Ann Arbor, Michigan yerlisi Andrew Cohen'ın (aka Mayer Hawthorne) müziğini tanımlamaya acaba nereden, nasıl başlamalı? 2000'li yılların ilk yarısında çeşitli gruplara dâhil olup ayrılan, akabinde solo olarak takılmaya başlayan ama muhtemelen çalışmalarını eş-dost-akraba üçgeninin dışına taşıyabilmeyi o zamanlar pek de düşünmeyen multi-enstrümantalist adamımız, '60'ların sonu/'70'lerin başı soul single'larını anımsatan şarkılarının bir yapımcı tarafından çok beğenilmesiyle işi ciddiye döker. Ne denli yetenekli bir sanatçı olduğunu kanıtlayan çeşitli single'lar peş peşe geldikten sonra nihayet 2009 yılında "A Strange Arrangement" isimli ilk uzunçalarını kotarır. Son derece olumlu eleştiriler alan, satış olarak da fena bir seyir izlemeyen (ve başta Kanye West olmak üzere pek çok ünlü ismin övgüsüne mazhar olan) söz konusu debut'nun ardından, içinde bulunduğumuz ayın başlarında işbu postun konusunu teşkil eden ikinci albümü piyasaya sürülür.
Hawthorne'un müziği için "samimi, romantik, yumuşak, duyarlı, nazik, yerinde duramayan, iyi huylu" gibi pek çok sıfat akıllara gelebilir. Soul ve R&B sınırları dâhilinde gezinen ama bu türlerin "en dinlenebilir, en rafine ve en pop" hallerini ortaya koyan sanatçı (ki bu asla kötü bir şey değil), albümdeki hemen hemen tüm enstrümanları da kendisi çalıyor. Müziğinin en önemli elementi ise tanrı vergisi diyebileceğimiz olağanüstü güzellikteki sesi. Hemen her şarkıya damgasını vuran ve dinleyeni adeta kendinden geçiren bu ses, Hawthorne'un yine bizzat kendi yazdığı seksi ve duygusal liriklerle birleşiyor ve karşı konulması neredeyse imkânsız bir karışım çıkıyor ortaya. 8/10
3 yorum:
hemen icabına bakıyorum..
ama o da sahane. hemen indir :)
fileserve linkini koydum, biraz meşakkatli bir süreç söz konusu ama hiç yoktan iyidir :)
Yorum Gönder