Evet, bu blog bir Fenerbahçeli tarafından hazırlanıyor ama bir Fenerbahçelinin, bu hayatta G.Saray kadar ilgilendiği başka ne olabilir? Birinci sırada Fener gelir bizim için, ikinci sırada G.Saray.. Ama "bu G.Saray" değil tabii ki; Ali Sami Yen'in, Baba Gündüz'ün, Metin Oktay'ın G.Saray'ı.. Şimdi bu isimlerin hepsinin kemiklerini sızlatacak bir çürümüşlük ve kokuşmuşluk var koskoca G.Saray camiasında ve uzun süre de temizleneceğe benzemiyor.
Bu blogda müteattit defalar yazdım, G.Saray'ın genel taraftar kitlesi yıllardan beri başarının kölesi olmuş, sportif başarıyı G.Saraylılığın önüne koymuş, inanılmaz derecede makyavelist bir topluluk. 96-2000 arası Türk futbol tarihinin en kirli, en ahlâksız başarılarını elde ederken bunların hepsi diğer takımları küçümsüyor, dalga geçiyordu ama şu an içinde bulundukları ahval ve şerait, insana "ilâhî adaletin var olduğuna" ilişkin sarsılmaz bir inanç aşılıyor. Zira bugün yaşananlar, o günlerde oturtulan dejenere kültürün bir yansımasıdır; bu kültür bugün o kadar derinlere nüfuz etmiştir ki camia içinde, bir kangren gibi her tarafı sardığı için aklı selim kaybolmuş, bir kısırdöngü içinde debelenen koskoca bir kulüp görüntüsüne bürünülmüştür. Dolayısıyla içinde bulunulan durumdan çıkılması için doğru fikirler de, böyle kokuşmuş bir ortamda üretilememektedir.
3 büyüklerin hepsinin belirli karakteristik özellikleri var. Mesela Fenerliler için snob, kendini en üstün gören ve diğerlerini küçümseyen bir taraftar olduğu söylenir. Bunlar fazlasıyla olumsuz bir psikolojiye işaret etse de, hangi Fenerlinin buna itiraz ettiğini görürsünüz? Veya Beşiktaş için hem Fenerli hem G.Saraylılar "üçüncü" büyük derler. Bu hor görülmenin etkisiyle olduğu kuşku götürmez bir şekilde takımına en bağlı, en cefakâr taraftar da onlardadır ama aklı selim her Beşiktaşlı, taraftar sayısı ve popülarite olarak diğer ikisini geçemeyeceklerini bilir, bunu kabul eder; başka şeylerle övünmeye çalışır. G.Saray taraftarı ise bence içlerinde en kötüsü. Hem kendini en büyük olarak görme derdinde, hem de ne yaparsa yapsın içinden Fener kompleksini atamıyor; bütün varlığını Fenerbahçe ile anlamlandırıyor. Ayrıca 90'lı yılların ikinci yarısından itibaren daha kötü bir özellik kazandı bu taraftar, sportif başarının kölesi oldu. Daha büyük başarılar elde ettikçe, daha küçük olanları sıradan görmeye başladı. Arsızlık diz boyunu aştı, nankörlük tavan yaptı. G.Saray'ın 17 Mayıs 2000 tarihinde UEFA Kupasını almasından 1 ay önce oynanan Denizli maçında stadyumunda 8000 seyirci vardı. "Bizi Türkiye'deki başarılar kesmiyor mirim, biz Avrupa'ya bakıyoruz" demek iyi bir şey de, böyle bir nankörlük, böyle bir kadir bilmezlik, böyle bir şımarıklık olabilir mi? En büyük olduklarını, en fazla olduklarını iddia edenlerin tribününde, derbileri çıkarsan son 10 yılda 7-8 bin seyirci var ortalama olarak. Fenerbahçe, Pendik faciasını yaşadığında, kendi kaptanı tesislerde saldırıya uğradığında, kulüp batağın içine saplandığında bile 20 binin altını görmemiştir. Hiçbir zaman.
Peki G.Saray taraftarı nasıl bu hâle getirildi? Ben bu süreci bizzat yaşadığım için, G.Saraylı blog sahibi veletlerin hepsinden fazla bilgim var kendi kulüpleri hakkında. Şimdi 25 senedir yaşadığım, gözlemlediğim, okuduğum, dinlediğim, seyrettiğim onca şeyden kaynaklanan bir takım analizler yapacağım. Bunların hepsi isabetlidir ve onlar bu yazdıklarımı göremediği sürece camia olarak bu bataktan çıkamayacaktır. Arada şampiyonluklar görse de çıkamayacaktır. Anlık sevinç, başarı ya da çözümlerin iyileştirmeyeceği kadar büyük bir kangren söz konusu çünkü...
Neden mi? Bakın şu söylediğime: 1980'lerin ikinci yarısı geçilirken 86 yılında Fenerbahçe'nin 11 şampiyonluğu vardı bu ligde, G.Saray'ın kaçtı biliyor musunuz? Sadece 6. Bugün durum ne? 17-17! Yani ilk 27 senede Fenerbahçe 11-6 öndeyken, son 24 seneyi bu kez G.Saray 11-6 önde geçmiş. Bunun yanında Cumhurbaşkanlığı Kupalarını, Türkiye kupalarını saymıyorum bile. Avrupa'daki başarılar ona keza. Yani Fenerbahçe'ye göre son çeyrek yüzyılda açık ara bir şekilde daha başarılı bir kulüp söz konusu. Buna rağmen içinde bulundukları huzursuzluk, Fener'e karşı eziklik, içinden çıkılamayan sorunlar yumağı vs. nasıl açıklanabilir? Bunun tek açıklaması vardır, o da "G.Saray'ın camia ve taraftar kültürü".
'84 yılında 14 senelik şampiyonsuzluk yıllarından sonra Derwall'i getirerek müthiş bir hamleye imza atan, bunun semeresini ilerleyen yıllarda 2 şampiyonlukla toplayan G.Saray, onun emekli olmasını müteakip Mustafa Denizli döneminde Avrupa'da yarı final görmesine rağmen seviye olarak ve zihniyet anlamında geriye gitti. Onu sportif başarısızlıklar yüzünden gönderip Sigi Held gibileriyle zaman kaybettikten sonra bir başka müthiş hamle daha yapıldı ve Kalli göreve getirildi. Onunla ve referans olduğu Hollman ile gelen üst üste 2 şampiyonluktan sonra, son 25 yıldaki ilk facia karar gündeme geldi ve Hollman, şampiyon olmasına rağmen gönderildi. Yerine ise Kocaelispor ile başarılı bir sezon geçiren Saftig getirildi. Sigi Held'den bir farkı olmayan bu Alman, sezon içerisinde Samsun-Antep-Antalya skandalını takiben kovuldu. Sonraki sezon Alman ekolü (nedense) terk edilerek Graeme Souness transfer edildi. O da takımı şampiyon yapamayınca Fatih Terim göreve getirildi ve her şey ondan sonra başladı zaten.
Tüm G.Saray camiasında adı uğursuza çıkmış olan ve millî takımdaki başarısına rağmen hiçbir şekilde benimsenmeyen Terim'in, ilk sezonunda 3 defa istifa etmesine karşın Faruk Süren tarafından görevde tutulması önemliydi. Ayrıca o sezon Fenerbahçe'nin Vahap Beyaz ve İbrahim Aksoy gibi hakemler (bu ikisi G.Saray tribününde maç seyrederken bizzat görülmüştür) tarafından adeta doğranmasına Ali Şen ses çıkarmazken, İstanbulspor maçında 99. dakikada orta sahadan ve (önünde Suat olduğu için) pozisyonu görmeden penaltı çalan Vahap Beyaz, şampiyonluğun en önemli emekçilerinden biriydi. Terim'in derin devletle ve Mehmet Ağar ile olan bağlantıları tüm gücüyle devredeydi ve 4 yılın sonunda kayıkçı kavgası başlamadan hemen önce kazanılan Uefa Kupası, Ağar'ın çocuğunun mezarına götürülüp bırakılacaktı.
1998 yazında Aziz Yıldırım paraları saçarken, Baliç'i , Moldovan'ı, Murat Yakın'ı transfer etmişken ve Hasan Şaş'ı da tam almak üzereyken (Hasan Yeni Yüzyıl gazetesine "beni daha çok isteyen Fenerbahçe oldu, artık Fenerliyim" demişti) Fatih Terim ve Mehmet Ağar A.Gücü kulübünü basmış, Hasan'ı transfer etmiş ve çıkışta da olayı görüntüleyen atv kameramanına saldırmışlardı. Olayın üstü hemen kapatıldı, G.Saray çiftliğinde "yönetimde olmayan" Ağar'ın ve alt tarafı hoca olan Terim'in transfer görüşmesi yapmasının tüyler ürperticiliği hemen unutuldu.
97 yılında Sami Yen'deki bir Antalya maçında Kona'nın 47. dakikadaki golüyle yenik duruma düşen takım, 52'de olmayan bir frikik sonucu Bülent ile beraberliği sağlamıştı. Hemen akabinde Tugay, sağ taraftan gelen ortada penaltı noktası üzerinde topu net bir şekilde koluyla alıp golü attı. Hakem Metin Tokat golü vermesine karşın yardımcı hakem 30 metreden pozisyonu süzüp golü iptal ettirdi. 30. dakikadan sarı kartı olan Tugay'ın ikinci sarıdan atılması gerekiyordu ama Tokat'ın g.tü yemedi. Bunun yanında, pozisyon sonrasında tüm takım olarak yardımcı hakemin üzerine çullanan G.Saray takımında Hagi isimli aşağılık insan müsveddesi, Tokat'ın gözünün önünde yardımcı hakemin yakasına yapışmış (resmen ve alenen böyle, formasının yaka kısmını sol eline almış) onu tartaklarken Metin Tokat tüm kamuoyunun kabul ettiği kırmızı kartı çıkar(a)madı. Hemen sonrasında ise Cafer Aydın'ı oyundan atarak galibiyetin yolunu açtı.
Bunun gibi sayısız örnek sayabilirim ama bunlar, G.Saray dışındaki kamuoyunun en fazla gözüne sokulan ve artık gemin azıya alındığı, namussuzluğun tavan yaptığı örnekler olduğu için bunları saydım. Sonuçta G.Saray kulübü bu dönemde Terim ve Ağar'ın oyuncağı hâline getirilmiş, bu sayede gelen başarılarla tüm camia inanılmaz bir pişkinlikle olanlara sesini çıkarmamış ve "gelen kirli başarıların tadını çıkarmıştır". Türkiye'nin (sözüm ona) batıya açılan penceresi, bir Adanalının hegomonyasına girmiş ve onun, kendi işverenleri (yöneticileri) için "daha dün önünü iliklemeden, kapımı vurmadan odamdan giremezlerdi" deyişine ses çıkarmamıştır. Bu hâliyle de batının değerlerinden tamamen uzaklaştığını, Türkiye'nin en şark zihniyetli kulübü hâline geldiğini net bir şekilde göstermiştir. Kendi yöneticisine bunları diyerek İtalya'ya giden adamı, daha sonra tezahüratlarla geri getirmiş; akabinde yine aynı adamı "s.ktir ol git Terim!" diyerek kulüpten kovmuştur.
Neyse, 2000 yılında İtalya'ya giden Terim'in yerine Lucescu'nun getirilmesi, G.Saray'ın son 25 yılında, Derwall ve Kalli'den sonra üçüncü doğru hamledir. Gönderilmesi de 100 yıllık kulüp tarihinin en vahim, en isabetsiz kararıdır. Ve bu gönderiliş, G.Saray camiasının ve taraftarının nasıl zıvanadan çıktığını, nasıl şımardığını, nasıl züppeleştiğini gösteren en kusursuz örnektir. Zira ilk yılında Hakan Şükür'süz bir şekilde Süper Kupa'yı kazanan, Şampiyonlar Ligi'nde iki gruptan birden çıkıp (bence) Türk futbol tarihinin en büyük başarısını elde ederek çeyrek final oynayan, şampiyonluğu (75 milyon dolar harcayan) Fener'e kaptıran Luce, ikinci yılında bebelerle lig şampiyonu olurken Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek finali tek golle kaçırmıştır. Barcelona'ya Sami Yen'de yenildikleri o maçı kazansa, takım yine çeyrek finale çıkacaktır. Ve Barça, Luis Enrique'nin ofsayt golüyle maçı kazanıp gruptan çıkan takım olmuştur. Görüntü o dönemde net bir şekilde şudur: Eğer böyle giderse, G.Saray 3-4 sene içinde Şampiyonlar Ligi'nde final oynayacaktır. Bunun için futbolcular, yıldızlar vs. önemli değildir çünkü kim gidip kim gelse, 7-8 futbolcu birden değişse vs. sonuç değişmemekte, bir şekilde takım başarılı olmaktadır. Ama öte yandan takımın oynadığı futbol fazlasıyla defansif bir futboldur ve izleyenlere zevk vermemektedir. Ve tam da bu yüzden o günlerde ne olur biliyor musunuz? Şımarık, g.tü kalkmış, başarıların sarhoşu olmuş, kadir-kıymet bilmez, vefasız G.Saray camiası, tüm o başarılara rağmen "oynanan futbol zevk vermiyor" diye Lucescu'yu gönderip Terim'i yeniden göreve getirir. G.Saray Spor Kulübü tarihinin gelmiş geçmiş en facia kararı da budur. Sadece Lucescu söz konusu olduğu için değil. Giderken yöneticileri için "hepsi benim köpeğimdi" mealinde şeyler söyleyerek giden, İtalya'da tokadı yiyip ülkeye dönen ve televizyon yorumculuğu yapan bir adamı yeniden kapıdan içeri soktuğu için.. Onun 50 milyon dolar harcayıp kulübü batağa sokmasına seyirci kalındığı için.. Ve tabii ki Luce gibi başarılı ve mütevazı bir hocayı gönderdiği için.. İşin tüyler ürpertici yanı, tekrar belirtiyorum, gönderilme sebebinin "takım başarılı ama bizi kesmiyor, biz keyif veren futbol da istiyoruz" gibi bir zihniyet olması.. Hayatınızda bundan daha züppe bir taraftar grubu görebilir misiniz?
Sonrası mâlum. Terim "s.ktir ol git" tezahüratlarıyla kovuldu, Hagi geldi. Hagi "hırsız Hagi" tezahüratlarıyla kovuldu, Gerets geldi. O gitti Skibbe geldi, son olarak da total futbol duayeni Rijkaard.. Sonra o da kovuldu ve tekrar pislik bir insan müsveddesine dönüş.. G.Saray, Fenerbahçe'nin 80 ve 90'lardaki hâlinden bile daha beter durumda şu anda. Bu açık bir şekilde görülebiliyor.
Herhangi bir kurumda böylesi bir kaos varsa, bundan kurtuluş imkânsız değildir. Ama kurtuluşun birinci aşaması, "teşhisin doğru konması" ve gelinen noktada "özeleştirinin" yapılmasıdır. G.Saray camiası ise özeleştiri kavramından o kadar uzakta ki, günü kurtarmaktan başka hiçbir çözüm yoluna başvuramıyorlar. Şımarıklık, züppelik, vefasızlık, adam harcama, "giden ağam gelen paşam" zihniyeti, günlük düşünme vs. en üstünden en alta kadar her yeri kangren gibi sarmış durumda. Büyük resmi hiçbirisi göremiyor, hele de blog âlemindeki reislerinin eteğine tutunmuş sidikli bir takım veletler, kendilerini takip eden azınlığı adeta zehirliyor. Ama sadece onlar ve takipçileri değil, genel olarak G.Saray taraftarının neredeyse tamamı aynı kafada ve çürümüşlük seviyesinde şu anda. Gerçekleri göremedikleri sürece, âkil bir takım adamlar çıkıp idareyi ele almadığı sürece de burunları b.ktan çıkmayacak. Biz dostane bir şekilde eleştirdiğimiz zaman da o şımarıklığın, o züppeliğin yansımalarını gösterip saldırmaya devam edecekler. Ama biz düşüncelerimizi yazmayı sürdüreceğiz. Merhum Ali Sami Yen'in, Fenerbahçe ile aynı otelde kamp yaptıkları bir maç arefesinde, kendi futbolcuları odalarına çekilmişken geç saatte arkadaşlarıyla sohbet eden Can Bartu'yu görüp "Can, yarın önemli bir rakibinizle (G.Saray ile!!!) maçınız var, bu saatte burada ne yapıyorsun? Git odana dinlen!" diye azarladığı dönemleri özlüyor, bir ezelî rakip olarak o G.Saray'ın hasretini çekiyoruz. Bugünün, Yen başta olmak üzere tüm efsanelerin kemiklerini sızlatan başarı kölesi, vefasız, kadir bilmez, Fener kompleksi ile polise saldırıp kendi stadını yakan, sahaya 19 bin bardak su atan, tüm değerlerini bozuk para gibi harcayan taraftarıdan da ölümüne iğreniyoruz.
32 yorum:
ağzına sağlık, söyleyecek laf bulamıyorum.
daha güzel açıklanamaz, daha güzel ortaya konulamazdı. bir laf vardır balık baştan kokar diye. tepede oturan yönetici kisvesi altındaki aşağılık adamlardan kurtulmalı galatsaray camiası kurtulmadığı sürece bu durum devam eder. sonra o taraftar dedikleri iğrenç yaratıkları temizleyebilirler. eline sağlık gündüz feneri zihin açıcı bir yazı olmuş. inşallah değer sahibi, mantıklı galatasaray taraftarları( tabi varsa, olduğuna hiiiiiiiç inanmıyorum kompleksli züppeler) bunu okur da aynayı kullanmayı akıl ederler. bak gene ayna dedim allahım ne güzel bir şeydir şu ayna.
ek olarak senin yazına bir anektod düşmek istiyorum. ben bir beşiktaş taraftarıyım. malum istanbulspor maçından sonra çevremdeki bazı galatasaray taraftarlarının tepkisi şu olmuştur beşiktaşımız doğrandıktan sonra. ben "hakemleri satın alarak veya baskı altına alarak şampiyon olduğunuzun farkındasınız değil mi" dediğimde "sizde adam olsayınızda sizde hakemi satın alsaydınız" deme cüretini ve kokuşmuşluğunu gösterebiliyorlardı. neden? onlar için başarıya giden her yol mübahtır çünkü. bu örnekleri daha da çoğaltabiliriz. mesela 8-0'lık ankaragücü maçı ve satın alınmış zalad( nasıl bir ironidir ki o yılda beşiktaşla çekişiliyor ve nasıl bir ironidir ki zalad beşiktaşın eski kalecesi). sözün kısası şudur: galatasarayın içinde bulunduğu durum emin olun tahmininizden fazla insanı mutlu ediyor ve etmeye devam edecektir. etme bulma dünyası. ne demişler rüzgar eken fırtına biçer. başarısızlık hep sizinle olsun galatasaray camiası, yüzünüz hiç gülmesin ezik, kompleksli galatasaray taraftarı. allahım ne hoş, ne güzel bir durum. keyifle takip edeceğim..:) iyi bayramlar...
sezarın hakkı sezara önceki çoğu yazını aşırı fanatik , üslubunu da ayıp bulmuştum ama bu yazı çok güzel olmus umarım diger gs blog yazarları da bu yazıyı referans alan yazılar yazarlar
üstad yazının büyük bir bölümüne katılıyorum. defalarca "sami yen" taraftarını sadece izleyicilik yaptığından, lümpen,tabiri caizse Jon jon kimliğinden ötürü eleştirdim. Her maç analizimin sonunda şikayetlerimi okuyabilirsin.
Galatasaray'ın belki de en büyük sorunu taraftar meselesi.
Ancak yazında eksik bıraktığını ya da düşünmüş olsan da yazmadığını düşündüğüm yerler var.
Bir defa yazının başında da belirtmişsin bir Fenerbahçelinin ya da Galatasaraylının kendi takımlarından sonra düşündüğü takımdır ezeli rakipleri bu çok doğal. Buradan yola çıkara Galatarasaylıları topyekun Fener ezikliği ile yaftalaman saçma. İşin doğasında var bu rekabet. Ben eminim ki geçen yıl Bursa'ya verilen şampiyonluktan 10 kat daha fazla üzülmüştür Fener taraftarı 2006'daki Denizli faciasına. Bunu iki takım taraftarı için de "eziklik" olarak adlandırmak bence kahvehane kültürü ürünü.
GS taraftarının başarıya endeksli hale geldiğini, şımardığını güzel tespit etmişsin. Gerçi gün gibi önümüzde olan bir şey ancak rekabet adına üzücü bir durum. Babamdan dinlediğim kadarıyla Ali Sami Yen tribünlerinin en güzel dönemi 17 yıllık şampiyonluk hasretinin yaşandığı dönemde geçmiş. Her maç stad dolardı der hep. Bu da bir paradoks.
96-2000 arası performans yorumun için geçen yazında yazmıştım. Kirli işlerin dönmediği tek bir organizasyon yokken ülkemde bu tip organizasyonlarda temizlik beklemek çok iyi niyetlilik anlamına geliyor sanırım. Ancak bu tip yorumları yaparken sanırım iğne ve çuvaldız ilişkisini de göz ardı etmemek lazım. Yani özellikle 3 büyüklerden kirli oyunlara bulaşmayanın olmadığına inanmıyorum. Buna bu tip şeylerden en çok yakınan Beşiktaş da dahildir.
98 ve 2000 arasında oynanan futbolu, bu oyunu çok iyi bilen fanatik fenerbahçeli arkadaşlarım bile takdir ediyordu. Keza uefa kupası sürecinde oynanan futbolun hakkı verilmeli diye düşünüyorum.
Yazıda eleştireceğim son şey taraftar üzerine bir yazı beklerken futbol ve yönetim üzerinde durulmuş olmasıdır. Bir de empati yapılmayışı son olarak. Ülkedeki taraftar kültürü ortada, futbolcusunu tesis çıkışında tekme tokat döven de bizim insanımız, kendisine büyük başarılar yaşatan hocasına s.ktir çeken de. Nasıl koydu Aykut kocaman diyen de bizim başkanımız, Saat kaaaaççç saaat kaaaççç 8.45'te şampiyonuz lan apaçiliğini yapan da. Maç sonrası kendi stadyumunu yakan da bizden, rakio takımın kendi evinde 4 atmasına dellenip koltukları söken de.
Anlayacağın hiçbir taraf doğru değil ki taraftarlık olgusunda bu başarıyı bekleyelim...
Saygılarımla
Bir Galatasaray'lı olarak dediklerinin yüzde doksanında haklısın. Artık çözümün ne olduğunu biz de bilmiyoruz. Tarzını çok sevmesem de bu yazındaki söylediklerinin çoğunluğu doğru. Adnan Sezgin gitsin diyorduk ama artık Polat da gitsdin diyorum ben. Takım da baştan aşağı yenilensin ama para nerede? Bu sezonu seyretmeyeceğim asrtık, becerebilirsem.
ahanda gündüz feneri aklı selim bir galatasaraylı yakaladık kurban mı kessek telli babanın orada göbek mi atsak bilemedim. sen bi çözüm bulursun artık i trust you man..:)
abi bunları yazıpta şu adamlara doğru yolu gösterme.
bırak bokularında boğulsunlar:)
biz bu takım uefa kupasına koşarken galatasaraylı olmadığımız halde gidip stadlarında desteklerken, bu şimdi ahkam kesen veletler sümüklerini silmeyi bilmiyordu.
sonra da gelip bize "bizim uefa kupamız var" diye hava atıyorlar.
ulan pezevenk! o kupa kazanılırken ben destek verdim bu takıma, sen o zaman ortada bile yoktun puşt.
doğru söze ne denir ;)
@adsız
adsız olarak yazan ve olumlu fikir beyan eden tüm arkadaşlara teşekkür ederim. herkesin kendi fikirlerini dillendirmesini isterim; müspet veya menfi.
@müjdat
sonunda sana yazı beğendirebildik, ne mutlu bize :)
@eeyore
üstat, önerin için sağol, eleştirilerin için de.. hepsinin aklımızda bir köşede yer edeceğinden emin olabilirsin. sonra yine türlü vesilelerle konuşuruz.
dostum murat dalkılıç kıyamadım ikimize demiş bir beşiktaş taraftarı olarak. biz 3. büyüğüz bunu da kabul ediyoruz. bizim övündüğümüz başka şeylerdir. biz büyüklük peşinde koşmayız, biz beşiktaşı beşiktaş olduğu için severiz. bu yüzden fenerbahçe ve galatasarayın birbirine ihtiyacı vardır. ama adam gibi taraftarlık yapıldığı zamanlarda ki tavırlara, davranışlara, büyüklüğe ve sportmenliğe ihtiyacı vardır. burada galatasaray taraftarına sallarken fenerbahçelileri akladığım anlaşılmasın. ben sadece haklının; en azından haklı konuşanın yanında olmaya çalışıyorum. evet galatasarayı ve galatasaray taraftarını sevmiyorum, ama bu fenerbahçeyi ve tarartarını sevdiğim anlamına gelmesin. sadece türk futbolu dipten, alttan gelerek hareket edildiğinde kurtulur düşüncesiyle hareket ediyorum kendi çapımda. amaç haklıyı bulmak, ortaya çıkarmak değildir. haklı ve doğru olan türk futboludur. ortak bir değer yarattığımız zaman total olarak başarılı oluruz. bizim italyan, ingiliz veya ispanyol çekişmelerine yerimiz yok. çünkü o adamlar atı alıp üskadarı çoktan geçmiştir. onlar başka kulvarlarda rekabet etmketedir. bu söylediğimiden bizimde aynı kulvarlardaki(yani avrupa) rekabet etmeyeceğemiz anlamına gelmesin. kendi içimizde bölünmeye devam ettikçe türk futbolu kaybetmeye devam edecektir. bakın son 3 turnuva(2008 avrupa şampiyonası hariç) yokuz. bunun nedeni futbolcu yetiştirememek değildir. bunun sebebi fatih terim'i kimse sevmezken, tek bir paydada buluşarak fatih terim'i destekleyememektir(bu sadece bir örnektir; örnekler çoğaltılabilir; örneğin ersun yanal ve türk futbol medyasının yarattığı hakan şükür kısır döngüsü). kısır hesaplara düşmektir. ne olursa olsun beşiktaş, fenerbahçe ve galatasaray olacaktır. bizde taraftarları olarak var olacağız. ama kavgayı başka yerlerde yapalım. bu bir barış çubuğudur. isteyen içine çeker barışı yeşertir, kafası güzel olur. isteyen çekmez; bizde savaş baltalarını zaten çıkarmıştık yerlerinden, dalarız birbirmize. bu kadar şey yazdım, bunların tek bir muhattabı vardır diyemem, belki beşiktaşlısı, belki de fener bahçelisi üstüne alınacaktır ama benim tek bir hedefim var o da kendini bilmezler. bu kendini bilmezler de son zamanlarda ve çoğunlukla yeni yetme, şımarık, sadece galatasaray var diyen, genç, cahil galatasaraylı blogger'lardır. adama olun, kendinize gelin. gelmezseniz getirmesinisini biliriz. türk futbolunun altına koyduğunuz dinamitleri g.tünüzde patlatırız; üstüne bir de petrol buluruz. selematle kalın dostlar..
ben de bir gsli olarak şunu söyleyim insaf be kardeşim tamam yazında katılacağım yerler var ama öyle bir anlatmışsın ki bu ülkede her boku yiyen gs diğerleri ak kaşık gibi olmuş "resmi taraftar sitesi" antu olan, kulüp resmi sitesinde belözoğlunun özgeçmişi anlatılırken gs adının geçmediği bir kulüp taraftarının gs taraftarına fb kompleksleri var demekte tam komedi
@mojito: sen tam bir gaflet halindesin kusura bakma "sizde adam olsayınızda sizde hakemi satın alsaydınız" diyen bir tane bjk taraftarı göstersem sana, yorumunda gs taraftarı için yaptığın saçma sapan genellemeyi bjk taraftarı için de yapabilecekmisin merak ettim.
"inşallah değer sahibi, mantıklı galatasaray taraftarları( tabi varsa, olduğuna hiiiiiiiç inanmıyorum kompleksli züppeler) bunu okur da aynayı kullanmayı akıl ederler." bu yorumunla da kaliteni ortaya koymuşsun
"başarısızlık hep sizinle olsun galatasaray camiası, yüzünüz hiç gülmesin ezik, kompleksli galatasaray taraftarı. allahım ne hoş, ne güzel bir durum. keyifle takip edeceğim" bu yorumun da klasik ezik bjk taraftarı profili ama dikkat et ben senin gibi bütün bjk taraftarına ezik demiyorum bu da farkımız olsun sana hayatta başarılar diliyorum
@burkino
burkinocum güzel yazmışsın ama ne yazdığımı neden yazdığımı hiiiiiiiç anlamamışsın. işte benim de bahsettiğim bu galatasaray tarafı için. bu genelleme işine çok takılıyorsunuz. senden önce de bir galatasaraylı arkadaşta aynı şeyi başka bir konu için iddia etmişti. ona da anlattım sana da anlatırım benim işim bu. bu bir genelleme değildir. bu sizin nasıl küstahça hareket ettiğinizi gösteren küçük bir örnektir. dediğin gibi bu durumu bütün galatasaray taraftarlarına mal edemezsin ama anket yapılırken veya istatistik çıkarılırken küçük bir kümeyi toplayıp bunu büyük kümenin içinde ne kadarlık bir bölümü kapladığına bakılır ve sonra bu veri olarak önümüze konulur. ben sizin içinizden olan insanların-küçük bir grupta olsa-nasıl düşündüğünü vurguladım ve bu gruba dahil olabilecek insan topluğunun aslında daha da büyük olabileceğini anlattım, anlatamaya çalıştım. ama her zaman olduğu gibi züppe, snop galatasaray taraftarı "acaba doğru mu söylüyor?" diye düşünmeden hemen saldırıya geçtin. neden? çünkü komplekslisiniz, eziksiniz. yaralarınız var, kuyruk acılarınız var. son 10 senede en tepeden en dibe düşmenin verdiği ciddi bir rahatsızlık var. e kolay değil burkino bu durumda olup da hazımlı olmanızı, en azından senin hazımlı olmanı beklemek hayalcilik olur. kalitemden bahsedip bel altı vurmaya çalışmışsın. burkinocum kısır çatışmalarla ne kendini, ne yaptığını, ne de günü ve galatasarayı kurtarabilirsin. Sen benim kalitemi ölçecek merci misin? TSE’ de mi çalışıyorsun(TSE’ nin açılımı Türk Standartlar Enstitüsü; bilmiyorsan açıklayayım dedim cahil taraftar müsvettesi seni)? O yüzden böyle küçük düşünülmüş hamlelerle istediğin yere ulaşamazsın canım benim. Asıl gaflet, dalalet hatta hıyanet içinde olan sensin-Ulu önderden alıntı yapayım dedim belki bunu anlarsın diye- burkinocum yazık sana.
ikinici son olarak, ben bir temennide bulundum yazdığım yorumda. bu benim kişisel görüşüm. neden böyle dedim kısaca açıklayayım: galatasarayı sevmiyorum. Yönetiliş tarzını, taraftar dediğiniz o cahil kompleksli, aciz, dönek çapulcuları… bu listeyi daha da uzatabilirsin. Bunun nedeni bende olan kompleksler değildir. Bunun nedeni yıllarca beşiktaşımızın karşısında hep ayak oyunları, küçük hesaplar, sportmenlik dışı masa başı oyunlarıyla çalınan şampiyonluklar, alınan maçlardır. Sadece bize karşı değil hemen hemen bütün takımlara yaptıklarınızdır. Çünkü yazımda da belirttim sizin için başarıya giden her yol mübah. Bunu zaten daha önceki yorumumda yazdım, örnekleriyle anlattım. Ama zahmet edip o yazıyı derinlemesine okuyup özümsemeden bana cevap yazdığın için neyin daha ne olduğunun farkında değilsin. O yüzden küçük beyinlisin, derinlikten ve anlama kabiliyetinden yoksun. At gözlükleriyle bakıyorsun, komplekslerine binayen hareket ediyorsun, ezikliğini referans kabul edip züppece cevap yazıyorsun. Bu zihniyetle benim alıp veremediğim. Siz Galatasaray taraftarları bu başarılara(ne kadarı fair play içinde o tartışılır) şak şak tuttuğunuz, bu tarz hareket ettiğiniz sürece sizinle olan kavgam devam edecek. O yüzden şu anda içinde bulunduğunuz durum tekrar söylüyorum ilk yorumumda da söyledim-anlama kıtlığı çektiğin belli o yüzden ikinci defa yazayım dedim-bugüne kadar yaptıklarınızın karşılığıdır. İlahi adalettir. Kötü yönetilmek, geçmişten gelen birçok neden vs. hepsi ilahi adalettir. Elinizde olanların kıymetini bilemediğiniz için kozmik güçler size bu durumları yaşatmaktadır. İyi de olmaktadır. Gerçekten çok hoş bir şey bu. Belki o zaman akıllanırsanız da gerçek taraftar gibi hareket etmeyi öğrenir, eleştiriye açık hale gelirsiniz. Siz düzeltemediğiniz sürece kimse galatasarayı düzeltemez. Ama sizin gibi şak şak’ a, gelen ağam giden paşama alışmış, küçük düşünen küçük beyinli bir güruh bunu da beceremez. Beceremediği sürece de düşmemeye oynamaya devam edersiniz. Neyse burkinocum sağlıcakla kal sana da iyi bayramlar olsun…
olaya at gözlükle bakan galatasaray taraftari bir yana... daha gecen sene yeter yildirim demirören bagiran bjk taraftari ve bugün kralsin yilidirim demirören diyen BJK taraftari öbür yana...
kendi stadini yakan GS taraftari bir yana, trabzon macindan sonra sükrü saracoglunu yakan taraftar, kadiköyde magzalarin pencerelerini kiran fenerbahce taraftari öbür yana...
Hagiyi gönderip geri getiren yönetim zihniyeti bir yana, Daumu basarili olmasina ragmen gönderip geri getiren ve yine basarili olmasina ragmen yine gönderen yönetim zihniyeti öbür yana... denizli bu kapidan giremez diyen yönetici bir yana, denizliyi cagirip sampiyon olan yönetici öbür yana...
ha evet, Galatasaray taraftari züppe... BJK taraftari "alternatif", Fenerbahce taraftari snob... ama hepsi birbirinden degisik degilmi?
Söyle bir pespektif den bakalim olaya ve mojito denen istatistikci arastirmaci da umarim istatistik bilimiyle yardimci olur:
Hepiniz türkiyede yasamiyormusunuz?Hepiniz bu 3 takimin taraftari degilmisiniz? Hepiniz ayni okullardan, ayni kültürden degilmisiniz? ah evet bazilariniz subkültür olusturmus, bazilariniz kitap okumayida biliyor, bazilariniz olaylara biraz olsa objektifde bakiyor!
Evet hepiniz ayni degilmisiniz? Hic düsündünüz mü? Yani türkiyede bana surda biz baskayiz deyin ve neden öyle oldugunu anlatin... Renk farkimi? Hadi len!
Ulan ben liberalim diyip AKP yi secmiyormusunuz? Ulan ben atatürkcüyüm diyip, referandumu onaylamiyormusunuz? Ulan pis solcular, pis sosyalist, pis hümanist diyip, bir anda ama filistin halkina haksizlik yapiliyor demiyormusunuz?
nesiniz siz? GS, FB, BJK fark etmez, maryonetsiniz!
mojito boşuna zahmet etmişsin o kadar uzun yazınca birşey olmuyor yukardaki yorumlarının aynısını tekrar etmişsin neyse senle anlaşamayız boşuna uzatmayalım
@burkino
tabi ki aynısını yazıcam canım benim çünkü düşüncelerim bunlar değişmedi ki. neyse burada haklısın senle anlaşamayız çünkü sen anlamak istemiyorsun, anlayamıyorsun kapasiten bu burnikocum. uzatamayız çünkü sen anlayıp cevap yazamazsın şimdi olduğu gibi. kendine iyi bak başka bir konuda görüşmek üzere...
anozcum güzel yazmışsın, inceden de sallamışsın bana. madem yardım istedin sana yardım edeyim çünkü benden yardım isteyenlere yardım ederim, onları bilgilendiririm, ufkunu açarım. şimdi anozcum 31 Aralık 2009 tarihi itibarıyla Türkiye nüfusu 72 561 312 kişidir. şu anda 73 milyona dayanmıştır. söylediğinin mantıksızlığını kusura bakma yüzüne vurmak zorundayım. 73 milyon insanın her birinin aynı kültürle yetişmesini bekleyemezsin. bölgesel olarak-ben egeliyim-bir insanın ak dediğine bir başkası çok rahat bir şekilde kara diyebilir. bu tamamen yetiştirildiği ortamla, çevreyle alakalıdır. kimisinde din ana etmendir, kimisinde töre merkezdir. bu durum da herbirimizin farklı olmasına neden olur. şöyle bir örnekle daha açıklamaya çalışayım. türkiye'de yaklaşık olarak 11 farklı köken vardır. işte kürt, çerkez, laz, süryani vs.. diye gidiyor. bu kökenlere mensup her insanın tek bir kültüre ait olmasını bekleyebilirmisin? veya farklı bölgelerde yetişmiş örneğin izmir'de doğup büyümüş bir çerkezin, artvin'de doğup büyümüş bir çerkezle aynı kültüre ne kadar sahiptir diyebiliriz. ayrıca her insan kişiliğine, deneyimlerine, görgüsünü göre bulunduğu bölgede başka bir alt kültüre de dahil olabilir senin dediğin gibi. bu bile farklı olmak için yeterlidir. anozcum seninle tek ortak yanım aynı ülkenin vatandaşı olmaktır. benzerlikler olacak ama bu aynı olduğumuz anlamına kesinlikle gelmez, gelemez. Gelelim taraftarlık olayına. evet bir Beşiktaş taraftarı olarak bizim tribünlerde de tasvip etmediğim, hatta utandığım olaylar cereyan etmiştir. Dediğin gibi bu fenerbahçe’de de, galatasaray’da da olmuştur. Hem camia, hem yönetim hem de tribün bazında. Benzerlikler yok değildir vardır. Ama atladığın bir nokta var. Bizim bu blogta konuştuğumuz kimin ne zaman, ne yaptığı değildir. Onlar sadece ortaya koyduğumuz tezlerin argümanlarıdır, destekleyicileridir, örnekleridir. Biz burada futbol kültürlerinin yanlışlığından, camia geleneklerinin kötülüğünden ve özellikle Galatasaray camia, yönetim ve taraftar üçgeninde yaşanan ve bize çooook ters gelen durumlardan bahsediyoruz. Her camianın kendine göre bir kültürü, bir yönetiliş tarzı ve kendine simge olarak belirlediği renkleri vardır. Bu bile camiaların farklı olmasına yetmektedir, en azından bence. Geçmişte benzer şekilde hareket etmiş farklı camiaların güruhları olmuştur. buna bir itirazım yok. Ama benzer bir şekilde hareket edilirken bile bunun altından yatan nedenler veya verilen tepkinin ne amaçla yapıldığı bile farklıdır. Bizim tribünlerde cinayet bile işlendi ama nedeni farklıydı. Fenerbahçe taraftarı kaptanını dövdü tesis çıkışında ama nedeni farklıydı. Umarım aydınlatıcı olmuştur anozcum iyi bayramlar..
mojitocum senin anlatiklarin benim yorumumda azda olsa zaten fark ediliyor. Yinede bize bunlari acikladigin icin, bunun icin zaman harcadigin icin tsk etmekten baska birsey gelmez elimize. bu arada ilk yorumum sadece sana degildi.
Bak eni sonu yine ayni yere variyoruz, yorumlariniz, hem senin hem gündüz fener adli blogun sahibin önce "ama bak bunlar böyle" yapiyor derken, o yorumunuzda zaten "biz baskayiz efendim" acik olmasada satirlar arasi yaziyorsunuz ve dile getiriyorsunuz.
Burda eni sonu "bugün biz galatasarayi konusuyouz efendim, bjk fb konumuz" degil diye kapatilmaz olay. Birinin hayvanligini anlatirken, ve üstüne basa basa söylerken belki olaya sadece bir taraftan degil, genel olarak türk taraftar / futbol / sporsever (!) kültüründen bakmaniz lazim, ki taraftari anlata bilesiniz. GS taraftari BJK ve FB den degisik bile olsa, bir anlamda hepsi ayni yerde bulusuyor.
simdi bana anlatin:
Adnan Polat: Rijkaardin arkasindayiz diyor, ve sonra Rijkaardi gönderiyor
Yildirim Demirören: Denizli BJK kapisindan giremez diyor, ve sonra gelip TD görevine getiriyor...
fark nerde mojitocum?
Ve söyle atladigim olayi belirlemisinm. Sana o coooook ters gelen durumlar, benimde zaten dedigim gibi her camiada olmus, iste burda dedigimiz kültür yine birlesiyor. Egitimsiz, futbol sevmeyen, kavga seven vs vs seyler saya bilirim... sen o taraftar tepkisinin altinda "nedenlerin" farkli oldugu kanatindesin, ben ise, hayir, nedeni önemli degil, olmasi yanlis, önlem alinmamasi, yapinin gelistirilmemesi yanlis diyorum. Anlatabildim mi?
Türk futbolu bir tiyatrodur ve herkez rolünü cok iyi biliyordur. Isikcisi vardir, oyunculari vardir, seyircisi vardir, herkez eni sonu birbirini alkislar. Ve bazen, cok nadir durumlarda, disaridan "artis" cagirilir heycan katsin diye ve yine gönderilir.Bunun icinde Basin, Medya, Yayimci kurulusu görevlerini "kendine göre" yerine getirmektedir, ve herkez bu isden parayi kazandigini bildigi icin bu tiyatronun degismesini istemez.
Siz gelmisiniz halen yok su baska diyorsunuz...
hani cocuklar kavga eder, babalar kizarkende söyle der ya "ama onlar söyle yapti...." kendini savunmak icin!
Sizde GSin olaylarini öyle bir anlatiyorsunuzki ve ayni zamanda aslinda gözü acik olan GS taraftarini bile "görmemezlikle" ve "körlükle" sucluyorsunuski, eni sonu kendiniz körlesiyorsunuz...
Birisi aynami demisti?
boş yazılar bunlar GF boş.
bu taraftarlık olayını başka bir blogda yorumladım(papazınçayırı).kimse bilinçli olarak takım tutmaya başlamıyor.şansına kimin dönemine denk gelirse vs bir tarafa meyil gösteriyorsun bilinçsiz! olarak.
onunçün taraftarlığa garip anlamlar yüklemek saçmalıktır.
hele derin anlamlar yüklemek saçmalıktanda vahim bir durum arzeder.
geçiniz siz şöylesiniz böylesiniz muhabbetini.sende sayıp sövdüğün takımın taraftarı olabilirdin.yada karşı taraf içinde tersi geçerli.
şansına bir takım tutmaya başlıyorsun ve buna çeşitli bahaneler anlamlar yüklemeye kalkıyorsun.bu komikliktir.
futbol izleyicisi olmak mantıklı ama taraftarlığa garip anlamlar yüklemek saçmalıktır.
alıntı ile noktalayalım konuyu.ismet özelin röportajından alıntıdır.
“Aydın, ben Fenerli oldum!”
Çocuk yaşlarımdan itibaren topluma intibak edememiş birisiyim. Sırf toplum muteber saydığı için bir şeyi benimsediğim olmadı. Mesela takım tutmadım.
Hiç mi tutmadınız?
Hiç tutmadım olur mu? Henüz ilkokula gitmiyor idim. Üç ağabeyim var, üçü de Galatasaray’ı tutuyorlar. Ben de onların dördüncü erkek kardeşi olarak Galatasaraylı idim bir dönem. Ama sonra şöyle düşündüm: “Ben, ağabeylerim Galatasaray’ı tutuyorlar diye, niye böyle bir yükümlülük altına gireyim? Ben, başka bir takım tutayım.”
Hangi takımdı o?
Galatasaray’ın “ezeli” rakibi Fenerbahçe.
Fenerbahçe’ye geçişiniz nasıl karşılandı?
Fenerbahçe’yi tuttuğunu bildiğim bir çocuğun yanına gittim. O, üç tekerlekli bisikletinin üzerindeydi. “Aydın” dedim, “ben Fenerli oldum!” Aydın ne yaptı biliyor musun, böyle bisikletten başını kaldırdı, ben ayaktayım, bana bakıp, “Dönek!” dedi. Halbuki, Aydın Fenerli!?
A-ha!? Kendisi Fenerli olduğu halde?..
Evet, oysa sevinmesi lâzım. O anda, bu takım tutma işinin berbat bir şey olduğunu anladım. Kendi kendime “Bu takım tutma işi temiz bir şey değil” dedim. Henüz ilkokula gitmiyordum. Ve bir daha takım tutmadım.
http://ismetozel.wordpress.com/2010/01/12/ismet-ozelle-kalin-turk-uzerine/
üslup haricinde futbolun teknik-taktik üzerine yaptığın eleştirilerinede(rijkaard-hagi vs) genel olarak katılıyorum tabi.
@TA
kardeş, öncelikle eleştirilerin için sağol. ama büyük çoğunluğuna katılmıyorum. taraftarlığa derin ve büyük anlamlar yüklememi eleştirmişsin mesela, ben öyle bir şey yaptığımı sanmıyorum. elbette ben de bir gs taraftarı olabilirdim ama şu züppe sidikliler ya da ultraslan denen mide bulandırıcı grubun satılmış üyeleri gibi olmazdım. benim söylemek istediğim bu. yahu, bir insan sırf gs taraftarı diye "bozuk ya da çürük" olabilir mi? böyle bir saçmalık var mıdır? o halde bütün gs taraftarlarını, milyonlarca insanı yermiş olursun, ki bunu nasıl yapabilirsin? yaptım diyelim, o zaman böyle bir adamın blogunu ne okuyorsunuz birader?
daha önce bana cevap yazan muhalif arkadaşların da söyledikleri doğru; tabii ki aslında yok birbirimizden farkımız. ama ben "hepimiz kötüyüz ama siz daha kötüsünüz" gibi bir zihniyetle yazmıyorum bunları. g.saray'ın "hâkim, dominant" taraftarlarının vahim bir halde olduğunu söylüyorum. psikolojisi normal bir insan "hocamıza sahip çıkacağız, onu size yedirmeyeceğiz!" demez rakip takım taraftarlarına.. aklıselim o derece eksik ki bu çocuklarda, acı olan şey başka taze dimağların da bunlar vesilesiyle zehirlenmesi. g.saray'ın tribünlerinde "o" taraftarlar, bloglarında ve televizyonlarında "bu" sidikliler olduğu müddetçe içinde bulunulan durumdan kurtulmak mümkün değildir. benim söylediklerim bunlar.
ha, fener taraftarı kendi oyuncusunu dövdü tesislerde, eyvallah. ama:
1. bu olay olalı 11 sene oldu.
2. kendi futbolcusunu dövmedi onlar, sadece rüştü'ye saldırdı. diğer oyuncular gelip geçerken kimse eylemde ya da saldırıda bulunmadı. hiç kimseye dokunulmayıp rüştü'ye saldırıyorlarsa, bunu "kendi futbolcusuna saldırdı" diye açıklayamaz kimse.
3. 11 seneden beri fener taraftarında benim midemi bulandıran tek olay (kendi kulübüne olan yaklaşımı açısından) alex'in alkmaar maçında yuhlanmasıdır. nasıl bir rezilliktir bu, anlatamam. bir de antu denen oluşumdan ben de tiksiniyorum. kısa yollarımda yok o adres ve 3 ayda bir falan giriyorum.
ama onun dışında fener taraftarı, stadyumdaki taraftarı önce küfürü bitirdi, bunu görmek lâzım. sami yen ve inönü'nün onda biri kadar küfrediliyor o statta şu anda.
ayrıca o g.saray taraftarına sidik torbası, yumurta atmalar vs. de bitti. 8 yıldır (6 kasım'dan beri) böyle mide bulandırıcı şeyler görmüyoruz. ama gs taraftarı 19 mayıs 2007'deki derbide 20 bin şişe su atarken atmayanlar da alkış tutuyordu bu işe. maçtam önce röportaj veren taraftarlar "fener yenerse bu maç bitmeyecek!" diyordu kameralara..
neyse, hangi takımın taraftarı olduğun önemli değil kardeş, o takımın "nasıl" bir taraftarısın, o önemli. çürük elmalar her takımın taraftarları arasında var ama elinizi vicdanınıza koyun, gs bu konuda neredeyse rakipsiz.
luce teknik direktörken ve şampiyon olmuşken "gs taraftarının gönlündeki hoca terim" idi, canaydın böyle diyordu, hatırla. böyle nankör bir taraftar o stattakiler. sonra terim'i s.tir çekip gönderdiler, inanbiliyor musun? sonra yeni imparator hagi ve o da "hırsız" denerek gönderildi. bu iki örnek yeter, konuşmanın hiçbir anlamı yok.
@anoz
birileri deklare etmesede galiba galatasaray taraftarı heralde. neyse önemli değil kimse mükemmel değildir, herkes hata yapabilir. evet anozcum ayna dedim ve yazımda da zaten aynayı önce kendime tuttum. hatta bizim de onlarda aşağı kalır yanımız yok dedim ama ısrarla anlamak istemediğin-heralde işine gelmiyor-bir nokta bulunuyor. bizim derdimiz tribün kültürüyle, camia kültürüyle, yönetiliş tarzıyla. defalarca dile getirdim. ama fark bunun galatasarayda yapılış şeklidir. şeklen farklıdır. şeklen ve her yönden kötüdür. son kez yazıyorum istersen anlamak için kendini bir zorla.
galatasaray taraftarı değişmedi .değişen yeni nesil taraftarlar.
imdi yeni neslin yüzde 80 i galatasaraylı.1996-2002 yılları arasında başarılarla doğmuş büyümüş bir nesil.ve bu nesil dikkat yeni nesil.kaybetmeyi bilmiyorlar.oldukça hayalperestler.şımarık ve tüketici.(1988-1995 arası doğanlar genelde)
eğer 1996-2002 yılları arasında gs yerine fenerbahçe aynı başarıyı kazansaydı senin şikayet ettiğin bütün durumların rengi sarı lacivert olacaktı.
bu daha çok sosyolojik bir vakıa.
kazanmanın üzerine, başarının üzerine kurulmuş bir bünyede başarısızlık oldu mu sapıtmalar şaşırmalar olabiliyor.
misal beşiktaş taraftarı niçin farklı? çünkü onları kazanmak beslemiyor.kazanmanın üzerine doğmuyorlar.bilmiyorum ama beşiktaş taraftarı çok büyük ihtimal babadan oğula geçen bir durum arzeder.az kazandığı için.
kazanma üzerine doğmuyor bjk li. bakıyor yaş ilerliyor yine kazanamıyor bu durumda(bilinçlenmeye başlayınca) kazanmanın dışında farklı anlamlar yüklüyor takıma.asilik, muhalefet vs. zaten bünye doğarken buna alışık doğuyor :)
gs ve fb de durum bu değil. bünye kazanma üzerine doğmuş(hazır başarının üzerine oturmuş) ve ileride kazanamayınca bünyede derin sapıtmalar meydana gelebiliyor:)
gs da durumun daha vahim olmasının nedenide yeni neslin aşırı kazanma(4+uefa cup)üzerine doğmuş olmasıdır.
(bu doğumlar 6-7 yaşlardır genelde)
özetlersek. fb ve gs nin bi numarası varsa o da kazanmaktır.kazandığı için böyledir.kazanamadığı zaman sıfıra inebiliyorlar.misal 2-2 anonsuna inanmak kazanmaya alışkın bünyeye ilaç gibi gelmişti.haber yanlış oluncada tribünler ateşe verildi.
@TA
yazdıklarının tümüne katılıyorum. özellikle galatasaray taraftarının bu hale gelişinin sebeplerini çok güzel sıralamışsın.
@TA, ben Trabzonsporluyum. Gayet de bilinçliyim. Sanırım söylediğin sözler FB, GS, BJK için geçerli ki İstanbul dışında yaşayan tüm taraftarlarının başarıya endeksli, güce tapan insanlar olduğunu düşünüyorum.
Bu blogu takip etmeyi Rijkaard'ın ilk senesinde bırakmıştım, ilginçtir tekrar yolum düştü ve aynı şeyleri görüyorum.
Sayın GF, Galatasaray taraftarının bir travma içinde olduğu belli, bu da yazınızın genel mesajını "haklı" kılıyor. Ben şahsen balığın baştan koktuğunu, 2000 sonrasındaki dönemin çoğunlukla kötü yönetimlerin sonucu olduğunu düşünenlerdenim. Yazınızda yer yer Lucescu'nun gönderilmesi, yapılan yanlış transferler, teknik direktör kıyımı gibi noktalara değinmiş olmanız da aşağı yukarı aynı fikirde olduğumuzu gösteriyor.
Ancak ayrıldığımız nokta şu ki, üslubunuz kesinlikle kabul edilemeyecek kadar çirkin.
"96-2000 arası Türk futbol tarihinin en kirli, en ahlâksız başarılarını elde ederken ..." demişsiniz. En kirli, en ahlaksız başarı mı? Kim belirledi bunu, siz mi? Bu konuda makam siz misiniz? Komik olmayın. Şöyle ki, Galatasaray'ın başarısızlığı hoşunuza gidiyor, ki bu anlaşılabilir, Fenerbahçe başarısız olunca ben de mutlu oluyorum açıkçası. Ancak bu yazıda olduğu gibi Galatasaray'ın başarısızlıklarını ispat edilemeyecek bilgilerle, subjektif yorumlarla, içi boş genellemelerle bir grup insanın makyavellistliği, terbiyesizliği ve ahlaksızlığı üzerinden açıklamaya çalışırsanız, bu sadece önyargıya ve nefrete delalettir.
Son 10 yılda derbileri çıkarınca ortalama 7-8 bin seyirci olduğu "bilgisi" ise külliyen yalan. Referansınızı paylaşmanızı rica ediyorum, bizler de araştıralım, öğrenelim.
Yazın ortasından itibaren tamamen o 4 yıllık süreçteki olaylara değinerek, elde edilen başarıları karalama kampanyasına dönüşmüş. Halbuki nedense değinmek istemediğiniz gerçek şu ki, biz de Galatasaray taraftarı olarak Daum'un ilk dönemlerinde elde edilen başarılarda dönen bir çok dümenden bahsedebiliriz. Veya 2001'de Fenerbahçe-Gaziantepspor maçının devre arasındaki çantadan, veya İvaylo Petkov transferinden, veya konu Fenerbahçe olunca kısalan, yokedilen cezalardan, raporlardan... Tek tek detaylara girmeye gerek yok, bu tür dedikodular her zaman olur. Tek bildiğim
"Fener kompleksi" konusuna gelince, bunlar da karşılıklıdır, eminim farkındasınızdır. Bu iki takımdan başarısız olan, diğerinin başarısını kıskanır. Bunun aynısına o dönemler biz de "Galatasaray kompleksi" diyorduk. Zira o dönemlerde Fenerbahçe, tıpkı bugünün Galatasaray'ının inatla Alex transferi yapmaya çalışması gibi, Sabin İlie'yi transfer edecek kadar Galatasaray endeksli ve saplantılı yönetiliyordu.
Sonuç olarak, adını ağzınıza aldığınız efsaneleri "özlüyorum" bile diyebilmeniz için terbiye sınırlarınızı tekrar çizmeniz gerektiğini düşünüyorum; zira eğer bu sembolleri böyle savunacaksanız, savunmayın daha iyi.
Saygılar.
P.S. Bir konu daha. Galatasaray Efsanesi olduğunu bildiğiniz, müzede formasının asılı durduğunu bildiğiniz, Galatasaray taraftarının nerede görse yanına gidip fotoğraf çektirdiği, tezahürat yaptığı bir oyuncuya ettiğiniz hakaret, seviyenizdeki ciddi probleme işaret ediyor. Aynı insan nasıl olur da Ali Sami Yen'in rakibine yaptığı centilmenliği özlüyorum dediği yazının iki üst paragrafında, kendi rakibinin (hakkında ne düşünürseniz düşünün) sembol oyuncusuna "aşağılık insan müsveddesi" diyebilir? Bundan büyük çelişki olur mu?
@adsız
1. blogu takip etmeyi bıraktıysan bir daha uğramaman daha hayırlı olurmuş. yolunun tekrar düşmesi ilginçlikten değil, senin tutarsız bir insan olmandan kaynaklanıyordur muhtemelen.
2. g.saray'ın stadyumuna gelen, şimdiye kadar tüm efsanelerini tek tek satmış olan, hayırsız ve çıkarcı rezil taraftarından nefret ettiğimi zaten ben söylüyorum ki! bu sonucu çıkarmak için o güzel dimağını yormana gerek yoktu kardeş. "bir grup insanı" genellemem meselisine gelince..
"bir grup insan üzerinden genelleme yapıyorsun".. sizin aranızda söylediğiniz bir marşın mısraları mı bunlar, çok merak etmeye başladım. mojito'nun da değindiği gibi ali sami yen stadı'nda 10 yıldır onbinlerce insan geldi geçti ama g.saray seyircisinin profili hiç değişmiyor. bu ülkede 10 milyon civarında taraftarı olan bir kulübün (tamamen sallama bir tahmin) stadına 10 senedir gelen farklı farklı ve kümülatif 100 binden fazla kişi aynı ruh halindeyse, ve 10 yıldır aynı şeyleri görüp duruyorsak, rahatlıkla genelleme yapabilecek bir konumdayız demektir. eğer bu durumda da yapılmayacaksa, "genelleme" denen hadisenin insanlık kültüründen tamamen çıkarılması ve bir daha hiçbir ademoğluna hiçbir durumda genelleme yapma izni verilmemesi gerekir.
3. 7-8 bin seyirci ifadesi ise külliyen yalan değil, bir tahmindir. evet, g.tümden uydurdum ama derbiler dışında 10 yıldır bunu görüyoruz. benim çevremde futbol seyreden 20 kişi (içinde gs taraftarları da var) bunu kabul ediyor. sen aksini savunuyorsan (ki afaki olan seninki, görünenin aksi olan seninki) o zaman sen aksini ispatlamak durumundasın demektir. sen bizi bilgilendir, dolayısıyla sen de bilgilenmiş olursun.
@acep
1. senin yorumunu, benimkinden daha "seviyeli" yazmış olman, söylediklerinin doğru olması sonucunu getirmiyor ne yazık ki dostum. bana "sen karar makamı mısın?" diye sorarken devamlı seviye dersi vermeye kalkışıyorsun. sen seviye konusunda karar mercii misin peki? değilsen kim oluyorsun da bana ders vermeye kalkıyorsun?
2. daum zamanında, ilk senede olduğu söylenen şeyler hiçbir "işaret" olmaksızın yapılan kara çalmalardır. zalad'ın şike yapması gibi.. oysa ben sana ağar ve terim'in beraber kulüp basmasını örnek gösteriyorum. vahap beyaz'ı kendi gözlerimle izmir'de maçta g.saray atkısıyla gördüğümü söylüyorum. orta sahadan verdiği penaltıda pozisyonu görmediği söylüyorum. malatya takımına gürsoy'un gönderdiği şahin'ler ise herkesin malumu.. sizin zavallı kara çalmalarınızla bunlar aynı şeyler değil, önce bunu gör. bunu görmemek, seviyesiz olmaktan çok daha rezil bir kafa yapısına işaret bence..
3. fener'de g.saray kompleksinin de olabileceğine dair sabin ilie'den başka bir örneğin var mı? bir tek o örnek aklına geldi diye g.tünden böyle komik şeyler söylemek nasıl bir genelleme yapmaktır asıl, sorarım sana. rakibinin başarılı olmasını kıskanmak, haset duymak, başarısızlığını istemek vs. başka bir şeydir, sizdeki kompleks başka. bunu anlayamazsın, bu g.saray taraftarının damarlarında geziyor. anlamanı da beklemiyorum zaten. ama böyle saçmalaman sadece seni komik duruma düşürür. dünya üzerindeki hiçbir, ama hiçbir fener taraftarında g.saray kompleksi göremezsin. bu konuda bir istısna bile yok! aksine, bütün fenerlilerde "g.saray'ı bir hor görme, bir aşağılama, ne kadar kupa alırsa alsın adam yerine koymama" vardır. zaten fenerlileri her fırsatta burnu büyüklükle, tepeden bakmayla vs. suçlayan zihniyet nasıl oluyor da şimdi kompleksli diyebiliyor, böyle yaman bir çelişki olmaz hakikaten.
4. ali sami yen'in adını ağzıma alırken de aynı şekilde sana sormayacağım. burada yazdıklarıma muhalefet ederken, eleştirirken vs. adam olun, haddinizi bilin. aynı şekilde terbiyeyi de senden öğrenmeyeceğim. senden daha terbiyeli bir insan da olabilirim ben, bunu kimse bilemez ama benim genel düsturum "gerektiği yerde gerektiği şekilde" davranmaktır hayatta. bu muameleyi hak eden, bundan anlayanlara bunu yapıyorum. olay budur.
5. ve son konu: g.saray efsanesi olduğunu bilmiyorum ben hagi'nin. müzede forması olması, kulübe son 15 yılda çöreklenen iğrenç insanların ve onların şakşakçısı olan taraftarların takdiridir. "hakkında ne düşünürseniz düşünün" demişsin.. ben de "ne başarı elde etmiş olursa olsun" diyorum.. aşağılık, iğrenç, yüzüne tükürülesi bir insan müsveddesidir o.. onu baş tacı edenler de onunla aynı karaktere sahiptir benim gözümde. türk futbol tarihinin en iğrenç iki figüründen biridir (diğeri terim). emre b, alpay, volkan d, hakan ünsal, bülent korkmaz, serhat akın, fatih akyel, okan buruk vs. gibi çirkefler onun yanında zemzem suyuyla yıkanmış gibi duruyor. o adını andığım yen olsaydı, bu adamı ya adam eder ya da kulüpten içeri sokmazdı. ben buna inanıyorum.
yazi ve ardindan yaziya gelen yorumlarda cok guzel muhabetler donmus. En cok takip ettigim, bir yandan da beni en cok rahatsiz eden bu blog adina cok sevindim dogrusu.
Su kadarini soyleyeyim TA'ya bastan sona katiliyorum.
Madem analiz yapalim diyoruz, o zaman biraz daha kicimizi sikalim bu konuda, turkiye'de Futbol konusunda yazilmis akademik / yari-akademik yazilara da bir goz atalim.
Allah askina onlarin hangisinde GS taraftari soyledir, FB taraftari boyledir diye ciddi ve uzun uzun degerlendirmeler vardir. Bu taraftar gruplarini ayiran seyler 10 ise birbirine benzeten seylerin sayisi 100'dur. Tabi olay sayi degil, nicelik aslinda.
Misal GF'nin Mehmet Agar - Fatih Terim - GS yakinlasmasi elestirisi cok yerinde. Bunu 90 yillarin (ki Turkiye'nin bence gelmis gecmis en karanlik donemidir) sosyolojik ve siyasi yapisina cok iyi oturur. Ancak buradan galatasaray ozelinde degil de Turk futbolu ozelinde anlamlar cikartmamiz daha dogru olur. Tabi Galatasaray camia olarak bununla yuzlesmek zorundadir, orasi suphe goturmez. Ayni sekilde Kulup baskanlarinin hangi yontemlerle kazanilan paralarla kulupleri dondurdukleri de benzer bir ilgi konusu olmalidir.
Misal Turkiye'de futbol ve taraftarlik kulturunden bahsedeceksek bir olmazsa olmaz konu milliyetciliktir. 90lardan itibaren Turkiye'de futbol irkciligin, linc kulturunun Kurt dusmanliginin bir masasi haline getirilmistir. Bununla hesaplasabiliyor muyuz? 90larin bu futbol kulturu ulkeye buyuk basarilar getirmistir. Bu celiski ile nasil basedebiliyoruz?
Demek istedigim sey, biraz derin analize girersek hicbirimizin pacasi boktan kurtulmaz. Buna hazir miyiz?
ambalajin altini biraz kazidigimizda ne BJK taraftari "alternatif", ne GS taraftari "avrupali"; ne FB taraftari "asil duygularin insani" olarak kalabilecektir.
sevgiler...
@gramscian
kardesim görüşlerine tamamen katılıyorum. ama benim yaptıgım şey, senin 10 dediğin o farklardan birini ortaya koymakti sadece. yoksa herkesin birbirine benzediğini elbette ben de biliyorum. ama sorun su ki, "ne oldugundan" ya da "neye benzediğinden" en bihaber grup g.sarayli 18-30 yas arası kitle su anda.. ben onlar özelinde yazdığım için sadece onların çürümüş olduğunu düşündüğüm düşünülüyor. halbuki beni takip edenler gerçeğin böyle olmadıgını rahatlıkla çıkarabilir. yarın bir gün gfb denen iğrençlikten bahsetmek icap eder, ederiz..
bilmukabele..
Yorum Gönder