26 Aralık 2008 Cuma

Chelsea 2 - West Brom 0

Chelsea (4-4-2): Cech - Bosingwa (46' Belletti), Alex, Ivanovic, A.Cole - J.Cole (79' Deco), Lampard, Mikel, Ballack - Anelka, Drogba (66' Malouda)

West Brom (4-4-1-1): Carson - Zuiverloon, Meite (27' Barnett), Olsson, Robinson - Morrison, Koren, Kim (69' Bednar), Brunt - Greening - Beattie (60' Moore)

Goller: Drogba 3', Lampard 45'

Şut: 25 - 10
İsabetli şut: 12 - 2
Kurtarış: 1 - 6
Topa hakimiyet: %64 - %36
Korner: 7 - 5
İsabetli pas: 534 - 250

Liverpool 3 - Bolton 0

Liverpool (4-4-2): Reina - Carragher, Hyypia, Agger, Insua - Benayoun, Gerrard (73' Lucas), Alonso, Riera (69' El Zhar) - Kuyt (77' N'Gog), Keane

Bolton (4-1-4-1): Jaaskelainen - Steinsson, Cahill, O'Brein, Samuel (46' Davies) - McCann - Muamba, Nolan, Taylor (66' Mustapha), Gardner - Elmander (67' Smolarek)

Goller: Riera 26', Keane 53', 58'

Şut: 23 - 2
İsabetli şut: 6 - 1
Kurtarış: 1 - 2
Topa hakimiyet: %74 - %26
Korner: 6 - 9
İsabetli pas: 609 - 159

Stoke 0 - Man Utd 1

Stoke (4-4-2): Sorensen - Wilkinson, D.Faye, Shawcross, Higginbotham - Delap (74' Davies), A.Faye (89' Olofinjana), Whelan, Pugh - Fuller, Cresswell (90' Pericard)

Man Utd (4-4-2): Van Der Sar - Neville, Vidic, Evans, O'Shea (64' Berbatov) - Ronaldo, Fletcher, Scholes (90' Carrick), Giggs - Tevez, Rooney

Gol: Tevez 83'

Şut: 8 - 21
İsabetli şut: 2 - 5
Kurtarış: 2 - 1
Topa hakimiyet: %25 - %75
Korner: 6 - 9
İsabetli pas: 118 - 515

Noel'de Premier League keyfi

İngiltere Liginin en güzel taraflarından biri bu, Noel'de 2 gün arayla oynan maçlar. Bugün oynanan onca müsabakanın üzerine Pazartesi günü bir maç daha yapacak takımlar. Onlar için yorucu ama hemen hemen bütün liglerin ara verdiği şu dönemde futbolseverler için fazlasıyla keyifli. Bunu kim düşünüp icat ettiyse zamanında, müteşekkiriz kendisine.

Bugünkü karşılaşmaları Chelsea, Man Utd ve Liverpool kayıpsız atlatırken Arsenal, Villa deplasmanında son dakikada gelen Carew golüyle 1 puana razı oldu. City ise yılın flaş takımı Hull karşısında 5-1'lik görkemli bir skorla kötü günlerinden şöyle bir sıyrıldı. Pazartesi daha güzel maçlar bizi bekliyor.

Resimlerle #6

24 Aralık 2008 Çarşamba

For Emma



La Blogotheque isimli internet sitesinden alıntı bir video. Daha önce tanıttığım Justin Vernon (bkz: Müzik molası #5: Bon Iver) ve kankalarının Fransız sokaklarında, insanların şaşkın bakışları arasında icra ettikleri müzik. İnsanın tüylerini diken diken ediyor.

Ligde ilk yarının 11'i

Son yılların en kepaze sezonlarından birinin yarısı geride kaldı. Hakem hatalarının son 10 yılda görülen en yüksek seviyede cereyan etmesi, özellikle Fener ve Beşiktaş yönetimlerinin kaynakların harcanması konusunda sergilediği kifayetsiz tutum, oyun kalitesinin yerlerde sürünmesi, nöbetçi teknik direktörlerin utanmadan oradan oraya zıplaması, federasyonun rezil yönetim anlayışı, millî takımın başındaki kabadayının yarattığı gerginlikler vs. gibi etkenler bunda önemli rol oynadı. Güzel şeyler yok mu, tabii ki var. Sivas'ın geçen yılki çıkışını aynen devam ettirmesi (hatta üstüne de koyması), G.Saray açısından Lincoln, Baros ve Arda'nın performansı, Trabzon'un yarış içinde olması, ortaya çıkan pek çok genç yetenek (Eren, Özer, Gökhan vs.) vs. Ama bütün olumlu ya da olumsuz yönleri bir araya koyunca ağzımızda nasıl bir tat kaldığına şöyle bir bakınca acı, ekşi arası bir tat kaldı bende ve ligin hemen tüm maçlarını seyretmeye çalıştım. Zaman kaybı resmen...

Ligde ilk yarının en iyi takımını yaparken genelde karşılaştığımız çok kötü bir durum var, ben onu yapmayacağım. Bu tip kadrolar yapan herkes genelde saçma sapan bir sistem bulur, oyuncuları da mevkilerine bakmadan rastgele yerleştirir. Ben ise stoperler arasında çok fazla sayıda, bekler arasında da çok az sayıda başarılı adam olduğu için 3-4-1-2 yaptım. Oyuncuları da ona göre yerleştirdim.

Buna göre ilk yarının bence en başarılı 11'i şu şekilde: Hamidou - Eren Güngör, Lugano, Bilica - Musa Aydın, Selçuk Şahin, Mehmet Topuz, Arda Turan - Lincoln - Mehmet Yıldız, Baros...

Hamidou için zaten bir şey söylemeye gerek yok. Ligde 16 maçta 7 gol yemiş, ki bu uzun zamandır görmediğimiz süper bir performans. Bu 7 gol arasında Fener'in haksız bir penaltıdan kazandığı ve Trabzon'un aslında çizgiyi geçmeyen golünü de çıkarsak ortaya 5 gibi akıl uçuracak bir rakam çıkıyor. Helal olsun.

Eren Güngör bence ligde ilk yarının en iyi oyuncusu. Daha geçen yıl Altay formasıyla 2. ligde oynayan 20 yaşında bir oyuncunun 6 ay içinde kat ettiği mesafe gerçekten de inanılmaz. Bu açıdan ikinci bir Gökhan Gönül vak'ası izliyoruz. Fenerbahçe'nin Edu yerine mutlaka alması gerekiyor bu oyuncuyu. Diğer rakiplerden birine kaptırırsa başını çok taşlara vurur.

Lugano ilk yarıda Fener'in en iyi ikinci oyuncusuydu. Attığı 4 golün dışında agresif, yırtıcı ve ilk toplara sürekli basan sağlam oyun anlayışı ile güven verdi. Orta sahanın adeta "yok" olduğu dönemde takım kumbara gibi gol yerken de tek başına yapacağı bir şey yoktu.

Bilica, 250 bin Euro gibi bir bonservisle geldiği Sivas takımında adeta defansın sigortası oldu. Ligin en kaliteli yabancılarından ve defans oyuncularından biri. Mükemmel bir transfer.

Musa Aydın geçen yıl başlattığı çıkışı bu yıl aynen sürdürüyor. Fener'in transfer listesine girecek kadar üst düzey bir performans gösterdi. Hem çizgide hem de iç olarak (sağda ve solda) oynayabilen Musa aynı zamanda joker bir oyuncu. Arda Turan ise Benfica maçından beri defansa dönük olarak oynuyor ve gösterdiği çaba ile parmak ısırtıyor. Hiç koşmayan güçsüz bir oyuncu iken şimdi geldiği yer gerçekten de inanılmaz. Bu ülkenin kesinlikle en iyi futbolcusu Arda ve ligin kalitesinin de çok üzerinde bir klasa sahip.

Ortanın ortası için açık ara Selçuk Şahin diyorum. Ön libero olarak zaten mükemmel bir oyuncu Selçuk, hep öyleydi. Sezon başında "kadri bilinmeyenler" başlığı altında ne kadar kıymetinin görmezden gelindiğini, dilim döndüğünce anlatmaya çalışmıştım. Şimdi herkesin onu "yeni Marco" olarak gördüğü bir seviyeye geldi. Bunun için çok mutluyum çünkü Selçuk'u ilk günden beri çok seviyor ve tutuyorum.

Mehmet Topuz da Kayseri takımının hem kaptanı hem de oyun lideri olarak bitmeyen bir enerji ile mücadele etti ilk yarıda. Yaptığı akıllıca paslar ve asistlerin yanı sıra görev adamı gibi koşup gayret göstermesi çok güzel. Fener'e alınmasını istediğim oyuncuların başında geliyor ama Kayseri yönetimi bu hususta diretmeyi de sürdürüyor. Bu oyuncunun gelecekteki akıbetini merak ediyorum.

Lincoln için bir şey söylemeye gerek var mı, doğrusu bilmiyorum. Resmî maçlarda 8 gol, 15 asist yapmış, daha ne olsun? Normalde her yıl Alex'in olduğu bu kadroda, Alex'in de rezil performansı ile atak orta saha koltuğu diğer Brezilyalının bence.

Forvette de gol krallığının ilk iki sırasında olmaları bir yana, attıkları önemli goller ve üstün performansları nedeniyle Mehmet ve Baros'u koyuyorum. Herhalde kimse itiraz etmez.

Bunların dışında Song, Servet, Özer Hurmacı, Gökhan Emreciksin, Gökhan Ünal gibi çok başarılı isimler de vardı ama neticede 11 kişi yazıyoruz buraya. İnşallah ikinci yarıda hem bu sayı artar, hem de ligde oynanan oyunun kalitesi...

23 Aralık 2008 Salı

En iyi 5 korku/gerilim filmi

1. The Shining (1980)
Stanley Kubrick

2. Halloween (1978)
John Carpenter

3. Carrie (1976)
Brian De Palma

4. Night of the Living Dead (1968)
George A. Romero

5. Rosemary's Baby (1968)
Roman Polanski

22 Aralık 2008 Pazartesi

Ligde 16. haftanın görünümü

Lider Sivasspor, geçen hafta zar-zor yendiği Hacettepe maçından gerekli dersi çıkarmamış olacak ki, G.Birliği karşısında bu sezonun açık ara en kötü futbolunu oynadı. Her zamanki takım, her zamanki sistem, her zamanki oyuncular vardı sahada ama bir şey eksikti: O da motivasyon. Sivas'ın zaten kalitesi ve kalibresi belli olan takımı, üstüne bir de istek ve hırstan yoksun olursa bazı maçlarda rezil olup 3-5 gol de yiyebilir. Teknik direkör Uygun ve oyuncularının bir taraflarının kalkmaması lâzım. Şu devre arası ilaç gibi gelecektir onlara.

İkinci sıradaki Trabzon için bir şey yazmaya gerek yok. Hakemle beraber döve döve Eskişehir'i puansız gönderdiler evine. Takımdaki motivasyon durumu ve azim gerçekten de hayranlık uyandırıcı. Kaliteyi de arttıracak bir Tabata ya da Yusuf ile bir sol açık transferi onları sezon sonuna kadar potada tutar.

Üçüncü G.Saray da Beşiktaş'ı hakemle beraber dövdü. Dört büyüklerin hepsi lehine sayısız hakem hatası yapıldı bu sezon ama bunlardan en fazla faydalanan takım açık ara G.Saray'dı. Bunu taraftar olan arkadaşlar da kabul ediyor. Halbuki en az ihtiyacı olan da onlar aslında. Topal, Ayhan, Arda, Servet gibi inanılmaz yerli oyunculara Lincoln, Baros, Kewell gibi yabancıları ekleyip muhteşem bir kadro kurdular. Skibbe de yavaş yavaş doğruları uygulamaya başladı. İkinci yarı bu kadar puan kaybedeceklerini hiç sanmıyorum.

Fenerbahçe ise ara transfer dönemini en hareketli geçirecek olan kulüp. Orta sahaya iki yönlü bir oyuncu, Kâzım'ın yerine bir sağ açık, bir stoper ve bir de kaleci lâzım bu takıma. Bakalım nasıl adamlar hangi paralarla alınacak. Bütün Fener camiası dikkatle izleyip bu yönetimin parayı sokağa atmasına göz yummamalı. Ben de cürmüm kadar bağırmayı sürdüreceğim buradan.

Beşiktaş için bu blog kurulduğundan beri yazdıklarım aynı: Demirören derhal bu kulüpten atılmalı, kulübü bilinçli ve art niyetli bir şekilde kendisine borçlandırmasının hesabı sorulmalı, soruşturma ve davalarla. Ayrıca Denizli'nin de ne kadar geri kafalı ve demode bir teknik direktör olduğu yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Merak ettiğim şey, bunu kendisinin nihayet görüp göremeyeceği.

Ankaraspor, Antalya deplasmanından normal sonuç olan beraberlikle döndü. İkinci yarıda kalitesi yüksek olan bu kadrolarıyla üst sıraları zorlamayı sürdüreceklerdir. Ama 6'dan yukarı çıkmaları imkânsız bence, hâlâ söylüyorum bunu. Kayseri ise inanılmaz savunmasına şimdi pivot bir santrforla hücum zenginliğini de eklemek istiyor duyduğuma göre. Cangele'nin yanına yetenekli bir uzun bulabilirlerse ikinci yarı bu takım coşabilir.

Paralar saçılıyor

Real Madrid Lassana Diarra için Portsmouth'a tam 19 M Euro ödemiş. Gerçekten de akıl almaz bir rakam bu. Le Havre'dan Chelsea'ye 4.5, Chelsea'den Arsenal'a 2.9 M Euro'ya transfer olmuştu Diarra. Sonra Wenger 3'e kapattığı bu oyuncuyu sadece 5 ay sonra 7'ye Portsmouth'a satınca "ne uyanık adam şu Wenger" demiştik. Ama işe bakın, Portsmouth bu oyuncudan tam 12 M Euro kâr etmiş oldu şimdi. Diarra bu parayı eder mi, kendisini pek çok maçta dikkatle seyretmiş biri olarak peşinen hayır diyeceğim. Tamam, kaliteli oyuncu. Ayağına müthiş hâkim, oyun görüşü ve zekâsı yüksek, uzun pasları isabetli. Ama mesela mental olarak problemli bir adam. Real'de bile yedek kalırsa problem çıkaracaktır. Ayrıca Makelele gibi tek başına ön liberoda oynatılırsa rezil olur çünkü o görevi yapamaz. Ama mesela Gago'nun yanında ikinci ön libero olursa yıldız bir oyuncu olarak sivrilebilir. Gago işin defans yönünü halleder, Diarra'ya da oyun kurmak ve pas yapmak kalır. Guti hem yaşlandı, hem de orası için fazla yumuşak.

Neticede iyi transfer ama (sanki babamın parası harcanıyor anasını satayım) verilen bu paralara acıyorum ben.

21 Aralık 2008 Pazar

Arsenal 1 - Liverpool 1

Arsenal (4-4-2): Almunia - Sagna, Djourou, Gallas, Clichy - Denilson, Song, Fabregas (46' Diaby), Nasri (90' Eboue) - Adebayor, Van Persie

Liverpool (4-4-1-1): Reina - Arbeloa, Carragher, Agger, Insua - Kuyt, Alonso, Lucas (88' Ngog), Riera (71' Babel) - Gerrard - Keane (81' El Zhar)

Goller: Van Persie 24' - Keane 42'

Şut: 6 - 13
İsabetli şut: 3 - 5
Topa hakimiyet: %42 - %58
Kurtarış: 2 - 4
Korner: 2 - 2
Pas isabeti: %75 - %84

Aforizmalar #8

-Hafif acılar konuşabilir ama derin acılar dilsizdir.
Seneca

-Savaşın iyisi, barışın kötüsü yoktur.
Benjamin Franklin

-Ey hayat! Ölüme şükret, seni, onun yüzünden seviyorum.
Seneca

-Yarım hazırlıkla ve yarım tedbirle yapılacak saldırı, hiç saldırmamaktan kötüdür.
Atatürk

-İnsanların en çok inandıkları şeyler, en az anladıklarıdır.
Montaigne

-Talih, kendi kendisine yardım etmeyenlere yardım etmez.
Sophokles

White Winter Hymnal



I was following the pack
all swallowed in their coats
with scarves of red tied ’round their throats
to keep their little heads
from fallin’ in the snow
And I turned ’round and there you go
And, Michael, you would fall
and turn the white snow red as strawberries
in the summertime...

Müzik molası #7: Fleet Foxes

Bu senenin en büyük çıkışlarından birini gerçekleştiren Seattle menşeli bir grup Fleet Foxes. Bu albümden önce Şubat ayında çıkardıkları Sun Giant EP'si de çok güzeldi ama Haziran ayında raflara düşen aynı isimli debut albümleri yılın en iyilerinden biri oldu. Harmonik-barok-indie-folk-pop diye tuhaf şekilde özetlenebilecek bir müzik yapıyorlar. Çok güzel melodiler ve düzenlemelerin üzerine Robin Pecknold'un muhteşem sesi ve yazdığı eli-yüzü düzgün liriklerle, dinleyen hemen herkesi kendine bağlama kapasitesi oldukça yüksek. Yıl sonundaki değerlendirmelere en üst sıralardan girmekte hiç zorlanmayan bu albümü dinlemek, her müziksever kişinin boynunun borcu. Zaten White Winter Hymnal şarkısını duyup da aşık olmayacak insan evladı var mıdır, o da şüpheli.

Dünyanın en iyi sağ beki

Inter'in Brezilyalı sağ beki Maicon, dün oynanan maçta Siena deplasmanında takımının 2 golüne birden imza atarak resmen 3 puanı tek başına aldı. 20 senedir dünya futbolunu yakından izlerim, Roberto Carlos'tan başka bu kadar iyi bir kanat savunmacısı görmedim. Yaşının daha 27 olduğunu düşünürsek 2-3 yıl içinde futbol tarihinin en iyi sağ beki olacağını kestirmek de çok zor değil.

19 yaşında Cruzeiro A takımına yükselen ve bu takımın formasını 4.5 yıl giyen Maicon, 2004 yazında 3 M Euro karşılığı Ş.Ligi finalisti Monaco'ya transfer olmuştu (kiralık geldiği Porto'ya dönen Ibarra'nın yerine). Orada da 2 sene oynadıktan sonra bu kez 7 M karşılığı Inter aldı onu. Inter'de zaten çok büyük bir başarı gösterse de bu yıla kadar kimsenin gözüne batmadı. Ama Mourinho'nun gelişi ile birlikte o kadar inanılmaz bir futbol oynamaya baladı ki, sezon sonundaki yılın futbolcusu anketleri için ciddi bir aday olarak gösterilebilir.

Maicon, örneğin bir Cafu, Jorginho, Mazinho gibi çelimsiz değil. 1.84 boyunda, iri ve güçlü bir defans oyuncusu. İnanılmaz bir çabukluğu var, işin defans yönünde kolay çalım yemeyen, ters kademenin kitabını yazabilecek kusursuz bir isim. Ekstrası ise hücuma verdiği akıl almaz katkılar. Bu sezon resmi maçlarda 24 kez forma giyen oyuncu 4 gol, 4 asistle oynamış. Ki dörtlü savunmanın sağındaki biri için hiç fena değil, taktir edersiniz. Üstelik bu asist ve gollerin hepsi kritik maçların kritik anlarında yapılan önemli katkılardı, bunu da gözden kaçırmamak gerekir.

Netice itibarıyla Maicon'u izlemeye devam edelim. İşini (kendi mevkii için) Messi kadar kusursuz yapan bir sanatçı gibi o.