27 Aralık 2009 Pazar

Unutulmaz Diyaloglar #8: Yedi Bela Hüsnü

Kemal Sunal'ın en komik ve eğlenceli filmlerinden biri olan bu güldürüyü herhalde bu ülkede seyretmemiş insan evladı yoktur. İstanbul'da şirin ve klasik bir mahallenin tüm gayrımenkullerine dalavereyle sahip olan bir zorbanın, inşaat yapmak için herkesi sokağa atmak istemesiyle başlayan film, o zorbanın "bir gün birinden belasını bulmasını" dileyen tüm mahalle eşrafının kurtarıcısı gibi ortaya çıkan (Kemal Sunal'ın canlandırdığı) Hüsnü'nün maceralarını anlatıyor. Üçkâğıtçı arkadaşı Cemal'in "sana Hüsniye'yi ayarlayacağım" diyerek her seferinde kaz gibi yolduğu bu süzme enayi, filmin ilk yarım saatinde ne yaptıysa sevdiği kızın gözüne giremiyor. Sonunda Cemal'in (kahvede mahallelinin isyanına şans eseri şahit olması sonucu) kurduğu bir tezgâhla tek çözümün, ahaliye kan kusturan Malik'i alt etmekten geçtiğini anlıyor. Film elbette bütün Kemal Sunal komedileri gibi mutlu sonla biterken, 85 dakika boyunca insanı gülmekten kıran sayısız diyalog ve replik barındırıyor.

---

Filmin başında Cemal ile ayarladıkları 5 kişiyi, Hüsniye'nin penceresi önünde stilize dövüş numaralarıyla haşat eden Hüsnü, kızdan yine ve yeniden yüz bulamaz; Hüsniye olayın hemen ardından hışımla pencere ve perdelerini kapatır ("kaba kuvvet kullanan erkeklerden hoşlanmıyorum"). Bunun üzerine Cemal, Hüsnü ve dayak yiyen 5 arkadaş, her zamanki buluşma yeri olan harabede bir araya gelir. Hüsnü'nün gerçekten vurup gözünü morarttığı arkadaşı, Hüsnü'ye sitemde bulunur:

-Adam: Hüsnü be... Şakadan kavga dedik, bize gerçekten vurdun. Gözüm hâlâ ağrıyor birader.

-Hüsnü: Görünce kendimi tutamıyorum Reşat... Babam gelse çakarım... Karıya hayvan gibi aşığım... Kendimi bile dövebilirim...


---

Cemal'in planı gereği Hüsniye'ye "japon yapıştırıcısı" gibi yapışan Hüsnü kızı sürekli takip eder. Sonunda onun bindiği minibüse de binip arkasındaki koltuğa oturur ve ona yazdığı (ve Kemal Sunal standartları için bile fazlasıyla absürd olan) şiiri herkesin içinde okur:

Suya attım bir taş
Çıkardı bir ses: Faş, faş..
Kafama biri vurunca
Gözümden geliyor yaş

Hüsniye, Hüsniye
Beni döndürdün deliye
İstersen beni sor Veli'ye
Diyecek ki, 10.30'da binecek Hüsnü gemiye...

Hüsnü: Nasıl buldun Hüsniye? Cemal dedi ki, en güzel aşk şiiriymiş...

---

Hüsniye'yi ne yaptıysa tavlayamayan Hüsnü parkta tek başına gezerken, bir bankın üzerinde duran köpeğin yanına oturur. Köpekle konuşmaya dalan Hüsnü, "sen Hüsniye olsaydın ne derdim biliyor musun?" diye başlayıp, işi evliliğe ve bir düzine çocuk yapmaya kadar götürür. Bu sırada konuşmaları duyan insanlar onun etrafında toplanıp hayretler içinde bu "sapık" diyaloğu dinlemeye koyulmuştur, bir süre sonra dayanamayıp müdahele ederler. Hüsnü de sonunda, "saçma mizah"ın dibine vuran repliğini söyler:

-Kadın: Tu sana edepsiz herif! Rezil, utanmaz, allah kahretsin seni!
-Adam 1: Ulan ilk defa köpeğe evlenme teklif eden bir sapık görüyorum!
-Adam 2: Ayıp değil mi köpekle ilişki kurman?!
-Hüsnü: Ulan manyak mısınız siz!
-Kadın: Manyak sensin! Senin gibi sapıklar yüzünden koca bulamayıp evde kalıyoruz!
-Hüsnü: Sende bu surat varken evde değil odada bile kalırsın...

---

Malik'in mahalleliye yaptıklarını şans eseri öğrenen Cemal, Hüsnü'yü Malik'in üzerine salarak onların derdini çözebileceğini söyler herkese. Amacı mahalle eşrafından toplayacağı 100 bin lirayla ortadan toz olmaktır. İnsanları plana inandırır ama önce Hüsnü'yü ikna etmelidir. Hüsnü'nün cebinden çıkardığı (evet, cebinde taşıyor! :) bir aynayı onun yüzüne doğru tutarak "dünyanın en haşin" suratına sahip olduğunu söyler. Hüsnü de bu arada kendini seyretmektedir.

-Cemal: Gördün mü bak: Haşin, sert bir erkek yüzü. Gördün di mi? Şu sertliğe bak be! Şu sertlik hiçbir erkekte yok valla! Gül şimdi (Hüsnü sırıtır). Mmmm, gülmen bile sert! Güldüğün zaman bile şu surat yumşamıyor. Şu suratı gören, yedi mahalle öteye kaçar. Şu suratı gören kadın korkudan geberir. Şu suratı gece gören çocukların dili tutulur. Yalan mı Hüsnü?

-Hüsnü: Ben bile korkmaya başladım kendi suratımdan.

-Cemal: Sen bile suratından korktuğuna göre, Hüsniye ne yapmaz?

-Hüsnü: Altına işer.

---

Cemal'in gazına akıl almaz bir seviyede gelen Hüsnü, Malik'in sahip olduğu pavyonlardan birine gidip posta koyacak kadar kendini kaybetmiştir. Pavyona girince gidip bir masaya oturur, garsonu çağırır:

-Garson: Buyrun efendim.
-Hüsnü: Bana pezevenk Maliği gönder.
-Garson: Burada 1 Malik var, o da buranın sahibi Malik beyefendidir!
-Hüsnü: İşte o, söyle deyyusa gelsin. "Yedi Bela Hüsnü geldi" de.
-Garson: Lütfen patronuma bu şekilde hitap etmeyin!
-Hüsnü: Ediyorum; ve burayı dağıtıyorum (kalkıp önüne çıkan ilk masaya tekmeyi vurur, sağı-solu yıkmaya başlar).

1 yorum:

Kaan Akyüz dedi ki...

Arkadaşım eline koluna emeğine sağlık , teşekkür ederim paylaşımın için..