşamıyor. Şu suratı gören, yedi mahalle öteye kaçar. Şu suratı gören kadın korkudan geberir. Şu suratı gece gören çocukların dili tutulur. Yalan mı Hüsnü?
-Hüsnü: Ben bile korkmaya başladım kendi suratımdan.
-Cemal: Sen bile suratından korktuğuna göre, Hüsniye ne yapmaz?
-Hüsnü: Altına işer.
---
Cemal'in gazına akıl almaz bir seviyede gelen Hüsnü, Malik'in sahip olduğu pavyonlardan birine gidip posta koyacak kadar kendini kaybetmiştir. Pavyona girince gidip bir masaya oturur, garsonu çağırır:
-Garson: Buyrun efendim.
-Hüsnü: Bana pezevenk Maliği gönder.
-Garson: Burada 1 Malik var, o da buranın sahibi Malik beyefendidir!
-Hüsnü: İşte o, söyle deyyusa gelsin. "Yedi Bela Hüsnü geldi" de.
-Garson: Lütfen patronuma bu şekilde hitap etmeyin!
-Hüsnü: Ediyorum; ve burayı dağıtıyorum (kalkıp önüne çıkan ilk masaya tekmeyi vurur, sağı-solu yıkmaya başlar).

Fener'e ne lâzım?

İkinci husus Gökhan Gönül'ün yedeği. Burası için genelde Önder düşünülüyordu ama hem o gönderildi hem de sezon başından beri Daum orada Bekir'i kullanıyor. Bu durumda Fener'in oyun formatı da tamamen değişiyor. Bir takımı sevk ve idare eden zihinlerin böyle bir şeyi görmesi ne kadar zordur, doğrusu bilemiyorum. "Hücumcu bek" diye bir şey var, bir de stoper olup orada "kerhen" oynayan oyuncu modeli var. Bekir de, Önder de bu ikinci kategoridendi. Ama mesela Emrah Eren diye bir bek var Türkiye'de, bu ülkede kadri en az bilinen oyunculardan biridir. Şimdi Bank Asya'da oynuyor ama Bekir'den de, Önder'den de iyi bir sağ bek değilse ben hiçbir şey bilmiyorum. Sonuçta bir takımın as 11'i kadar yedek 11'i de önemli. X bir oyuncu olmadığında onun yerine koyduğunuz oyuncunun, takımın oyun anlayışını bu kadar değiştirmemesi lâzım. Dolayısıyla Gökhan için de bir yedek bulmak gerekiyor takıma. Deniz Barış mentalitesinde, yedek olmasını sorun etmeyecek, profesyonelce yaşayan ve gençlere örnek olan biri olsa da olur. İllâ "yetenekli ve genç" olmak zorunda değil.
Sol bekte Andre Santos ve Vederson var, orayı geçiyorum. Ön libero zaten en kalabalık yerlerden biri. Yalnız burada çift ön liberodan, savunma ağırlıklı olan pozisyon için 3, hücuma destek veren pozisyon içinse sadece 1 oyuncu (Emre) var. Fener takımını sezon başında planlayanların nasıl bilgisiz adamlar olduğu buradan da anlaşılabilir. Ben bunları yılın başından beri yazıyorum, Emre'nin de bu takımda bir yedeği yok! Türkiye'de ise kalitesi kıyaslanmasa da oyun tarzı olarak onu yedekleyebilecek olan Sezer Badur diye bir oyuncu var, Fenerbahçe'de oynamak istediğini defalarca söylemiş bir isim. O mutlaka alınmalı. Hatta Cristian ve Deniz dururken Selçuk da gönderilebilir, sezon başında Espanyol falan istiyordu ya..
Sağ açıkta Topuz var, yine yedek bir oyuncu yok. Sol açıkta ise Özer ve Uğur var, eğer Özer orada oynatılacaksa. Ki öyle olacak muhtemelen zira Alex ve bir forvet (hatta Emre) varken Özer ya sağ ya da sol açıkta oynayabilir, başka açık pozisyon yok takımda. Deivid ve Kazım gönderileceğine göre sağ kanada da bir transfer lâzım. Ben hâlâ Hamit Altıntop diyorum. Fenerbahçe'nin son 10 yılda yaptığı en önemli 5 transferden biri olur bu oyuncu, eğer alınırsa. Şu anda dünya üzerindeki en iyi Türk oyuncu o, ayrıca Gökhan ile de kusursuz bir ikili olurlar.
Forvette ise Güiza gönderilmeyecekse (ki öyle görünüyor) ilk 11'de oynayacak değil, İspanyolu zorlayacak yetenekli bir genç oyuncu alınması daha iyi olur. Mesela bugün De Melo'nun adı geçiyor gazetelerde, bence ideal bir isim. Ama bana sorsanız ben Güiza'nın satılıp Fred, Kuranyi, Zigic, Carew gibi isimlerden birinin alınmasını tercih ederdim. O zaman yine o genç yedek alınsın derdim. Semih de gönderilsin diye eklerdim bu arada. Artık onun triplerinden midem fazlasıyla bulanmaya başladı çünkü.
Sonuçta Fenerbahçe ikinci yarıda ligde zaten favorilerden biri ama Avrupa Ligi'nde ilerleyebilmesi için Lugano-Bilica, Emre, Gökhan'dan birine bir şey olduğunda ne yapacağını iyi düşünmeli. Bu oyunculara (onlarla aynı tarzda) yedek oyuncular mutlaka transfer edilmeli. Özet bu.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)