6 Ekim 2009 Salı

Fener'in hassas kadro yapısı

Fenerbahçe için şu başlıktaki tabiri belki de 20 senedir kullanıyorum. Her ne hikmetse, hassas diyemeyeceğim bir kadro hiç olmadı bu kulüpte. Ya Rıdvan, Aykut, Tanju gibi koşmayan forvetler; ya da Oğuz, Stoilov, Novak, Okocha, Revivo, Rapaic, Yusuf, Ceyhun gibi koşmayan orta sahalar gördük yıllar boyunca. Hiçbir zaman modern futbolun istediği fizik güce, pres bilgisine ve takım oyununa sahip bir topluluğa şahit olmadık. Alex geldiğinden beri ise böyle bir şey zaten mümkün değil.

O zaman ne çıkıyor? Teknik direktör farkı. Eğer elinizde "hangi hoca gelirse gelsin, nasıl bir anlayışla oynarsa oynasın şampiyon olur" diyebileceğiniz bir kadro yoksa (ki dünyada böyle bir şeyin olup olmayacağı tartışılır, Fener'de olmadığı ise kesin) o zaman en önemli husus hangi teknik direktörle anlaşıldığıdır. Dolayısıyla sezon başında Daum transfer edildiğinde, tüm mesaisini "kazanan bir takım" yaratmak üzerine harcayan bu hocanın çok isabetli bir tercih olduğunu savundum. Hatta Aykut'tan sonra en önemli transfer bile dedim. Daum'un gelişini protesto eden, aynı suda iki kere yıkanmayacağını vs. söyleyen onlarca skor yazarı şimdi ne diyorlar, okumadığım için bilmiyorum. Muhtemelen o fikirlerinden vazgeçmişlerdir.

Fener kadrosunda presi "bilmeyen ve yap(a)mayan" oyuncu sayısına baktığımızda azımsanmayacak bir rakam ile karşılaşıyoruz: Andre Santos, Kâzım, Alex, Guiza, Deivid ve Semih başta olmak üzere, pres zamanlamasını bilmeyen ve oyun yapıları itibarıyla "ısırımayan" pek çok oyuncu sayılabilir. Presçi oyunculara baktığımızda ise Cristian, Emre, Selçuk ve Mehmet Topuz'u ilk sırada sayabiliriz. Dolayısıyla Alex ve Guiza'nın ilk 11 oynadığı bir takımın orta sahasında bir de Andre Santos ve Kâzım'a yer verildiğinde takım kimyası darmadağın oluyor. Daha önce zaten Andre Santos ile ilgili düşüncelerimi yazmıştım: Kendisi aslen bir bek oyuncusu ve ortanın solu için hem fazla yumuşak hem de o bölgenin özelliklerini haiz değil. Halbuki defansın solunda oynasa ve önünde fizik gücü tam yerinde olan bir Özer olsa, kusursuz bir kanat organizasyonu yaratılabilir. Kâzım ise benim bir türlü ısınamadığım bir oyuncu. Takım oyununa hiçbir şekilde adapte olamadığı gibi, oyun mentalitesi de sorunlu ve dörtlü orta sahanın sağında oynamaya hiç müsait değil. Ama ilk günden beri kendisiyle ilgili düşündüğüm şeyi yineleyeyim: Bir santrfor olarak kendini geliştirse olağanüstü bir oyuncu olabilir. Gol vuruşları, top saklaması, adam geçmesi, sert şutları ve hava hakimiyeti ile bir forvette bulunması gereken pek çok özellik var Kâzım'da. Kadıköy'deki nispeten kolay bir maçta denense de, bir de orada görsek.

Velhasıl, Fener'in bu haftaki G.Birliği maçında da görüldüğü üzere Cristian ve Emre'ye binen yükü de azaltmak adına mutlaka Topuz'u ilk 11'de oynatması gerekiyor. Sakatlığını tamamen atlattığında ve maç eksiğini tamamladığında Özer de sola geçerse, Fener taraftarını mest edecek bir takım görebiliriz. Deivid, Selçuk ve Uğur bunların yedeği olur. Sezon başında belirttiğim gibi Emre'ye alternatif (Murat Ceylan, Sezer Badur gibi mesela) bir oyuncunun alınması da gerekiyor ara transferde.

Forvette Alex zaten alternatifsiz. Ona bir şey olduğunda Deivid orada kullanılır. İleri uçta ise Semih giderek Fener'de direkt oynayacak bir oyuncu olmadığını daha fazla gösteriyor. Guiza kaçırdığı gollerle taraftarı çıldırtsa da, inanılmaz özellikleri olan çok kaliteli bir oyuncu. Zaten gol vuruşları da kusursuz olsa Real Madrid'de oynardı. Ama topsuz oyun, yardımlaşma, oyun zekâsı (attığı ara pasları) ve sezgiler konusunda müthiş olduğunu söyleyebiliriz. Ben yine de yukarıda değindiğim gibi Fener'in 4-4-1-1 sisteminde ileri uçta Kâzım'ın mutlaka denenmesi gerektiğini düşünüyorum. Şu hâliyle Semih'ten ve Guiza'dan daha güçlü ve özellikleri itibarıyla da sisteme çok uygun. O olmazsa Guiza'nın şu durumunu bile mevcut Semih'e tercih ederim. İnşallah daha kötüye gitmez.

Defansta Gökhan'ın Kâzım'dan kurtulduğu için giderek kendine geleceğini düşünüyorum. Lugano ve Bilica birbirlerini her maç daha iyi anlıyor ve tanıyor. Bilica sorumsuz futbolunu ne kadar dizginlerse kendisi ve takım için iyi olur. Sol bekte ise ilk isim Andre Santos, ikinci tercih Vedo olmalı. Carlos'a ise devre arasında mutlaka yol verilmeli. Defans yedekleri Önder, Bekir, Deniz ve Vedo olur ve bence yedek olarak bakıldığında fena da değil bu dörtlü.

Özetle Fenerbahçe'nin kadrosu her yıl olduğu gibi kimyası bozuk bir kadro. Alex'in olduğu bir takımın orta saha ve forvetindeki oyuncu seçimleri burada en hayati mesele. Daum, Kâzım'ın orta sahada olduğu bir takımla Topuz'un olduğu bir takım arasındaki farkı herhalde görmüştür. Dediğim gibi Andre Santos da orta sahadan geri çekilip Özer'e (o olmazsa Uğur hatta) yer açılırsa takım çok daha homojen bir yapı arz edecek. Topuz'u seyretmeye yeni başladık, merakla ve heyecanla hepimiz Özer'i bekliyoruz şimdi.

5 yorum:

flyingdupe dedi ki...

o hassas kadro yapısının sebebi, Fenerbahçe nin yapı itibarı ile temaşa futbolunu benimsemesi olageldi :)
benimde Osieck gelene kadar her daim duyduğum birşeydi bu "temaşa fitbolu" deyişi, hassas kadro yapsınıda fenerin genlerinde yatan bu "göze hoş geleb fidbol" geleneğine bağlayabiliriz sanırım :)

Gündüz Feneri dedi ki...

malesef haklısın. bu kulüpte futbol şuve sorumluluğu yaptığı için yerin dibine girmek istediğim biri var: aziz yılmaz, hepiniz tanıyor onu. 92 yılında kadıköyde sinan engin ve cengiz'in golleriyle 2-1 yenildiğimiz a.gücü maçındaki bir hareketini sabah gazetesi ertesi gün şöyle haber yapmıştı: "yılmaz'dan hakeme balgam." (!!!) bu adam futbol şube sorumlusuyken takıma alınan oyuncuların hangi kriterlere göre alındığına dair bir soruya verdiği cevapta şöyle diyordu: "futbol temaşaa işi..." işte bu adamlardan buralara geldik. zihniyet epeyi değişti ama fenerbahçe'nin bu husustaki geleneği hiç değişmedi.

flyingdupe dedi ki...

iyi yada kötü fenerbahçe nin bir futbol geleneği var aslında. özellikle Daum sonrası, bu takımın genlerine yapışan bir karakter bu, ne Zico, nede Dede değiştirebildi bunu, Zico durumu erken farkedip yapıyı koruyup üzerine koydu birşeyler. beni üzense, bu trenin yıllar yıllar önce Hiddnik , oda olmadı Löw ile yakalanabilecek olmasıydı. sevindiren tarafı ise, 2. Daum döneminin yaşlı kadro sebebiyle bir geçiş dönemine denk gelmesi, tabi yaşlı dediğim adam Alex, futbol karakteri olarak beğenmesemde, istatistik olarak meç başına ya gol, yada asist yapan bir adamın, bu takımın vefutbol karakterinin yarısı olduğunu düşünüyorum, çok çok önemli bir adam sonuç üzerine. eğer Daum beklendiği gibi Daum 3 sene kalacaksa bu takımda eninde sonunda Alex de başlayacak düşüşle birlikte takıma monte edilecek yeni oyuncularda yerleşen sistemin-karakterin devamını sağlayacaklar. yani 2.Daum dönemi bitse bile, Zico veya Aragones gibi ondan sonra gelecekler muhtemelen bu kalıbı değiştiremeyecekler. bu devran böyle devam edecek yani, her kim bu takımın kulübün başına geçipde, "arkadaş bu takımın karakteri bu, demekki bu karaktere uygun bir teknik direktör bulmak lazım bu takıma" diyecek, işte ben o zaman bu takımın sportif başarı anlamındada dünya kulübü olmayı başarabileceğine inanacağım, ha buradada Aykut Kocaman faktörü devreye giriyorki, Aykut Kocaman sanıyorumki pozisyonu ve getirebilecekleri ile kulüp tarihinin en önemli -en kilit- adamıdır şu an için.

Olympian dedi ki...

onur, cok guzel yazmissin. eline saglik.

fairtail dedi ki...

güzel noktalara değinmişsin..
özellikle gençlerbirliği maçında net olarak görüldü ki, emre, christian ve m.topuz birarada oynayınca takıma daha bir dinamizm geliyor. bunun üstüne dos santos beke çekilince ve güçlenmiş bir özer takımda yer alırsa, hem fizik açıdan hem teknik açıdan üst düzey bir takım olacağımızı düşünüyorum..