13 Aralık 2009 Pazar

Özdilek ve Pellegrini'nin öğrettikleri

1 gün arayla iki maç seyrettik; Antalya-G.Saray ve Valencia-Real Madrid. Her ikisi de konuk takımların 3-2 galibiyetiyle sonuçlanırken, bu maçlar esnasında teknik direktörlerin oyuna nasıl etkide bulunduğuna dair 1-2 tespit yapmak istiyorum.

Göreve geldiğinden bu yana takımını motive etme konusunda bir sıkıntı yaşamayan, hocalık kariyeri için (küçük de olsa) umut kıvılcımları saçan "Şifo" Mehmet Özdilek, bu sezon başından beri takımına (Mourinho tarzı bir) 4-3-3 formatını uygulatıyor. Burada ileri uçta oynayabilecek Dijehoua ve Veysel gibi iki forvete sahip olması bir şans. Ayrıca her iki kanatta da oynayabilen Zitouni de önemli bir oyuncu. Solda ise Özdilek, Fatih Ceylan'ı düşündü uzun süre. Ne zaman kadar? Necati transfer edilene kadar. Necati takıma girdikten sonra birkaç maç sağ açıkta falan oynadığını da gördük ama bir süre sonra oyun formatı kendiliğinden şekillendi ve bu oyuncu en verimli olacağı forvet arakasında serbest oyuncu rolüne büründü. Bu haftaki G.Saray maçında o kadar ilginç bir şablon vardı ki, 4'lü defansın önünde bir üçlü, onların önünde Necati, "tek bir kanatta" Zitouni ve ileride de Dijehoua... Ztouni ilk yarıda sol açık oynadığı için karşısındaki Uğur'u takip ediyordu ancak G.Saray'ın sol beki Caner boş oyuncu konumundaydı. Ortada oynayan üçlünün sağındaki Sedat oraya "yanaşarak" yardım yapıyordu ancak bu asimetrik ve riskli dizilişe rağmen G.Saray'ın bunu kullanamadığını net bir şekilde gördük.

Gelen sürpriz ve ilginç gollerle Özdilek'in eli iyice güçlendi, ikinci yarıda skor 2-1'e gelmesine rağmen net pozisyon vermeden, en az 1 puan alacakmış gibi bir görüntüyle maçı götürüyorlardı. Taa ki Özdilek havaya girip o saçma sapan değişikliği yapana ve intihar edene kadar... Orta sahanın ortasında Sedat gibi bir savaşçı ve Jedinak ile Ertuğrul gibi hem koşan hem de ayağı iyi olan iki oyuncusuyla 58. dakikaya kadar iyi pres yapan Antalya'da, kenarda değişiklik için (bir sol açık olan) Gürhan'ı gördüğümde Necati ya da Dijehoua'nın çıkıp, Zitouni'nin sağa, Gürhan'ın da sola geçerek simetrik ve sağlıklı bir 4-3-3 oluşturacağını düşündüm. Ama inanılmaz bir şekilde oyundan çıkan kişi Ertuğrul oldu! Ertuğrul "x" bir nedenle oyundan alınmış olabilir, bunu bilmiyoruz ama eğer o çıkacaksa bile yine orta sahaya "merkez" bir presçinin girmesi gerekiyordu. Gürhan girince defansın önünde Sedat-Jedinak, sağda Zitouni ve solda Gürhan, önde (gücü iyice tükenmiş bir) Necati ve en uçta Dijehoua ile 4-4-1-1'e dönüldü. Ve durduk yerde ev sahibinde orta sahanın ortası 1 kişi eksilmiş oldu. Bu dakikadan sonra Antalya'nın 1-2 karambol pozisyon dışında hiç pozisyon üretemeyip, topun kontrolünü tamamen rakibe bıraktığını gördük. Ve maç bağıra bağıra gelen gollerle uçup gitti.

Özdilek başta olmak üzere tüm genç teknik direktörlerin bu tip hatalardan ders alması ve kendilerini buna göre geliştirmesi gerekiyor. G.Saray gibi bir takıma karşı (üstelik rakip ivme kazanmışken) asla (ve asla!) orta sahanın ortasından bir oyuncu eksiltemezsin. Bilakis buraya takviye yapman, kanatları da ikişer kişiyle savunman gerekir. Ama Özdilek tam tersine orta sahadan oyuncu eksiltip forveti durduk yerde ikileyince, neticeye de mahkûm oldu.


Buna benzer bir hamleyi dün gece Valencia deplasmanında Real teknik direktöründe de gördük. Maça (son haftalarda hep olduğu gibi) 4-3-1-2 başlayan konuk takımda orta saha klasik şekilde Lass-Alonso-Marcelo şeklindeydi. Önlerinde (tam da kendi mevkiinde oynayan) van der Vaart, ileride de Higuain ve Benzema vardı. İlk yarısı golsüz biten maçın ikinci yarısının başında sürpriz bir şekilde öne geçen, beraberlik golünden sonra üstünlüğü tekrar ele geçiren Real'de teknik direktör Pellegrini 75. dakikada ilginç bir değişiklik yaptı. Yedeklerde Gago, Diarra ve Granero gibi üç müthiş orta saha oyuncusu dururken kenarda hazırlık yapan Raul'u gördük. Maçın yıldızı Higuain oyundan çıkamazdı, Benzema ise fiziği ve deparlarıyla rakibi oldukça zorluyordu. O zaman? İnanılmaz bir şekilde oyundan alınan oyuncu van der Vaart oldu. Ve Real, Mestalla gibi bir cehennemde o dakikaya kadar 3.5 orta saha oyuncusu ve 2.5 forvetle oynuyorken; 3 orta saha ve 3 forvete döndü, inanabiliyor musunuz? Valencia'nın hocası ise o dakikada Navarro yerine Joaquin'i alarak maçı tamamen riske etti. Bu kumarı kaçınılmaz bir şekilde tutunca da maç 2-2 oldu. Bir teknik direktörün bundan daha kötü bir takım idaresi gösterdiğine şahit olmak gerçekten de çok zor. O dakikada göbekteki Lass-Alonso-Marcelo üçlüsüne (örneğin Benzema'nın yerine) presçi Diarra'yı alıp Marcelo'yu sol açığa koysa, van der Vaart'ı da çıkararak Granero'yu orta sahanın sağına yerleştirse (iddia ediyorum) Real kalan 15 dakikada asla gol yemezdi. Hoş, futbol tabii ki bir matematik değil bu yüzden "asla gol yemezdi" demek de pek doğru olmaz. Ama yedikleri gole bakın, tıpkı Elano'nun Antalya'ya attığı gibi ortadan gelişen ve huninin içinde yeterli presin olmamasından kaynaklanan bir gol olduğu görülüyor.

Ama dedik ya, futbol matematik değil. Real o değişiklikten sonra hiçbir olumlu icraat ortaya koyamasa ve maç sabaha kadar oynanasa gol atamayacak bir görüntüde olsa da, duran toptan gelen saçma sapan bir karambol golüyle yine de 3 puanı almayı başardı. Futbol da zaten bu yüzden güzel. Her şeyi doğru yapsanız da duran toplar, hakem, hatta bir deniz topu (!) bile bazen neticeyi tayin edebiliyor. Ama siz işini iyi yapmaya çalışan bir teknik direktör olarak duran toplarla vs. değil "oyun icabı" bir şekilde kazanacak bir takımı (her durumda) tesis etmek zorundasınız. Pellegrini dün gece bunun tam tersini yapıp adeta maçı kaybetmeye çalıştı ama şans yanındaydı.

Hiç yorum yok: