2 Ekim 2009 Cuma

G.Saray 1- Sturm 1

Sturm takımı oldukça genç oyunculardan oluşan iyi niyetli ama kapasitesi sınırlı bir takım. Avusturya takımları zaten Avrupa kupalarında hiçbir zaman çok başarılı olamadılar; benim en son hatırladığım 96 yılında Kupa Galipleri Kupası'nda Bruno N'Gotty'nin frikik golüyle finalde PSG'ye kaybeden Rapid Wien. Dolayısıyla G.Saray'ın hem kadro, hem teknik direktör, hem de kulüp anlamında çok üstün olduğu rakibine karşı farklı bir galibiyet almasını bekliyordu herkes. Ama taşların daha yerine oturmadığı net bir şekilde görüldü.

Rijkaard'ın, futboldan anlamayan taraftarların kısa zamanda göz bebeği hâline gelen Sarp'ı kenarda tutup Ayhan'ı oynatması gayet olumlu bir başlangıçtı benim adıma. Ama sahada olumlu anlamda çok az icaraata imza atan Elano'yu Ayhan'ın yerine çekip kapalı savunmalara karşı pek etkili olamayan Kewell'ı oyuna alması inanılmaz bir hataydı. O dakikadan itibaren zaten maç başından beri sallanan savunma hepten dağıldı ve konuk takım maçı kazanabileceği pozisyonları yakaladı. Ama gol bölgelerindeki beceri noksanlığı öne geçmelerini engelledi. Rijkaard mevcut görüntüden çekinerek bu kez Mehmet Topal'ı çıkardı ve Sarp'ı oyuna aldı. Ama bu değişiklik de bana göre anlamsızdı çünkü Sarp, teknik kapasitesi sınırlı olan Topal'dan da daha az teknik olan yetenek fukarası bir oyuncu. Nitekim yorulan Elano ve hiçbir zekâ ihtiva etmeyen oyunuyla Sarp olunca, G.Saray orta sahada iki pas bile yapamaz bir hâle geldi son 10 dakikada.

Sezon başından beri G.Saray'ın başarısını 3 şeye bağladığını yazıyorum: Oyuncuların bireysel becerisi, rakibin bireysel ya da takımsal hatası ve duran toplar. Dünkü maç da bunu kanıtlayan bir maç oldu. G.Saray'ın iyi oynadığını, sayısız gol kaçırdığını falan düşünenler olabilir ama ben baktığım zaman 3'te ve 14'te Elano'nun pozisyonlarından sonra 41'de Arda'nın sayılmayan golüne kadar yine pozisyon "yaratamayan" bir G.Saray takımı görüyorum. 45'te de Arda'nın kişisel becerisiyle yaptığı nefis ortaya Baros'un kişisel becerisiyle vurduğu kafa ve kalecinin kişisel becerisiyle :) çıkardığı top var. Demek istediğim şu: G.Saray bir "teknik direktör" damgasıyla, takım olarak ve organize bir şekilde pozisyona girse tamam. Ama maçta 3-5 ya da 10 pozisyon da kaçırsa sonuçta bu pozisyonlara oyuncularının yetenekleriyle giriyor. Eskişehir maçında da böyleydi, Kasımpaşa maçında da, Ankaraspor maçında da... Bence bu, Fener'in oynadığı kötü futboldan bile "daha az güven vermesi gereken" bir şey. Ama G.Saray taraftarları öyle düşünmüyor olabilir, düşünmesinler, hepimiz buradayız. Maçlar geçtikçe kimin düşüncesinde haklı olduğu ortaya çıkacak.

4 yorum:

Eren dedi ki...

Futboldan anlayan biri teknik kapasite & zeka ikilisinin nasıl birbirinin yerini alabildiğini çok rahat çözebilir. Mustafa Sarp, tekniğinin kötü olmasını futbol oynama hevesi ve oyun zekası ile kapayabiliyor, hatta şu anda Ernst'ten sonra -onu ön libero sayarsak- TSL'deki en başarılı ön libero diyebilirim. Keşke Topal'da onun oyun zekası olabilseydi.
Bu, Hakan Şükür'e tekniği düşük diye kötü futbolcu demek gibi bir yaklaşım.
GS'ın iyi ya da kötü oynamasından ötürü değil (ki bence de kapasitesinin çok altında oynuyor) kusra bakma ama Kewell yorumu dışında çok yanlış tespitlerle dolu bir yazı olmuş...

Gündüz Feneri dedi ki...

bence de futboldan anlayan biri sarp'ta oyun zekâsının o'sunun bile olmadığını çok net bir şekilde görebilir. siz onu gs takımına layık görmeye devam edin.

Arkhe dedi ki...

Mustafa Sarp hakkında ne Gündüz Feneri kadar olumsuz, ne de Galatasaraylılar kadar olumlu düşüncelerim var.. Ortalama bir oyuncu ve ilk haftalarda formdaydı o kadar..

Ama Ernst'den sonra Türkiye'nin en iyi ön liberosu demek gerçekten abartının biraaz b*kunu çıkarmak olmuş..

Adsız dedi ki...

M.Sarp gibi daha düne kadar varlığı ile yokluğu bir olan bir oyuncunun Ersnt'ten sonra TSL'nin en başarılı ön liberosu olarak görebilmek ayrı bir marifet işi :)