7 Kasım 2009 Cumartesi

Ercan Güven yazıyor

Ercan Güven, naçiz kanaatimce bu ülkenin en değerli spor yazarı. Taraftar kimliğinin olmaması bir yana, doğru bildiğinden hiç ödün vermeyen, hiç kimseden korkmayan ve hiç kimseye de hizmet etmeyen bir erdem âbidesi adeta. Onun bugünkü köşesinde yazdığı bir yazıyı buraya almak istiyorum. Derby maçta kendi taraftarını G.Saray'a karşı kışkırttığı, Ş.Ligi maçlarında ise durdurduğu ama G.Saray'a karşı hep organize ettiği söylenen Fenerbahçe kulübünün aslında hangi mentalitede olduğunu gösteren bir yazı bu. Tabii anlayana.

---

Bunu da mı yapacaktın!..

Başlığın muhatabı Fenerbahçe... “Yaptığı” ne?.. Tam sekiz taraftarını İstanbul Valiliği Spor İl Güvenlik Kurulu, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Spor Asayiş Bürosu ve Futbol Federasyonu’na “ihbar” etmek.
Hem de fotoğraflarıyla birlikte.
Derbiden sonra yememiş içmemiş Fenerbahçe yöneticileri, geniş bir teknik ekiple oturup görüntüleri incelemiş. Tek tek... Öyle kolay iş değil. Sahaya atılan madde ile senkron tutturmak lazım ki, atanı bulasın.
90 dakika x 50 bin seyirci x 12 yabancı madde:
Feci bir emek.
Önce yerlerini saptamışlar. Sonra isimlerini. Dosyaya görüntüleri de eklemişler... Doğru Emniyet’e...
“Alın” diyorlar; “Bunlar ezeli rakibimiz Galatasaray’a eline geçeni atanlar... Gerekeni yapın”!
Düşünsenize... Galatasaray’a su attığı için Fenerbahçe tarafından enselenen ve savcıya teslim edilen bir Fenerbahçeli! Bir de değil; sekiz...
Yahu burası neresi?.. İsviçre mi?..
Daha düne kadar “karakoldan aldığı taraftar sayısı” ile ölçülürdü yöneticilerin itibarı. Düne kadar sahaya atılan malzemeleri satın alıp, paketleyip taraftarlara servis ettiği söylenirdi başkanların. Yönetici dediğin takımın değil taraftarın finansörüydü. Deplasman timini de o kurardı, konuk takımın dövülmesine de o göz yumardı. Yakalanana gönüllü avukatlık da cabası.
Sanki dünya tersine döndü.
Sorarlar adama:
Ne iş Fenerbahçe? Bunu da mı yaptın sonunda.
Evet... Çok şükür... Nihayet.
Çünkü medeniyet deniyor buna...
Medeniyet, Adalet, Vatandaşlık bilinci, Sportif ahlak... Ve en önemlisi “Gerçek Fenerbahçe sevgisi”!..
Fenerbahçe’ye zarar veren Fenerbahçeli’yi çekinmeden adalete teslim etmek, bu demek.
Yaptı Fenerbahçe.
Dahası, “ilk” olarak yaptı.
Peki, nerede “iltifatları” bu “marifetin”?..
Neden yer yerinden oynamadı. Hani “temiz futbol” sevdalıları?
Kışkırtırken “toplum mühendisliği” görevini çok iyi yapıyorsun, bu tarihi adımda niye ses çıkarmıyorsun?
Saatini gündemin rüzgârına göre mi ayarlıyorsun?. “Futbol doğru yola girerse bana yer kalmaz” diye mi korkuyorsun?
Ben yazayım:
Fenerbahçe kimlikli olanlar, maalesef sırtlarını “taraftar” sandıkları bir takım tribün güçlerine dayamışlar. Oradan alkış alarak yaşıyorlar. Bir çeşit simbiyosis. Yani ortak yaşam. Taş atan adam ile laf atan adamın ortak yaşamı.
Ve onlar, “hayat arkadaşları” kırılır diye sessiz kalmayı yeğliyorlar. Duruma göre pozisyon alacaklar.
Fenerbahçeli olmayanlar, içlerine sindiremiyorlar böyle büyük bir adımın Fenerbahçe’den gelmesini. İşin içinde kıskançlık var.
Bana göre hava hoş...
Net söylüyorum, Fenerbahçe’nin yaptığı futbol tarihine “devrim” başlığı ile yazılacaktır. Asla unutulmaması ve her kulüp tarafından cesaretle uygulanması lazımdır. Zaten bir kere başladı mı, kimse önünde duramaz devrimlerin.
Direnmeyin...
Takdir edin, örnek alın.

3 yorum:

WarBlood dedi ki...

Yerinde bir adım olmuş bu.Futbol adına doğruları kim yaparsa yapsın takdir etmek gerekir.Bu ezeli rakibimiz olsa bile.

Arkhe dedi ki...

Ben de haberi bloguma "Devrim" başlığı ile girmiştim, altındaki yorumları okumalısın.

Fenerbahçe iyi bir şey mi yapmış? Hiç olur mu öyle şey, tu kaka.

Gündüz Feneri dedi ki...

okudum kardeşim, bu blog alemindeki gs fanatikliği artık sıtkımızı sıyırttı bize.