G.Saray, 1979/80 sezonundan sonra tarihinin en kötü yılını yaşıyor. Biz, blogda bu günlerin geleceğini iki yıl öncesinden beri söylüyoruz ama kör ve züppe G.Saray taraftarları bunu hiçbir zaman göremedi. Gözlerine soktuk, yine göremediler. Halbuki kampanalar çalıyor iki yıldan beri, biz de dilimiz döndüğünce anlatıyoruz. Haa, hayatta hiçbir öngörümüz yanlış çıkmadı mı? Defalarca olmuştur ama kaderin cilvesi işte, G.Saray ile ilgili burada ne yazdıysak hiçbirinde haksız çıkmadık. Bizimle burada muhatap olup çocukça tepkiler vererek "siz bizim sevgili camiamızı karıştırmaya çalışıyorsunuz!" diyen (sanki buna gücümüz kudretimiz varmış gibi) blog sahibi zavallıları ise, şimdi ara ki bulasın..
G.Saray ile ilgili olarak yaptığım en sert eleştiri, bilindiği gibi son 15 yılda peyda olmuş iğrenç taraftar profili üzerine oldu. Ve en çok da bu konuda haklı çıktık maalesef. Türk futbol tarihinin gördüğü en iğrenç figür olan mafya bozuntusu Fatih Terim'in, derin devlet ve Mehmet Ağar yardımıyla elde ettiği o kirli başarılar sayesinde G.Saray kulübü taraftar sayısını arttırdı, hepimiz bunu biliyoruz. O günler sayesinde taraftar sayısının arttığını söyleyenler, kulübün son 8 yılda tokat üstüne tokat yiyip elendiği Avrupa ve döküm döküm döküldüğü domestik mecralar nedeniyle taraftarının aynı şekilde azaldığını hiç düşünmüyor. Bu, meselenin bir başka acıklı tarafı. Ama daha (ve en) acıklı olanı, o dönemde G.Saray taraftarı olarak büyüyen gençler arasında aile terbiyesi de almamış (verilememiş) olan genişçe bir kesiminin, en küçük başarısızlıkta kendi takımını bile satacak kadar gözü dönmüş ve ağzı salyalı olması. Ali Sami Yen Stadı gibi, Türk futbolunun gördüğü en görkemli başarıların yarıdan fazlasının gerçekleştiği bir mabede veda ederken bile kendi takımına küfredip, o mabede zarar verebilecek kadar yoldan çıkmış durumdalar artık. Fenerbahçe, şampiyonluğu garantileyerek ve her zamankinden bile daha rahat bir şekilde o mabede geldiğinde, maçtan önceki röportajlarda kameralara "bu maç, eğer Fener kazanacaksa bitmeyecek!" diyecek kadar yoldan çıkmaktan bahsediyorum. O maçta, resmî kayıtlara göre 19 bin tane pet su atıldı sahaya. Maçtan önce polisle kavga ettiler. Bugünlerin geleceği, o günden belliydi. Tapılan şey G.Saray değil, başarının kendisiydi. O olmadığında G.Saray'ın da bir önemi yoktu. Tek önemli olan, ortaya çıkan öfkenin bastırılmasıydı. Bu uğurda G.Saray'ın zarar görmesinin de hiçbir esprisi yoktu.
Aynı şekilde, 17 Mayıs 2000 tarihinde Uefa finali oynayacak olan takım, Nisan'ın son haftasındaki Denizli maçını 8000 kişiye oynamıştı. Leeds'i (efsanevî bir şekilde) eleyerek finale çıkan takımını selamlamak, onu bağrına basmak, Denizli'ye yenilse, hatta fark bile yese alkışlamak yok.. Onun yerine "biz sizin ligdeki maçlarınızı sallamıyoruz, onlar bize zevk vermiyor, bize Avrupa'daki başarılar gerek" diyen bir züppelik var.. Ve 25 bin kişilik statta da 17 bin kişilik boşluk...
G.Saray'ın, maçlarına giden seyircisi işte böyle bir seyirci. Şimdi bu etrafı virüs gibi sarmış olan blogcu zibidiler "e o stattaki 25 bin kişi, G.Saray taraftarının tamamını temsil etmez" diyor ama, biz buna neremizle gülelim, bilemiyoruz. Çünkü o stattaki (taraftar dediğimiz) yaratıklar, 96-2000 arasındaki o utanç verici kirli dönemin ürünü, bu net bir gerçek. Ve tıpkı o dönemin kendisi gibi, trajik bir şekilde her yerlerinden pislik akıyor. Dolayısıyla o stada gelen 25 bin kişi on yıldır hep aynı kişiler olmadığına göre, muadillerini temsil etme konusundaki yeterliliklerinin de hakkını vermek lâzım. 96'dan önce polisle kavga eden, kendi takımını yuhlayan, stadı yakan, "bu maç bitmeyecek!" diyen bir profil var mıydı G.Saray camiasında? Elbette yoktu. Her şey o iğrenç, kirli, şaibeli ve haram kazançlarla dolu dönemin ürünü.. Bunu görmenin ve kabul etmenin vaktidir.
G.Saray taraftarları içinde aklı selim olanlar da vardır tabii ama onların sesi hiçbir mecrada çıkmıyor maalesef. Onlar, genel anlamda 1996'dan sonra ortalıktan bir şekilde çekildi (belki istemeden çekildi) ve şimdi içinde bulundukları durumdan kurtulmanın yolunu arıyor. Bilsinler ki, ne yönetim, ne Hagi, ne futbolcular; hiçbirinin gitmesi bu durumu değiştirmeyecek. Çünkü kulübün şu andaki durumu "kötü bir dönemden geçiyor olmanın" çok ötesinde.. Artık kangren olmuş bir yaradan söz ediyoruz. Bu yüzden yegane kurtuluş, aklıselim G.Saray taraftarının kendi içinde bir özeleştiri yapıp ağzından salyalar saçan o iğrenç (ve genişçe) kesimi temizlemesinden geçiyor. 10 milyon taraftar varsa bunların yarıdan fazlası dediğim modeldedir. Bu yüzden o modelden olan hiçbir insanın G.Saray'ın yeni stadında yerinin olmaması lâzım. Taraftar gruplarının (başta Ultraslan) lağv edilmesi lâzım. Aynı şekilde taraftarı daha da fazla zehirleyen bu blogların da.. Yoksa her şey aynı bugünkü gibi o statta da devam edecek. Gün gelecek, o stadın koltukları da sökülecek. Küme düştükleri dönemi de göreceğiz bu gidişle.. Özetle her şey, gerçek G.Saraylıların elinde..
Ek not: Eğer dediğim türdeki yaratıklar ortadan bir şekilde çekilirse, G.Saray yavaş yavaş ve sindirerek bu zorlu dönemi (bütün zorlu dönemleri hatta) atlatır. İnanılmaz derecede büyük bir camiadan söz ediyoruz. Her türlü badire bir şekilde (yavaş da olsa) geçer ama bu tip bir seyirci profiliyle, emek verilerek aşılan mesafeler de en ufak bir tökezlemede yerle yeksan olur, oluyor, olacak. Zaten iki yıldır yaşadıklarımız da bunlar. Görmek isteyen, görebilen, görür..
9 yorum:
genel olarak doğru diyorsun ama atladığın bir şey var, taraftarların her ne kadar yönetime, hocaya istifa diye bağırması ya da futbolcuyu yuhalaması, koltuk kırması gibi fonksiyonları da olsa, hiç bir şekilde yönetime karışma veya yönlendirme gibi bir şansı yok.
bunu en iyi bilenlerden biri sen olmasın ki stad yakıldıktan sonra istenen başkanın istifası, daum'un gidişiyle unutturuldu. Ya da yeter demirören yeter diyenler quaresma'yı görünce sustular mı? Susmadılar, hala bir çok beşiktaşlı arkadaşım demirören'le hiç bir şey olmayacağının farkında, tıpkı cimbomluların polat'la, fenerlilerin de aziz'le hiç bir şey olmayacağını bildiği gibi.
Bir ton çocuğu dövdü polis, halk ayıp dedi, yazık dedi, ne değişti? 2 hafta geçti, cop yerine yumurta sallanınca ortalık ayağa kaldırıldı.
3 kez şampiyonluk sözü veren, şampiyonluk kaçınca, hatta cl kaçınca bile hala orada. rijkaard'ı her türlü tutucam diyen adam, 2 hafta sonra gönderdi, ama kendi hala orada.
Bu işin taraftarla falan alakası yok müdür. Sen de fenerle ilgili yanlışlıkları görüyorsun, burada yazıyorsun, onlar da görüyor ama hiç bir şey yapmıyor.
Kitleleri idare etmek için bir şeyleri düzeltmek yerine, sorunların aynı tarzda fakat farklı şekillerde kalıcı olmasını sağlayabilirsen daha uzun süre yerinde kalırsın. Sorunları çözersen, fazla sürmez seni indirmeleri. Şu an benzerini Bursa başkanı yaşıyor. Şampiyonluk geldiğinden beri uğraşıyorlar dikkat edersen.
orada kalmak neye yarıyor? yeryüzünde göremeyeceği itibarı görüyorlar. Senden benden değil ama üst tarafta ve en alt tarafta aynı çanağı kullandıklarıyla araları çok iyi. sen ben gibi biraz okumuş adamlar zaten her şeyin farkında. ama onların sayısı ne yazık ki bu ülkenin %5-8 arası oranında.
onun için fazla yorulmaya gerek yok. bunlar eski teorilerdir ve türkiye de hala iş yapar. Yunanistan'da da iş yapar, italya'da da.
tüm düşünce yapılarının amacı tektir. yönetmek. dünya yakılıp yıkılıyor, tüm dünya halkları bu olaylara karşı ama this is politics. beni benden fazla düşündükleri için mi bu? elbette hayır.
işin sporla falan alakası yok, kitleleri yönetme isteği. onun için taraftar profili beni bağlamıyor. 25000 değil, bu ülkede kaç kişinin neyi istediğini gördük 1-2 ay önce. taraftar profil araştırmalarına bakarsan 3 büyüklerin, neredeyse tüm ayrıntıları birbirinin aynısı. sen galatasaraylılara laf ederken aslında kendi taraftarına da laf ediyorsun.
hala ermanlar, serhat uluerenler ekmek yiyor bu işten bu ülkede. hesap et.
uefa2000'e gelince, derin devlet merin devlet tamam ok ama türkiye'de dışında hiç bi işe yaramaz emin ol. o dönemden geriye kalan en kötü ve acı şey, hakan ünsal'ın, şükür'ün, hatta ahmet yıldırım'ın oynayabilidiği topu, şu an ki gözüpek hocaların ve oyuncuların oynayamaması. 5 saniyede yarı sahayı geçebilen bir takımdan, 2-3 dakikada yarı sahaya yaklaşamayan adamların sahalarda olması.
siyaseti spordan kopartabilenler zaten dünyanın en gelişmiş 3-5 ülkesi. çünkü onların kullanacakları çok farklı parametreler var. türkiye gelişmiş ülkelerin gerisinde derken işin teknoloji boyutu falan hikaye. biz hala 500 sene önce yaptıklarımızla gurur duyarken, onlar 100 sene sorna olacaklara kafa yoruyor.
onun için bırak taraftar 10 sene önceki kupaya sevinmeye devam etsin, çünkü 10 sene sonra gelecek kupaya kafa yorabilecek bir nesil için birinin daha Samsun'dan çıkıp gelmesi gerekecek.
@metonet
kardeşim uzun uzun yazmışsın, teşekkür ederim. söylediklerinin çoğuna da iştirak ediyorum. elbette üç büyüklerin üçünün de taraftarının aynı b.k olduğunu biliyoruz ama sergilenen görüntülere ve en önemlisi "stadyum seyircilerine" bakarsan arada ciddi farklar da olduğunu görebilirsin. beşiktaş'ın stadında adam öldürüldü ve bir manyak cinsel organını gösterdi. bunları diğer statlarda gördün mü? ama beşiktaş taraftarının takımını sattığını asla göremezsin, en cefakâr onlardır hep. en kötü gününde bile g.saray'dan fazla ortalamaya oynar beşiktaş. fener'de ise bir tek geçen yıl trabzon maçında bir patlama oldu, hiçbiriniz onun dışında bir örnek veremiyorsunuz. fener 3 yıldır şampiyon olmuyor, aragones ve guiza, josico, maldonado ile tarihinin en kötü yıllarından birini yaşadı. ertesi sezon (geçen yıl) 32 bin kombine satıldı, g.saray 10 bin ortalamaya oynuyor!! velhasıl, gs taraftarı gs'dan çok "kazanmaya" değer veriyor, bunu kabul edin. dışarıdan net bir şekilde görülüyor bu. benim söylediğim bu yapıdır, başka bir şey değil. bu seyirci telekom'a da taşınırsa vay halinize..
bir Galatasaray taraftarıyım ve söylediklerine yer yer katılıyorum. Galatasaray taraftarının çoğunluğunu oluşturan bir kitle var ki mide bulantısından başka bir şey değil. bilmiyorum takip ettin mi senin bloguna yazdığım yorumları ama ben bu söylediğinin büyük çoğunluk için geçerli olduğunu kabul ediyorum ama sen ısrarla tüm Galatasaray taraftarına bırakıyorsun ihaleyi her seferinde. sadece bu rahatsız ediyor beni.
bunların dışında ''çoğunluk Galatasaray'lının'' söylediğin minvalde olduğu doğrudur. hatta ben daha da abartıp değil başarıya bir-iki maç bileti için bile yönetenlerinn kuyruğuna takılıp gidecek büyük bir kitlenin olduğunu bile söyleyebilirim. Ali Sami Yen'deki son maçta o pislikler ortalığı talan ederken ben tv başında sevdiğim bir insan ölüyor gibi üzüldüm. bunları söylerken de puan tablosundaki yerimize değil itibarımızın düştüğü yerlere utanıyorum başka şeye değil.
umarım anlatabildim demek istediğimi, karışık oldu biraz...
@okan
işte senin gibi taraftar lazım gs'a kardeş, yorumlarını tabii ki takip ediyorum ama anlaşamadığımız bir nokta var; ben ihaleyi bütün gs'lılara mâl etmiyorum. allahını seversen, hiç mi gs taraftarı arkadaşım yok hayatta benim? bir sürü var, en azından onlar hariç geri kalan hepsini kast ediyorumdur :) şaka bir yana, bu yazımda açık açık söyledim, taraftarınızın %60'ı başarının taraftarı, gs'ın değil.. o pislikleri temizlemeniz lâzım ki çoğu aslında 85-90 arası doğumlu zibidiler.. reislerinden ilham alıp blogları da açmışlar, bir yazdıkları öbürünü tutmuyor, adam bile olamamışlar, kafaları çalışmıyor, kendileri gibi cahil bir sürü zibidiyi daha zehirliyorlar. bunlardan kurtulmanız lazım.
hiç değilse ne yazıyorsak aynen gerçekleşiyor 2 senedir, buna hürmet gösterin ve dediğimi dikkate alın.. bak, dediğim yapılmazsa telekom'un koltuklarının da söküldüğünü göreceğiz.. demedi demeyin..
saraçoğlu'nda olay çıkmamasını yeni ve modern olmasına bağlamak isteyorum ve aynı şeyin arena'da da olmasını diliyorum.
ne kadar acı ki sami yen'e gidip, ağız tadıyla maç izleyemiyorum. tek ümidimiz yeni stad.
o da ilk fener derbisinde belli olur gibi geliyor. maç izlemeyi öğrenmiş miyiz, öğreneemiş miyiz?
taraftar profilini yansitan bugun yazilmis bir entry sozlukten (daha yuzlercesine kolaylikla ulasilabilir):
"buradan kombine almak için hiçbir mantıklı neden göremiyorum. stadı gidip görürsün, enfes olmuş zaten ok. ama galatasaray'ın şu anki haliyle ne gidip maçlarını izlerim ne o eski atmosferi bulabilirim ne de içimden gelerek tezahürat yaparım. adnan brothers gidene kadar zaten avrupa maçı görmemiz hayal. lig maçıyla da işim olmaz."
@olympian
işte bu.. takımını iki dakkada satan zibidi, 2000'in çocuğu bir gs taraftarı.. türkiye bunlarla kaynıyor, benim iki senedir demek istediğim de bu..
rüştü fener tesislerinde dayak yemişti 99 yılında.. çarşamba akşamı, pendik maçından sonra.. cumartesi fener samsun deplasmanında oynuyor, her zaman maç seyrettiğim lokale gittim.. fener maçlarında ortalama 150 kişi olan yerde 120-130 kişi vardı.. 80 küsurda golü yiyip 1-1 kaldık, kimsenin gıkı çıkmadı.. iki takımın seyircisi arasında o kadar çok fark var ki..
1996-2000 yıllarındaki şampiyonluklar sonucu oluşan ve başarıya tapan Galatasaray taraftarını çok iyi analiz etmişsin.O dönemlerde sıradan anadolu takımıyla oynadığımız maçları kahvede bile izlemeye tenezzül etmeyen bir taraftara sahiptik.Neden gelmiyosunuz diye sorduğumda,pişkince nasıl olsa yeneceğiz ne gerek var izlemeye derlerdi:)Düşündükçe sinirden gülüyorum.O dönem 3 büyükler içerisinde en az seyirci ortlamasına biz sahiptik.Şimdide başarı gelmeyince sağı solu yıkıp döken maç bitmeden takımı yuhlayan acaip bir taraftar grubu çıktı ortaya.Bizim futbolculardan,yöneticilerden vs... önce kendimizi düzeltmemiz lazım,buna bende dahilim...
hay ağzına sağlık be kardeşim. yeni statta şu blogger züppeler değil de, senin gibi adamlar olursa gs bu bataktan çok rahat çıkar. mustafa sarp geldiğinde "fener'in elinden kaptık, böyle savaşçı oyuncular da lâzım takıma" deyip, 1 sene sonra "sarp gibi kazmalarla anca bu kadar total futbol oynanıyor" diyenlerden kurtarın camianızı..
Yorum Gönder