2 Mart 2009 Pazartesi

Ligde 22. haftanın görünümü

Lider Sivasspor, bu hafta takip eden pek çok kişinin beklediği gibi Fenerbahçe'ye deplasmanda kaybetti. Dikkat edilirse maçtan sonra Mehmet Yıldız "kupa maçını düşünüyoruz, o maç daha önemli" gibi bir şey söyledi mikrofonlara. Sonra muhabirin sorusu üzerine "ligin telafisi var, bu yüzden öyle söyledim" diyerek ağız değiştirdi. Sivas'ta maalesef şu anda lider olmasına karşın "ulan bu sene de ilk 3'e giremezsek Avrupa'ya gidemeyiz, kupayı alıp hiç değilse onu garantileyelim" gibi bir hava var sanki. Daha önce Antep, Trabzon, G.Birliği gibi takımların başına gelen akıbet mi onların gözünü korkutuyor, bu özgüvensizlik nedir, anlamış değilim. Ama geçen seneki muazzam başarının ardından sanki onun tesadüf olmadığını kanıtlarcasına gösterilen performans ve 22. haftada hâlâ lider olmak bile onları bir şeylere inandıramıyorsa, yazık. Biz bile onlardan çok inanıyoruz, ben şahsen inanıyorum. Hele de Kamanan'ın alınmasından sonra kupayı falan bırakıp tamamen ilk 2'ye girmek için var güçleriyle mücadele etmeliler. Ş.Ligi'ne katılmak onların önümüzdeki 20 yıllık serüvenini bambaşka diyarlara götürür. Hele şampiyon olurlarsa ön eleme de oynamayacaklar. Onlar ise kupayla uğraşıyor, Bülent Uygun için ciddi bir kontrpuan.

Trabzon ise sezon başından beri gerek balıyla, (özellikle kendi evinde) gerek hakemle çok maç kazandı, bu hafta da onların şanslı günlerinden birine denk geldi. Tita penaltıyı atsa Trabzon'un 3 puan alması neredeyse imkânsızdı. Onların futbolunda da, ilk yarıda eleştirdiğim dönemdekinden bile daha kötü bir şeyler var. Disiplin, mücadele azmi vs. olmasa çoktan potadan düşmüşlerdi. Ersun Yanal, "büyük" teknik direktör olup olmadığını bu sınavla gösterecek bence. Her an alabora olabilecek bir gemi sanki Trabzon ve dümende Yanal var. Bakalım sığ sulara çıkarabilecek mi takımını.

Beşiktaş, bu hafta hakem kontenjanından maç alan takımdı. Nobre'nin ve Adriano'nun haksız şekilde sayılmayan golleri birbirini götürüyorsa Gökhan Zan'ınki direkt sonucu tayin eden bir hakem rezilliği olmuş oluyor. Aslında Beşiktaş bir anda potaya girdi ama bu kötü bir hocaya sahip olduğunu adeta bağırmasına engel değil. Her şeyi en iyi kendisinin bildiğini zanneden Denizli yine dönüp dolaşıp basının takımını çıkarmaya başladı sahaya. Ernst'in orta sahaya kattığı muhteşem dinamizm bir süre daha götürür onları. Sonrasını görürüz.

Fenerbahçe'nin hâli, bir taraftarının hazırladığı pankartla çok güzel özetlenmiş: "Sivas'ı yensek ne olur, nasılsa haftaya Kayseri'de kaybederiz." Futbolcuların ruhsuzluğu ve kişiliksizliği o kadar büyük bir güvensizlik yaratmış ki, takıma hiç kimse inanmıyor. Hâlâ maç seçen, deplasmanlarda mücadele etmeyen iğrenç bir oyuncu topluluğumuz var. Bu konuda taraftarın bağrına en fazla bastığı Lugano da sezon sonu bedava gidecek takımdan. Eğer o da giderse, Aziz Yıldırım'ın biraz utanması varsa istifa edip defolur kendisi de gider.

G.Saray berbat oynadığı Konya deplasmanında sezonun "siyahî kalecinin hatasıyla kazanılan maç" kontenjanını kullandı. Son iki sezondur Suleymanou iki maçta 3'er puanı vermişti onlara, şimdi de Jefferson isimli ne idüğü belirsiz, yerli kalecilerden hiçbir üstünlüğünü göremediğimiz oyuncu verdi. Bülent'in adaptasyon döneminde iyi oynanmasa bile bu galibiyetleri almak, tepeye tutunmak adına çok önemli. Zaten iyi futbolun da artık aranmayacağı dönemlere gelmeye başladık. Haftaya Bursa'yı da yenerek yola devam ederler.

Hiç yorum yok: