Yapılan söz konusu transferler sonucunda "belli bir standardın üzerindeki oyuncu adedi" bakımından belki de Fenerbahçe tarihinin gelmiş geçmiş en zengin (aslına bakarsanız naçiz kanaatime göre "şişkin") kadrolarından biri kuruldu. Futbola derinlemesine bakan kimi gözlerin "belli bölgelerde yığılma olduğu" gerekçesiyle eleştirdiği bu kadro, aynı zamanda Salih Uçan gibi Türk futbolunda Arda'dan beri filizlenmiş en önemli yeteneğin önünü de kapatmış olabilir. Öyle ya, Fenerbahçe son 8 yılda olduğu gibi 4-2-3-1 dizilişiyle oynayacaksa, orta sahanın ortasındaki 3 kontenjan için, kadroda "ortalamnın üzerinde" 8 oyuncu var. Bu şişkinliğin doğal sonucu olarak "kelle avı"na çıkılan kamuoyunda, ilk kurban Samuel Holmen olarak belirlendi (İsveçli oyuncunun Çaykur Rize'ye kiralık gönderileceği yazıldı). Ama o gönderilse bile, söz konusu 3 kontenjan için elde 7 oyuncu bulunuyor demektir.
Benim bu yazıyı yazmamın nedeni ise, medyada ya da sosyal medyada hiç kimsenin şu âna kadar dillendirdiğine rastlamadığım bir kanaati paylaşmak. Bu kanaatin işaret ettiği konu takımın "dizilişi" olunca ve "9 yıllık dönemi kapatacak bir devrimden bahsedeceğim" düşünülürse, yazmam da gerekliydi.
Kestirmeden söyleyeyim, Ersun Yanal'ın takımla belli bir dönemi birlikte geçirdikten sonra 4-1-2-1-2 oynatmaya çalışacağını düşünüyorum. Takımı bu planın üzerine bina ediyor, oyuncu profillerini ona göre seçiyor. Ve şayet öyleyse, eldeki verilere bakınca aslında çok da doğru yapıyor. Neden doğru, adım adım giderek bakalım.
Bilindiği gibi, 2004 yazında Alex transfer edildiğinden beri Fenerbahçe aşağı-yukarı sahaya şöyle dağılıyor:
Şimdi de Fenerbahçe kadrosunda, hâli hazırdaki merkez orta saha oyuncularını hatırlayalım: Topal, Selçuk, Meireles, Alper, Holmen, Emre, Salih, Cristian. Bu 8 oyuncuyu, yukarıdaki dizilişte nereye koyacağız? Oynayabilecekleri pozisyonlar sadece 6, 8 ve 10 olduğuna göre her maç bunların 5 tanesi yedek kalacak demektir, ilk sorun bu. Ortaya çıkan görünüm ise şu şekilde:
Bu tablodan, başta Ersun Yanal olmak üzere hiçbir Fenerbahçelinin memnun olması mümkün değil. "Kadro genişliği" denilen şey bu olmadığı gibi, bilakis bu durumun, teknik direktörün işini olduğundan daha zor hâle getiren bir açmaz olduğu düşünülmelidir. Zira "60 maçlık maraton"lar için bile şişkin ve kimyası bozuk bir kadro bu.
Peki çözüm ne? Orta saha oyuncularından 2 tanesini göndermek ve "sistemi alışılageldiği üzere devam ettirmek" mi? Bu bir seçenek elbette ama ben, Ersun Yanal'ın kafasındakinin bu olmadığını düşünüyorum. İtiraf etmem gerekir ki, sezon başında ben de işin kolayına kaçıp Meireles ve Cristian'ın satılmasının hayırlı olacağını söylüyordum. Bu durumda hem elimizde 3 merkez orta saha pozisyonu için birbirini yedekleyebilen 6 oyuncu kalmış olacak, hem de muhtemeldir ki Salih'in alacağı dakikalar ikiye katlanacaktı. Aynı şekilde forvette Kuyt, Krasic, Webo, Sow, Caner, Stoch ve (bugün açıklandığı üzere) Emenike de birbirini yedekleyerek ilerideki 3 pozisyonu doldurabilirdi.
Ama yine de içime sinmeyen bir şeyler vardı. Mesela Krasic ve Stoch güvenilmez oyuncular. Sow forvet oynadığında savunma arasında kayboluyor ve fakat kanatta oynadığında da kaleden uzaklaşıp defansta adam kovalamak zorunda kalıyor. Caner ne olacak? Kuyt, Emenike ve Sow oynayacaksa, Krasic ve Stoch'a o maaşları 1 yıl daha ödemek akıllıca mı? Vs. Vs. Yani "dolu'ya koysan almıyor, boş'a koysan dolmuyor" durumu..
Tekrar: Peki çözüm ne? Çözüm, tıpkı Ersun Hoca'nın şu an yaptığını düşündüğüm gibi yapmak.. Yani Meireles'i, Cristian'ı, Holmen'i falan değil, bizzat Krasic ve Stoch'un ikisini (ama sadece onları!) göndermek ve "dizilişi değiştirmek".. Bu yapıldığı anda, (doğru diziliş de seçilirse şayet) Fenerbahçe'nin "kimyası bozukmuş gibi görünen" kadrosu, adeta bir çorap söküğü gibi "ideal"e doğru evrilmeye başlıyor. O diziliş, aynı zamanda takımdaki oyuncuların hemen hepsinin "en yüksek performanslarını verecekleri pozisyonda" oynamalarını da sağlıyor ki, paha biçilemez bir şey bu. Herkesin tahmin edeceği üzere 4-1-2-1-2'den bahsediyorum:
Sow ve Emenike'nin "rakip bekleri kovalamak" gibi bir sorumluluğunun olmaması, bu dizilişin bir diğer önemli artısı.
Ligdeki maçlar içinse, mutlaka yerli bir forvet transferi yapılmalı. Bu söylediğimin yazının ana fikriyle, yani takımın dizilişi ile ilgisi yok. Yabancı sınırlaması yüzünden Fenerbahçe zaten bir yerli forvet oyuncusu almak zorunda. Aksi takdirde lig maçlarında, kulübeden oyuna sokabileceği bir hücum opsiyonu olmayacak.
Tüm detayları geçerek tek bir soru ile hücum hattı konusundaki görüşleri toparlayabilmek mümkün. Soru şu: "Şayet Fenerbahçe önümüzdeki sezon boyunca çift forvetli herhangi bir sistem ile oynayacaksa, sezonun tamamı için Emenike, Sow, Kuyt, Webo ve Cenk Tosun 5'lisi yeterli midir?" Bu soruya "hayır" cevabı vereceklerin oranı %2'yi geçmez bence. Ezeli rakip aynı sistemde Drogba, Burak, Umut ve Elmander opsiyonlarına sahip. Fener'in saydığım 5'lisi (yerli forvet alınmazsa 4'lüsü) , "genel ve toplam kalite olarak" G.Saray'ın 4'lüsüden hiçbir şekilde geride değildir.
Forvet bu şekilde. Yukarıdaki dizilişin asıl faydası ise kendini orta sahada gösteriyor. Eldeki merkez orta saha oyuncularına bakıldığında, "baklava" tabir edilen bu dizilişe neredeyse "kusursuz uyum sağlayan" isimler olduğu net bir şekilde görülebilir. Hatta 9 yıldır uygulanan 4-2-3-1'dense, bu dizilişe çok daha uygun oyuncular oldukları rahatlıkla söylenebilir. Birlikte bakalım:
"Caner'e ne oldu?" dendiğini duyar gibiyim. Şahsi görüşüm, beklerin fazlasıyla önde, adeta "açık" gibi oynayacağı bu sistemde Caner'i (öncelikle Kadıköy'deki "küçük" maçlarda) savunmanın solu için birinci opsiyon olarak düşünmek gerekiyor. Gökhan Gönül bu sistem için ne kadar kusursuz bir oyuncu ise, Kadlec de bir o kadar uyumsuz. Hasan Ali, Kadlec'e göre çok çok daha yararlı olacaktır. Bu durumda büyük maçlarda Hasan Ali, zorluk derecesi daha düşük maçlarda da Caner sol bek oynamalıdır. Ersun Yanal, Manisaspor'da "sol iç bir merkez orta saha" oyuncusu olan Caner'i savunmanın solunda oynatmış, 2006'da şampiyonluğu kaybettiğimiz maçta bizi 5-3 yenerken Caner de bir gol atmıştı. Riera'nın CL'de sol bek oynayabildiği bir futbol dünyasında Caner, Fenerbahçe savunmasının solunu idare edebilir diye düşünüyorum. Edemiyorsa, hâli hazırda "dünya üzerindeki en iyi Türk sol bek" olan Hasan Ali'ye sahibiz, onu oynatırız. Caner ve Kadlec de ara ara rotasyona dâhil olur.
Kadlec ne olacak peki? Kadlec, Bruno Alves gibi bir savunma liderinin yanında, asıl mevkii olan stoper'e kaydırılabilir; hatta bu sistemde "kaydırılmak mecburiyetindedir". Savunma bilgisi üst düzeyde olan, bir "taktisyen" olmasa da (babasından aldığı genlerle) oyunu iyi okuyabilen Kadlec, savunmaya muazzam bir "çabukluk" da getirecektir. 4-1-2-1-2, önde basmayı gerektiren, geride risk alarak oynanan bir sistem olduğu için defanstaki çabukluk, majör parametrelerden biri.
Konuyu Yobo'ya bağlamazsam olmaz. Yıllık 2m € net maaş alan bu oyuncunun ücreti, akıl almayacak kadar fazla. Ya bu ücret 1m gibi bir seviyeye indirilmeli ya da Yobo satılmalı. Kim alır? Cardiff'in onu istediği İngiliz gazetelerinde yazılıyor, Rus ya da Arap kulüpleri de olabilir. Kulüp bulunamıyorsa da kalsın, yapacak bir şey yok. O kontrat geçen sene yapılmayacaktı.
Yobo takımda kalsa bile artık iyice ağırlaştığı için bu sistemde başarıyla görev yapması çok zor. Bence Alves, Bekir, Egemen ve Kadlec'in hiçbirine tercih edilmez.
Daha fazla uzatmayayım, yazının ana fikri şu: Stoch ve Krasic'in gitmesi ve Emenike'nin gelmesinden sonra Fenerbahçe yavaş yavaş bir dönüşüm geçirebilir. Hatta mevcut kadrodan maksimum verim alınmak isteniyorsa, geçirmek de zorundadır.
Son olarak as ve yedek kadroları yazarak noktayı koyalım:
Görüldüğü gibi 6 yabancı var. Ligde G.Saray'ı geçip şampiyon olabilecek bir 11. Asıl muazzam güç ise kulübede:
Fenerbahçe için ve Fenerbahçeliler için hayırlı bir sezon olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder