22 Nisan 2009 Çarşamba

Bir rüya mıydı?

Bir Liverpool-Arsenal maçı oynandı dün gece, akıllara zarar. Arsenal öne geçti, sonra Liverpool 2 gol attı, akabinde Arsenal'in tekrar öne geçti, yine beraberlik, Arsenal tekrar öne geçti ve nihayet Liverpool'un golüyle maç berabere bitti. Bunu uzun uzun yazdım ki, en yakın arkadaşım dâhil seyretmeyen bünyeler şu paragrafa bile bakarak nasıl bir maç olduğunu anlasın. Arshavin'in 4 gol atarak "arkadaş, bu adam 27 yaşına kadar nerdeydi?" dedirttiği, bir Liverpoollu olarak naçiz kanaatimce (kumaş anlamında) Torres'ten bile daha büyük bir futbolcu olduğunu kanıtladığı, ama Torres'in de 2 şahane gol atarak klasını ortaya koyduğu inanılmaz bir mücadeleydi. Kırmızıların o kadar büyük ve bunaltıcı bir baskısı vardı ki, kendimi bir ara Siena'nın ya da CSKA'nın kendi sahasında oynadığı basketbol maçlarından birinde gibi hissettim. O nasıl bir pres, o nasıl bir kondisyon, nasıl bir azim ve istek, aklım almadı. Hele de Türkiye Süper (!) Ligi'nin lideri ile en büyük kulübünün temposuz ve sıkıcı kupa maçından sonra izleyince, hâlâ bu ülkedeki futbolu gariban gariban takip ettiğimiz için kendi kendimize acıdım. Artık bütün Avrupa Liglerini de seyredebiliyorken, hâlâ niye bu ülkeden bir takım tutarız; hele de başkanı Aziz Yıldırım iken neden bir kulübü izler dururuz, hiç bilmiyorum. Neyse, gene başkana dalmayalım bu vesileyle.

Spormax mutlaka tekrarını verecektir. Eğer bu olursa, futbolu seven hiçbir insan evladı bu maçın ikinci yarısını kaçırmasın.

Hiç yorum yok: