17 Ocak 2010 Pazar

Kupanın intikamı

Sevilla, Avrupa'nın en iyi yönetilen kulüplerinden bir tanesi. Şu anda toplam değeri 40 milyonun üzerinde olan Kanouta-Fabiano ikilisini, zamanında 8'e almış olmaları bile bunun için yeterli bir kanıttır. Bu ikisini transfer ettikleri 2005 yazında ayrıca Palop'u bedava, Drago ve Escude'yi de 2 milyon avroya almışlar. Saydığım bu 5 oyuncunun hepsini bugün hâlâ tepe tepe kullanıyorlar. Dani Alves'ten elde ettikleri kâr, onu satınca hemen Konko'yu almaları, Keita'yı parlatıp satmaları, o gidince hemen Romaric'i transfer etmeleri, Poulsen'i Juve'ye (10 milyona) satıp yerine Zokora'yı almaları vs. örnekler çoğaltılabilir.

Öte yandan bu kulübe duyduğumuz saygı, Fenerbahçe eşleşmesinde tanık olduğumuz "etik yoksunu oyuncu topluluğu" ve dünyanın en antipatik teknik diretörlerinden biri olan Jimenez nedeniyle yok olduğu gibi, şahsen o eşleşmeden beri Avrupa'da en nefret ettiğim kulüplerin başında Sevilla geliyor. Hafta içinde seyretmeme rağmen yazma şansı bulamadığım Barcelona kupa rövanşında kendi sahalarında hiç utanmadan 90 dakika korkak bir futbol oynamalarını geçiyorum. Ama orada defans futbolu oynarken bunu efendice yapmamaları, her türlü çirkefliğe başvurmaları, futbolu çirkinleştirmeleri, her fırsatta oyunu durdurmaları vs. nedeniyle Sevilla'dan ikinci kez yoğun bir şekilde iğrendim. Karşında senden güçlü, baş edemediğin bir rakip varsa bile ahlâklı bir şekilde elinden geldiğince mücadele edersin, defans yapmak istiyorsan bunu da adabıyla yaparsın ve ondan sonra sonuca bakarız. Ama Romaric denen Afrika çingenesinin son dakikalarda oyundan çıkarken sergilediği tavırlar, hakemden sarı kart görmesine rağmen hâlâ aheste aheste yürümeye devam etmesi, o sırada (dünyanın en çamur ve itici futbolcularından biri olan) kendi takım arkadaşı Drago'nun bile kendisini yaka paça sahadan atmaya çalışmasına neden olacak bir "kancıklık" sergilemesi, maç boyunca yapılan kasıtlı fauller vs. nedeniyle bu iğrenme duygusu Everest'in zirvesine çıktı diyebilirim.

Kaderin cilvesi işte, bu gece iki takım ligde bir kez daha karşı karşıya geldi. Barcelona rakibini bu kez 4-0'lık skorla resmen sürklase ederken, Sevilla'lı oyuncuların (başta Palop olmak üzere) düştüğü durumlar gerçekten de görülmeye değerdi (kaleye bir şut girişimleri bile yok!!). İlk yarıda rakibin sert ve kapalı savunmasını aşmakta (yine) zorlanan Barça, ikinci yarıda çilingir vazifesi gören golün ardından bulduğu boş alanları değerlendirerek o iğrenç takımı evine ağır bir hezimetle göndermeyi başardı. Son iki golünde sanki bale yapan Messi'ye ayrıca sevgilerimi iletiyorum. Sevilla'nın küme düşeceği günlerin hayalini kurmaya da devam ediyorum.

Barcelona (4-1-2-3): Valdes - Dani Alves, Puyol, Pique, Abidal - Sergio - Xavi, Iniesta - Messi, Zlatan, Henry

Sevilla (4-4-2): Palop - Konko, Escude, Drago, Fernanado Navarro - Jesus Navas, Lolo, Valiente, Stankevicius - Fernanadez, Kone

Goller (4-0): Escude (kk) 50', Pedro 70', Messi 85', 90'

Barcelona - Sevilla
Gol: 4-0
Şut: 21-0
İsabetli şut: 12-0
Korner: 11-2
Ofsayt: 3-2
Sarı kart: 2-4
Faul: 11-13
Pas isabeti: %88-%62
Topa hâkimiyet: %72.2-%27.8

Hiç yorum yok: