31 Ekim 2009 Cumartesi
Tahkim komedisi
30 Ekim 2009 Cuma
Bu kafayla zor

Bir bakalım: Bilica'nın hal ve hareketleri hakemin gözünün önünde gerçekleşmesine rağmen o raporuna yazmamış ama Türk futbol tarihinde eşi görülmemiş bir şekilde "sadece yayıncı kuruluş görüntüleriyle" kendisine (hem de 3 maç) ceza verilmiş. Daha 1.5 sene önce kendi statlarında 20 bin kadar pet bardak su, sayısız çakmak, taş, koltuk parçası vs. sahaya atıldığı ve taraftarlar polisle tekme-tokat kavga ettiği halde 5 maç sahaları kapatılmış. Bunlara bakınca 100 kadar pet bardak atılan bir maçta 2 maç seyircisiz oynama cezasını "hayal kırıklığı" olarak görmek ya da hakemin maçtaki yönetiminden şikayetçi olmak, tam anlamıyla "yavuz hırsız ev sahibini bastırır" sözünü hatırlatıyor bana. Neden böyle diyorum? Çünkü daha geçen hafta G.Saray Trabzon'u resmen "hakemle beraber 12 kişi olarak" yendi, hepimiz hatırlıyoruz. Abitoğlu, maç boyunca Arda'ya göstermesi gereken 3 sarı kartın sadece birini gösterdi (hatta birisinde Arda ile tokalaştı!). Keita'nın sol açıkta net bir şekilde kendini yere attığı pozisyonda vermesi gereken kararın tam tersini yapıp Giray'a sarı kart gösterdi. Maç 2-2 iken Serkan'ın net bir penaltısını vermedi ve maç 3-2 olduktan sonra G.Saraylı oyunculara abuk-sabuk kartlar çıkarmaya başladı. Trabzon apaçık bir şekilde katledildi ve G.Saray yönetiminden ya da basından bir çıt bile duymadık o maçtan sonra. Şimdi çıkmışlar Fener'e yine-yeni-yeniden yenildikleri için ağlıyorlar. Bu kafayla giderlerse Fener'e daha çok yenilirler. Arda Cristian'a tokat attığı halde en az 3 maç cezadan yırtmış, Keita maç 2-1 iken takımını (inanılmaz bir acemilikle) 10 kişi bırakmış, hakem Kâzım'ın kaleciyle karşı karşıya olduğu en az 2 posiyonda faul uydurup %100 atakları kesmiş, Leo Franco'ya penaltıda kırmızı kart çıkmamış vs. ve hâlâ Üstünel "hayal kırıklığına" uğradıklarını söylüyor, bu kadarına pes diyorum.
İşin Fener tarafında ise sahaya atılan maddeler utanç verici, bu hepimizin kabulü. 2 maçlık ceza da isterse 3, isterse 4 olsun; itiraz etmem. Arda ile birlikte keşke Cristian da ceza alsaydı, buna da itiraz etmezdim. Benim itirazım, kendi taraftarına veremeyeceği hesapların üstünü örtüp hedefi saptırmak için utanmaz bir şekilde yavuz hırsızlık yapılmasına... Yoksa bunun Fener'i G.Saray'ı yok. Blogu takip eden aklı başında G.Saraylı arkadaşlar, Fener yönetimi hata yaptığında ya da benzer tavırlar sergilediğinde çok daha ağır şeyler yazdığımı bilir. Bu yüzden içim rahat bir şekilde sallayabiliyorum Üstünel'e. Artık şu yönetici bozuntularının (tüm kulüpler için geçerli) kendi taraftarlarını aptal yerine koymasını seyretmekten bıktım.
29 Ekim 2009 Perşembe
Derby'nin faturası

28 Ekim 2009 Çarşamba
Daum ne yapacak?

Bunun yanında Guiza ne yapıyor da Kâzım'ın yerine forvet oynamayı hak ediyor ki? Kâzım hem Guiza'dan hem de Semih'ten çok daha güçlü ve fit durumda. Son 2 maçta da şahane oynadı. Özetle, eğer Daum bu söylenenleri yaparsa hem oyuncularının gözünde itibarına leke sürmüş olur, hem de Fener Kayseri maçını biraz zor kazanır.
Rijkaard uyutuyor

Keita'yı kendi taraftarı mı vurdu?
Antu.com kendi sitesinden duyurdu ve bir video yayımladı. Ben de oradan indirip buraya koydum şimdi. Yayıncı kuruluşun görüntülerinden net bir şekilde görüldüğü üzere, Keita'ya isabet eden pet bardak kale arkasındaki G.Saray tribününden atılıyor. Ama şöyle de bir şey var: Bildiğimiz kadarıyla o tribünün önü-arkası-sağı-solu filelerle çevrilmiş durumda. Dolayısıyla o bardak nereden geçiyor da sahaya geliyor? Bugünlerde birileri çıkıp bu konuya bir açıklık getirir herhalde. Ama görüntüler montaj değil, başka bir şey değil. Ve çok net.
Bu utanç silinmez

Not: Alcorcon Madrid'in 13 km. güneybatısında 150 bin nüfuslu bir şehirmiş. Yani bu maç bir derby! Olacak şey değil hakikaten...
27 Ekim 2009 Salı
1987'nin en iyi filmleri

1. Empire of the Sun (10)
Steven Spielberg
2. Anayurt Oteli (10)
Ömer Kavur
3. Angel Heart (10)
Alan Parker
4. Robocop (9)
Paul Verhoeven
5. Full Metal Jacket (8)
Stanley Kubrick
Diğer: Der Himmel Über Berlin (8), The Untouchables (8), House of Games (8), The Last Emperor (8), Broadcast News (8), Muhsin Bey (7), Raising Arizona (7), Moonstruck (7), Selamsız Bandosu (7), Evil Dead II (7), Roxanne (7), Dirty Dancing (7), Lethal Weapon (7), Baghdad Cafe (7), Fatal Attraction (4)
Görmediklerim: Hope and Glory, The Princess Bride, Au Revoir Les Enfants, The Man Who Planted Trees, My Dad - the Socialist Kulak, Szamarkohoges, Przypadek, River's Edge, The Big Easy
Not: Toni Kukoc kardeşin uyarısıyla terbiyesizliğimi düzelterek Robocop'u da ekledim ve yeniden oluşturdum listeyi. Nasıl unuttuğum konusu ise ayrı ve derhal unutmak istediğim bir hadise :)
Not 2: 20.02.2010'da liste güncellendi.
26 Ekim 2009 Pazartesi
Sabri Sarıoğlu
Fenerbahçe "hak etti"

Ayrıca G.Saraylı arkadaşlar aşırı derecede motive olup ondan sonra yenilginin üzerine saldıracak yer aramaktan bıkmadılar mı, onu da merak ediyorum. Rijkaard bugünkü maçta inanılmaz hatalar yaptı ve maçın gitmesinde büyük kabahati var. Ayrıca mental olarak takımını hazırlama konusunda ne kadar yetersiz olduğu da bir kez daha belgelendi. Ama ona saldıramayacakları için (çünkü kendileri ile çelişmiş olacaklar) hakeme, Ayhan'a, Keita'ya, Emre'ye, Lugano'ya vs. saldırmaktan hiç bıkmıyorlar. Böyle devam etsinler, ellerine ne geçecek, göreceğiz.
Sezon başından beri Rijkaard ve G.Saray ile ilgili birçok eleştiri yazısı yazdım. Bunları bir Fenerli niye yazar? Hayal güçlerini çalıştırıp saçmalamadan ben söyleyeyim: Sadece ve sadece gerçek G.Saray taraftarlarına göremedikleri bir şey göstermek. Ha, göstereceğim de ne olacak? Bir şeyler mi değişecek? Elbette hayır. Ama zaten öyle bir amacımız yok, şurada konuşup tartışıyoruz. Benim (sayısız ve mesnetsiz tepki alan) o yazıları yazarken amacım şunu söylemekti: G.Saraylı taraftarlar kendilerini fazla kaptırmasın, daha birinci seneden Barcelona gibi top oynamayı beklemesin, bu mümkün değil. Kariyeri henüz tam bir güven vermeyen Rijkaard'a da bu kadar güvenilmesin, Rijkaard allah değil sonuçta. Ayrıca ciddi zaaflar da gösteriyor sezon başından beri. Barcelona bize uzaktı ve bu kadar net göremeyebilirdik bu hataları ama artık içimizde bu adam. Her röportajını dinliyor, her maçını seyrediyoruz. Ve gördüklerim doğrultusunda kendi meşrebimce insanları uyarmaya çalıştım sadece. Yoksa bana ne! Ne halleri varsa görsünler.
Ben G.Saray'ın asla zirve yarışından kopmasını istemem. Onun olmadığı bir yarışta şampiyon olmayı da asla tercih etmem. Ha, bu her durumda iyi olmalarını isteyeceğim anlamına gelmez. Ama ben G.Saray'ın iyi olmasını "istemeyi çok isterdim." Ben 32 yaşındayım ve Ali Sami Yen'in, aynı otelde kampa girmiş olan Fener'in yıldız oyuncusu Can Bartu'ya "Can, yarın G.Saray ile (kendileri yahu!) önemli bir maçınız var, git odana ve istirahat et!" dediğini ilk duyduğumda gözleri yaşaran biriyim. Böyle bir rekabeti gerçekten de çok istiyorum. Şimdi yorumlarda ve bloglarda bana sallayan bebelerin hiçbiri bilmez, hatırlamaz bunları. Ama inanmak istemeyenin canı cehenneme, ben G.Saray'ın her daim Fener ile çekişmesini, arada bir kazanmasını ve şampiyon olmasını istiyorum. Bu mücadelenin öbür türlü hiç tadı olmazdı.
Bugünkü maça gelirsek, G.Saray'ın hocası Fener'in orta sahasından net bir şekilde korktuğu için Kewell'ı yedek bırakarak ortada Arda'dan daha defansif oynayabilecek Elano'ya görev verdi. Arda'yı da sola attı. Bu düşünce özünde doğru olsa bile seçilen oyuncu (Elano) yanlıştı. Çünkü sebebini bilmemekle birlikte Elano'nun şu anda "bitik" bir oyuncu olduğu net bir şekilde görülüyor. Ha, orada oynayacak başka oyuncu var mı? Yok. Sarp ve Topal birlikte oynadığında takımın iki pas bile yapamadığını net bir şekilde gördük önceki haftalarda. Yani? Ayhan da formsuz olduğuna göre G.Saray'ın kadrosunda ciddi bir zaaf var; bu da orta sahanın ortasında iki yönlü oyuncu eksikliği.
Bunun yanında Rijkaard, 10 senedir kazanamayan ve psikolojik olarak ezik durumdaki takımını tam anlamıyla başı bozuk bir şekilde "kendi hâline bırakmış." Hiçbir şekilde mental olarak hazır görünmedi G.Saray. Hele maç öncesi kampa alınmamaları tam bir skandal. Kamp sadece oyuncular karı-kızla gezmesin, özgürlükleri kısıtlansın diye yapılmaz ki! Kamp süresince her oyuncunu seanslarla hazırlayabilir, hepsiyle tek tek konuşursun. Ondan sonra da "Keita'nın hareketinden hayal kırıklığına uğradım, umarım bir daha yapmaz ve ders alır" demezsin. O peygamber yerine konan Rijkaard'ın disiplin konusunda tam bir yetersiz olduğunu artık bütün G.Saraylı arkadaşlar görsün. Arda'nın ayakta duracak hâli var mı şu anda? Nasıl yaşadığını bilen var mı?
G.Saray'ın 15-20 seneden beri iyi yaptığı ve ayrıca hiç yapamadığı birer şey var. İyi yaptığı şey, "önde basma" futbolu dediğimiz tarzı Türkiye'de en iyi uygulayan takım olması. Yapamadığı şey ise skor kendi lehineyken ayağa paslarla "aktif dinlenme." G.Saray'da 20 senedir hocalar değişti, oyuncular değişti ama bu ikisi hiç değişmedi. Rijkaard'dan, Hollanda futbolunun bir uzantısı olarak ayağa pas futbolunu en kusursuz şekilde yerleştirmesi, hadi bu kadar kısa zamanda olamasa bile en azından temellerini atması beklenir normalde. Ama bunun emaresini bile göremiyoruz. Basketbol tabiriyle resmen "motion offense" oynuyor G.Saray. Türk tabiriyle "herkes kafasına göre."
Ayrıca haftalardan beri "hücumcu 4 kişi, defansçı 5 kişi, hem defans hem hücum yapan Sabri" şeklinde kopuk bir takım olduğunu da yazıyorum bu takımın. Maçlar üst üste geçiyor ama değişen hiçbir şey yok. Bundan sonra olacak mı, takip edeceğiz. G.Saray için söyleyecek başka bir şey (şimdilik) yok. Gerçek G.Saraylı arkadaşlara geçmiş olsun, bu derenin altından daha çok sular akar diyerek noktalıyorum.
Fenerbahçe ise Daum'un olağanüstü kadro seçimiyle maçı kazanacağını daha baştan belli etti. Bu takımda Gökhan'ın önünde Topuz, o olmazsa Özer ya da Deivid oynar; bunu hep söylüyorum. Takımın en iyi forveti Kâzım'dır, Semih ve Guiza dururken mutlaka onun oynaması gerekir. Andre Santos da bu hâliyle ilk 11'e giremez. Bu söylediklerimizin hepsinin doğru çıkması bir yana, Daum'un da bunları görmesi inanılmaz güzel. Fenerbahçe bu hâliyle gerçekten de çok güçlü bir takım. Eğer Guiza ya da Semih takıma girmez, Topuz da Cristian (Selçuk) ve Emre ile birlikte oynamaya devam ederse yenilmeleri (imkânsız değil ama) çok zor.
Fenerbahçe'nin her zamanki sakinliğiyle, daha "takım" oluşuyla ve daha çok mücadele etmesiyle maçı hakettiği bir gerçek. Tarafsız gözler bunu açık bir şekilde görebilir.
Hakeme gelelim. G.Saraylıların şu maçta hakemden şikayet ettiğine gerçekten de inanamıyorum. Kâzım'a faul çalarak %100'lük en az 4 Fener atağını kesti. Bunların hiçbirisi dünyanın hiçbir yerinde faul değil. Emre'nin pozisyonunda kart falan yok, Baros'un kırıldığı söylenen ayağına temas bile yok. Ya zeminden ya da ters basmaktan kırılmıştır. Onu bile hakeme ve Emre'ye bağlıyorlar, insan bu kadar kör olamaz. Oyunu durdurarak sarı kart vermesini ise bilip-bilmeden eleştiriyorlar. Ağzım açık okuyorum. Eğer bir oyuncu kendini yere atarak hakemi yanıltmaya çalışmışsa hakem oyunu "durdurarak" oyuncu aleyhine çiftvuruş verir ve sarı kart gösterir. Orada top Kewell'a gitmiş ve devam ettirip oyun durunca sarı kart gösterseymiş! Bir insan bu kadar mı kurallardan bihaber olur?
Aynı şekilde Ayhan'ın alkışladığı pozisyonda da oyuncu kendisini alkışlarken (hem de 7-8 saniye ve bağırarak alkışlarken) oyunu durdurup o oyuncuya ihtar ve aleyhine çiftvuruş verilmesi gerekir. Bunu bilmeyen kural kitabını açıp okuyabilir. Burada da pozisyonu "avantaja bırakıp" oyun durunca kart göstermeliymiş!!! Gerçekten de akıl dışı.
Hücum eden takımın "lehine" (yani rakip takımdan yapılan) bir ihlal olursa ve ihlal olduğu sırada hücum devam ediyorsa, o zaman hakem hücum eden takımın avantajını kesmez ve ihtarı vermek için oyunun durmasını bekler. Ama burada hücum eden takımın (G.Saray) "kendi oyuncusu" ihlal yapıyor. Hakemi aldatıyor veya kural dışı bir şekilde protesto ediyor. O zaman "asla ve asla hakem oyunu devam ettiremez!" Eğer devam ettirir, o hücum gol olur, sonra da dönüp Nonda ya da Ayhan'a kart gösterirse o hakem bir daha hakemlik falan yapamaz.
Tüm bunlar ortadayken hakemin bu iki pozisyondaki yorumunu "art niyetinin tescili ve kanıtı" olarak görüp insanlara da öyle lanse eden kişiler en kısa sürede bir özür yazısı yazsın bence. Bu kadar kötü niyetli ve taraflı yazı yazılmaz, yorum da yapılmaz.
25 Ekim 2009 Pazar
Derby'nin hakemi

12' Fenerbahçe'nin attığı golde Roberto Carlos ofsayt. Golün iptal edilip çiftvuruşla oyuna başlanması gerekirdi.
20' Sabri'nin ortasında Nonda'nın ıska geçtiği %100 gol pozisyonu net ofsayt. Eğer kafayı vurmuş olsa maç 1-1 idi ama yardımcı hakem bayrak kaldırmadı.
41' Kâzım'ın Servet ile girdiği omuz omuza mücadelede Kâzım ayakta kaldı ve kaleciyle karşı karşıya pozisyondaydı. %100 gol pozisyonunu Bünyamin kesti. Faul ile alâkası bile olmayan bir pozisyon.
42' Roberto Carlos'un Alex'e uzun pas attığı pozisyonda Alex 1 metre geride olmasına rağmen yardımcı hakem bayrak kaldırıp ofsayt verdi.
45' Kâzım bu kez Gökhan Zan ile ikili mücadelede ve yine kaleciyle karşı karşıya kaldı. Ama Bünyamin yine faul ile %100'lük bir Fener atağını kesti.
45' Servet'in Lugano ile bir yan topta girdiği mücadelede devam kararı verildi. Hakem penaltı verse hiç kimse itiraz edemez bence.
53' Penaltı pozisyonunda Franco'nun sağ koluyla Alex'e bir müdehalesi var. Ama Alex'i düşürmeye yeter mi? Yoruma açık. Bence penaltı değil ama öyle diyen de olabilir. Ve fakat eğer penaltı varsa %100 kırmızı kart olmalı çünkü top "tamamen Alex'in hakimiyetinde" ve kale bomboş.
61' Nonda'nın hakemi aldatmaya çalıştığı pozisyonda gördüğü sarı kart doğru. Zaten kendisi de itiraz etmedi.
74' Keita'nın kırmızı kartına söylenecek bir şey yok. Doğru karar.
81' Guiza kaleciyle karşı karşıya. En az 2 metre geriden çıkmasına rağmen yardımcı yine ofsayt verdi. Gerçi Guiza topu kontrol edemedi ve kaleciye çarpıp kornere gitti.
Not: Bunlar kendi görüşüm ve hepsi de samimidir. Unuttuklarım varsa yorum kısmına eklenebilir. Hakemi genel olarak değerlendirdiğimde tam bir "ne şiş yansın, ne kebap" yönetimi görüyorum. Maçın sonucuna tesir eden hataları Fener lehine tecelli etmiş olabilir ama Nonda o golü atsa iptal mi edecekti? Ya da Kâzım'a çaldığı en az 5 faulün faul ile alâkası yoktu ve bunlar G.Saray'ı 6-7 gol yemekten kurtardı. Eğer şu maçta gol pozisyonuna bile giremeyen, neticeye tesir eden 2 hata dışında hakemin tüm taktir haklarını lehine kullandığı G.Saray takımı, hakem yüzünden yenildi denebiliyorsa, bunu ancak başı kuma gömülmüş devekuşları söyler. O başlar o kumdan çıkmadan da, bir 10 yıl daha galibiyet falan göremezler.
Fenerbahçe 3 - G.Saray 1

Fenerbahçe (4-4-1-1): Volkan 7 - Gökhan 8, Lugano 8, Bilica 7, Roberto Carlos 8 - Mehmet 8, Cristian 8, Emre 8, Vederson 10 (90+2' Selçuk) - Alex 8 (76' Andre Santos 7) - Kâzım 9 (72' Guiza 7)
G.Saray (4-1-4-1): Leo Franco 5 - Sabri 6, Zan 6, Servet 4, Hakan 7 - Sarp 7 - Keita 4, Elano 5 (82' Aydın 5), Ayhan 3, Arda 3 (57' Kewell 5) - Baros (3' Nonda 5)
Goller (3-1): Alex 12', 53' (p), Guiza 90+2' - Hakan 56'
Gurur duyuyorum

Dün United'dan çekindiğim için Carragher'ın orta sahada oynaması gerektiğini yazmıştım ama benden çok daha cesur olan Rafa, Lucas'a güvendi. Genç oyuncu da onun bu güvenini hiç boşa çıkarmayan harika bir performans ortaya koydu. Bunun yanı sıra takımını gayet hücumcu bir şekilde kuran Rafa'yı iki kere tebrik etmek gerekiyor. Torres'in de, yanında Kuyt gibi hamal bir forvet oynadığında ne kadar etkili olduğunu bir kez daha gördük. Liverpool bu moralle üst üste birkaç maç kazanıp yeniden zirveye ortak olur umarım.
Liverpool (4-4-2): Reina 8 - Johnson 7, Carragher 10, Agger 8, Insua 7 - Benayoun 9 (90' Skrtel), Lucas 8, Mascherano 8, Aurelio 7 - Kuyt 8, Torres 9 (81' N'Gog 7)
Man Utd (4-4-2): Van Der Sar 7 - O'Shea 6, Ferdinand 6, Vidic 6, Evra 5 - Valencia 6, Carrick 6, Scholes 5 (74' Nani 5), Giggs 6 - Berbatov 7 (74' Owen 6), Rooney 7
Goller (2-0): Torres 65', N'Gog 90+5'
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)