18 Eylül 2009 Cuma

Son post

Blog âlemi son birkaç aydır oldukça büyüdü ve büyümeye devam ediyor. Benim bu blogda yazmaya başlama sebebim, düşündüğüm ve başka yerde söylenmeyen şeyleri söylemek ve onları insanlarla paylaşmaktı. Bunun üzerine herkes de kendi fikrini söyler ve daha önce de belirttiğim gibi kim bilir, belki de birbirimizden bir şey öğrenirdik. Bu amaca bugüne kadar (istısnalar dışında) hizmet ettiğini de düşünüyorum. Ama artık sonuna geldik.

Biraz âni olduğunu biliyorum ama blogu takip eden kişilere bunu borçlu olduğumu hissettiğim için bir anda karar verdim ve uyguluyorum. Blog yazarı olmak oldukça emek isteyen bir iş. Bedavaya gazetecilik yapmak gibi bir şey ve eğer yazarın aynı zamanda sabahtan akşama kadar çalıştığı (ve bilgisayar başında geçmeyen) bir başka işi varsa da, uzun müddet sürdürülmesi neredeyse imkânsız. Ben aylardan beri bu gerçeğe karşı direnmeye ve sürdürmeye çalıştım ama artık yorgunluk had safhaya geldi diyebilirim.

Fazla uzatmanın mânâsı yok. Bugüne kadar değer vermiş, okumuş, kendi fikrini paylaşmış herkese teşekkür ederim. Özellikle blogu izleyen (Arkhe, Tamchee ve Adam başta olmak üzere) bir avuç insana.. Her şeyin, herkesin gönlüne göre olmasını dilerim.

17 Eylül 2009 Perşembe

UEFA gecesi

Az önce G.Saray'ın maç kadrosunu öğrendim ve gördüğümüz kadarıyla Arda kadroda değil. Forvette Baros, onun arkasında Keita, Elano ve Kewell var. Ön liberolar yine Sarp ve Topal. Defansın göbeğinde ise iki Emre görev yapacak. G.Saray eğer grupta tek bir maçta puan kaybedecekse o maç bence bu maçtır. Çünkü Servet ve Arda gibi takımın en önemli 2 oyuncusu yok. Aynı zamanda bence çok önemli olan Ayhan da yok. Dolayısıyla, her ne kadar Pana'yı seyretmemiş olsak da, yıllardan beri herhangi bir takım için Avrupa'daki en zor deplasmanlardan biri olan Atina deplasmanından puanla dönmek büyük bir başarı olacak.

Fenerbahçe'de ise neredeyse en ideal 11 sahada olacak bu gece. Belki sadece Özer Hurmacı bir eksik olarak kabul edilebilir. Takımın en önemli oyuncusu olan Emre orta sahadaki yerini alacağı için, takımın topa sahip olma yüzdesi ve topu dolaştırma hızı oldukça artacaktır. Guiza, Carlos gibi oyuncular hiç güven vermese de Fener'in maçı kazanacağını düşünüyorum. Her iki maçı da heyecanla bekliyoruz.

14 Eylül 2009 Pazartesi

Buz adam

''Maça hazırlanma aşamasında konuşmamayı tercih ediyorum. Maç günü yemekte takımla olurum, sonra takım arkadaşlarımla muhabbetlere katılırım. Daha sonra kitabımı okurum. Maçı kafamda oynarım, neler yapabileceğimi düşünürüm. Bazı oyuncular bire bir konuşmalarla kendisini hazırlar. Fakat ben maç günü fazla konuşmayan, gayet sakin, kitabını okuyan, konuşması gereken zamanlarda konuşan bir kişiliğe sahibim. Maçlara kendimi susarak hazırlıyorum.''

Bursa 0 - Fenerbahçe 1

Fenerbahçe için sezonun en zor geçmesi beklenen deplasmanlarından biri, şanssızlık eseri beşinci haftaya denk geldi fikstürde. Bursa hem teknik direktörü, hem saha ve seyircisi, hem de genç yıldız adaylarına dayanan kaliteli kadrosuyla büyüklere en çok sıkıntı yaşatacak takımlardan biri bu sene. Ama Ertuğrul Sağlam'ın her maç yan yana çift forvet olarak oynattığı Turgay-Sercan ikilisini (rakibinden korktuğu için) bozup, Sercan'ın tek forvet (!) olduğu abuk bir 4-2-3-1'e dönmesi, Bursa takımının bütün balansını bozmuş gibi göründü. Bu takım tertibi ve Fener gibi temposuz bir takımdan korkmak, maçı kaybetmenin ilk şartıydı adeta ve Sağlam da bunları aynen uyguladı. Orta sahada Begic ve Çimşir gibi iki düz oyuncuyu oynatmak da, kendi sahasında baskı kurmaya ve oyuna hükmetmeye çalışan bir takım için ciddi bir handikap oldu. Begic ve Batalla, kestikleri genç oyunculardan daha üstün olduklarını gösteren bir oyun oynamadı. Sercan da zaten asla tek forvet oynayamayacak bir oyuncu; bu yüzden deli danalar gibi sağa-sola koşuşturup durdu. Ama bal yapmayan arı gibiydi.

Fener'de ise takım olarak baktığımızda yine pas yapıp önce topa sahip olmaya çalışan, presle top kapmak gibi bir düşüncesi asla olmayan, bu yüzden devamlı "yerleşmiş savunmalara hücum eden" ve bunun sonucunda yetenekli ayaklarına bel bağlayan bir oyun var, haftalardan beri. Zaten bu kadroyla bundan başka bir oyun anlayışı uygulanabilir mi, hiç emin değilim. Kâzım, Santos, Alex ve Guiza'dan oluşan ön dörtlünün hiçbirisi, pres zamanlamasından ya da yeteneğinden nasibini almamış ne de olsa.

Pas ve yetenekli oyuncularla uygulanmaya çalışılan organizasyonlar dışında rakibin hataları ve duran toplar önemli bir silah. Dün G.Saray için de aynı şeyleri yazmıştım. İki takım birbirine gerçekten de çok benziyor.

Tek tek bakarsak, Volkan sezonun en güven veren oyuncularından biri. Şu âna kadar fahiş bir hata yapmadı ve ligin en az gol yiyen kalecisi durumunda. Gökhan ise art arda oynadığı maçlarla oldukça yoruldu ve bir düşüş içinde şu aralar. Zorluk derecesi düşük maçlarda mutlaka dinlendirmek lâzım yoksa çocuk ciddi bir sakatlık geçirecek bu gidişle. Lugano henüz kendisini bulamadı, geçen senelerdeki formundan oldukça uzak görünüyor. Yine de şu hâliyle bile Bilica'dan iyidir. Bilica inanılmaz sorumsuz, savruk ve güven vermeyen bir oyuncu. Aklını başına toplamazsa dün son dakikalardaki pozisyon gibi bir pozisyonda takım golü yer, bu disiplinsiz arkadaş da ondan sonra formayı bir daha zor görür. Carlos içinse hep aynı şeyleri yazıyorum: Yabancı hakkının kullanılmaması gereken, hatta aldığı maaş (4.2 milyon) kulübe kalsın diye gönderilmesi gereken bir oyuncu. Andre Santos ya da Vederson ile idare edilebilir orada.

Orta sahanın sağında Kâzım istikrarsız görüntüsüne devam ediyor. Maç içinde yaptığı 1-2 iyi hareket dışında eskiye göre daha fazla mücadele etse de, o ciddiyetsizliği ve lakaytlığı çok itici. Solda ise Andre Santos sol bek yardımını aksatmak dışında iyi. Dün öğleden sonra, Fener'in 15 milyon verip de alamadığı Vargas'ı seyrettim Viola maçında, Santos'un ondan tek eksiği belki de biraz fizik gücü. Onun dışında kesinlikle daha yetenekli ve daha fazla özelliğe sahip. Cristian fazla işe burnunu sokmasa da defans yönünde iyi, her maç da mutlaka 1-2 kritik top çalıyor rakipten. Arada birkaç iyi uzun pas da atıyor; bu oyuncunun giderek daha iyi olmasını bekliyorum. Gelelim Topuz'a.. Herkes onun Emre'nin boşluğunu doldurup dolduramadığına bakıyor ama bu büyük bir haksızlık, zira bu seneki Emre'nin boşluğunu dolduracak bir oyuncu bu ülkede yok. O yüzden Topuz'un genel olarak nasıl oynadığına bakarsak, bence fena değildi. Belki kritik bir pas atmadı, sadece tek şut girişiminde bulundu vs. ama fazla top kaybetmedi ve tempolu pas alışverişlerinde de iyiydi. Daha ilk maçı olduğunu göz önüne alırsak, ben memnunum.

Alex için bir şey söylemeyeceğim. Bu şekilde seyreden maçlarda onun için söylediğim her sözü yediriyor bana ama ben yine de bu tarz bir oyuncuyu artık istemiyorum. Ayrıca kulübü vaktiyle kendi internet sitesinden Beşiktaş'a gitmekle tehdit etmiş bir adam isterse ağzıyla kuş tutsun, canı cehenneme. Yaptıklarıyla Fener tarihinin en büyük yabancısı, bu ayrı bir olay.

Guiza ise hızla geçen seneki sünepe Küçük Emrah hâline dönüyor ve bu korkutucu. Bir an önce toparlanmasını dilemekten başka çare yok. Daum'un da dün Deivid'i oyuna sokmasından sonra Semih'i ilk 11'de asla düşünmediği ortaya çıkmış oldu.

Bursa (4-2-3-1): Ivankov 6 - Ali 7, Ömer 6 (46' İbrahim 6), Zapo 7, Yenal 6 (60' Ozan 4) - Çimşir 5, Begic 5 - Turgay 5, Batalla 4, Volkan 5 (68' Shin 5) - Sercan 6

Fenerbahçe (4-1-3-1-1): Volkan 7 - Gökhan 7, Lugano 7, Bilica 6, Carlos 5 (46' Andre Santos 6) - Cristian 7 - Kâzım 7, Topuz 7 (79' Selçuk), Vederson 7 - Alex 8 - Guiza 3 (62' Deivid 5)

Gol (0-1): Alex 42'

13 Eylül 2009 Pazar

1 ayda 3 takım!

Şu aralar Serie A'da Palermo-Bari maçı oynanıyor ve Bari, büyük bir sürprize imza atmak üzere. Deplasman takımının 10 kişiyle defans yaptığı, sıkıcılığın sınırlarını zorlayan maçta ileride bıraktıkları tek forvet, 24 yaşındaki Riccardo Meggiorini. Bu genç oyuncunun kariyer seyrüseferine şöyle bir göz attığımızda ise inanılmaz bir görüntüyle karşılaşıyoruz. Inter'in altyapısından yetişen Meggiorini, önce 2005 yılı başında Spezia'ya kiralanmış. Bu takımda sergilediği hiç de göz kamaştırmayan performans sonucu Inter onu sezon sonunda bedelsiz Pavia'ya göndermiş. Oradan da 6 ay sonra (yine sezon ortasında) bu kez Cittadella'ya transfer olmuş ve bu takımda tam 3.5 yıl oynamış. Ve geiyoruz bu sezon başına. Geçen sezon Cittadella'da 37 maçta 18 gol atan oyuncuyu önce Temmuz ayında 2.5 milyon avroya Inter almış. Sonra aynı ay içinde 4.5 milyona Genoa'ya satmışlar. Genoa da Ağustos ayında yine 2.5 milyon avroya Bari'ye göndermiş onu. Bu durumda 1 ay içinde bonservis ödenerek 3 takım değiştirmiş Meggiorini. 90 dakikadır seyrediyorum, onun için koparılan bu kadar tantanaya değecek bir şey de göremedim. Futbol tarihinde bu vak'anın bir eşi var mıdır, onu da bilmiyorum.

Bu arada Palermo da (sözde büyük takım) 2. dakikasında gol yediği maçta ancak 90+1'de beraberliği sağlayabildi. "Sen bu maçı başından beri neden seyrediyorsun, kafayı mı yedin?" derseniz, bir insan bu maçı sadece bahis oynadıysa seyreder. Palermo da bahsi yatırdı, sağ olsun.

Derbinin ardından

G.Saray-Beşiktaş maçı aynen beklediğim gibi inanılmaz temposuz, kalitesiz ve tat vermeyen bir havada geçti. Dünkü yazılarıma cevap yetiştiren arkadaşlar tuttukları bir takımın maçını seyrederken kendilerinden geçip, sahada oynanan futbolun kalitesini "akıl" yoluyla değerlendiremedikleri için yine de zevk almışlardır, eminim. Ayrıca o zihniyetteki insanlar "galip gelinen" her maçı baş tacı ettiği için, sorun yok. Ama takım tutmaktan ziyade önce güzel futbol isteyen kişiler için sahada heyecan ve 3 gol dışında "güzel" olan bir şey yoktu.

Takımlara baktığımız zaman, G.Saray'ın sezonun en kötü futbolunu oynadığını görüyoruz. Aslında bugüne kadarki maçların hiçbirinde "şahane" futbol oynamadılar ama şu anda (yine hiç tat vermeyen) Fener ile birlikte kayıpsız gitmeleri, ligimizin ne kadar zavallı olduğunun bir göstergesi. Sarp ve Topal'ın orta sahada birlikte oynaması, G.Saray'ın iyi olmayan futbolunun en büyük sebebi bana göre. Ha, Arda da çok kötüydü, Kewell ve Keita vasattı vs. ama orta sahanın ortasındaki oyuncular iyi top dağıtsa, zaten her maç forvetlerinizin "çok iyi" oynamasına gerek kalmaz, onlara bel bağlamazsınız. Ama G.Saray şu anda tam olarak öyle: Rakibin bireysel hataları, duran toplar ya da becerikli ayakların yaratıcılığına mahkûm bir futbol oynuyor. Bu durumda ön alandaki onca yıldızına rağmen G.Saray'ın en vazgeçilmez oyuncusunun Ayhan olduğu gerçeği ortaya çıkıyor. Sarp, Topal ya da Barış, ona alternatif olacak kadar teknik ya da zekâya sahip değil. Hele Sarp, G.Saray taraftarlarını (gördüğüme göre) büyülese de, asla G.Saray seviyesinin futbolcusu değil. Onun pozisyonundaki oyuncudan birazcık teknik katkı gereken maçlarda, herkes bunu görecek.

G.Saray'ın kaleyi bulan 4 şutu var, 3'ü gol olmuş, birisi de ikinci golde Rüştü'nün sektirdiği şut. Bunun dışında kaleyi bulan şut yok. Genelde kaleci ya da hakem hataları için "o olmasaydı da maçın sonucu değişmezdi" gibi şeyler söylenir. Ama dünkü maç için bunu söylemek mümkün değil. Eğer Rüştü ilk iki golü ikram etmeseydi bence G.Saray bu maçı kazanamazdı.

Ayrıca durum 1-0 iken Leo Franco'ya gösterilmeyen kırmızı kart da maçın neticesini direkt olarak etkiledi (şimdi buna "top içeride" diyenler de çıkacaktır ama topla içeride temas edip dışarıya kadar bu temasını kesmiyor Franco; sonuçta çizginin dışında da elle oynuyor).

Beşiktaş ise, ülkenin en kötü teknik direktörlerinden birinin elinde, adeta oyuncağa dönmüş durumda. Böyle bir maçta Yusuf'u sol açık, tam bir zavallı olan Nihat'ı tek forvet oynamak, tam anlamıyla iş bilmezlik. Sonra ilk yarı takımın topa sahip olmasını sağlayan Tabata'yı çıkarıp kazma Fink'i oyuna almak, daha büyük bir skandal. Sezon öncesi yazdığımı tekrar ediyorum, Denizli ilk yarının sonunu göremeyecek bu takımda.

Yorumsuz

“İnsanlar benim gelmiş geçmiş en iyi oyuncu olduğumu söylüyor. Jerry West, Elgin Baylor ya da Wilt Chamberlain gibi isimlere karşı oynamadım. Bu insanlardan daha iyi olup olmadığıma karar verecek kişi ben değilim.”
Michael Jordan

Naismith Memorial Basketball Hall of Fame'e kabul törenindeki konuşmasından...

G.Saray 3 - Beşiktaş 0

G.Saray (4-2-3-1): Franco 8 - Sabri 8, Emre Aşık 6, Servet 6, Hakan 8 (80' Caner) - Mehmet 5, Mustafa 6 - Keita 7 (70' Barış 6), Arda 3 (59' Elano 6), Kewell 6 - Baros 8

Beşiktaş (4-2-3-1): Rüştü 1 - Kaş 5 (68' Holosko 5), Sivok 5, Ferrari 7, İsmail 4 - Ernst 7, Ekrem 5 - Serdar 7, Tabata 7 (46' Fink 4), Yusuf 5 - Nihat 1 (46' Bobo 5)

Goller (3-0): Mustafa Sarp 4', Baros 65', 82'