24 Ağustos 2011 Çarşamba

Fenerbahçe bu, hep buydu..

Selahattin Duman'ın "Fenerbahçe'nin Gizli Tarihi" isimli çalışmasından alıntı yapan bir Fenerli kardeşimizin yazısını okumanın tam zamanı.. Fenerbahçe taraftarı olmamın nedeni olan Altınordu olayını bilmeyen varsa sonuna kadar okusun, Fenerbahçe ailesinin nelere muktedir olduğunu tekrar görsün.

---

Futbol tarihimiz, Fenerbahçe'nin her başarılı olduğu dönemde, başkan ve yöneticilerinin kimlik ve kişilikleri ne olursa olsun, aynı kitle tarafından birleşik komplolara maruz kaldığını bize göstermektedir. Fenerbahçemiz bir yandan spor sahalarında rakipleriyle mücadele ederken, diğer yandan da rakiplerinin masabaşı oyunlarıyla da uğraşmak zorunda bırakılmıştır..

Fenerbahçe Spor Kulübü’nün tarihine baktığımızda, kuruluş yıllarından itibaren ne denli kuvvetli bir takım olacağı anlaşılmış, özellikle de İstanbul’un işgal yılları sırasında işgal güçleri takımları ile yaptığı maçlar sonucu da popularitesi en üst seviyeye çıkarak, halkının, kendi içinden doğmuş olan bu saf ve dürüst spor yuvasını büyük bir muhabbetle bağrına basmasına sebep olmuştur. Düşman çizmeleri altındaki İstanbul’da, ulusal duygularla yoğrulmuş, engelleri yenmede kararlı, inançla şahlanmış bir okumuş gençler grubu ki kadronun tüm elemanları başta Askeri Tıbbiye olarak, Eczacı, Dişçi, Veteriner, Güzel Sanatlar Akademisi ve Fen Fakültesini ya bitirmiş ya da bitirecek olan bireylerdir. Aydın futbolcular topluluğu olan Fenerbahçe Spor Kulübü’nün o yıllarda başlayan “ülkelerine kendilerini sevdirip halka bağlanması”, ne mutlu bizleredir ki, halkla kulüp arasında ki bu çözülemez sevgi ve muhabbet bağını yaklaşık 100 yıldır sürdürmektedir.

Dünyanın her yerinde ki benzer durumlarda sıkça yaşandığı gibi, Fenerbahçe yuvasına halkın bu aşırı ilgi muhabbet ve bağlılığı, diğer rakipleri tarafından zaman içinde tabiidir ki kıskanılmıştır. Rakibinden geri kalma sonucu doğan ezilmişlik ile gelen bu kıskançlıkların ilk örneği, Talat Paşa'nın kurduğu Altınordu'nun Fenerbahçemizin şampiyon kadrosunun en başarılı futbolcularını traansfer etmesidir.

ALTINORDU VAKASI

Talat Paşa... Osmanlı İmparatorluğunu kimseye sorup danışmadan Birinci Dünya Savaşı'na sokan İttihatçı üç paşadan biri. Tam bir taktisyen. Talat Paşa'nın arkasında Enver'in, Cemal Paşa'nın olduğu gibi bir askeri güç yok. Selanik'te gezici posta memuru olarak başladığı çalışma hayatı sonunda Posta şefliğine yükselmiş bir sivil. İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin yöneticilerinden biri olarak, İkinci Meşrutiyet döneminde iktidar ortağı olmuş. Önce İçişleri Bakanlığı koltuğuna oturmuş. Ardından da sadrazamlık makamına, yani bugünün diliyle "başbakanlığa" yükselmiş...

Talat Paşa'nın en yakın adamlarından biri ise dönemin İaşe Nazırı Kara Kemal. Talat Paşa her sırrını sadece Kara Kemal ile paylaşıyor. Onun aracılığı ile "esnaf birliği gibi, dernek gibi" sivil örgütler kurup, askere karşı bir denge kurmaya çalışıyorlardı. İşte halkın Fenerbahçemize gösterdiği aşırı sevgiyi ilk fark eden bu Kara Kemal'dir ve bu tesbiti yapar yapmaz Talat Paşa'ya "Ahalinin futbola merakını görüyorsun. Sen de futbol ile ilgilen. Bir kulüp kuralım, başına geç." demiştir. Aslında en ideali Talat Paşa'nın Fenerbahçemize başkan olmasıdır. Lakin bu iş kolay değildir. Çünkü Fenerbahçe artık üzerinde kolay oyun oynanamayacak bir camia olmuştur ve kulübümüzün başında bir saraylı, şehzade Osman efendi vardır. Ve Fenerbahçe'nin "fahri başkanı" ilan edilmiştir.

ALTINORDU OLAYI

Talat Paşa, sarayla sürtüşmeyi göze alamadığından başka bir çare bulur. Türklerle, İngilizlerin kurduğu Progress International takımının başına geçer, adını da Altınordu olarak değiştirir. Renkleri kırmızı-lacivert olan takımın isim babası da Ziya Gökalp’tir. Futbola ilgi gösteren biri olarak Talat Paşa, dönemin seçkinleri tarafından takdir edilmekten memnundur. Ancak Talat Paşa’nın bu hevesini Fenerbahçemiz kursağında bırakır. Paşanın tüm gayretlerine rağmen, Altınordu 1913-1914 sezonunu ikinci olarak bitirir. Şampiyon ise 10 maçta hiç yenilmeyen, 36 gol atıp, sadece 6 gol yiyen Fenerbahçemizdir.

Fenerbahçemizin şampiyonluğu aslında çok sakin bir adam olan Talat Paşa’yı kızdırmaktadır. Yakın arkadaşı ve sırdaşı Kara Kemal ile bu soruna bir çare düşünürler ve bulurlar da... Kendi kendilerine şu soruyu sordular; “şampiyon kim? Fenerbahçe, öyleyse en iyi futbolcular da Fenerbahçe’deydi.. Demek ki çözüm, bu futbolcuları Fenerbahçe’den almaktan geçiyordu..

FENERBAHÇELİLERE CEPHE YOLU GÖRÜNDÜ

O dönemde transfer enstrümanları iş, memuriyet, askere gitmeme, öğrenciye para yardımıydı.. Dünya Savaşı döneminde devlet eli, kolu sağlam herkesi askere almaktadır.. İşte tam o günlerde bir haber bomba etkisi yarattı. Altınordu’da oynayan veya transfer olan futbolcular askerlik hizmetinden muaf tutulacaklardı. Fenerbahçemize karşı ilk komplo böyle kurulmuş, Talat Paşa Fenerbahçemizden istediklerini koparıp son derece kuvvetli bir kadro kurmuştu. Spor tarihçiliğinin önemli isimlerinden Ergun Hiçyılmaz bu olayı şöyle değerlendiriyor; “... İstanbul şampiyonluğunu ele geçiren ve kısa zamanda gücünü gösteren Fenerbahçe tam yedi fire vermişti. Altınordu bu ünlü futbolculara sadece kesenin ağzını açmakla kalmamış, kulübe gidenlerin İstanbul’da masa başında askerlik yapmalarına da olanak tanımıştı. Devlet Altınordu’nun, Altınordu da devletin içindeydi. İkisini birbirine siyaset kaynaştırıyordu. Fenerbahçelilere cephe yolu görünmüştü.”

“BU VATAN BİZİMDİR, ALTINORDU SİZİN OLSUN”

Altınordu ile anlaşan ve Fenerbahçe’den ayrılmaya karar veren başta Otomil Nuri olmak üzere toplam 7 futbolcu kulüp binasına gelip, geleneklere uygun olarak Kaptan'dan izin isterler. Uzun boylu, adaleli, sırım gibi bir adam olan Galip Bey, aralarında Bombacı Bekir'in de bulunduğu futbolcu arkadaşlarının yüzüne buz gibi bir ifade ile bakar. Nice zaferleri birlikte paylaşmış, nice gol sevincini kutlarken terleri birbirlerine karışmıştır. Ama şimdi yol ayrımına gelmişlerdir. Havada sinek uçsa kanadının sesinin duyulacağı bir sessizlik hakimdir ortama. Hayatında kimseye boyun eğmemiş ve düşündüğünü söylemekten çekinmemiş biri olan Kulaksız Galip'in sözleri tokat gibi düşer odaya. "Ne siz, ne de sizlerin paşaları bu kulübü yıkamayacak. Sizler ve sizler gibilerin üç kuruşluk menfaate eğilen karakterleri ile bu kulüp yaşayacaksa ölsün daha iyi. Ağabeylerimiz ve bizler, bu kulübü sizin gibi alçaklara payanda olsun diye kurmadık. Haydi şimdi gidin ve askerliklerinizi Altınordu'nun gölgesinde, saray masalarında yapın. Bu vatan bizimdir, Altınordu sizin olsun..."

YENİ BIR TAKIM

Allahtan Fenerbahçe'nin yönetiminde Elkatip Mustafa Bey vardı. Hani Fenerbahçemiz ile Üsküdar Pazaryolu takımlarının birleşmeyi konuştukları günlerden kalan Mustafa Bey. Ayetullah Bey'in "Fenerbahçe ben demektir" diye elini masaya vurup da isim değişikliğini reddettiği toplantıdan geriye kalan o büyük şahsiyet.. Üsküdar adına geldiği bu toplantıdan arkadaşları öfkeyle çıkarken o "Fenerbahçeli" olmaya karar verip, kulüp binasında kalmış. Böylece camiamız Elkatip Mustafa Beyi kazanmıştı. Kadrosu yıkılan ve darmadağın olan Fenerbahçemizi girdiği bunalımdan Elkatip Mustafa Bey ile Saint Joseph'in Türkçe muallimi Emin Bey kurtarır.

Bu ikili Saint Joseph'te ayağı topa değen kim varsa Fenerbahçemize getirmişler. Mahalle aralarını bıkmadan usanmadan tarayıp "buldukları her yeteneği" kapmışlar. Fenerbahçemize bir ikinci takım kurduktan başka üçüncü ve dördüncü takımları da kurmuşlardı. Yaş ortalaması 15 olan bu üçüncü takım Fenerbahçemizi zaferden zafere taşırken, kadromuza da Zeki Rıza Sporel ve Alaattin Baydar gibi unutulmaz yıldızları kazandıracaktır.

KUTSAL İTTİFAK İŞ BAŞINDA

Mevcut Lig statüsü İstanbul Ligi’nin altı takım arasında yapılmasını öngörüyordu. Savaş yüzünden yabancı takımlar sahalardan yok olmuştu. Bu şartlarda, o zamanki kutsal ittifakın yani G.Saray ile Altınordu’nun başı çektiği “İstanbul Futbol Birliği” kuruldu ve Fenerbahçemiz de davet edildi. Altınordu’nun en iyi futbolcularını transfer etmesi yüzünden zor durumda olan ve olası kötü sonuçlardan çekinen yönetimimiz bu davete olumsuz yanıt verdi. Ancak üçüncü takımımızdan alınan takviye oyuncularımızın gidenleri aratmayacağı, hatta onlardan üstün olduğu anlaşılınca durum değişti. Futbol Birliği’ne başvuran yöneticilerimiz lige katılmak istediler. Ancak ittifak gene bizden çekindi, G.Saray ve Altınordu İtiraz etti. Lige katılmamızı engellediler.

Yöneticilerimiz bu redde radikal bir cevap verdiler. Futbol Ligi’ne kabul edilmeyen diğer İstanbul takımlarını örgütleyip, “İstanbul Şampiyonlar Ligini” kurdular. Bu lige Fenerbahçemizden başka, Darüşşafaka, Türk İdman Ocağı, Hilal ve Darülmuallim’in takımları katıldılar. Fenerbahçemiz hiç yenilmeden ve tek puan bile kaybetmeden, 27 gol atıp, 5 gol yiyerek şampiyon oldu. Ayrıca yapılan özel maçların tamamını kazandı. Kadromuzda Zeki Bey golcülüğü, Alaattin Bey de çalımcılığı ile dikkat çekiyordu.

GERÇEK ŞAMPİYON

Diğer ligde ise G.Saray şampiyon olurken, Talat Paşa’nın Altınordu’su ancak dördüncü olabilmişti. Fenerbahçemizden bu takıma gidenler, senki ruhlarını kaybetmiş gibiydi. Sahaya çıktıklarında seyircilerin yüzüne bakamıyorlardı.

İki şampiyon yani Fenerbahçemiz ve G.Saray, o günün basınının da etkisiyle gerçek şampiyonun belirlenmesi için maç yapmaya karar verdiler. “Final maçı 11 Şubat 1916 Cuma günü İttihat Stadyumunda yapılacaktır.” diye gazete ve dergilere ilanlar verildi.

Maç günü büyük merak ve heyecan içindeki seyirciler İttihat sahasını doldurdular. Fenerbahçemiz lige alınmamasının ve kendisine karşı kurulan komploların acısını G.Saray'ı 3-1 yenerek çıkardı ve gerçek şampiyonun kim olduğunu herkese gösterdi.

ALTINORDU’NUN HAZİN SONU

Talat Paşa’nın Altınordu’suna gelince... Kadrosunu ilerleyen yıllarda yeni bir transfer atağıyla kadroyu iyice güçlendirmiş ancak yine de şampiyonluğu savaşın ancak son iki yılında görebilmişti. Devrinin güçlü takımı Altınordu, savaşın bitmesi ve Talat Paşa’nın yurtdışına kaçması ile artık futbol dünyasında dikiş tutturamaz hale gelmiştir... 1924’de kurulan ikinci lige düşer. 1941 yılında ise tarihin garip bir cilvesi ile Fenerbahçemize katılır.

Kaynak: Selahattin Duman (Fenerbahçe'nin Gizli Tarihi)

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Şike yapmakla kurtuluş savaşının ne alakası var. Hemen vatn millet sakarya edebiyatı. suçlusun oturup düşün sizi bu hale kim soktı diye. Bu memlekette savaşmayan kimse yok.