17 Eylül 2013 Salı

Kazanırken eksikleri görmek..

Fenerbahçe, son birkaç post'ta belirttiğim ve yapması gerektiği üzere, Avrupa mecrasından uzak kaldıktan sonra o çılgın, atak ve riskli "Ersun Yanal tarzı"na dönüş yaptı. Ve yine defalarca belirttiğim gibi oyun anlayışında bu kadar büyük bir değişim, kaçınılmaz bir şekilde büyük sorunları da beraberinde getirdi. Nitekim atılan 11 gole karşılık, 4 lig maçında 7 gol yiyen bir takım durumunda Fenerbahçe. Çözülmesi gereken, ivedilikle çare bulunması gereken sorun bu; "takım savunması" tam anlamıyla S.O.S. veriyor. Eskişehir maçını kaleci Mert kurtardı. Sivas, ligin en yumuşak takımı olmasına rağmen maçın 1/3'ünde oyuna hükmedip skoru 4-0'dan 4-2'ye getirdi. Kasımpaşa maçı ise ilk yarıda Fenerbahçe aleyhine kopup gidebilirdi. İp üstünde giden bir cambaza benziyor Fenerbahçe ve her an aşağı düşebilir. Orta sahası dirençli ve iyi top yapan bir takım, ilk golü bulduktan sonra Fenerbahçe'yi tek devrede 3'lük yapabilir. Aklı selim ve eli kalem tutan herkesin görevi de, "takım kazanırken" bunları söylemektir diye düşünüyorum.

Sorun nereden kaynaklanıyor? Sosyal, görsel ve yazılı medyada gördüğüm kadarıyla hiç kimse doğru teşhisi yapabilmiş değil. Ha, "bir tek sen mi biliyorsun kardeşim?" denebilir, saygı duyarım. Bir tek ben bilmiyorum elbette ama an itibarıyla benden başka "sorunun dizilişte olduğunu" söyleyen tek bir allahın kulu yok. Kimin teşhislerinin doğru olduğunu ise önümüzdeki maçlarda göreceğiz.

Maçlar kazanılıyor olabilir. Zaten 150m €'luk bir takımla Fenerbahçe'nin, ligdeki maçların %80'inde oyuna hükmetmesi normaldir. Ama işte son 10 yıldır futbol çok değişti. Skor avantajı/dezavantajı artık futboldaki en önemli parametrelerden biri. En kalitesiz takım bile çok koşup alanları kapattığında, karşıda Messi, Ronaldo, Mesut, Mata, Ribery vs. yoksa çok zor pozisyon veriyor. Zaten "tabela değiştiren" oyunculara futbol tarihinin en büyük bonservislerinin böyle hoyratça verilmesinin sebebi de bu. Birkaç yazıdır bunu anlatmaya çalışıyorum, "tabela değiştirmek" (diğer bir ifadeyle "fark yaratmak") günümüz futbolunda çok az oyuncunun yapabildiği bir şey. Fenerbahçe'de böyle oyuncu var mı peki? Evrensel normlarda yok. Türkiye ligi için ise "kısmen" var. Kuyt, Emenike, Webo, Holmen, Meireles, Emre, Selçuk, Topal vs. böyle oyuncu değiller. Biraz Sow, biraz da Alper'i sayabilirim. Ya da istediğimiz form durumundaki bir Salih.. Bu yüzden Fenerbahçe bu kadar sert oynanan bir ligde skor dezavantajına düşerse, bu derece risk alarak oynadığında 2-0, 3-0 yenik durumlara düşmesi işten bile değil. Nitekim dün 35. dakikada savunma orta sahada yakalandığında Maliki pası doğru verebilse, skor 2-0 olacaktı. Ondan sonra ayıkla pirincin taşını!.. Bu yüzden Fenerbahçe'nin skor dezavantajına kolay kolay düşmemesi gerekiyor.

Bunun için de bu kadar hoyratça ve riskli bir futbolu 90 dakika oynamaya çalışması büyük bir hata. Hepimiz yıllardan beri takımın ilk dakikadan itibaren baskılı, pres yaparak, rakibi boğarak vs. oynamasını istiyoruz ama gerektiği zamanlarda "aktif dinlenme" yapabilmesi, oyunu "kontrol" altına alıp rakibin gardını düşürebilmesi vs. çok önemli. Büyük takım olmanın olmazsa olmaz koşullarından biri bu.

Bunu taktik antrenmanlarıyla geliştirmek mümkündür ve zaten yapılması da gerekiyor. "Ersun hoca dönüşmek zorunda" diye sezon başından beri tutturmamın sebebi bu. Ersun hocanın kendi yoğurt yiyişi tamam ama Fenerbahçe hocalığı için tek başına yetmez. Hoca hem kendi anlayışına ve birikimine, hem de takımın hâli hazırdaki görüntüsüne bir şeyler eklemek zorunda.

"Peki bunun dizilişle ne alâkası var?" diyeceksiniz. Şöyle bir örnek vereyim. Diyelim ki oyun anlayışı ile ilgili olarak futbol tarihine geçebilecek muazzam bir buluş yaptınız ve takımınıza uygulatacaksınız. Bunu 11 tane Messi, 11 tane Kuyt, 11 tane Fernandes vs. ile uygulayabilmek mümkün mü? Elbette hayır. İşte oyuncu tercihleri, saha içi dizilişi vs. bunun için önemli. Şimdi ikinci unsur olarak oraya geliyorum.

Sivas ve Kasımpaşa maçlarında Fenerbahçe'nin saha dizilişi şöyle bir şeydi:


Kuyt ve Emenike'yi bilerek böyle yerleştirdim. Meireles ve Holmen'i de öyle. Bu şekilde dizilen bir takımın kanatlarını düzgün savunuabilmesi, oralardan pozisyon vermemesi vs. im-kân-sız! Hele de Kasımpaşa maçındaki gibi 3. bölgede o kadar laubali ve kolay top kayıpları yapılırsa, ciddi ciddi 3-0, 4-0 yenik duruma düşülebilir. Özetle böyle bir diziliş rus ruleti gibi bir şeydir; bu şekilde kazanılan başarılar günlük ve anlık değişkenlere bağlı olup, hiçbir şekilde "devamlılık" arz etmez.

Dünkü maçta yenilen 2. golü ele alalım. Viudez Caner'den sıyrılıyor, karşısına Meireles geliyor. Göstermelik efor yüzünden o da kolay bir çalım yiyor ve rakibin teknik ve yaratıcı bir oyuncusu, yay'ın biraz gerisinde tamamen serbest kalıyor! Babel'in koşusunu görüp topu havalandırıyor ve Gökhan (Emenike'den hiçbir destek görmediği ve Alves ile Egemen de bu "çılgın" oyunda hep "dengesiz" pozisyonda olduğu için) iki rakip oyuncuyla tek başına kalıyor. Babel'e de yetişemiyor, top ondan sektiğinde Scarione'ye de... Bir büyük takımın böyle bir gol yemesi bence kabul edilemez. Şekille anlatayım:


5 Paşalı, 8 Fenerli oyuncu var. Belirttiğim gibi önce Caner, sonra Meireles'in "içeriye doğru" (!!) bu kadar kolay çalım yemesi, adeta "gölge müdafaa" yapması affedilemez. Alves Maliki'yi almış, Egemen boşta.. Bu durumda Egemen'in ne yapması lâzım? Meireles'in kademesine bakması.. Ama Egemen geriye kaçmış ve pozisyonu adeta seyrediyor. Bu durumda Selçuk, Babel'i takip etmesi gerekirken çalım yiyen Meireles'in kademesine koşuyor. Babel boş kaldığı ve Maliki de Alves'i sola çektiği için Gökhan Babel'e koşuyor. Bu sefer Scarione boş kalıyor ve gol..

İşte savunmada her maçta, her takımın yapabileceği bu tip hataları önlemek için "zincir savunma" diye bir şey bulunmuş ve dizilişler ona göre yapılıp takım ona göre çalıştırılıyor. Dikkat ederseniz bir tek Holmen'in adını zikretmedim, neden? Holmen takımın en çalışkan oyuncularının başında geliyor ama pozisyona hiç müdahil olmuyor. Tekrar soruyorum, neden? Çünkü Holmen "forvet arkası" oynuyor da ondan. Aklı 4-2-1-3'teki o "1"e gitmiş. Dolayısıyla yukarıdaki fotoda en altta görülen Kasımpaşalı oyuncuya kilitlenmiş, "benim bölgemdeki oyuncu bu, ben buna bakarım" diye düşünüyor. Haklı mı, haklı.

4-2-1-3 riskli bir diziliş, hele Emenike ve Kuyt'ın bu sezon oynadığı gibi kanat savunmasına hiç yardım etmeden oynayan (sözüm ona) "açık"larınız olursa, bunun gibi çok gol yersiniz. Mesela Aykut Kocaman'ın takımı olsa dünkü temponun ve genel olarak oyunun verdiği zevkin yarısı bile söz konusu olmazdı ama Viudez Caner'i geçmeden önce Sow'u geçmek zorunda kalırdı mesela. Zira Aykut hoca öyle bir anlayışla oynatıyordu takımı, herkes büyük bir disiplinle topun arkasına geçiyordu. Ama Kuyt gibi "dinamo" bir oyuncu bile fotoğrafta görünmesine rağmen pozisyona hiçbir müdahalede bulunamamış, neden? Çünkü geç kalmış. Caner tek başına olup çalımı yiyince de mecburen Meireles kademeye girmiş. Sonrası, anlattığım gibi zincirleme bir felaket.

Peki ne yapacağız? Artık Aykut hoca değil Ersun Yanal takımın başında olduğuna ve de takım bu riskli futbolu oynayacağına göre tek bir çare var: Dizilişi değiştirmek! İleri üçlüden bir kişi eksiltip, bir orta saha oyuncusu daha oynatmak. Haftalardır yazıyorum, yine yazacağım.

Ersun Yanal'ın uygulattığı bu riskli oyun anlayışının risklerini en minimize eden diziliş 4-1-2-1-2. Eğer bu değilse de 3-5-2. Zaten aşağıda daha önceki analizlerde de defalarca belirttiğim gibi bu ikisi, maç içinde birbirinin içine fazlasıyla girebiliyor. Dünkü kadrodan Kuyt'ı çıkarıp, en az onun kadar savaşçı ama bir orta saha oyuncusu olan Topuz'u koyduk diyelim:


İşte Fenerbahçe bu kadroyla oynasa iddia ediyorum, yukarıdaki pozisyonda golü yemeyecekti. Çünkü Topuz, Gökhan'ın önlerinde bir yerlerde olacağı için ya Babel'i ya da Scarione'yi alabilirdi. Caner'in "iç-ön"ünde Holmen olacaktı ve Viudez'in içe kat etmesini engelleyebilecekti. Engelleyemedi diyelim, Meireles var. Onu da geçti diyelim, Selçuk var.

Diyeceksiniz ki "o oyuncuların oralarda olacağını nereden biliyorsun?" Kuyt bile "3 merkez forvetten biri" gibi oynamasına rağmen yukarıda kadraja girdiyse, Topuz haydi haydi girer. Dikkat ederseniz 8 Fenerli oyuncu görünüyor, benim örneğimde de yine aynı sayıda oyuncudan hareket ettim. Bunu dikkate alınız.

Bunları neden anlatıyorum? Takımın dünkü dizilişinin, benim savunduğum dizilişe karşı hiç mi avantajı yok? Tek avantajı olabilir, o da şu: 4-1-2-1-2 ya da 3-5-2'de çizgilerde tek oyuncu var. Oysa 4-2-1-3'te her iki kanatta da 2'şer oyuncu mevcut. Böylece hücumda varyasyon şansı daha fazla olur. Tamam da... Fenerbahçe'de ileri üçlünün kenarlarında birer çizgi oyuncusu oynamıyor ki! Siz hiç Kuyt ya da Emenike'nin sıfır'a inip orta yaptığını gördünüz mü? Ben görmedim. Zaten oralarda Di Maria, Bale, Ronaldo, Pedro vs. oynatmıyorsan, o oyuncuların görevi "kanat hücumu yapmak" olmuyor, kolektif bir yapı içinde "beklerin yapacağı hücumlara destek vermek" oluyor. E iyi de.. Bunu Topuz, Emre, Holmen, Alper gibi "iç" orta saha oyuncularıyla da yapabilirsiniz ki.. O halde neden savunmada o riski alıp, orta sahadan bir oyuncu eksiltip göbeği tamamen boşaltasınız?

Özetle 4-2-1-3'ün an itibarıyla Fenerbahçe'ye hiçbir faydası bulunmuyor. Zira Emenike ve Kuyt'ın (ya da Sow'un) çizgiyle hiç alâkası yok, devamlı geriye/içeriye gelip dar alanlarda sıkışıyor ve orada varyasyon ve kombinasyon deniyorlar. Garibim Gökhan ve Caner de sürekli dengesiz yakalanıp abuk sabuk kişisel hatalar yapıyor. Caner için herkes "hücumda iyi ama defansta felaket" diyor, niye felaket kardeşim? 110 metre, tek başına savunulur mu?

Ha, siz Barça gibi, United gibi, Bayern gibi kolektif yapısı üst düzeyde olan, çabuk ve tempolu oynayan bir takım olursunuz, o zaman bu dediklerim geçerliliğini yitirir. Ama Fenerbahçe yeni kurulan bir takım, hiç alışık olmadığı bir futbol oynamaya çalışıyor. Bu durumda oyuncu seçimleri ve daha da önemlisi diziliş en önemli parametre hâline gelecek demektir.

Duyan var mı bilmiyorum ama ben bir kez daha birkaç uyarı yapayım. Takımın yedek forveti yok, 2-1 yenikken oyuna sadece orta saha oyuncuları sürüp maçı öyle çevirmeye çalışıyorsun, bu tam bir "takım mühendisliği" fiyaskosu.. Kaç sefer Cenk Tosun'un alınması gerektiğini yazdım ve bu yüzden yazdım. Artık alınmadığına göre Fenerbahçe 5 yabancı ile oynayıp, bir yabancı forvetini yedek kulübesinde oturtmak zorunda. Bu bir..

İkincisi, takımın dizilişi derhal değiştirilip, stoperlerin arasına girerek geri kaçan ön liberonun dışında, orta sahadaki personel sayısının 2 değil, 3 yapılması lâzım. Dolayısıyla bunun için de forvetlerden biri kesilmek zorunda.

Üçüncüsü, hangi forvetler oynayacak? Baskılı ve sürekli rakip ceza sahasında oynamaya çalıştığına göre Webo "olmazsa olmaz" durumunda. O yoksa pivot oynamayı bilen tek oyuncu Kuyt tercih edilmeli. İkinci forvet için ideal isim Sow, o değilse de Emenike oynayacak. Yani Kuyt ve Emenike'den biri kenarda, diğeri tribünde olacak. Başka çare bulunmuyor. Webo 3-5 hafta verimsiz oynarsa o da tribünde oturabilir. Ya da rotasyonla hep en formda isimler sahaya sürülebilir. Ama mevcut formuyla Webo'yu kesmek, bugün için büyük haksızlık olacaktır.

Bu vesileyle ideal kadroyu yeniden yazayım, 2 aydır yazıp duruyorum zaten:


Fenerbahçe'nin ideal kadrosu budur. Dün akşam gördük ki, Emre de bu takımın olmazsa olmaz oyuncularından biri. Zira takımda "oyunun yönünü değiştiren" bir oyuncunun eksikliği, iliklere kadar işlemiş durumda. Bu kadar kalabalık ve gömülerek savunma yapan takımlara karşı, dünkü gibi kısa paslarla, aheste aheste yön değiştirirsen şansın çok azalır. Meireles bunu kısmen yapabiliyor ama not almışım, dünkü maçta ilk deneme 28.(!!) dakikada Selçuk'tan gelmiş. Gökhan'a şişirdiği topu Gökhan kafayla Emenike'ye indirmiş ve korner olmuştu, hatırlıyorsunuzdur.

Emre bu yüzden çok önemli ama şimdilik Meireles'e de bu yönde telkinlerde bulunmak lâzım. Günümüz futbolunda en önemli detaylardan biri çabuk kanat değiştirmek çünkü..

Yukarıdaki dizilişin ne mene bir şey olduğunu, hücumda ve savunmada takımın nasıl yerleşeceğini ise daha önce ayrıntılarıyla anlatmıştım. O yazı burada:

http://gunduzfeneri.blogspot.com/2013/08/fenerbahce-saha-icinde-yaplmas.html

Eğer böyle 3 merkez forvet, bir merkez atak orta saha, bir merkez orta saha ve bir merkez defansif orta saha ile oynarsak, müdafaada şu bölgeleri ne yapacağız?


Emenike ve Kuyt geri gel(e)miyorsa, Gökhan ve Caner savunmada ne yapacak? Burada bu iki oyuncuyu değil Superman ve Spider-Man'i de oynatsan dünkü gibi pozisyonlar vermek, goller yemek işten bile değildir. Umarım Ersun Yanal en kısa zamanda bu defoları görüp önlemini alır.

Hiç yorum yok: