G.Birliği başkanı İlhan Cavcav'ın geçenlerde 1985-86 sezonundaki Bursa maçında şike yaptığını söylediği eski futbolcusu Halil İbrahim Eren, Hürriyet gazetesinden Atilla Türker'e bazı açıklamalarda bulunmuş. Öncelikle Türker'i bu röportaj için kutlamak gerekir. Ardından Halil İbrahim'in açıklamalarına odaklanırsak insanın midesini bulandıran, tüylerini ürperten bir sürü ayrıntı var. Bir de bunların, buzdağının görünen kısmı olduğunu bilmek, insanı hepten perişan ediyor. Buyrun, okuyup siz karar verin:
-Gençlerbirliği’ndeki ilk sezonumda Bursaspor ile kupa maçı oynayacaktık. Bursaspor’dan bazı oyuncular bize gelip, “Biz ligde küme düşüyoruz. Önümüzdeki hafta yapacağımız lig maçını bize bırakın, yarın oynayacağımız kupa maçı ise sizin olsun” dedi. Kabul ettik. O zamanlar kupa statüsü tek maç eleminasyon üzerine idi. Kupa maçına rehavet içinde çıktık. Ama Bursaspor sözünde durmadı ve bize peş peşe iki gol attı. Kandırıldık. Ne olduğunu anlayamadan golleri kalemizde gördük. Sonra bir gol attık ama maçı 2-1 kaybettik. Kupadan elendik. O sezon kupayı Bursaspor kazandı. Yani maçın sonucu üzerine anlaşmamıza rağmen, Bursasporlu futbolcular bizi aldattı.
-Bursaspor’un kupada bize yaptığı kandırmacanın ardından, biz ligde de karşı karşıya geldik. Bize yaptıkları numarayı göz önünde bulundurarak sahaya çok hırslı çıktık. Maç 2-2 bitti. Gollerin birini ben, diğerini Osman Özdemir attı. İlhan Cavcav işte bu maça ‘şike’ diyor. Oysa yanılıyor. Çok harbi oynandı. Bursaspor bizi yenemedi. O sezon Bursaspor ligden düştü. Ama kupayı kazandığı için, o zamanki statü gereği tekrar Birinci Lig’e alındı.
-Ertesi sezon ise Bursaspor maçı öncesi bana bir telefon geldi. Bursaspor’un çok önemli bir futbolcusu bana para teklif etti. Bana, “Senin para ile işin olmaz. Hiç olmazsa hatırım için bize bir puan verin. Bize bir puan yeter” dedi. Duygularımın esiri oldum. Kabul ettim. Çünkü ben 3 yıl önce Ankaragücü’nde oynarken, Bursaspor’un bize bir jesti olmuştu. Bilerek bize bir puan vermişlerdi. Onu karşılıksız bırakmak istemedim. Kafam dağınık bir halde sahaya çıktım. Sahada gezindim. Ayrıca bu maçın hakemi de bir tuhaftı. Ofsayttan atılan golü verdi.
-1985-1986 sezonunda Ali Sami Yen Stadı'nda oynadığımız Galatasaray maçından hemen önce Cavcav soyunma odasına girip bizimle konuşmaya başladı, "Çocuklar, ben hakemi satın aldım. Ceza alanına girdiğiniz anda kendinizi yere atın. Hakem penaltı verecek" dedi. Nitekim halen teknik direktörlük yapan bizim Osman Özdemir, ceza alanının 1,5 metre dışında kendisini yere attı. Hakem Y.K. koşarak penaltı noktasına gitti. Cavcav’ın dediği gerçekleşti. Haksız bir penaltıydı bu. Hakem resmen uydurdu. Topun başına ben geçtim. Kalede Simoviç vardı. Vurdum, gol oldu. Golcülük duygularım daha ağır bastı. Maç 1-1 bitti.
-G.Birliği’nde oynadığım yıllarda doping de kullandım. 3-4 kez içinde doping maddesi olan ilaç aldım. O ilaçları masörler dağıtırdı. Ama ilginçtir, doping kullandığım maçların hiçbirinde iyi oynayamadım.
-Bugüne kadar para için kesinlikle maç satmadım. Gençlerbirliği’nde üç sezon oynadım. Üçüncü sezonun başında Samsunspor’a gittim. Sezon ortasında Gençlerbirliği’ne geri döndüm. Madem Gençlerbirliği’nde daha önceki maçlarda şike yaptım, niye o zaman Cavcav beni geri aldı? Cavcav bir daha bu şike olayını gündeme getirirse, hakkında tazminat davası açacağım. Sayın Cavcav bazı hakemler ve teknik direktörlerle ilgili de bir şeyler açıklarsa, çok daha iyi yapmış olur.
-Gençlerbirliği ile Zonguldak deplasmanında oynadığımız bir maçta da resmen trajedi yaşadık. Bizim takımın tamamı maçı satmış. Şikeden bir tek benim ve Zlatko’nun haberi yok. Bize söylenmedi. Zlatko ve ben aslanlar gibi oynadık. Ama en büyük tepkiyi biz gördük. Çünkü anlaşmayı ihlal etmiş olduk. Ben gol atıyorum, sahadaki arkadaşlarım ve yedek kulübesi sevinmiyor bile. Hepsi bana ters ters bakıyor. 4-3 yenildik. Tabii sonradan anladım ben bu durumu.
İşin acı tarafı, bu maçın faturası bile Zlatko ile bana kesildi. Teknik direktörümüz maçtan sonra. “Halil İbrahim bir daha bu takımda oynarsa, kızım geneleve düşsün” dedi. Zlatko ile birlikte kadro dışı bırakıldım.
-Gençlerbirliği’nde oynuyordum. Ankara’daki bir Beşiktaş maçı öncesi kampa girdik. Yanılmıyorsam 1985-86 sezonuydu. Beşiktaş’ın teknik direktörü Stankoviç idi. Oda arkadaşım olan Zlatko bana, “Maçı satmam için Beşiktaş bana 15 milyon lira önerdi. Para da Fenerbahçe kalecisi olan Lukovcan’a verilmiş. Maçı sattığım taktirde 15 milyon lirayı Lukovcan’dan alacağım söylendi. İş bu şekilde sağlama alınmış. Ama ben vatandaşım olan Lukovcan’a hiç güvenmiyorum. Sağlam biri değildir. Maçı satsam bile parayı o bana vermez” dedi.
Zlatko ayrıca “Beşiktaş’ın o dönemdeki genel kaptanı Z.A., maçı sattığımın anlaşılabilmesi için bariz bir penaltı yapmamı istedi. Ama ben orta saha oyuncusuyum. Savunmada oynasam, tamam bu olur, ama ben orta saha oynuyorum, bu penaltıyı nasıl yapacağım” dedi. Ben de, “Yapma Zlatko” dedim. Vazgeçirdim. Zlatko beni dinledi. Harbi oynadı. Zlatko maçtan sonra, “Seni dinledim, parayı almadım. Ama bu parayı bizim takımdan başka oyunculara verdiler” dedi. O sezon Beşiktaş şampiyon oldu.
-Ben 8-10 maçta hatır şikesi yaptım. Üstüne basa basa söylüyorum, hiçbirinden para almadım. Yani para karşılığı şike yapmadım. Özellikle o Bursaspor maçında yaptığım hatır şikesi için çok mahcubum. Hatır şikesi de olsa şikenin her türlüsüne karşıyım. Ama o günlerde de yapılıyordu hatır şikesi, bugünlerde de yapılıyor. Yapılmıyor diyen yalan söyler.
-Tekirdağspor’da oynarken de bazı hatır şikelerim oldu. Mesela Feriköy ve Kasımpaşa maçlarında. Bazı büyüklerimizin ricasıyla hatır şikeleri oldu. Ayrıca Mersin İdmanyurdu’ndan da şike için bana 200 milyon teklif edildi. Kabul etmedim. Ama başka takımdan 7.5 milyon lira teşvik primi aldım. O parayı da gece kulübünde yedim. O zamanlar 18-19 yaşındaydım. Ayrıca Boluspor’da oynarken de teşvik primi aldım. Bolu-Düzce maçında şike için para teklif edildi. Birinci Lig’e çıkma maçıydı. 10 milyon lira önerdiler. Büyük paraydı. Haliyle yine reddettim. Maçı 3-0 kazandık. Birinci Lig’e biz çıktık.
4 yorum:
OHA !!!
Destur breh breh..!!
y.k. diye bahsedilen hakem yavuz karaozan olmalı. kesin odur, çocukluğumda bu adamın yönettiği her maçta bir olay olurdu, hatırlıyorum. tanju çolak'a hayatındaki ilk kırmızı kartı gösteren de bu cibiliyetsizdir. onunla ilgili bir yazı yazacağım daha sonra..
http://www.medyaspor.com/v02/Columnist.aspx?ColumnID=564
Yorum Gönder