Charlie Chaplin, sinema tarihinin en önemli isimlerinin en başında gelen inanılmaz bir sanatçı. Sinemanın daha emekleme döneminde pek az insana nasip olmuş dehası ile, kendi yarattığı Şarlo tiplemesinin başrolde olduğu yüzlerce kısa filme imza attı, bilindiği gibi. Filmlerinin senaryo yazarı, yapımcısı, başrol oyuncusu, yönetmeni ve müziklerinin bestecisi bizzat kendisiydi. Bu kadar çok yönlü bir sanatçı zaten az bulunur da, elini attığı her şeyde bu derece başarılı olabilen birini bulmak herhalde imkânsıza yakın bir ihtimaldir. Bugün sinema tarihinin en iyi filmleri mevzu bahis olduğu zaman Chaplin'in "Altına Hücum (1926)", "Modern Zamanlar (1936)" ve "Şehir Işıkları (1931)" filmleri, bu listelerde kendisine rahatlıkla yer bulabilmektedir. Ayrıca Hitler ile kafa bulduğu "Büyük Diktatör (1939)", ilk büyük filmi olan "Yumurcak (1919)" ve son büyük filmi olan otobiyografik "Sahne Işıkları (1952)" filmleri de başyapıt seviyesinde kutsanmaktadır.
Bu büyük filmler arasında bizce "Altına Hücum" ile birlikte en güzeli ise, yazımızın konusu olan "Modern Zamanlar". Sol görüşlü bir sanatçı olduğunu hiçbir zaman saklamayan ve hatta McCarthy'nin meşhur Komünist Avı döneminde Birleşik Devletler'i (bir daha dönmemek üzere) terk etmek zorunda kalan Chaplin'in dünya görüşünü, toplumsal meselelere duyarlılığını sonuna kadar hissettiğimiz bir film çünkü bu.
ABD'de 30'lu yılların başında meydana gelen büyük ekonomik buhranı takiben yükselen yoksulluk, işsizlik, makineleşme, politik hoşgörüsüzlük, milliyetçilik gibi sorunları 18 aylık bir dünya gezisinde gözlemleyen ve bu hususlarda kendince bir duyarlılık geliştiren Chaplin, tüm bu meseleleri kendi meşrebi olan mizah ile harmanlayıp derdini tüm dünyaya anlatabilmek için "Modern Zamanlar"ı çekti. Filmler o zaman neredeyse 10 yıldır sesli çekiliyor olmasına rağmen Chaplin, Şarlo tiplemesinin sessiz filme ve pandomim sanatına sıkı sıkıya bağlı bir karakter olduğunu düşünüp filmi sesli çekmekten vazgeçti. Sonuçta ortaya çıkan film, endüstriyel ve toplumsal meseleler üzerine söyledikleri sayesinde, üzerinden 72 yıl geçmiş olmasına rağmen tazeliğinden hiçbir şey kaybetmemiş ölümsüz bir klasik olmaya devam ediyor.
Sinemayı seven her insanın, görmeden geçirdiği her günü kayıp olarak sayması gereken katıksız bir başyapıt bu film. Herkese hararetle ve gönül rahatlığıyla tavsiye ediyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder