Sir Alex Ferguson ve Rooney, verdikleri demeçlerle hafta içinden beri Wigan'lı oyuncuları gazlamaya çalıştı ama son 12 maçını kazanamamış bir takımdan medet umarken muhtemelen kendileri de gerçekçi değildi. Nitekim daha maçın 6. dakikasında ofsayt kokan (ama bence olmayan) bir pozisyonda Anelka'nın önünde kalan topta usta oyuncunun şahane vuruşuyla öne geçti ve rahatladı Maviler. Anelka'nın bu golü atarken topu nasıl (bilerek) yere çarptırdığını ve kaleciyi nasıl çaresiz bıraktığını görünce, bu adamı ülkemizde seyrettiğimiz için hepimizin kendini şanslı hissetmesi gerektiğini bir kez daha anladım.
Neyse, Drogba'nın hat-trick yaptığı maçı Chelsea tam 8-0 kazandı ve şampiyonluğa ulaştı. Blogu takip edenler, Ancelotti'yi ne kadar sevdiğimi, ne kadar saygı duyduğumu iyi bilir. En çok onun için seviniyorum bu zafere. Mourinho gibi aile terbiyesi almamış, narsisist ve edepsiz bir adam ile Ferguson gibi kaybetmeye tahammülü olmayan ve kaybettiğinde her türlü çirkefliğe başvurabilen bir başka adamın karşısında, kuyruğuna bazsılmazsa sesini yükseltmeyen, efendi, kimsenin tavuğuna kış demeyen ve sakin görüntüsüyle Ancelotti gerçek sporseverlerin yüreğine adeta su serpiyor. Üstelik sadece o da değil; "insan"lığının yanında daha İtalya dışına çıktığı ilk sezonda (hem de EPL'de United, Arsenal gibi takımları geride bırakarak!) şampiyonluğa ulaşması, onun hocalığının da dünya çapında olduğunu kanıtlıyor.
Aşağılık insan Mourinho sezon ortasında Chelsea maçı öncesi, zavallı bir şekilde ne demişti? "Hâlâ benim taktiklerimle oynuyorlar." Ben de kendisine "hoşt!" diyorum buradan. Çünkü Grant ve hatta Hiddink bile Mourinho'nun Chelsea'de kurduğu düzeni devam ettirdi geçtiğimiz sezonlarda ama Ancelotti o sıkıcı takımın yerine seyredenlere inanılmaz zevk veren, devamlı hücumu düşünen ve bir sezonda 3 farklı takıma 7 (ve üstü) gol atabilen bir canavarlar ordusu yarattı adeta. Bu tosun arkadaş söz konusu başarı için ne kadar tebrik edilse azdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder