Fenerbahçe yönetim kurulu üyelerinin, takımın teknik grubu ve futbolcularıyla yaptığı toplantıdan sonra, Ali Koç basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Konuşmasını bitirirken şöyle dedi: “Gizli bir soruşturmanın medyada sürekli yer almasını açıklamak zor. Aziz Yıldırım'ın silahlı terör örgütüyle ne ilgisi olabilir?” Bu iki cümle, aslında Fenerbahçe'ye ne yapıldığını kulüp yönetiminin net olarak bildiğini açıklıyor.
Soruşturmanın gizliliğini Beşiktaş'taki özel yetkili mahkemenin mi, polislerin mi ya da ikisinin birden mi ihlal ettiği hep konuşulan bir konu. Kim yaparsa yapsın, yapılan sızdırmanın amacının, dava soruşturma aşamasındayken kişileri itibarsızlaştırmak olduğu sır değil. Ergenekon, Balyoz vb. davalarda bunu defalarca gördük. Aynı taktik-tezgâh Fenerbahçe'ye yapıldı. Devreye cemaatçi polis muhabirleri sokuldu. “Haber” yaptıkları yetmiyormuş gibi Tv Tv dolaştılar. Yazdık ya, bu oyun hep oynandı. Ve...
Şike soruşturmasının Asliye Ceza Mahkemeleri'nin görev alanına girmesi gerekirken, sağdan soldan bulunan silahlarla ortaya silahlı bir terör örgütü çıkarılıverdi. Aynı Hanefi Avcı'nın Devrimci Karargâh Örgütü davasına dâhil edilmesi gibi! Evet, birileri “dosyanın” Beşiktaş'taki özel yetkili mahkemeye gitmesini özel olarak istemişti. Tezgâh konusunda kimin bir tereddütü olabilir ki? Amaç, Aziz Yıldırım'ı diri diri cezaevine gömmekti.
Fenerbahçe taraftarı, bu karanlık planın farkına vardı. Oyun, apaçık ortadaydı. Çekirge Ergenekon'la, Balyoz'la iki kez sıçramıştı. Fakat Fenerbahçe tezgâhıyla sıçrayamadı. Ve...
Şike tezgâhı sessizce halledilip, Fenerbahçe'ye yeni bir başkan getirilerek çözümlenecekti. Yapamadılar. Taraftar oyunu bozdu. Mesele çok büyüdü. Öyle ki işin içine UEFA girince sorun çözülemez hale geldi. Olan Türkiye Futbol Federasyonu'na oldu, artık futbolu yönetemeyecek bir noktadalar.
Sevindirici olan ise soruşturmanın gizliliğini ihlal eden polis-savcı-gazeteci saç ayağının Fenerbahçe operasyonuyla iyice ortaya çıkmasıdır. Ali Koç'un sözleri açıktır. Anlayana...
Soruşturmanın gizliliğini Beşiktaş'taki özel yetkili mahkemenin mi, polislerin mi ya da ikisinin birden mi ihlal ettiği hep konuşulan bir konu. Kim yaparsa yapsın, yapılan sızdırmanın amacının, dava soruşturma aşamasındayken kişileri itibarsızlaştırmak olduğu sır değil. Ergenekon, Balyoz vb. davalarda bunu defalarca gördük. Aynı taktik-tezgâh Fenerbahçe'ye yapıldı. Devreye cemaatçi polis muhabirleri sokuldu. “Haber” yaptıkları yetmiyormuş gibi Tv Tv dolaştılar. Yazdık ya, bu oyun hep oynandı. Ve...
Şike soruşturmasının Asliye Ceza Mahkemeleri'nin görev alanına girmesi gerekirken, sağdan soldan bulunan silahlarla ortaya silahlı bir terör örgütü çıkarılıverdi. Aynı Hanefi Avcı'nın Devrimci Karargâh Örgütü davasına dâhil edilmesi gibi! Evet, birileri “dosyanın” Beşiktaş'taki özel yetkili mahkemeye gitmesini özel olarak istemişti. Tezgâh konusunda kimin bir tereddütü olabilir ki? Amaç, Aziz Yıldırım'ı diri diri cezaevine gömmekti.
Fenerbahçe taraftarı, bu karanlık planın farkına vardı. Oyun, apaçık ortadaydı. Çekirge Ergenekon'la, Balyoz'la iki kez sıçramıştı. Fakat Fenerbahçe tezgâhıyla sıçrayamadı. Ve...
Şike tezgâhı sessizce halledilip, Fenerbahçe'ye yeni bir başkan getirilerek çözümlenecekti. Yapamadılar. Taraftar oyunu bozdu. Mesele çok büyüdü. Öyle ki işin içine UEFA girince sorun çözülemez hale geldi. Olan Türkiye Futbol Federasyonu'na oldu, artık futbolu yönetemeyecek bir noktadalar.
Sevindirici olan ise soruşturmanın gizliliğini ihlal eden polis-savcı-gazeteci saç ayağının Fenerbahçe operasyonuyla iyice ortaya çıkmasıdır. Ali Koç'un sözleri açıktır. Anlayana...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder