30 Kasım 2008 Pazar

Efsaneler #1: Roberto Baggio

25 yıldır her türden futbol maçlarını seyrediyorum, hayattaki en büyük iki kahramanımdan biri Roberto Baggio'dur (diğeri Rıdvan Dilmen). Vicenza'da başlayan kariyerinde Fiorentina'ya gittikten sonra Çizme'nin en iyi futbolcularından biri hâline gelen Baggio, 1990 Dünya Kupası öncesinde o zamanın parasıyla 52 milyar liraya (19 milyon $) Juventus'a transfer olmuş ve bir dünya rekoruna imza atmıştı. Fiorentina taraftarlarının en sevdiği futbolcu olan ve kulüp tarihinin en iyilerinden biri kabul edilen Baggio, transferi aslında istemediğini ve mecburen kabul etmek zorunda kaldığını belirttikten sonra Floransa sokaklarında 5 kişinin yaralandığı ciddi olaylar çıkmıştı. İtalya tarihinin en başarılı takımı olan Juventus belki de tarihinin en kısır sezonlarını yaşıyordu o dönemde. Hatta Baggio, kulübü tarafından zorla satılması gündeme geldiğinde Milan ile kendisinin her konuda anlaştığını ama menajerinin kendisinin haberi olmaksızın Juve ile kontrat imzaladığını yıllar sonra, 2005 senesinde açıkladı. Şimdi bakıyorum, ben 13 yaşında biri olarak sadece Baggio yüzünden '90 yılından itibaren yıllarca Juve taraftarı oldum. Ama Juve'yi tutmadan önce de çocuk aklımla Milan'dan nefret ediyordum zaten. O Van Basten, Gullit, Rijkaard'lı takımın bir sezonu 34 maçta 38 gol atarak şampiyon bitirmesinden, 12 yaşında biri olarak bile nefret etmiştim. Bırakın gol yemeyi, pozisyon bile vermiyordu rakiplerine Milan. Ama Baggio Milan'a gitseydi ne olurdu? Kuşkusuz her şey bambaşka bir yöne giderdi. Baggio'nun kariyeri şimdi olduğundan çok daha parlak olurdu çünkü dediğim gibi Juve onunla ilk şampiyonluğunu bile 1995'te (yani onun son senesinde) kazanabildi. Buna karşın Milan o dönemde Serie A'yı resmen domine ediyordu mesela. Ayrıca Van Basten ile kusursuz bir ikili olurdu. Hatta Van Basten sonrası dönemde Massaro gibi bir adam bile o takımda leblebi gibi goller atıyordu. Ama ben Milan'dan o kadar tiksindiğim için muhtemelen Baggio'yu da sevmeyecektim. Böyle bakınca iyi ki Juve'ye gitmiş diyorum. Ama keşke Viola'da kalsaydı demek sanırım en güzeli, en şıkı.

Daha çocukken bir amatör maçta 6 gol attığı için Vicenza'ya transfer olmuştu. Bu takımla Serie C1'de geçirdiği yıllardan ve son senesinde yaşadığı şampiyonluktan sonra Fiorentina'ya gitti. İlk Serie A maçını Viali ve Mancini'li Sampdoria'ya karşı 21 Eylül 1986'da oynadı. İlk Serie A golünü Maradona'lı şampiyon Napoli'ye 10 Mayıs 1987'de attı. Juve ile 1993 yılında ilk ve tek Avrupa kupasını (UEFA) kazandı, o yıl Avrupa'da yılın futbolcusu ve Dünyada FIFA yılın oyuncusu seçildi. Juventus ile 32 Avrupa Kupası maçında 22 gol attı 5 sezon boyunca. 1995 yılında başkan Berlusconi'nin ısrarları sonucu Milan takımına gitti. Juve'nin onu daha 28 yaşındayken bırakması enteresan ama o zamanlar Del Piero'nun taraftarın yeni yeni gözdesi olmaya başladığı yıllardı. Juve de onunla tek Uefa Kupası, tek lig şampiyonluğu, tek İtalya Kupası kazanmıştı zaten. Ayrıca '94 dünya Kupası'nda kaçırdığı o penaltıdan sonra da ışıltısı gitmişti Baggio'nun.

Milan ile daha ilk yılında lig şampiyonu oldu (iki yıl üst üste farklı takımlarda şampiyon olan ilk İtalyan futbolcu). '97 yılında, sezon sonundaki Dünya Kupası için daha fazla forma giymek adına Bologna'ya gitti ve orada kariyerinde lig için en yüksek rakam olan 22 gol attı. Dünya Kupasına giden kadroya seçilmişti ama çok daha formda olan onun yerine Cesare Maldini her maçta Del Piero'ya görev veriyordu. Çeyrek finalde Fransa karşısında Del Piero'nun yerine oyuna girdiğinde İtalya'nın çok daha iyi futbol oynadığını herkes gördü. Hatta Baggio'nun doksanı yalayan bir şutunu hatırlıyorum şimdi, Barthez'i koruduğu kaleye. İtalya o maçta penaltılarla elendi, Baggio 94 yılındaki tatsız anıya karşın takımın ilk penaltısını çok rahat bir şekilde kullanmıştı. Maldini de turnuva sonrasında ona hak ettiği dakikaları vermediği için özür dileyecekti.

Turnuva sonrası Inter'e giden Baggio, gayya kuyusunu andıran bu kulüpte 2 sezon oynadı, 15 gol attı. Sonra inanılmaz bir karar ile 33 yaşında Brescia'nın yolunu tuttu. İlk sezonu onun standartları için vasat geçti ama ikinci sezonuna inanılmaz bir şekilde başladı. 34,5 yaşında girdiği o sezonda ilk 9 maçta 8 gol attı ve onuncu maçta çok büyük bir sakatlık geçirdi. Sezonun son 3 maçında sahalara dönebildi, döndüğü maçta eski takımı Fiorentina'ya 2 gol attı. Sonra Bologna'ya bir tane daha ve sezonu 13 maçta 11 gol ile bitirerek tüm zamanların en büyük oyuncularından biri olduğunu bir kez daha kanıtladı. 2004 sezonunun kapanışında Milan deplasmanında kariyerinin son maçına çıktı. 88. dakikada oyundan alındığında, 80.000 Milan taraftarı onu ayakta alkışlayarak uğurladı. 10 numaralı forması Brescia'nın müzesindedir, ondan başka hiç kimse o formayı bir daha giyemeyecek.

Baggio 205 lig golüyle İtalya'da tüm zamanlarda beşinci sırada (Piola, Nordahl, Meazza ve Altafini'den sonra). Millî takımda 56 maçta 27 gol attı. 3 Dünya Kupasında birden gol atan tek İtalyandır. Ayrıca 9 Dünya Kupası golü ile de en çok gol atan İtalyan futbolcudur. 91 penaltıda 76 gol ile en çok penaltı golü atan oyuncudur. Kariyerinde toplam 318 golü vardır. Tüm zamanların en büyük futbolcularından biridir. Kaleciyi çalımlayarak attığı goller herkesin hafızasındadır. O golleri gören herkes şunu der: "Hayatımda bu adam kadar güzel kaleci çalımlayan birini görmedim ben."

Vicenza (1982-1985): 46 maç 15 gol
Fiorentina (1985-1990): 135 maç 55 gol
Juventus (1990-1995) : 200 maç 115 gol
Milan (1995-1997): 67 maç 19 gol
Bologna (1997-1998): 33 maç 23 gol
Inter (1998-2000): 58 maç 15 gol
Brescia (2000-2004): 98 maç 45 gol
Toplam (1982-2004): 637 maç 292 gol

1 yorum:

Adsız dedi ki...

çok etkileyici..