2 Mayıs 2010 Pazar

Seni seviyorum! Yeniden...

Geçen sezonun sonunda Fenerbahçe'den kaçar gibi (ve bedava) gitmeye çalışan, haftalar boyunca kendisine kulüp arayan ama Fener'in verdiği paraya hiç kimse yaklaşamayınca 29 yaşında ve parayı düşünen bir sporcu olarak kulübünde kalan Lugano'ya demediğimi bırakmamıştım o dönemde. Ağzıyla kuş tutsa bile bir daha bana zor yaranacağını da üstüne basarak söylemiştim ama Diego Lugano, bu yıl sözleşmeyi imzalayıp kafası rahata erdikten sonra ağzıyla kuş tutmaktan fazlasını yaptı. Sadece sahada sergilediği performansla takımın en yürekli oyuncusu olmayı sürdürmedi, saha dışında ortaya koyduğu görüntüyle de gerçek bir kaptan imajı çizdi. Dünkü Eskişehir maçından sonra inanılmaz güzel Türkçe konuşan oğlu Nico ile verdiği görüntü, bütün Fenerbahçeliler için bir gurur vesilesi. O videoyu buradan okuyanlarla paylaşırken, azılı Fener düşmanı Hıncal Uluç'u bile sergilediği aile tablosu ile büyüleyen bu adam hakkında Uluç'un köşesinde (geçen ay) yazdığı satırları aşağıya kopyalıyorum.



Lugano'yu nasıl sevdim!..

Fenerbahçe futbol takımında en sevdiğim adamdır Lugano.. Hatta bizim maç gurubundaki fanatik Galatasaraylılar, bendeki Lugano aşkını anlamazlar.. Anlatırım, anlamazlar..

Ben forma aşkını severim. Adamda bu var işte.. Nasıl yürekten oynuyor.. Ve de yenilmiyor. Durum, skor ne olursa olsun, hakem son düdüğü çalana kadar yenilmiyor. Çırpınıyor, arkadaşlarını da çırpınmaya zorluyor.. Sert.. Tamam.. Ama kasıtlı değil. Futbolun içindeki sertliği, içindeki kazanma hırsı yüzünden zaman zaman abartılı görüntüler de yaratmıyor değil, ama rakibi sakatlamaya, hakemi aldatmaya, rakibe kart göstertip meslekdaşının ekmeğiyle oynayanlardan değil. Sert ama, mert.. Nasıl sevmem..

Ve sevmekte ne kadar haklı olduğumu perşembe gecesi TİM'de anladım.. Çok ama çok neşeli, seyri müthiş keyifli bir şovdaydık, Türker Ağabey'e bir kez daha teşekkür ederek.. Bu kaçıncı teşekkürüm Türker Ağabey.. Sayesinde dünyayı dolaşan bir şov daha geldi ülkemize.. Jump, Uzakdoğu'nun o bilinen savunma sanatını hem de nasıl bir mizah içinde, dans, mim ve ustalık tiyatrosuna döndürmüştük. Kahkaha tufanı içinde seyrettik. Seyirci ışıklar söndüğü halde kesmedi alkışları dakikalarca.. Öylesi.. Ama inanır mısınız, ben oyun kadar yanımda oturan Lugano ailesini izledim..

Eşi ve çocuklarını alıp gelmiş.. Hele bir ufaklığı var, tam velet.. Nasıl katılarak izliyor oyunu, inanmazsınız.. Onu izlemek inanın oyunun kendisi kadar keyif vericiydi.

Nasıl güzel, nasıl duygulu, nasıl içten bir mutluluk tablosu çizdi Lugano ailesi.. İşte örnek adam.. İşte benim "Futbolcu" tarifim.. Adamı niye Uruguay Milli Takımı'na kaptan yapmışlar, şimdi daha iyi anladım..

Lugano kaptan doğmuş.. Kolunda band olmasa da kaptan o!..

3 yorum:

Olympian dedi ki...

cok da iyi bi topcuymus nico bu arada

Arkhe dedi ki...

Muhteşem.

Yüzümde şapşal bir tebessümle izledim.

twilost dedi ki...

lugano'nun da diğer yabancıların da şu nico kadar türkçe konuşuyor olması lazım ama işte..