9 Kasım 2010 Salı

Özat ve Sapara

Marek Sapara hakkındaki düşüncelerimi daha önce blogda özel bir postla belirtmiştim: Bu ülkenin, Emre'den sonra en iyi orta saha oyuncusu o bence. Emre hariç Fenerbahçe'de ve diğer 3 büyük takımın hiçbirinde böyle kaliteli bir oyuncu yok. Elano, Misimovic, Ernst dâhildir buna. İnanılmaz bir oyun zekâsı, yeteri kadar koşu ve ikili mücadele, lokum gibi kısa-uzun paslar, oyun içi liderlik gibi sayısız vasfa sahip olan bu oyuncu, izlemek için özel çaba sarf edilmesi gereken muhteşem bir yetenek. Kendisine olan hayranlığımı buradan ifade etmeyi sürdüreceğim.

Bu akşam ilk yarıda çok iyi oynayan, topa sahip olan, oyunun merkezini ileride kuran ve iyi mücadele eden bir Fenerbahçe vardı. Böyle bir takıma karşı yenik de durumdaysanız artık kaybedecek neyiniz vardır? Elbette hiçbir şey. Yani her türlü çılgınlığı yapmak o dakikadan itibaren serbest! Ama bizim Anadolu takımlarındaki yaratıcılıktan uzak korkak hocalarımız, genelde o durumda dahi takımını ileri sürmez ve tutucu oyuna devam eder. Ümit Özat ise maça inanılmaz müdahalelerde bulunarak, en azından gece "elinden geleni yapmanın verdiği iç huzurla" uyumayı garantiledi ama şansının da yardımıyla yaptığı o hamleler takımına 4 gollü müthiş bir galibiyet getirdi. Şans diyorum, asla A.Gücü takımının başarısını küçültmek için değil. Ama ilk golün bir duran toptan hemen ikinci yarının başında gelmesi, ön direkte vurulan kafanın Semih'e çarpıp Rajnoch'un önüne düşmesi, Gönül'ün kendi kalesine attığı akıl almaz gol vs. Bunlar hep şansın yardımıyla oldu ama "şans çok çalışana yardım eder" denir bu topraklarda; söz konusu enstantaneleri de öyle yorumlamak lâzım.

İlk yarıda Stoch'un etkili oyununa karşılık olarak güçlü, çabuk ve sert Weeks'i sağ beke çekip müthiş bir karşılık verdi Özat; ikinci devredeki ilk doğru hamlesi buydu. Kaan gibi yaratıcılığı sıfır bir adamı sağ kanada koyarak yaptığı hatayı, onu içeri çekip Çakır'ı sağa koyarak bertaraf etti sonra. Gökhan'ı kovalamaktan top oynayamayan ve rakibe hiç tehdit oluşturmayan, karşı sahaya bile zor geçen Metin'in yerine Turgut'u monte etmesi ise üçüncü doğrusuydu. Böylece Sestak'ın arkasında Mehmet, Sapara ve Turgut'tan müteşekkil delici bir üçlü yerleştirdi. Uğur'a sadece Kâzım'ı savunma, Weeks'e de Stoch'u sindirme görevi verdi. Bu hamlelerin hepsi olumlu netice verince, Fener takımı da çabuk demoralize olup oyundan erken düşünce beklediklerinden çok daha kolay bir galibiyet elde etmeyi başardılar. Özat'ı ve Sapara başta olmak üzere tüm takımı tebrik etmek gerekir. Ümit, kendisinden iğrendirdiği Fener taraftarının, sportif alanda da canını yakarak gözümüzdeki antipatisine bir katkı yapmamalı bu maçtan sonra. Yiğidi öldürsek de, hakkını vermek lâzım. Terim'den ve Uygun'dan sonra ülkenin en itici ve en iğrenç mizaçlı teknik direktörü olması başka bir şey, işini doğru yapması başka..

Fener'de ise bizi şaşırtan ilk devre oyunu, ikinci 45 dakikada bir balon gibi söndü. Bence maçı kaybettikleri an, Kocaman'ın yaptığı değişiklikler esnasında oldu. Üründül "doğru değişiklik" diyerek saçmalasa da, üçlü orta sahanın bozularak ikinci forvet Gökhan Ünal'ın oyuna girmesi tam bir faciaydı. Kocaman bir daha asla bu adama forma vermemeli, bu ayrı bir şey. Ama futbolcudan biraz anlıyorsa Gökhan'ı devre arası bir Anadolu takımına verip karşılığnda 1-2 genç oyuncu alır (Kayseri'den Furkan? belki). Bu oyuncuda ne gördüğünü, neden bu kadar ısrarcı olduğunu bir türlü anlayamıyorum. Adamın ayakta duracak hâli bile yok. Paçalarından ruhsuzluk akıyor, bizlere Güiza'yı bile aratıyor.

Gökay, Fenerbahçe'ye çok faydalı olabilecek müthiş bir cevher ama Kocaman söz konusu değişikliklerle orta sahayı Cristian ile Gökay'a bıraktığı anda maçı kaybetti bence. O dakikadan itibaren Kaan, Adem ve Sapara, Fener orta sahasına büyük bir üstünlük kurdu. İleride iki ağır forvet ve kanatlarda Stoch ile Dia vardı ama topu onlara atacak kimse kalmamıştı. Hatta topu rakipten almak, ona sahip olmak bile çok zorlaştı.

Onun dışında söylenecek ekstra bir durum yok. Sakatlıklar yüzünden Caner, Gökay ve Cristian'ın orta sahada oynadığı bir maçın kaybedilmesi normaldir. Önemli olan bu maçtan, yapılan hatalardan ders almak. Umarız Kocaman bunu yapar.

6 yorum:

müjdat dedi ki...

Ankaragücünün bu başarısı neden müthiş oluyor Türkiye kupasında fenerbahceyi yenmek ne zaman basarı oldu . 90 lardan beri sampiyon olmus o kadar takıma ayıp.

Gündüz Feneri dedi ki...

ya yuh be kardeşim! maç özelinde söylenmiş bir laf bu kadar mı g.tünden anlanır? fener'e en son kim 4 attı hatırlıyor musun? üstelik tek devrede! üstelik geriden gelip! ilk yarıyı yenik kapatıp ikinci yarıda 4-2 galip gelmek, çatladıkkapıspor'a karşı bile başarıdır, kaldı ki fener'den bahsediyoruz.

mujdat dedi ki...

arkadasım
fenerbahceyi hic yenemeyn galatasaray bile turkiye kupasında hemde finalde hagi gibi sıradan antronorle bile 5 attı... yani söz konusu kupa olunca diger dediklerin sadece teferruattır... psikolojik bir durum

ilquer dedi ki...

Ankaragücü'nün ilk golünde top Rajnoch'un önüne düşmedi. Rajnoch ceza yayından Caner'in markajından kurtulup geldi. O sırada arka direkteki Cristian önündeki topa ayağını uzatmaya çalışıyordu. Biraz kaba etini kaldırsaydı topu uzaklaştırabilirdi.

@ müjdat

O psikolojik durum genelde finallerde geçerli oluyor.

Adsız dedi ki...

en güzel yazılarından biri olmuş gündüz feneri. basında maçla ilgili olarak herhangi bir yerde görülemeyecek kadar güzel hatta. tebrik ediyorum.

kanada dedi ki...

teşekkürler emeğinize sağlık