31 Ağustos 2013 Cumartesi
Fenerbahçe: Saha içinde yapılması gerekenler
CAS kararının ardından önümüzdeki 2 sezon boyunca Avrupa Kupaları'nda oynayamayacağımız kesinleşti. Bardağın hep boş tarafını gören biriyimdir normalde ama bu sefer tersini yapacağım. İçinde bulunduğumuz durumun, şayet varsa "olumlu" tarafları nelerdir?
1. Son 5 yılda 153.25m € (!!!) bonservis bedeli ödenerek ve akıl almaz yanlışlar yapılarak kurulan yaşlı ve maliyeti yüksek kadronun tasfiyesi için azımsanmayacak bir fırsattır bu. Aşağıda hangi oyuncuyla ilgili hangi kararın alınmasının mantıklı olduğunu tek tek yazacağım. Katılan olur, katılmayan olur ama bence isimlerden ziyade "strateji"nin ne olduğu/olacağı önemli burada. Strateji şu: Maliyetleri düşür, "yüreğiyle oynayacak" isimleri kadroda tut, olmazsa olmaz bir ilke olarak "takım kimyası"nı göz önünde bulundur ve maksimum 20 kişilik bir kadroyla yoluna devam et. Aşağıda bunu detaylandıracağım.
2. Takımda yeni (ve son 10 yıldaki muadillerine bakarsak "kel alâka" diyebileceğimiz) bir hoca, Ersun Yanal var. Haftalardır da buradan ve sosyal medyadan işinin çok zor olduğunu, bir "devrim" yapması gerektiğini ama bir yandan da (kendisinin de belirttiği üzere) "yarışma" stresiyle karşı karşıya olduğunu yazıyoruz. O devrim gerçekleşecektiyse şayet, önündeki en büyük engel nedir? Saha içindeki olası kötü sonuçlar.. Bunlar daha ziyade hangi maçlarda alınır? "Zorluk derecesi yüksek" maçlarda.. Zorluk derecesi en yüksek maçlar hangileridir? Türkiye'de derby'ler ve daha da önemlisi Avrupa Kupalarında oynadıklarımız.. İşte bu açıdan bakarsak Avrupa'da olmamamızın pozitif bir tarafı da olduğunu görüyoruz. Zira son birkaç yazımda belirttiğim gibi Ersun hocanın kendi felsefesine yakın bir oyun oynatabilmesi için en az 5-7 ay, bunu tam olarak oturtabilmesi içinse 2 yıla ihtiyacı var. Peki bir yandan Avrupa'da oynarken, bir yandan da bir teknik direktörün bunu yapabilmesi mümkün mü? Asla değil! Yahu, Arsenal gibi, Fenerbahçe karşısında %70 favori olan bir takıma elendik diye millet şimdiden kelle istiyor, böyle bir taraftarı var artık Fenerbahçe'nin.. Aynı kişiler Aykut hoca zamanında da onun kellesini istiyordu.. Ve daha önceki yıllarda da diğerlerinin.. Bu taraftar portföyüne sahipken, Avrupa Kupalarında da oynuyorken devrim-mevrim yapamazsın. Real Madird'e 3-0 yenildiğin anda ipinin çekilmesini isterler çünkü, bu kadar akıl-mantık-izan-vicdan yoksunu bir topluluk oldu Fenerbahçe taraftarı.. 3 Temmuz'u organize edenler bence en çok bu konuda amacına ulaştı, biz "takım kimyası" diye yırtınırken "taraftarın kimyası" tamamen bozuldu. Bunun tekrar yerine gelebilmesi için "zorluk derecesi yüksek" maçlardan ne kadar az oynarsak o kadar iyidir.
Ha, bu yazdıklarımızdan "iyi ki Avrupa'da yokuz!" anlamını çıkaran aklı evveller varsa, onlara söyleyecek bir şeyim yok. Ama buradan iddia ediyorum: Eğer takım planlaması açısından doğru adımlar atılırsa, Ersun hoca da kendisinden beklediğimiz kadar akıllı ve cesur davranıp bu 2 sezonu "sağlam bir yapı kurmak" için harcarsa, söz konusu 2 sezonun sonunda "ulan iyi ki Avrupa'da oynamamışız!" demek de mümkündür. Tabii, Dimyat'taki pirinçten mahrum kalırken, eldeki bulguru en efektif şekilde değerlendirmek şartıyla..
Kadro planlaması:
Takımın hâli hazırda çok yaşlı ve uçuk maaşlara sahip bir kadrosu var. Zaten 3 Temmuz hiç yaşanmasaydı da biz buradan şimdi bunu eleştiriyor olurduk, edeplice "gidilen yolun yanlış olduğunu" söylerdik. Ama mevcut durumda oyunculara ödenen maaşlar ve de söz konusu oyuncuların "sahadaki açlık seviyesi" gibi parametrelere bakınca, çok ciddi ve akıllıca bir planlama gerektiği apaçık görülüyor.
Peki ana strateji ne olmalı? Evvela önümüzde fırsata çevirmenin mümkün olduğu bir sorun var, ligde şampiyon bile olsak Avrupa'ya gidemeyeceğiz. Burada, birkaç gündür sosyal medyada okuduğum hiçbir yazıda görmediğim bir görüşü dillendireceğim: "ŞAYET ŞAMPİYON BİLE OLSAK AVRUPA'YA GİDEMEYECEKSEK, LİGDE 2. OLMAK İLE 12. OLMAK ARASINDA BİR FARK VAR MIDIR?" Bence yoktur. İşte hepimizin anlaması gereken şey bu; önümüzdeki 2 seneyi bir "takım" oluşturmak için harcayacaksak, işin "yarışma" kısmı bence ikinci planda olmalı. Fenerbahçe için emek sarf edip yazı yazan, fikir beyan eden kardeşlerimizden "Kuyt gitsin ama Alves kalsın, Webo gitsin ama Sow kalsın" vb. fikirler okuyorum. Herkesin görüşüne saygımız var ama yahu, Alves'in bu dakikadan sonra bu takımda ne işi var? 2 yıl boyunca sadece ligde oynayacağız, orada da ŞAMPİYON OLAMIYORSAN KAÇINCI OLDUĞUNUN HİÇ AMA HİÇBİR ÖNEMİ YOK. Ee? Maaşı 1.5m €'nun üzerinde olan oyuncuların, hele hele uluslararası saygınlığı olan "yabancı"ların artık bu ortamda kalması anlamsız değil midir?
Bence son birkaç senedir eleştirdiğimiz takım planlamasında yapılan yegâne doğru, kadrodaki yerli oyuncu kalitesinin mümkün olan en yüksek seviyede tutulmaya çalışılmasıydı. Şu an Fenerbahçe kadrosundan bir millî takım yapsak, iyi bir teknik direktörle Abdullah Avcı'nın takımından daha başarılı olması bile mümkündür. Hatta, hadi yapalım:
Semih ve Topuz dışında bir sıkıntı yok, sıkıntı da onların kalitesinde değil, formlarında.. Neyse, sezon başında en az 50 kere "Webo ile Umut Bulut takas edilsin!" diye bağırıp durdum, Toulouse hiçbir bedel talep etmeden buna razı olurdu, biz de Lugano'nun "futbol hayatımda beni en çok zorlayan oyuncu" dediği bir pres makinesine sahip olmuş olurduk ama geçti gitti. Semih, maaşı ve tavırları yüzünden takımdan zaten gönderiliyor. Aylardır yazdığım gibi yerine alınabilecek en iyi oyuncu, bu sezon sonunda kontratı bitecek olan Cenk Tosun'dur, benim görüşüm böyle.
Bu vesileyle kadro planlamasına geliyorum, tek tek oyuncu bazında gideceğim.
Volkan:
Takımın ruhu, kaptanlarından biri ve formda olduğu zaman hâlâ "maç kazandıran" bir oyuncu. Hani birkaç yazıdır diyorum ya, Fener taraftarı "gelen ağam, giden paşam"cı bir zihniyete büründü diye.. Mert 2 maç çok iyi oynadığı için bakıyorum da "Volkan gönderilsin"ciler her yeri sarmış. Ayıptır, günahtır, birazcık vefa duygunuz olsun yahu! Bu adam Fenerbahçe'de 12. sezonunu geçiriyor, Fenerbahçe'nin 107 yıllık tarihinde 12 yıl oynamış kaç oyuncu biliyorsunuz? Heykeli dikilmesi gereken adamlara reva gördüğümüz muamele hakikaten iç dağlayıcı.. Volkan, futbolu bırakana kadar bu takımın kaptanlarından biri olmalı ve her ne olursa olsun gönderilmemelidir. Yalnız maaşının 2m € civarı olduğunu biliyorum, işte burası hassas nokta..
Nasıl ki Önder Özen Beşiktaş'ta "savunma oyuncuları maksimum 1m, orta saha oyuncuları 1.5m, forvetler de 2m alabilir" diye bir ilke ortaya koydu ve bu uğurda Hilbert gibi şahane bir oyuncuyu (1.3 istiyor diye!) gönderdiyse, Fenerbahçe'nin de "hiçbir oyuncuya 1.5m üzerinde maaş verilmeyecek!" diye bir kural koyması gerekiyor. Bu kurala 12 senedir Fenerbahçe'de oynayan hiçbir oyuncu itiraz etmemeli, ediyorsa da o 12 seneden hiçbir şey anlamamış demektir. Ben Volkan'ın da buna bayrak açacağını sanmıyorum. Topuz mesela, o alnından öpülesi müthiş savaşçı, 1.9m olan maaşını Fener'de kalabilmek uğruna 1'e düşürdü sezon başında. İstese gidip 1.5 alacağı bir takım bulabilirdi ama yapmadı. Canımız ciğerimiz.
Volkan 32 yaşında, 2017'de bitecek olan sözleşmesi yıllık 1.5m şeklinde revize edilmeli ve mutlaka takımda tutulmalı diye düşünüyorum.
Mert:
Engin/Rüştü, Rüştü/Volkan silsilesinin sonraki ayağının Volkan/Mert olacağını artık biliyoruz. Ha, Mert'e bugün için "dünya çapında" demenin aymazlık olduğunu düşünüyor ve bu yorumu aşırı abartılı buluyorum ama Fenerbahçe'nin 11'inde oynayabilecek kadar iyi olduğu kesin. Volkan'ın son 1-2 senesinde kaleyi devralıp, tıpkı onun gibi 10 yıl forma giyebilir. Maaşı da 500 binden 1 milyona yükseltilip 5 yıllık kontrat yapılmalıdır.
Gökhan:
Takımın ilham kaynaklarından ve kaptanlarından biri, olmazsa olmaz bir oyuncu. Taraftarın da en sevdiği isimlerin başında geliyor. Maaşı 1.8m, kontratı 2016'da bitiyor. O da 1.5'a düşürülüp 1 yıl uzatılmalı, 32 yaşına kadar sıkıntısız oynayacaktır.
Alves:
Gönderilmesi gereken ilk oyunculardan biri. Zaten büyük ihtimalle Meireles gideceği için kendisi de kalmak istemez ama istiyorsa bile hemen, acil şekilde Rus kulüplerinden birine aldığmız ücrete (5.5m) satılmalıdır. Fenerbahçe'nin bugünkü durumunda 32 yaşında, her sezon 5-6 kırmızı kart gören bir stopere yıllık 2.5m verme lüksü olamaz. Alves gerçek bir savaşçı ve tam bir savunma lideri olsa da maliyeti ve yaşı nedeniyle, belirttiğim gibi hemen Rusya'ya satılmalı. Rus kulüpleri deli gibi para harcıyor bugünlerde, Dinamo Moskova sadece Anzhi'den aldığı oyunculara son 1 ayda 70m € bonservis verdi. Alves'in bir alıcısı da mutlaka çıkar diye düşünüyorum.
Bekir:
O kerameti kendinden menkul özgüveni ve halk arasındaki ifadeyle "artist" tavırları beni de irrite ediyor olsa da, 29 yaşında millî takım seviyesinde bir oyuncu Bekir. Misal, Gökhan Zan'dan da daha iyi bir stoper bence. Yalnız maaşı bildiğim kadarıyla 1.45m bu sezon, ivedilikle 1'e düşürülüp takımda tutulmalı, indirime gitmiyorsa gönderilmeli.
Serdar:
Maaşının ne kadar olduğunu bilmiyorum, ama maksimum 1m olmalı. Bekir giderse ilk 11, o kalırsa yedek stoper olarak takımda tutulmalı. Transfer olduğu dönemde soğukkanlılığı, top kullanırkenki dikkati, çabukluğu vs. resmen bizi büyülemişti (hatta sevgili Ahmet Ercanlar "Serdar olağanüstü bir oyuncu" diye yazmıştı Twitter'da) ama bir türlü sürekli forma şansı bulamadı. Belki hiçbir beklentinin olmadığı bu sezon bir fırsattır ve her maç forma giyerse yeniden o eski "millî takım stoperi" seviyesine gelebilir. Çok az merkez savunmacıya nasip olmuş özellikleri var, başta "çabukluk" olmak üzere. Ayrıca ayağı da gayet düzgün.
Yobo:
Yaşı 33, maaşı 2m €, içim yanıyor.. 2 senedir de Aykut hocanın yaptığı en büyük hata olarak bunu söyleyip duruyorum. Hemen bugün, bu saat ve bu dakikada bedava gönderilmeli Yobo, hizmetleri için teşekkür ederek..
Egemen:
Maaşı 1.75m, yaşı 31. Bonservisi elinde diye bu kadar ücret vermiştik ama bugün işler değişti. Maaşı maksimum 1.25'e indirilerek takımda tutulmalı diye düşünüyorum. Buna razı olacağını sanmıyorum ama keşke olsaydı. Zira Egemen takımın en yürekten oynayan oyuncularından biri, Volkan'ın da en iyi arkadaşı ayrıca. Hadi bu yıl 1.5, seneye 1.25 olsun, ona da razıyım. Ama dünyanın en iyi defans oyuncularında bile zor görebildiğimiz bu uçuk maaş, kesinlikle indirilmeli. Volkan faktörüyle bunu kabul etme olasılığı yüksek diye düşünüyorum.
Kadlec:
Bir yerlerde maaşının 2.3m € olduğunu duydum, o gün boyunca yemeden içmeden kesilmiştim. Böyle bir transfer fiyaskosu olamaz. Kadlec bence vasatın çok çok üzerinde ve nitelikli bir oyuncu ama 1.5'tan fazla bir maaşı rüyasında bile görememesi lâzım. Gönderilişi sıkıntılı olur muhtemelen ama onu da aldığımız ücrete (4.5m) Rusya'ya falan göndermek gerekir.
Hasan Ali:
Bu takımda üzerine hiç düşünmeden yatırım yapılacak birkaç oyuncudan biri, Türk futbolunun önümüzdeki 10 yıldaki sol beki bu çocuk. Geçen yıldan beri ilk 11'de mutlaka onun oynaması gerektiğini yazıp duruyorum. Maaşı 1.25m, 1'e indirilip 5 yıllık yeni kontrat yapılabilir. İndirmiyorsa da çok sorun değil, hiçbir şekilde kendisinden vazgeçmemek gerekir.
Caner:
Sol bek yedeği, sol açık yedeği, merkez orta saha yedeği, paha biçilemez bir oyuncu.. Hasan Ali formsuzsa ilk 11 bile oynayabilir. Maaşı 0.9m, bence en az 1'e yükseltilip 5 yıllık yeni kontrat yapılmalı kendisiyle, fazlasıyla hak ediyor. Takımın ruhu diyebileceğimiz oyuncuların başında geliyor Caner, geçen seneki yarı finalin de mimarlarından biri ve hasta Fenerbahçeli aynı zamanda.
Topal:
Al başına belâ.. Fenerbahçe formasına son 30 yılda en çok yakıştırdığım oyuncuların başında gelen Topal'ın maaşı yıllık net 2m €. Bırak kendisini sevmeyi, âşık bile olsam bu para bana batardı. 1.5'a düşürülüp 5 yıllık yeni kontrat yapılması gerekiyor bence. Kabul edeceğini düşünüyorum, futbolu Fenerbahçe'de bırakmak parayla değişilmeyecek bir ayrıcalık çünkü. Kabul etmezse de kalmalıdır, hepimizi huzursuz eder ama kalmalıdır.
Bu arada maaşların indirilmesini bu kadar "rahat" istiyor olmamın sebebini de belirteyim: Volkan, Gökhan ve Emre kabul ederse, takımdaki hiçbir yerli oyuncunun maaşındaki indirime itiraz edeceğini düşünmüyorum ben, yani iş bu 3 kaptan'a düşüyor.
Selçuk:
Aymaz taraftarlarımızın kıymetini bilmediği bir başka oyuncu, benim nazarımda son 30 yılın en büyük Fenerbahçeli'lerinden biri. Maaşı 1m, yaşı 32. Mutlaka ama mutlaka 2 yıl daha takımda tutulmalı Selçuk. Paha biçilemez bir ön libero yedeği kendisi, Aragones buradan gittikten sonra o bölgeye oyuncu arayan Espanol takımına ilk isim olarak onu tavsiye etmişti. İspanyollar 2.5m bonservis teklif ettiler ama kulüp vermedi. Gitse, bence orada bir yıldız gibi parlardı ve kendi taraftarından gördüğü muameleye bakınca, "keşke gitseydi" diyorum. Ha, ondan Xavi'nin, Iniesta'nın, Fabregas'ın, Modric'in yaptıklarını bekleyenlere 11 yıldır hiçbir şey anlatamadık, bu ayrı konu. Bundan sonra da anlatmaya çalışmayacağım, değerini bilen bilir, bilmeyen de bağırmaya devam etsin.
Topuz:
İşte benim kriterlerime göre paha biçilemeyecek bir başka oyuncu. Kendisiyle ilgili tek rahatsız edici detay maaşıydı, bu yıl onda da tenzilata giderek gönlümüzün baş köşesine oturdu. İçkisi, sigarası, gece hayatı olmayan gerçek bir savaşçı Topuz. Tıpkı Selçuk gibi yedek olmayı da huzursuzluk sebebi yapmıyor, çalışıp sırasını bekliyor. O sıra geldiğinde de potansiyelinin maksimumunu vermeye gayret ediyor. Böyle olduğu sürece başımızın tacıdır. Blog'da daha önceleri onunla ilgili yaptığım bir güzellemeyi buradan okuyabilirsiniz: http://gunduzfeneri.blogspot.com/2011/11/mehmet-topuz.html
Alper:
Takımın üzerine kurulacağı oyuncuların başında geliyor, ilk 11'de devamlı oynatılarak bir "Fenerbahçe oyuncusu"na dönüştürülmeli Alper. Hata yapsa da vazgeçilmemeli, inanılmaz yetenekleri var çünkü. 3 yıl sonra 20m bonservisle satılması işten bile değil, son 2 yılda en az 30 maçını seyretmiş biri olarak söylüyorum bunu.. Maaşı da gayet uygun (1.45m).
Salih:
Alper için söylediklerimin aynısı Salih için de geçerli. Henüz ilk 11 oyuncusu değil belki ama öyle oynatılsa da ses etmezdim. Her hâli kârda Ersun hocanın ona, geçen yıldan daha fazla şans vermesi zorunluluktur. Arsenal deplasmanında tur çoktan gitmişken 83. dakikada Salih yerine Topuz'un oyuna sokulması da kelimenin tam anlamıyla bir "fiyasko"dur. Ersun Yanal değil Mourinho bile olsa Salih, uğruna teknik direktör harcanabilecek bir oyuncu. Bu işin şakası yok, Ersun hocanın bu takımın başındaki majör vazifelerinden biri Salih'i kazanmaktır. İki, iki daha dört..
Emre:
5 yıldır bu blogda yazdığım gibi Oğuz'ları, Şifo Mehmet'leri, Sergen'leri, Ünal Karaman'ları 10 yıl boyunca seyretmiş biri olarak rahatlıkla söyleyebiliyorum ki Emre, Türk futbol tarihinin son 30 yıldaki en iyi 4 orta saha oyuncusundan biri (diğerleri Sergen, Oğuz ve Selçuk İnan). Ama Konya maçındaki golden sonra yaptığı işaret de ziyadesiyle rahatsız edici, onu söyleyeyim. Hadi o futbola siyaseti karıştırdı, biz karıştırmadık ve sadece bu yüzden gönderilmesini istemedik diyelim.. Bir daha böyle abukluklar yapmaması koşuluyla ben olsam kesinlikle Emre'yi takımda tutardım. "Saha içi lideri" diye bir kontenjan olacaksa takımda, oraya Emre'den başka aday yok çünkü. Maaşı 2m diye biliyorum ve kontratı 2 yıl. 1.5'a indirilmesine hiç ses etmez, futbolu Fener'de bırakmayı her şeyden çok istiyor çünkü.
Özetle kurulacak genç kadroda (siyasi kimliğini ve dini inançlarını futbola alet etmeyen bir) Emre'yi "olmazsa olmaz" bir figür olarak görüyorum.
Holmen:
Takımın elzem oyuncularından biri de bu oyuncu; her maç 12 km koşan, sürekli hücum rebound'u toplayan gerçek bir dinamo. Oyun zekâsı ve tekniği de hiç ama hiç fena değil. Hele sezon başındaki Lankeren maçında yüzü tamamen sağ taç çizgisine dönükken kendisine gelen bir topu, GELİŞİNE, 1 SANİYE BİLE DÜŞÜNMEDEN VE HİÇ BAKMADAN sol açık mevkiine 40 metre gönderişi vardı ki, potansiyelini net bir şekilde ortaya koyan demonstratif bir örnekti. Maaşı da düşük zaten, ilk 11'de oynatılırsa formayı bir daha çıkarmayacağına eminim. Alper ve o, ligde geçen yıl en çok rebound alan 2 oyuncuydu, bu çok ama çok önemli bir detay.
Meireles:
Maaşı 2.5m, yaşı 30, hiç düşünülmeden minimum 8m bonservisle gönderilmeli (10'a almıştık). Bu parayı ona verecek takımlar var Avrupa'da.. Yok diyen varsa, 1-2 hafta sonra yine konuşuruz.
Cristian:
Bilmiyorum Cristian'a kaç para bonservis verirler ama 7m bedelle alınan bu oyuncu artık takımdaki miadını doldurdu. Zaten Zidane bile olsa, ağzıyla kuş bile tutsa artık taraftar onu sev-mi-yor! Taraftarın çoğunluğundan falan değil, "tamamından" bahsediyorum. 20 milyon kişi arasında Cristian'ı seven 100 kişi bile çıkmaz bence, bu yüzden gönderilmek zorunda. Roma ile ne pazarlıklar döndü sezon başında bilmiyorum ama 3'e, 5'e verilebilse ne güzel olurdu. Maaşı 1.8m, ki bu da uykularımızı kaçıracak bir başka faktör.
Emenike:
Bunu yazdığım için dayak yiyebilirim ama ben olsam Emenike'yi hemen satardım. Ama muhtemelen satılmayacak. Neden satardım? Çünkü açıkça görüldüğü üzere kendisini Zlatan, Cavani, Suarez vs. zannediyor da ondan. O eski aç, arzulu, iştahlı Emenike'nin yerinde yeller esiyor! Cristian'ın tıpkısının aynısı, ikili mücadelerdeki hâline/tavrına dikkatli bakınız.. Cristian'dan tek farkı, dünyada pek az forvet oyuncusuna bahşedilmiş olan o "güç"ü, eğer o olmasa hiçbir mücadeleyi kazanamaz ve Fenerbahçe taraftarının 1 numaralı nefret objesine dönüşürdü. Çok üst seviyede olmamasına rağmen "hız"ı da fena değil, o sayede göz boyayabiliyor. Ama böyle "yıldız havalarında" oynayacaksa, sezon ortasında Saraçoğlu'nda yuhlanması muhtemeldir.
Maaşı da 2.4m ama 2 yıl önce transfer edildikten 1 ay sonra satılan bu oyuncuyu tekrar göndermek çok saçma olurdu. 13m veren bir Rus kulübü de çıkar mı, açıkçası bilmiyorum. Takımda kalacaksa mutlaka Karabük'teki Emenike gibi iştahlı oynaması sağlanmalı. Bu da hocanın görevi..
Sow:
Talibi varsa, 15m bonservisle satılması gereken bir oyuncu. Maaşı hakkında çok ilginç görüşler var. 3.5m aldığını söyleyenler de mevcut, "kontratı her sene azalarak gidiyor, bu yıl 1.4 alacak" diyen de.. Ben Sow'un 1.4'e oynayacağını hiç sanmıyorum, bu durumda zaten huzursuzluğu kendisi çıkarırdı. Alıcısı varsa (ki CSKA'nın onu 1 yıldır istediğini biliyoruz) 15'ten aşağı olmamak kaydıyla gönderilmeli bence. Zaten serbest kalma bedeli de 17m imiş. Fenerbahçe'nin şu an en iyi futbolcusu olsa da, 2 yıllık Avrupa mahrumiyetini dert edeceğini ve bizzat kendisinin gitmek isteyeceğini düşünüyorum. Yoksa şartların uygun olup takımda kalmasını şahsen çok isterdim.
Webo:
Yaşanan gelişmelerden sonra takımda tutulması ve ilk 11 oynatılması elzem olan oyuncu bu işte.. Tek forvetli ya da çift forvetli fark etmez, her sistemde en az 15 gol atacağı kesin. Aynı zamanda gerçek bir savaşçı, maaşı da 1.3 diye biliyorum. Geçen yıl bu takıma bir gömlek küçük geliyordu ama bu yılki takımın ideal santrforu Webo'dur bana göre.
Kuyt:
Yaş 33, maaş 2.85m. Cardiff'in Yobo ile birlikte onu istediği yazılmıştı İngiliz basınında, bence derhal gönderilmeli. Fenerbahçe tarihinde en sevdiğim ve çocuklarıma anlatacağım oyunculardan biri Dirk Kuyt ama maalesef mevcut şartlarda onu takımda tutmak tek kelimeyle "aptalca" olur. 2 sezonda 7-8m € verilecek kendisine, maç başı ücretlerle beraber. Euro'nun alıp başını gittiğini de düşünürsek, göndermekten başka çare bulunmuyor.
Semih:
Maaşı 1.9m € olan bu isim, benim hayatımda gördüğüm en "çakal" futbolculardan biri. RTE'nin yıllardan beri uyguladığı "mağdur" politikasını, üstelik eşini de devreye sokarak muhteşem bir şekilde uyguladı 5-10 yıl boyunca ve sanki "hakkı yeniyormuş gibi" bir ortam yaratıp, bu maaşın tartışılacağı bir kamuoyunun oluşmasını mütemadiyen engelledi. Oysa bence keyfi fazlasıyla yerindeydi. Fenerbahçe tarihinde Semih'ten daha bedava para kazanan, aldığı maaşı ondan daha az hak eden tek bir futbolcu bile olmamıştır. Kendisine olan sevgim tamamen sıfırlandı benim, çocuklarıma da bu şekilde anlatacağım "genç Semih"i.. Şu koşullarda bile takımdan gönderilmesi gerekiyor bence. Takasta kullanmak en akıllıcası olacaktır.
Recep:
Bence kiraya verilmeyip takımda tutulmalı, bu seviyede antrenman yapmaya devam etmeli ve ligde en az 20 maçta sonradan oyuna girmelidir diye düşünüyorum. "Güçsüz" diyorlar onun için, aynı yaştaki Raheem Sterling geçen yıl Liverpool'da ilk-11 oynamaya başladığında Recep'ten daha güçlü değildi, hâlâ da değil.. Volkan, Recep için "futbol hayatımda gördüğüm en büyük yetenek" diyor yahu, daha nasıl bir referans arıyoruz? Recep, Alper ve Salih, Ersun hocanın en büyük sınavıdır bu takımda. Bu oyuncuları Fenerbahçe formasına hazırlamak zo-run-da-dır.
Şimdi oluşan kadroya ve doğan ihtiyaçlara beraber bakalım:
Kalanlar:
Volkan
Mert
Serkan
Erten
Gökhan
Bekir
Serdar
Egemen
Hasan Ali
Caner
Topal
Selçuk
Topuz
Emre
Holmen
Alper
Salih
Webo
Emenike
Recep
Gönderilenler:
Yobo
Alves
Kadlec
Meireles
Kuyt
Sow
Semih
Kadro:
Soru işareti olan yerlerde alternatif oyuncu sıkıntısı varmış gibi görünüyor ama aslında yok. Neden? Çünkü "takım sadece ligde mücadele edecek" de ondan. Kupa maçları zaten gazozuna, ben olsam Başkan'ın dediği gibi PAF takımıyla çıkarım o maçlara.
Bu durumda tek eksik forvet mevkiinde, neden biliyor musunuz? Sırayla gidelim:
Diyelim ki Gökhan yok. Topuz orada oynayabilir ya da Bekir sağ beke çekilip Serdar/Egemen tandemi kurulabilir.
Egemen'in alternatifi yine Serdar, şayet tek kulvarda mücadele ediyorsak çift stoperin ikisinin birden yedeğinin bulunması zaten lüks olurdu. Bu yüzden o soru işaretini de geçiyorum. Ayrıca çok sıkışınca Selçuk 11'de yer alıp, Topal stoperde oynatılabilir.
Emre'nin yedeği de aynı şekilde Topuz'dur. Topuz sol iç'te oynayamaz belki ama Holmen hem sağ hem de sol iç'te rahatlıkla görev yapabileceği için Emre'nin yokluğunda Topuz sağda, Holmen solda kullanılabilir. Ayrıca Caner de Emre'nin pozisyonunu rahatlıkla kotarabilecek bir oyuncu.
Bu durumda tek eksik forvette görülüyor. Bunun için önerim de çok basit: Cenk Tosun.. Hem Emenike'nin, hem Webo'nun özelliklerinden bazılarını taşıyan bu müthiş yetenek, zaten sezon başında her hâli kârda alınmalıydı. Geç kalınmış da sayılmaz; Semih + bir miktar para verilerek "sezon sonunda biten kontrat faktörü"yle bu transfer gerçekleşebilir.
Sonuç:
Yazdıklarıma katılmayanlar olabilir ama soruyorum size: Diyelim ki Karabük ya da Kasımpaşa ile evimizde oynuyoruz ve şöyle bir kadroyla çıktık maça:
Fenerbahçe sadece formasıyla bile %70 favori iken, bu kadroyla %90 favori olmaz mıydı? Geçen sene o anlı şanlı yıldız isimlerle bu takımlara Kadıköy'de kaybetmedik mi? Tekrar söylüyorum, bütün yazıyı şu ilke doğrultusunda tekrar değerlendiriniz: ŞAYET ŞAMPİYON BİLE OLSAK AVRUPA'YA GİDEMEYECEKSEK, LİGDE 2. OLMAK İLE 12. OLMAK ARASINDA BİR FARK VAR MIDIR? Bence yoktur. Ha, benim "gönderilsin" diye ferman verdiğim bütün o yukarıdaki isimleri takımda tutarak kesin şampiyon olacaksak ne âlâ, ama olacağımız garanti mi? Eğer onları göndermemiz durumunda şampiyon olamazsak ve bu sadece onları gönderdiğimiz için gerçekleşecekse, o zaman son 6 yılda neden tek 1 tane şampiyonluğumuz var? Demek ki bu iş "isim"lerle olmuyor, sistem ve "takım kimyası" ile oluyor. İşte CAS'ın verdiği cezanın (yazının başında söylediğim gibi "bir faydası olacaksa" şayet) 3. ve en önemli faydası, yıllardan beri akıl almaz bir savurganlıkla ve saçma sapan tercihlerle kurulan bu "kimyası bozuk" kadronun "gerçekçiliğe" doğru revize edilmesi adına bir fısat vermesidir. Bu fırsat iyi değerlendirilmeli, takımın maaş yükü 15m € birden azaltılırken geriye yine forması ve taraftarının müthiş desteğiyle ilk-2'ye oynayacak bir takım yaratılmalıdır. Gelmesi muhtemel 30 milyon € bonservis geliri de cabası..
Yukarıda yazdığım topluluğun "kimyası" bana göre mevcut imkânlarla olabileceklerin en iyisi.. Sistem'e gelince.. Neden sürekli 4-1-2-1-2 diziyorum? Onu da 2 hafta önce yazmıştım zaten:
http://gunduzfeneri.blogspot.com/2013/08/artk-bildigini-yap-ersun-hoca.html
Top Ersun hocada, CAS cezası onun "elini kolunu bağlayan" tüm unsurları devre dışı bıraktı bir nevi.. Artık istediği gibi bir takım kurabilir, tek kulvarda yarışacağı için de kartları çok kuvvetli. Profesyonel hayatının en önemli sınavını veriyor bu sene, cesur olursa ben başarabileceğine inanıyorum. Başarmasını dilerim.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)