4 Kasım 2008 Salı

Liverpool'luyum, utanıyorum

20 yıldır derin duygularla taparcasına desteklediğim Liverpool'un bu yıl üzerindeki "başarıya mecburiyet" anksiyetesinin ne raddede olduğunu açıkça gösteren bir maç oldu bu gece Atletico ile oynanan. 90 dakika boyunca rakibini adeta ezen, bir şans golü ile yenik duruma düşen, Agger ile hak ettiği net bir penaltısı verilmeyen ve "Çanakkale geçilmez" futbolu ile oyunu çirkinleştirmeyi göze almış bir Atletico defansını bir türlü geçemeyen Liverpool; bu kez hiç hak etmediği bir son dakika penaltısı ile beraberliği yakaladı ve maç da öyle bitti. Söz konusu pozisyonda kendini abartılı bir şekilde yere atan Gerrard, 25 yıldır seyrettiğim futbol dünyasında gelmiş geçmiş en mükemmel 5-6 isimden ve karakterden biri bana göre. 18 yaşında A takıma çıktığından beri hastasıyım bu çocuğun ama doğrusu ona hiç yakışmadı. Son âna kadar Fowler benzeri bir delikanlılıkla topu kaleciye teslim etmesini bekledim ama muhtemelen devre arasında Agger'in pozisyonunun yüzde yüz penaltı olduğunu ya gördüler, ya da duydular ve ona göre bilenerek çıktılar sahaya. Hakem de bir nevi telafi etmeye çalıştı hatasını ama bizce her şeyi daha da bok etti. Bir hata başka bir hatayla asla telafi edilemez elbette ve Gerrard'ın, lehine kaç penaltı verilmezse verilmesin o şekilde kendini yere atıp golden sonra da o derece sevinmesi inanılmaz burktu içimi. Yazık...

Hiç yorum yok: