Tüm dünyada büyük yankı uyandırmasına rağmen ülkemize 3 ay gecikmeyle getirilen bilimkurgu filmi "District 9"ı pek çoğunuz gibi ben de yeni seyrettim. Yurdum sinemalarında sadece 2 hafta gösterimde kalan ve 42 bin kişi tarafından seyredilen bu güzide film, rahatlıkla söylenebilir ki gördüğü bu muameleden çok daha fazlasını hak ediyor. Spoiler vermeden filmin öyküsünden bahsetmek pek mümkün olmadığı için o hususa girmiyorum. Sadece bir bilimkurgu olarak sinema tarihinin en "gerçekçi" filmlerinden biri olduğunu söyleyeyim. Bunda nispeten düşük sayılabilecek bütçesinin de payı var elbette ama genç yönetmen Neill Blomkamp bu durumu adeta bir avantaja çevirmeyi başarıyor. Film konvansiyonel sinemadan fazlasıyla alışık olduğumuz iyi/kötü, biz/onlar gibi kavramlarla o kadar güzel oynuyor ve öylesine huzursuz edici bir atmosfer kuruyor ki, bütün film boyunca kendinizi diken üstünde ve "rahatsız" bir konumda buluyorsunuz. Filmde bildik anlamda bir "kahraman" kesinlikle yok. Kolayca tevessül edebileceği yerlerde popüler sinemanın hiçbir unsuruna yüz vermiyor (mesela kovalamaca sahnelerinin âlâsı çekilebilir kimi yerlerde ama oraları hızlıca geçiyor). Bunun yanında insanoğlunun sahip olduğu rezil hasletlerin hepsine de, yeri geldikçe bir şekilde vurgu yapmayı başarıyor (bencillik, fırsatçılık gibi).
Distopik bilimkurgular, Kafkaesk atmosferler, iyi ile kötünün ters yüz edildiği ve anti-kahramanların başrole taşındığı filmler, "Blade Runner"dan beri zaten mutlak favorimiz durumunda. "District 9" bu tarz filmlerin sinema tarihindeki en unutulmaz örnekleri arasına girmeyi şimdiden garantilemiş, çok iyi bir film.
1 yorum:
Film keşke ilk yarım saatteki tempo ve absürdlükte gitseymiş. Mükemmel bir film yapma fırsatı harcanmış. Ama yine de güzel film. İzlemeyenlere tavsiye edilir.
Yorum Gönder