11 Nisan 2010 Pazar

Real'in gücü yetmedi

Yaklaşık 1 haftadan beri El Clasico için yaptığım bütün konuşmalarda Real'in favori olduğunu düşünüp öyle söylüyordum. Bundaki en büyük güvencem ise daha ilk yılında beklentilerin üzerinde işler yapan Pellegrini idi. Ama maç başladığında, kadro ve dizilişleri görünce maçı beraber seyrettiğim arkadaşlarıma "fikrimi değiştirdim, Barça bu maçı kazanacak" dedim (iyi ki bahis oynamamışım). Çünkü Pellegrini'nin sahaya sürdüğü kadroda bir sürü anlamsızlık ve tutarsızlık vardı. Bir kere sol bekte Arbeloa'nın ne işi var? 1 haftadır basında sürekli Messi'yi bu oyuncunun durduracağı söyleniyordu ama son haftalarda hiç kimse Barça'yı seyretmiyor mu? Messi 5 senedir olduğu gibi sağ kanatta oynamıyor artık. 2 hafta önce yazdığım ve önemle işaret ettiğim gibi Guardiola, Barcelona'nın 20 yıllık tarihini değiştirdi ve 4-4-1-1 gibi bir sisteme döndü. Bunu da Messi'yi çizgide kademeli savunma karşısından kurtarıp her yöne gidebileceği daha özgür bölgelere çekebilmek için yaptı. Neticeyi de genç futbolcunun istatistiklerinden görüyoruz.

Yani Arbeloa hücum etmek, top yapmak isteyen bir takımın beki olamayacağı gibi, sol beki hiç olamazdı. Marcelo gibi hızlı, teknik ve "oranın adamı" olan bir kişiyi oynatsa çok daha iyi sonuç alabilirdi.

İkinci mevzu ve en büyük skandal ise Alonso gibi dünyanın en iyi ön liberosu olan bir adamın bu maçta "sağ iç" olarak görevlendirilip ön liberoya Gago'nun konması. Bir kere Gago zaten bu seviyelerin topçusu olmadığını çoktan kanıtladı da, sen Alonso'nun yerini niye değiştiriyorsun kardeşim? Düşünün bir, rakip Sergio Ramos kanadından gelirken o beke yardım etmesi gereken kişi Alonso! Tabii bunu çoğu zaman içeriye, kendi yerine kaydığı için hakkıyla yapamadığı gibi aklı orada kaldığı için kendi yerinde de faydalı olamadı. Gago ise maçta birkaç faul dışında hiçbir şey yapmadı.

Üçüncü önemli konu, böylesi bir maçta savunmaya fazla yardım etmeyen van der Vaart'ın forvet arkası olarak oynatılmasıydı. Madem orada hücumcu oyuncu kullanacaksın, Guti ne güne duruyor? Üstelik Higuain ve Ronaldo gibi iki pırpır forvet varken bunların koşu yoluna lokum gibi pasları atabilecek kadrodaki en iyi oyuncu Guti. Nitekim oyuna girer girmez Hollandalı'ya attığı pas da bunun göstergesi.

Dördüncü ve son konu ise Real'in tandemi. Tek tek iyi oyuncular olsa da Garay ve Albiol'un, Samuel ile Lucio'nun bile durduramadığı Barça forvetlerini durdurabilmesi açıkçası imkânsızdı. Nitekim ilk gol savunma yerleşimi ve hamleleri açısından tam bir facia diyebiliriz. Neticede Real'in teknik direktörü ilk maçın aksine son derece başarısız bir taktisyenlik göstererek maçı kaybetmeyi hak etti.

Diğer tarafta ise çok büyük bir menajer olmaya doğru giden, kafa yoran, araştıran müthiş Guardiola var. Haftalardan beri takımını 4-4-1-1 şablonu ile adeta uçuran Pep, bu sefer kadronun yetersizliğini de düşünerek Messi'yi tek forvet, Daniel Alves'i sağ açık yaptığı bir 4-1-2-3'e dönmüştü. Son maçlarda sol açık oynayan Keita ortaya, sağ açık oynayan Pedro da sola gelmiş, ortanın ortası üç kişiyle yine sağlam bir görüntüye bürünmüştü. Buradaki asıl amaç olan, "Pedro tehdidi nedeniyle Ramos'u çıkışlarında tedirgin etmek" taktiği de kusursuz bir şekilde gerçekleşti. Tamamen dünyanın en iyi iki oyuncusunun üretimi olan müthiş golden sonra, ikinci yarıya başlarken Guardiola bu kez Puyol'u sol beke koyup, Maxwell'i öne çıkardı ve Pedro'yu sağ açığa gönderdi. Dani Alves'i de sağ beke çekti. Böyle bir şeyi, ilk yarıyı önde kapamış bir hoca niye yapar? Muhtemelen dünyanın en çok bindiren beklerinden biri olan Ramos'un kanadını Puyol ve Maxwell gibi iki savunmacıyla kapatmak için yapar. Zira diğer tarafta tek ayaklı (ve o ayağını bile ne kadar iyi kullandığı tartışılabilecek) Arbeloa vardı ve Barça için bir tehlike olmaktan çok uzaktı. Guardiola'nın bu hamlesi de çok başarılı olarak onun hanesine bir artı puan olarak geçti.

Çizgi hâlinde öne çıkan Real savunmasının arasına Xavi'nin attığı akıl almaz bir pas sonrası, Pedro'nun muhteşem gol vuruşuyla fark ikiye çıkınca maç zaten orada bitti. Real'in bu golden sonraki yüklenmeleri, dışarıdan "aklınız neredeydi?" dedirtecek bir iştah içeriyor gibi göründü ama Guti'nin, en az Xavi'ninkiler kadar iyi olan pası dışında bir pozisyon üretemediler. Üretmeleri de çok zordu çünkü Barça sadece hücum edip savunmayı boşlayan bir takım değil. Parreira'nın taa 15 yıl önce bu ülkeye (ve Fatih Terim'e) öğrettiği gibi "en iyi savunma topa sahip olmaktır" ve Barça da bunu futbol tarihinde en iyi uygulayan takım. Savunma güvencesini önce topu rakibe vermeyerek sağlıyor, top bir şekilde onlara geçtiğinde ise inanılması güç bir presle baskı yapıp çalmaya çalışıyor, yine de çalamazlarsa bu kez yerleşik takım savunmasını gayet iyi uyguluyorlar. Dünya futbol tarihinde, Rıdvan'ın da dediği gibi bu Barcelona'dan daha iyi bir takım olduğunu gerçekten sanmıyorum.

Ligde şampiyonluğu neredeyse garantileyen bu müthiş galibiyetin moraliyle önüne bakan Barça'nın, Inter eşleşmesini merakla bekliyorum şimdi. Mourinho'nun o maçlardaki çaresizliğini görmek için de sabırsızlanıyorum.

Real Madrid (4-3-1-2): Casillas (**) - Ramos (*), Albiol (*), Garay (*), Arbeloa (*) - Alonso (**), Gago (*), Marcelo (**) (58' Guti (***) - van der Vaart (*) (69' Raul (*) - Higuain (*) (80' Benzema (*), Ronaldo (*)

Barcelona (4-1-2-3): Valdes (**) - Puyol (***), Pique (***), Milito (**) (81' Marquez (**), Maxwell (**) (63' Iniesta (***) - Sergio (***) - Xavi (*****), Keita (**) - Dani Alves (**), Messi (****), Pedro (****)

Goller (0-2): Messi 33', Pedro 56'

Hiç yorum yok: