8 Kasım 2013 Cuma

Meireles değil, Holmen; Emenike değil, Webo!

Bursa maçından önce yazdığım yazı aşağıda.. Kısaca hatırlatırsam, Fenerbahçe'nin orta sahadaki üç pozisyon için 'Topal/Selçuk', 'Emre/Meireles/Cristian/Salih' ve 'Alper/Holmen' şeklindeki üç 'havuz'dan 'birer' oyuncu seçerek oynaması gerektiğini söylemiştim. Bu havuzlardaki oyuncuların da 'mücbir sebepler dışında bir arada kullanılmasının' iyi olmayacağını eklemiştim.

Bursa maçında Ersun hoca, kendisinin de keşfettiğini umduğum bu gerçeğe paralel bir üçlü ile oynadı: Topal, Cristian, Alper. Ağzı ile kuş tutsa taraftara yaranamayan Cristian yine hiç fena oynamadı ama yine eleştirildi. Topal her zamanki Topal, bu takımın en vazgeçilmez oyuncularından biri. Alper ise Fenerbahçe tarihinin en önemli genç yıldızlarından biri, hatta 'ikinci bir Tuncay Şanlı' olacağına dair oluşan kanaatimizi, her geçen maç güçlendirmeye devam ediyor. Neticede benim için de makbul olan orta saha, Bursa maçında buydu. Takım belki çok iyi oynamadı ama 'dengeli' bir görünüm arz etti, yeni bir teknik diretör ile ligin 10. haftasında önemli bir göstergedir bu.

"O zaman sorun ne, aynı şekilde devam etsin işte!" denebilir. Sorun şu: Alper cezalı olduğu için bu haftaki G.Saray maçında yok. "E iyi ya, o havuzda bir de Holmen yok mu? Alper'in yerine o oynasın, olsun bitsin" denebilir, o da Holmen'in 'yabancı' futbolcu olması nedeniyle öyle kolay yapılabilecek bir şey değil. Artı, bir problem daha var, hatta belki de en büyük problem: Meireles ve Emre iyileşti! Bu iki oyuncuyu 'denge'yle, 'kimya'yla, 'sistem'le veya başka herhangi bir gerekçeyle yedek bırakamazsın. Son iki hafta sakat oldukları için hocanın eli rahattı. Ama şimdi bu takımın en kaliteli 5 oyuncusundan 2'si olan bu iki oyuncu tam olarak hazır durumda ve forma bekliyor. Ne yapacaksın?

Bu durumda naçiz kanaatime göre 'yapılması gereken' başka, Ersun hocanın yapacağı başka, maalesef. Ersun hocanın yapacağı, sanırım (ve basında söylenenlere göre) şu:


Böylece bir taşla birkaç kuş vurulmuş olacak. Hem Alper cezalı diye oynamıyor, hem de Meireles ve Emre'nin ikisi birden sahada olabilecek. Fenerbahçe Aykut Kocaman yönetiminde, geçen sezonun ikinci yarısındaki G.Saray maçına bu orta saha ile çıkmış ve hiç iyi bir futbol oynamamasına rağmen 2-1 kazanmıştı. Ersun Yanal ise sezon başında birkaç maçta denedi bu üçlüyü, o maçlardan hiçbirinde Sivas karşısındaki Holmen ya da son haftalardaki Alper gibi bir performans hatırlamıyoruz. Zaten geçen haftaki yazıyı bunun için yazmıştım, "artık hangi oyuncuların birlikte kullanılması ya da kullanılmaması gerektiği ortaya çıktı" demiştim. İşte o analize göre Meireles ve Emre de, Topal'ın önünde 'birlikte' kullanılmaması gereken oyuncular arasında yer alıyor.

Peki ne yapılmalı? Cevap şu: Topal'ın önünde Meireles 'veya' Emre ile Holmen birlikte oynamalı. Ama burada da bir sorun var: Holmen yabancı oyuncu. Alves, Kuyt, Webo, Sow ve Emenike banko olduğuna göre, bu durumda tıpkı CL kura çekiminde bir takımın hangi grupta olacağı belirlenirken aynı ülke takımlarının elenmesi gibi (maalesef, Holmen'den bir gömlek daha iyi bir oyuncu olmasına rağmen) Meireles 18 dışında kalıyor. Yani geriye Topal, Emre, Holmen üçlüsü kalmış oldu.

Burada bir konuya açıklık getireyim. Yabancı hakkı sınırsız olsa ben "Topal, Meireles, Holmen oynasın, Cristian ve Emre de kulübede olsun" derdim. Zira hemen her yazıda belirttiğim gibi Meireles bu ligin seviyesinin çok üzerinde, Fenerbahçe kalibresindeki takımlar için adeta paha biçilemez bir oyuncu. Ama orta saha oyuncusu olarak (dünya üzerindeki her futbolcu gibi) onun da iyi olduğu ve iyi olmadığı, iyi yaptığı ve pek iyi yap(a)madığı birçok şey mevcut. Tüm bunların sonucu onun nasıl bir oyuncu olduğuna bakınca ortaya şu çıkıyor: Defansın önündeki o kesici oyuncunun yardımcısı olan, çok koşan, 'defans aklı yüksek', kısa ve uzun pası çok iyi oynayan, vizyonu geniş, iki ceza sahası arasında yorulmadan gidip gelen ama rakip ceza sahasına pek girmeyen (hatta hemen hemen hiç girmeyen), hücumda çok etkili olmayan şahane bir orta saha oyuncusu. Dediğim gibi, bu kalitede bir oyuncuyu Avrupa'dan en kötü 10 milyona alırsınız ve zaten Fenerbahçe de 29 yaşında bu parayı vererek Meireles'i transfer etti. Çok da iyi yaptı, geçen yılki yarı final başarısında azımsanmayacak bir katkısı vardı Raul'un. Hatta hepimizin hemfikir olduğu üzere Lizbon'da Topal ve Meireles oynasaydı, Fenerbahçe Benfica'yı elerdi. Neyse, şimdi o konuyu hiç hatırlamayalım.

Sonuçta Meireles böyle, Holmen'den daha iyi bir futbolcu olmasına rağmen onun iyi yapamadığı şeyleri Holmen çok iyi yaptığı için G.Saray maçında Holmen'in oynaması gerekiyor. Eğer Alper cezalı olmasaydı "Topal, Meireles, Alper" derdim. Meireles'in yaptığı her şeyi yapabilen Emre gibi bir yerli oyuncu kadroda olmasaydı (yani Meireles'in tek alternatifi Cristian olsaydı, Meireles mutlaka oynamak zorunda olacağı için) "Topal, Meireles, Salih" derdim. Ama neyse ki Emre gibi muazzam bir futbolcuya sahibiz ve şayet tam anlamıyla hazırsa, derby için de olmazsa olmaz bir isim Emre.

Orta sahayı, Holmen'in Meireles'ten neyi çok iyi yaptığı konusuyla bağlıyorum. Son yazıda ne demiştik? Topal'ın önündeki iki '8 numara'dan biri oyun kurucu, iki yönlü oynayan, iyi pasör olan bir oyuncu olacak. Rakip ceza sahasına pek fazla girmese de bir maçta 3-5 kez yapsa yeter. Ama savunmada Topal'a yardımı, olmazsa olmaz bir unsur. Diğer '8 numara' ise yine iki yönlü, 'pres zamanlaması'nı doğuştan bilen, driblingçi, agresif, çok koşan ve sürekli rakip ceza sahası civarında 'avlanan', 'tempolu' bir oyuncu olmak zorunda. İşte bu tanıma uyan, kadrodaki yegâne iki oyuncu Alper ve Holmen. Bu pozisyondaki oyuncular (yani Alper ve Holmen) işin defans yönünde, 'defans aklı' yönünde diğer oyuncular (yani Meireles, Emre ve Cristian) kadar yüksek kalitede olmak zorunda değil. Bunlarda aranan ilk özellik 'üçüncü bölgede etkin olmak'. Meireles, Emre ve Cristian bu yapıda olmadığı için, bence her ikisi de toplam kalitede bu üçünden geride olan Alper ve Holmen bir 'cankurtaran'a dönüşüyor Fenerbahçe için. Dediğim gibi, Ersun hocanın da bunu anladığını umuyorum.

Orta saha hakkında söyleyeceklerim bu kadar; 'kimyası en yüksek, birbirini en iyi tamamlayan' ve yabancı kuralına göre şekillenen üçlü şöyle:


FORVET:

Emenike gol atmaya devam ediyor ama Webo kesildiğinden beri Fenerbahçe'nin iyi futbol oynamıyor olduğu gerçeği de aynı şekilde.. Webo bu takım için 'olmazsa olmaz' isimlerden biri olduğunu, oynadığı zamanlar kadar oynamadığı zamanlarda da kanıtladı artık; Kuyt ve Webo hücumun 'kesilemez' iki ismidir Fenerbahçe'de. Emenike ve Sow'dan daha isimsiz ve daha az popüler olmaları yüzünden Rıdvan hoca gibi "zaten koşmasalar, debelenmeseler bu seviyede oynayamazlar" diyebilirsiniz, ki haklı buluyorum bu görüşü. Ama ne ironiktir ki kalitesi daha düşük olan, daha az popüler olan, 'yıldız' olmayan bu iki oyuncunun tabelaya olan katkısı da 'yıldız' olan diğer ikisinden geride değil. Bu durumda adalet duygusu da Webo ve Kuyt'ın oynaması gerektiğini söylüyor.

Üçüncü oyuncu kim olacak? Soru bu. Cevabı da bence tartışmasız şekilde Moussa Sow. Emenike'den daha iyi futbolcu, daha fazla özelliği var, dar alanda çok daha etkili ve daha yaratıcı. Ha, daha az çalışkan olursa o zaman kulübede oturabilir; ona, antrenmanlarda oyuncularla birlikte yaşayan hoca karar veriyor zaten. Ama mevcut şartlarda forvette oynaması gereken üçlü şöyle:


Kadro böyle olmazsa ne olur, maçı kayıp mı ederiz? Hayır, geçen sezonki maçta olduğu gibi pozisyon üretemediğimiz, sahada futbol açısından 'kavga ettiğimiz' kısır bir maç olabilir ve kazanır ya da kaybederiz.

Ama bence aşağıdaki kadro çıkarsa sahaya ve oyuna mutlak bir baskı ve pres ile başlarsak, ilk 15 dakikada 2 gol attığımız maçlardan biri olabilir:


Neden bu kadro biliyor musunuz? Çünkü G.Saray, tıpkı Juventus deplasmanında oynadığı gibi oynayacak da ondan.. Yani Trabzon nasıl oynadıysa birkaç hafta önce Kadıköy'de, aynen öyle oynayacak. Yani bizim açımızdan 0-0'da da, 1-0 yenik olsak da rakibin oyunu açısından bir şey değişmeyecek. Ve Webo'lu kadro 0-0'da da, 0-1'de de Fenerbahçe'nin oynayacağı futbola en uygun kadro. Eğer böyle olmasaydı, yani yukarıdaki 11 biz yenik duruma düştüğümüzde etkinliğini kaybedecek olsaydı, o zaman yazmazdım mesela. Ama işte, Webo'nun sahada, Emenike'nin kulübede olması bütün taşları kusursuz bir şekilde yerine oturtuyor. Öyle ki, G.Saray'ın oyunu 'sadece biz öne geçtiğimizde' değişir, o durumda da Emenike muazzam bir silahtır.

BASINDA YAZILAN KADRO OYNARSA

Basında maça çıkacağı söylenen 11 şu:


G.Saray'ın, Drogba'dan da destek alan 8 kişilik gömülü alan savunması karşısında kendi kendine kurşun sıkmak demek bu kadro. Neden? Bir kere dar alanlarda etkisiz, tekniği ve yaratıcılığı sınırlı, sırtı dönük oynamak gibi en önemli özelliklerden birinden yoksun olan Emenike'nin etkisi minimize olur. G.Saray'ın savunması Webo gibi 'set oyununda da, uzun toplarda da baş belası olan' bir oyuncu yerine Emenike'yi davul/zurna ile karşılar. Ha, G.Saray baskılı ve 'önde' oynayacak olsaydı o zaman da Emenike'yi istemezlerdi. Zira açık alanlarda dünyanın sayılı forvetlerinden biri Emenike.

İkincisi, orta sahada rakip savunmanın dengesini (en çok da driblingler ile) bozan Alper ve Holmen gibi oyuncular yerine Emre ve Meireles gibi 'belirli' rolleri oynayan, rakip ceza sahasına çok girmeyen ve 'oralarda sürprizi olmayan' iki oyuncunun birden oynaması da G.Saray savunması için avantajdır. İşin kötüsü, o durumda Holmen kulübede de olamayacak. Bu yüzden "Holmen oynamalı" diyorum.

SONUÇ:

Kuşkusuz Ersun hocadan daha iyi bilmiyoruz; hâşâ, onun futbol bilgisinin kırıntısı olamayız. Ama sözünü ettiğim şeyler 'sadece futbolu bilmekle ve/veya futbolla' ilgili değil. "Umarım her hâli kârda kazanırız, gerisi teferruat" demek isterdim ama şu şartlarda şunu diyebiliyorum: "Basında yazılan kadro sahaya çıkarsa umarım o teferruatlar belirlemez kazananı."

Şimdiden başarılar Ersun Yanal, başarılar Fenerbahçe.

Hiç yorum yok: