7 Ağustos 2009 Cuma

Sezon başı yorumu (2009): Beşiktaş

Beşiktaş geçen sezon şampiyon oldu ama Fener ve G.Saray'ın ikisi birden rezil bir sezon geçirmese yine de olabilir miydi, bundan taraftarları bile emin değil. Mustafa Denizli gibi Türk futbol tarihinin en ballı teknik direktörünün onların başında olması bir şans elbette ama Denizli'nin ne olduğunu asıl bu yıl görecekler diye düşünüyorum. Bu sezondan sonra onun takımın başında kalacağına da inanmıyorum.

En önemli transfer gibi görünen Ferrari, bizim bildiğimiz Ferrari değil. Bir adamı Parma'da kaptan yapıyorlarsa, Roma ve Inter transfer ediyorsa, Genoa'da geçen sezonki gibi bir sezon geçiriyorsa o futbolcuya hiçkimse boş diyemez. Diyenler de kendini bilmiyordur. Ama hazırlık maçlarında gördüğümüz Ferrari, Gökhan Zan'dan sadece biraz fazlası olan, buna mukabil maliyeti çok yüksek bir oyuncu gibi gözüktü. Ama Giunti geldiğinde de onu eleştiren kendini bilmezler vardı, bunu unutmayalım. Deivid de ilk sezonunda skandal bir futbolcu görüntüsü veriyordu ama sonraki yıl takımın en iyisiydi vs. Velhasıl, Ferrari'ye biraz zaman verelim bence.

İsmail ise 3-4 yıl içinde dünyanın en iyi 10 sol beki arasına girecek kadar yetenekli ve hususiyetli bir oyuncu. Eğer İstanbul'un yaşantısına kanmaz, profesyonelce çalışıp kendini geliştirmeye gayret ederse, Türk futbol tarihinin en iyi sol beki olması da mümkün. Yeter ki çevresinde ona yol gösteren aklı başında birileri olsun.

Defans hattı böylece (sağdan sola) Toraman, Sivok, Ferrari ve İsmail'den oluşmuş oluyor; bence gayet iyi bir dörtlü bu. Erhan Güven iyi bir yedek, Üzülmez de öyle. Rıdvan ise İsmail ile benzer yeteneklere sahip olağanüstü bir sağ bek potansiyeli gösteriyor. Daha önce de dediğim gibi geçen yıl onu 3-4 kere çıplak gözle seyrettim ve Cihan ile birlikte çevremdekilere işaret ettiğim iki oyuncudan biriydi. Erhan'ı stoper yedeği olarak düşünüp Rıdvan'ın üzerinde durmak lâzım. Yazık olmasın bu çoçuğa.

Yalnız Erhan dışında stoper yedeğinin olmaması büyük bir saçmalık. Gerekli hallerde mecburen Toraman'ı oraya çekecekler gibi görünüyor ve bence buraya iyi bir yerli yedek alınması gerekli.

Orta sahada Fink gibi 10 tane adam sayabiliriz Türkiye'de. İbrahim Dağaşan bile ondan bir gömlek kaliteli bir oyuncu. Fink oyunun sadece savunma tarafında var ve işini de iyi yapıyor ama Beşiktaş gibi bir takımın ön liberosu böyle olmamalı. Cisse çok çok daha iyi ve yararlı bir futbolcuydu. Ernst ve Tello ise orta üçlünün diğer elemanları ve bence gayet iyi oyuncular. Ernst'i bir nevi Gattuso, Tello'yu Seedorf olarak düşünmek lâzım. Ama Pirlo nerede, Kaka nerede?

Burada Denizli'nin saçma sapan taktik arayışları devreye girmese gayet güzel bir 4-3-1-2 takımı görüyoruz ama Denizli, her şeyi en iyi kendisi biliyormuş zannetmesi bir yana, kendisine yol gösterenlerle de inatlaşacak kadar ego sahibi bir hoca. Bu seneye 4-3-3 başlayıp her zaman olduğu gibi ilerleyen haftalarda tükürdüğünü yalayarak bundan dönecektir ama iş işten geçmiş olmaz umarım. Eğer yazdığım sistemle oynasa takım, muhteşem bir harmoni yakalanabilir. Yusuf ve Delgado, hatta Tello atak orta saha oynayabilir.

Forvette ise Nobre ya da Bobo, Holosko ya da Nihat şeklinde seçimler söz konusu. Her şekilde iyi bir ikili oluşuyor bu olasılıklardan ve bence en sorunsuz bölge de forvet hattı Beşiktaş'ta.

Neticede Beşiktaş'ın performansını belirleyecek olan şey Denizli'nin tercihleri olacak. Bu arada da Ş.Ligi kayıp gidecek; zira Fener'de öyle olmuştu. Beşiktaşlılar hatırlamaz, Barça'nın karşısına Abdullah'ın sol bek olduğu (!) 3-4-3 gibi bir sistemle çıkıp 3'lük olmuştu Denizli, daha ilk maçında. Ve Avrupa'da 6 maçta "0" çekmişti. Bu sene Beşiktaş'ı da benzer bir akıbet bekliyor diye korkarım, Denizli inatçı adamdır çünkü. İnsanlar "bu takım 4-3-3 oynayamaz" dedikçe o ısrar eder ve olan da takıma olur. Bekleyip görelim.

4 yorum:

stalker dedi ki...

rakiplerin kötü oluşunun katkısı yadsınamaz, denizlinin şansı da. tamam ama neden bjk mevzubahis olduğunda şans ve rakiplerin kötü oluşu bu kadar öne çıkarılıyor, anlamıyorum. anlıyorum da aslında, lafın gelişi...

2006-07de fb 70 puanla şampiyon olurken mesela, kaç kişiden duyduk "rakipler kötüydü, şanslıydık" vs... bjk 71 puanla şampiyon olurken ise, bütün söylem rakiplerin üzerine kuruluyor. tabii gerçek neyse onu söyleyeceğiz, söylüyoruz da, ama çifte standart olmamalı böyle.

Gündüz Feneri dedi ki...

kısmen haklısın kardeş ama ben 70 puanla şampiyon olan o fener'in de çok ballı olduğunu düşünüyorum. ama o zamanlar bu blog yoktu bunları yazacak :) türkiye'de zaten 3 büyüklerden biri şampiyon oluyor, diğer ikisini birden geçmek gerçekten büyük başarı. ama diğer ikisinin ikisinin birden kötü olması da büyük bir şans. 34 haftalık ligde bence 76-78 puan altında alarak şampiyon olan takım çok şanslıdır. yoksa vallahi beşiktaş'a karşı özel bir şey yok...

stalker dedi ki...

yok ben meramını anladım da, fırsat bulmuşken medya düzenine sallayayım dedim. zaten eli yüzü düzgün bir yazı bu,birçok noktasına da katılıyorum. bu mevzunun üzerine çok düşüldüğü için yorum yapma ihtiyacı hissettim.

Adam dedi ki...

Bu saha için dizilimlere çok fazla takılmamak gerek ancak Beşiktaş'ın kadrosunun yeterli olmadığını düşünüyorum. Dengesiz bir kadro yapıları var. Ernst çok önemli bir oyuncu Beşiktaş için. Ernst'in sakatlığında ciddi sıkıntılar yaşayacaklardır. Hücumda her ne kadar alternatif bol olsa da organizasyon olarak eksikleri var gibi görünüyor.
Bu sene Fenerbahçe - Galatasaray çekişmesi olacak gibi geliyor. Beşiktaş 3.lük için Trabzon ile yarışır.