Ferrari'nin hareketi, kırmızı kartı ve yaptırdığı penaltı olmasa maç ne olurdu? Bunu hiçbirimiz bilemez ama bugün Fenerbahçe adına maçın en şanslı ânı bu ve Almeida'nın kaçırdığı gol ise şayet; Beşiktaş adına Ekrem'in milyonda bir atabileceği golü, ikinci goldeki serbest vuruşun Toraman'ın önüne düşmesi, Ekrem'in hakem tarafından daha ilk 20 dakikada atılmaması, Dia'nın direkten dönen şutu vs. gibi çok daha fazla şans dakikası saymak mümkün. Netice itibarıyla onca hengâme ve heyecan fırtınasının ardından en tarafsız hâlimizle baktığımızda bile Fenerbahçe'nin daha iyi bir takım olduğunu, maçta daha iyi oynadığını ve tereddütsüz şekilde üç puanı rakibinden daha fazla hak ettiğini söylemek gerekiyor.
Fenerbahçe'nin son 1 aydır yakaladığı form düzeyi gerçekten de akıl almaz bir boyuta ulaşmış durumda. Takımdaki birlik duygusu, özgüven ve inanmışlık hâli de kazanılan her maçla birlikte biraz daha artıyor. Maçtan sonraki röportajında Lugano da bu duruma değindi. Dedi ki: "İkinci yarıdaki en büyük transferimiz, oyuncuların birbirine olan bağlılığının artmış olmasıdır." Tabii maçlar kazanılırken bunlar hep söylenir ve tablo her zaman toz pembedir ama Fener'de öyle bir hava var ki, hasbelkader 1-2 maçta puan kaybedilse bile bu durum değişmeyecekmiş gibi görünüyor. Bir taraftar için bundan daha muazzam bir tablo olamaz. Her zaman söylüyoruz, böyle inanarak ve ruhlarını sahaya koyarak oynasınlar, isterse şampiyon olmasınlar.
Artık oyuncuların bireysel olarak değerlendirileceği durumları giderek geride bırakıyoruz. Alex bu gece gerçek bir maestro gibi takımını yönetti, üstüne tabelayı değiştirdi ve gerçek bir resital sunarak en öne çıktı ama sahada savaşmayan, görevini yerine getirmek için terinin son damlasına kadar akıtmayan ve elinden gelenin en fazlasını vermeye gayret etmeyen tek bir oyuncu bile yoktu. Şunu da eklemek lâzım; Fener'in geçen sezonun son 11 haftasında destan yazarcasına önüne geleni yendiği dönemde sazı eline alan orta sahası şu anda yine ön planda ve rakiplere karşı ciddi bir fark yaratıyor: Topuz, Selçuk ve Emre.. Geçen yıl bunların solunda bal yapmayan Özer vardı, bu yıl bal da yapmaya başlayan Dia var. Önlerinde de daha formda bir Alex ve en önemlisi Güiza yerine Mamadou var. Defansta ise saatli bomba Bilica yerine daha dengeli Yobo.. 10 maç üst üste kazanan o takımın rekorunun bu sezon kırılması hiç kimseyi şaşırtmasın, bunu söylemek hayalcilik değil. Ha, futboldur bu; Ekrem'in saçma sapan vuruşu gibi gollerle puan da kaybedilir. Daha yukarıda söylediğim gibi, böyle mücadele ederlerse varsın puanlar kaybedilsin, hepsinin canı sağ olsun.
Aykut Kocaman için ise ayrı bir paragraf açmak gerekir. Sezon başından beri yapılan onca eleştiriye rağmen, takımı idare etme konusundaki tercihlerinde sonuçta şu an için onun haklı olduğu ortaya çıkıyor. Sezon henüz bitmedi ama takım son maça kadar böyle top oynarsa, nihaî hedefe ulaşılamasa bile Aykut hoca (kendisine sezon başında çok da itimat etmeyen ben başta olmak üzere) çok sayıda insanı mahçup edecek gibi görünüyor. Bundan daha kutlu ve mutlu bir mahçubiyet düşünemiyorum.
Beşiktaş 2 - Fenerbahçe 4