11 Şubat 2010 Perşembe

"Ruh" geri döndü

Fenerbahçe için, şu blogu başlattığımdan beri yazdığım yazıların %70'inin olumsuz olduğunu, okuyanlar biliyor. Olumsuzluğun en önemli nedeni de ortaya konan ruhsuz mücadele ve isteksizlik üzerineydi. 25 seneden beri bu takımı izliyor ve destekliyorum ama Alex geldiğinden beri tüm oyuncularda gördüğümüz o sünepelik, uyuşukluk, vurdumduymazlık resmen iğrendiriyor beni. Öyle ki, bir taraftar olarak insanın kendisiyle alay edildiğini düşünmesi işten bile değil.

Bu sezonun ilk 8 haftasından itibaren yeniden geçen yıllardaki o iğrenç görüntüye bürünen takım, ligde tokat üstüne tokat yedikten sonra ikinci yarıya istekli ve şaha kalkmış bir görüntüyle başladı. Ve benden de alışılmadık bir şekilde birkaç övgü yazısı geldi bu dönemde. Ama bu gece Bursa deplasmanındaki kupa maçında ortaya konan futbol, yeniden bu oyuncuların hepsinden nefret etmemize yetip artacak seviyedeydi.

Aslında sorun Daum'un bu kupa maçında önemli oyuncularını dinlendirmesinde değil. Kim olsa aynı durumda aynı şeyi yapardı. Sorun, bu takım sezon başında kurulurken yapılan tercihlerde. İsteyen açar okur, sezon başında bu takımın dengesiz bir şekilde tesis edildiğini, bazı bölgelerde yığılma varken buna karşılık kilit oyuncuların alternatifsiz olduğunu yazmıştım. Kendini bilmez 1-2 arkadaş da bana çemkirmişti. Ama bugün gelinen noktada net bir şekilde görülüyor ki, Volkan, Emre ve Alex'in bölgelerinin yedek oyuncusu yok. Böyle bir skandal olabilir mi? Yanlış anlaşılmasın, "aynı kalitede" yedeklerden bahsetmiyorum, (Emre ve Alex için) "aynı tarz" oyuncular alınması gerektiğinden bahsediyorum. Yani bu takımda Cristian-Emre olmadığı zaman Selçuk-Deniz oynuyorsa bu takımı vücuda getiren zihinlerin pek sağlıklı çalışmadığı rahatça anlaşılabilir. Örneğin bu geceki ikili yerine Selçuk-Sezer Badur olsa, on kat daha sağlıklı bir yapı oluşurdu. Sezer, belki en fazla Selçuk ve Deniz seviyesinde ya da belki altında bile; ama önemli olan Emre'nin yedeği olarak aynı tarz bir rolü diğer ikisinden çok daha sağlıklı şekilde oynayabilecek olmasıdır.

Yine sezon başında yazdım; Gökhan gibi bir hücumcu bekin yedeği Bekir ya da Önder gibi stoper oyuncular olabilir mi? Ali Tandoğan bile olur ama bu ikisi olmaz. Yine Volkan için de her zaman belirttiğim gibi tecribeli hatta "yaşlı" bir yedek kaleci alınmalıydı. Bence büyük takımların yedek kalecisinin asla genç ve çaylak bir oyuncu olmaması icap eder. Kendini her daim hazır tutan, o yaşta o büyük takımda oynuyor olmanın kıymetini bilecek, rol aldığında da tecrübesiyle sırıtmayacak kalecilerin kadroda bulundurulması gerekir.

Denebilir ki, "Bursa maçı ile bunların ne alâkası var?" Bu geceki maçla ilgili yazılacaklar bence bunlardır. Maçta ne olduğunu, hatta baştan ne olacağını belirleyen, tayin eden gelişmeler sezon başında zaten yaşanmıştır. Kadrodaki bu başıbozukluğun yanı sıra bir de takımdaki uyuşukluk ve kişiliksizlik eklenince, Romero filmlerini andıran bir 1.5 saat yaşandı. Şans golüyle de 3-1 bitti ve Fener yoluna devam etti.

Bu takımın, kupa konusundaki cenabetliğini düşününce (Manisa'yı geçer ama) finalde Trabzon'a kaybetmesine hiç şaşırmayacağım.

Bursa (4-4-2): Ivankov (***) - Ali (**), Zapo (***), İbrahim (***), Keçeli (**) - Volkan (***), Hüseyin (**), Has (**), İpek (*) - Turgay (**), Iglesias (**) (65' Sercan (**) (90+2 Batalla)

Fenerbahçe (4-4-2): Volkan (**) - Bekir (*), Önder (**), Bilica (*) (46' Emre (**), Vederson (*) - Gökhan Gönül (**), Selçuk (**), Deniz (**), Andre Santos (*) - Gökhan Ünal (*) (65' Alex (**), Güiza (**) (90+3 Semih)

Goller (3-1): Iglesias 18', Ivankov (p) 33', Turgay 64' - Güiza 90+2

Hiç yorum yok: